Devrimin Mısır'ı ve IMF'nin dönüşü
Uluslararası Para Fonu IMF'nin Hüsnü Mübarek Mısır'ındaki yıkıcı ekonomik rolüne kıyasla IMF başkanının yaklaşık iki hafta önceki Kahire ziyaretinin, korkulan kötülüğün uyarısından başka bir şey olması mümkün değil.
03-09-2012
Devrimin Mısır'ı ve IMF'nin dönüşü
Ahmed Ambari
Şimdi Muhammed Mursi'nin cumhurbaşkanlığı döneminde Mısır, IMF yönetiminden 4 milyar 800 milyon dolar değerinde kredi istiyor. Doğal olarak kredi almak haddizatında kredi alan devlet için yüz kızartıcı bir durum değil, ancak öncelikle IMF'nin genelde kredi alan tarafı kapsamlı yıkımla son bulacak bir yola götüren şartlar dayattığını hatırlamalıyız.
Mısır'ın istediği kredinin işlemleri resmi olarak henüz başlamadı. Zira Cumhurbaşkanı Mursi ve Başbakan Hişam Kandil'in IMF başkanıyla Kahire'de yaptığı görüşmeler ilk temaslardan ibaret. Bundan sonra ise başbakanın ve beraberinde maliye bakanının kredinin ayrıntıları, yapısı ve eşlik edecek şartları etrafında resmi müzakerelere girmek üzere eylül ayındaki Washington yolculuğu gerçekleşecek.
Kendisine yöneltilen soru şu: Acaba yolun sonunda 25 Ocak 2011 devriminin getirdiği yeni Mısır iktidarı, IMF yönetiminin Mübarek rejimine uyguladığı aynı şartları kabul eder mi? Burada öncelikle Uluslararası Para Fonu'nun aslında 'uluslararası' olmadığını hatırlatmamız gerekiyor. Zira bu kurum ABD'nin dünya politikasının mali koludur. Fon, geçen yüzyılın 1940'lı yıllarında kuruldu. Kurulduğunun ilan edilmesinin akabinde ünlü Britanyalı ekonomist John Keynes, IMF'nin Amerikan dışişleri bakanlığında birbirimden ibaret olduğunu belirