Bağımsız İslami çalışma grupları 2. toplantısını gerçekleştirdi

Ülke çapında Tevhidi hassasiyete sahip bazı çalışma gruplarının temsilcilerinin katıldığı toplantıda “Müslümanların birlikte olma sorumluluğu, bunun gerekliliği, önündeki engeller ve bizlere düşen görevler” ön gündemi üzerinden görüşler ifade edildi.

29-07-2012


İlki 22 Nisan 2012 Pazar günü yapılan bağımsız İslami çalışma grupları toplantısının ikincisi İstanbul’da gerçekleştirildi.

Ülke çapında Tevhidi hassasiyete sahip bazı çalışma gruplarının temsilcilerinin katıldığı toplantıda “Müslümanların birlikte olma sorumluluğu, bunun gerekliliği, önündeki engeller ve bizlere düşen görevler” ön gündemi üzerinden görüşler ifade edildi.

Sabah kahvaltısında buluşan topluluk daha sonra Mevlüt Akbal’ın Kur’an tilaveti ve Ahmed Kalkan’ın açış konuşması ile gündeme ilişkin görüşlerin aktarılacağı oturuma geçti.

Açış konuşmasında, yaşadığımız çağın insanlığı hüsrana götüren davetlerle dolu olduğuna, Şirkin globalleştiğine, tuğyan, fesat ve fitnenin yaygınlaştığına işaret eden Ahmed Kalkan, kendini İslam'a nispet edenlerin önemli bir kısmının dinlerini bilmediklerini söyledi.

Böyle bir ortamda tüm fitnenin kaldırılmasından sorumlu olan mü’minlerin yeryüzünün imarı ve ıslahına yönelik vazifelerini erteleyip gündelik işlerle ömürlerini tüketemeyeceklerini ifade eden Kalkan, Asr suresi örnekliğinden başkalarını kurtarmaya çalışmadan kurtulabilmenin mümkün olamayacağına işaret etti. Konuşmasında birlikteliğin önemine vurgular yapan Ahmed Kalkan, Kur’an’ın, Sünnetin, aklın ve tarihin birliği, birlikteliği emrettiğini, biz mü’minlerin ise bu görevin zorunluluğunu hissederek projeler geliştirmekle yükümlü olduğumuzu hatırlattı.

Açış konuşmasının ardından, farklı illerden gelen temsilcilerin gündeme ilişkin görüşlerinin paylaşıldığı toplantıda, fikri plandaki yetersizlik, dava bilinci konusundaki zaaflar, hizipçilik, gerçek anlamda sevgiyi aramızda hakim kılamamak, bireycilik, dünyevileşmek, diyalog bozuklukları gibi etkenlerin birlikteliğin önünde ciddi setler oluşturduğu ittifakla vurgulandı.

Mü’minlerin bu tür sorunları, sadece Allah'ın rızasını gözetmeleri, bireysel arzu ve isteklerini denetim altına almaları, disiplinli, istikrarlı olmaları, ortak ve temel ilkelere sadakat göstermeleri, İslami temel değişmez ilkeler hususunda homojenlik sağlamaları, toptan küskünlükler göstermeden kardeşlerini kendilerine tercih etmeleri gibi yaklaşımlarla aşabileceklerinin tespitinin yapıldığı oturumda,  adımlar atılırken bu özelliklerin dikkate alınmasının önemine işaret edildi.

Faydalı ve motive edici katkıların gerçekleştirildiği program, üçüncü bir toplantı ile bu sürecin devam ettirilmesinin önemine değinilerek sona erdi.

Etiketler : #Bağımsız   #İslami   #çalışma   #grupları   #2.   #toplantısını   #gerçekleştirdi   
YORUMLAR
  • HUSEYIN SASMAZ   05-08-2012 18:43

    Selamaleyküm kardeşlerim. Bismillahirrahmanhirrahim. Ben Müslüman bir beldede doğmuş Otamatikman Müslüman olmuş 20 senesini Türkiye’de 10 Senesinide Hollanda gece hayatında geçirmiş bir çok olaylara girmiş çıkmış ve onlardan ibret alarak Allah’ın istemiş olduğu İslamiyet’i bulup ona göre hayatını tanzim etmiş biri olarak aklıma şu takıldı Şu anda Müslümanların bulunduğu her yerde bilhassa Müslüman beldelerde. Müslümanları, Fitne (çıkarmak), (adam) öldürmekten daha şiddetlidir (kötüdür).Bakara-191 Ayeti gereği birbirilerine öldürtüyorlar. Kafirler. Peki ben ne yapabilirim diye düşündüm ( Müslümanların başında bir lider olsa bir devlet olsa bu kafirler bu fitneyi ortaya atmaya cesaret edebilirlermi kesinlikle hayır) o zaman Devlet lazım Lider lazım Niye ben olmayayım!!! Derken okumaya başladım okudum okudum hala daha okuyorum ama benim kapasitem bunu kaldırmıyor. Algılama bakımından ,hafızada tutma bakımından vb peki o zaman niye sen denemiyorsun be güzel Müslüman kardeşim Bak çalışana Allah vereceğini vaad ediyor Hadis Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur: "Allah'ın olmasını dilediği sürece aranızda Nübüvvet olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde onu kaldıracaktır. Sonra Nübüvvet Minhâcı üzere [Râşidî] Hilâfet olacaktır. Böylece Allah'ın olmasını dilediği sürece olacak, sonra Allah onu kaldırmayı dilediğinde kaldıracaktır. Sonra Isırıcı Meliklik olacaktır. Böylece Allah olmasını dilediği sürece olacak, sonra onu kaldırmayı dilediğinde kaldıracaktır. Sonra Zorba Diktatörlük olacaktır. Böylece Allah'ın olmasını dilediği sürece olacak, sonra onu kaldırmayı dilediğinde onu kaldıracaktır. Sonra da Nübüvvet Minhâcı üzere [Râşidî] Hilâfet olacaktır... Sonra sükut etti." [İmâm Ahmed rivâyet etti.] Ayet وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْناً يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئاً وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir. (Nur: 55) Haa şu olabilir çalışma yöntemini yolunu yordamını bilmiyor olabilirsin ona da şöyle bakabilirsin, Bu dünyada Allahın dinini yeryüzüne ikame etmek için çalışan siyasi bir kitle var mı. var varsa ona tabii olup çalışacaksın. Yoksa sen bu örgütü kurmak için öncülerden olacaksın. Gerçe bu dünya kuruldu kurulalı var bu dava taşımacılığı. Arayıp bulacaksın kardeşim. Aç kaldın mı nasıl buluyorsun işi.! Araştıracaksın kardeşim, bulduğun kitlede haramla iştigal etmiyecek. ALİMLERDE BU KONUDA MÜTTEFİKTİRLER İslâm'dan biraz haberi olan herkes bilir ki Hilâfet, İslâm'ın en azîm farzıdır, hatta âlimler onu "tâc-ul furûd" (farzların tâcı) ve "umm-ul furûd" (farzların anası) olarak tanımlamışlardır. Çünkü İslâm, hayatın her anına ve alanına müdâhale eden, yönetime, ekonomiye, devletlerarası ilişkilere, toplumsal yaşama, savaşa, barışa, hukuka, kültüre ve somut hayatın parçası olan her meseleye ilişkin hükümler koyan ve hiçbir şeyi eksik bırakmayan kapsamlı bir hayat nizâmıdır ve bu kapsamlı nizâm bir devlet sistemi olmadan yani Hilâfet olmadan yaşama geçirilemez. Bunun için Rasûlullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] Nübüvvet ile şereflenmesinden bir süre sonra Medîne'de ilk İslâmî Devlet'ini kurarak İslâm Nizâmını fiilen hayata geçirmiştir. Rasûlullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] kurduğu devletin, O'ndan sonraki yöneticilerinin yönetimde kendisine halef olmasından ötürü İslâm'ın bu yönetim sistemine Hilâfet adını vermiş, kendisinden sonraki ilk Hilâfet dönemini, bizâtihi "Nübüvvet Minhâcı üzere [Râşidî] Hilâfet" olarak tanımlamıştır. Râşidî Hilâfet sonrasında gelen Emevî, Abbâsî ve Osmanlı Hilâfet devletleri ise Kâfirlerin fikrî, siyâsî, kültürel, kimi zaman askerî ve benzeri saldırıları ve saptırmaları karşısında sarsılarak, kusurlar işleyerek, "Râşidî" sıfatını kaybetmişlerse de; Hilâfet Devleti olarak kalmaya devam etmişlerdir. Çünkü onlar bütün eksiklerine, kusurlarına ve zulümlerine rağmen, İslâm Nizâmı'nı uygulamayı sürdürmüşlerdir. Her devletin bir eceli olduğu hakikatinin bir emâresi olarak Hilâfet Devleti, Hicrî 1342 yılının Recep ayının 28'inde Ankara'daki meşum millet meclisinde alınan despot kararla, devlet içinde devlet kuran bir avuç isyankâr zorba tarafından yıkılmış, böylece Müslümanlar devletsiz, lidersiz ve kalkansız kalmışlardır. Devletsiz kalmışlardır, çünkü -Türkiye Cumhuriyeti dâhil- Hilâfet Devleti'nin enkâzı üstüne kurulmuş mevcut devletler Müslümanları temsil etmemekte, onların maslahatlarını gözetmemekte, dertlerine ortak ve derman olmamaktadır. Bilakis bütün bu devletler, öyle veya böyle, daima veya ara sıra, dolaylı veya dolaysız Sömürgeci Kâfirlerin hizmetindedirler. Lidersiz kalmışlardır, çünkü Müslümanların, altmış küsur parçaya ayrılmış İslâm topraklarını birleştirecek hiçbir lideri yoktur. Kalkansız kalmışlardır, çünkü Rasûlullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] Halifeyi (Hilâfet'i) Müslümanların "kendisiyle korundukları ve ardında savaştıkları bir kalkan" olarak tanımlamıştır. Hilâfet'in yıkılmasıyla o kalkan parçalanmış, Müslümanların toprakları her zâlimin, her sömürgecinin, her işgâlcinin can yaka yaka, kan akıta akıta, namus çiğneye çiğneye, gözyaşı döktüre döktüre çöreklendikleri topraklar haline gelmiştir. Dolayısıyla bugün bizim çağrıda bulunduğumuz Râşidî Hilâfet'in özel ve güçlü bir anlamı vardır ve bu anlam; -şer'î açıdan- herhangi bir Hilâfet'in veya İslâm Devleti'nin kurulmasını değil, bilakis Nübüvvet Minhâcı üzere Râşidî Hilâfet Devleti'nin kurulması gereğini ifade eder ki bu sahîh şer'î delîllere dayalı kapsamlı ve detaylı bir inceleme-araştırma sürecinin ardından ortaya çıkarılmış ve geniş biçimde yayınlarımızda açıklanmıştır. Yine bu anlam; -siyâsî açıdan- İslâm'ın kapsamlı bir hayat nizâmı olmasının gereği olarak bir devlete muhtaç olması ve Müslümanların, canlarının, mallarının, ırzlarının, topraklarının ve daha önemlisi Râsullerinin, Kitâblarının ve Dînlerinin korunması, ayrıca Sömürgeci Kâfirlerin dayattıkları Demokratik-Laik Küfür sistemlerinin ortadan kaldırılması, tahakkümlerine, işgâllerine ve sömürülerine son verilerek topraklarımızdan nihâî olarak kovulması, onların ajanı ve uşağı olarak hizmet veren hâin yöneticilerin başımızdan atılması ve yerine bağımsız, muktedîr, güçlü ve büyük bir devlet kurulması açısından siyâsî aklın gereğini ifade eder ki İslâm Ümmeti, tüm bu sayılanları hakkıyla ve lâyıkıyla yerine getirme potansiyeline fazlasıyla sahiptir. Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur: كُنْتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنْ الْمُنكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ "Sizler, insanlar için çıkartılmış en hayırlı ümmetsiniz. Ma'rufu emreder, münkerden nehy eder ve Allah'a iman edersiniz." [Âl-i ‘İmrân 110] Bununla birlikte Hilâfet'in kurulmasının hayal olduğunu, kurulsa bile "büyük" devletlerin onu hemen darmadağın edip ortadan kaldıracağını söyleyenlerin varlığına şahit olmaktayız. Bunu söyleyenlere ya da aklından geçirenlere deriz ki; Hilâfet'in kurulması asla bir hayal değildir. Bilakis Allah'ın izniyle fiilî bir hakikattir. Nitekim Rasûlullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], şu an içerisinde bulunduğumuz "zorba diktatörlük" döneminden sonra tekrar Râşidî Hilâfet'in kurulacağını çok açık ibarelerle müjdelemişken buna hayal demek neyi ifade eder? Nitekim Rasûlullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur: تَكُونُ النُّبُوَّةُ فِيكُمْ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ مُلْكًا عَاضًّا فَيَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ مُلْكًا جَبْرِيَّةً فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ ثُمَّ سَكَتَ "Allah'ın olmasını dilediği kadar aranızda Nübüvvet olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde Allah onu kaldıracaktır. Sonra Nübüvvet Minhâcı üzere [Râşidî] Hilâfet olacaktır. Böylece Allah'ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra Isırıcı Meliklik olacaktır. Böylece Allah'ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde Allah onu da kaldıracaktır. Sonra Zorba Diktatörlük olacaktır. Böylece Allah'ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra (yeniden) Nübüvvet Minhâcı üzere [Râşidî] Hilâfet olacaktır." Sonra sükut etti. [Ahmed tahric etti] "Büyük" devletlerin kurulacak olan Râşidî Hilâfet Devleti'ni anında yok edecekleri ise sömürgeci kâfirlerin temennisinden öte bir şey değildir. Zira o "büyük" devletler, aveneleriyle birlikte Irak'ta ve Afganistan'da Müslüman fertlerin karşısında çaresiz kalıp rezil olmuşlarken; nasıl olacak da Râşidî Hilâfet'in başına üşüşüp onu darmadağın edeceklermiş?! Bununla birlikte bir devletin gücünü ideolojik, stratejik, ekonomik, demografik, teknolojik ve askeri konum oluşturmaktadır. Konunun uzmanları da kabul ederler ki ideolojik faktör temel unsurdur. Bu varsa diğer faktörler oluşturulabilir; fakat bu yoksa diğer faktörler değeri ne olursa olsun sonunda yok olmaya mahkûmdur. Bu nedenle Amerika bu gün için güçlü bir ideolojiden mahrum olan Türkiye'den Mısır'dan Pakistan'dan, Endonozya'dan Suriye'den, Ürdün'den daha güçlüdür. Fakat kurulacak olan Râşidî Hilâfet Devleti'nden asla güçlü değildir. Çünkü İslâm, Kapitalizmden güçlüdür. Çünkü İslâm hak, Kapitalizm batıldır. Hak ve hayır İslâm'da temsil edilmiştir. Bâtıl ve şer ise özellikle de Amerika liderliğindeki Kapitalizmde temsil edilmiştir. Hakka tabii olanların onu açıklama ve desteklemedeki mevcut yetersizliği hakkı bâtıl yapmaz; bâtıla tabii olanların kendi fasit anlayışlarını hak olarak sunmadaki becerileri de bâtılı hak yapmaz. Hak er ya da geç bâtıla üstün gelecektir. Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur: َقُلْ جَاء الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُ إِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقًا De ki: Hak geldi; bâtıl yıkılıp gitti. Zaten bâtıl yıkılmaya mahkumdur! Ey Müslümanlar! Ey Güç Sahipleri! Muhakkak ki Hilâfet, Allah'ın vaadidir ve Rasûlü'nün müjdesidir. Dünyanın ve Âhiretin izzeti, İslâm'ın bütünüyle uygulanması, korunması ve yayılması, tüm insanlığın azgın Kâfirlerden ve karanlık küfür nizâmlarından kurtarılmasının yolu ancak ve sadece odur. Aynı zamanda o, tüm cihandaki hayrın ve adaletin minaresidir. Haydi! Ellerinizi ellerimizin üzerine koyun! Allah'ın vermenizi emrettiği nusreti verin bize! Bizimle irtibata geçin! Bizimle birlikte Râşidî Hilâfet'i kurmak için siz de çalışın! يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ "Ey imân edenler! Allah ve Rasûlü sizi, size hayat verene çağırdığında icâbet edin. Bilin ki Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz muhakkak O'nun huzurunda toplanacaksınız. el-enfal-24 Bu Halifeliğinde başına geçecek kişininde kendini eğitmesi lazım okuması lazım. Birde bu hilafetin ikamesini yüklenen kardeşlerim, içinde bulunduğu ülkenin dilini ve peygamber efendimizin zamanındaki İslami atmosferi çok iyi algılamaları lazım ki (. Muhakkak ki Allâh, bir toplumun yaşam biçimini, onlar kendi nefslerini (anlayışlarını - değer yargılarını) değiştirmedikçe, değiştirmez! rad-11) bu ayet gereği Kitapları o dile çevirip paylaşmalısınki o insanlar doğru bilinçlensin ve Allah’ın dinini yer yüzüne hakim kılma çalışmalarına girsinler. Yoksa nasıl girecek nasıl bu insanlar bilinçlenecek haberleri verenlerin çoğu fasık. Allah Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, aziz olandır." (Hac Suresi, 40)

  • Hüseyin   02-08-2012 03:02

    Allah razı olsun vesile olanlardan ve tüm katılan Müslümanlardan. Bu çabalar çok önemli ve gerekli.İnşallah hayırlı bir istikamette gelişir ve örnek bir yapı ortaya çıkıp muvahhidleri kuşatarak, topluma da şahidlik yapar. Allah yardımcınız olsun.

İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN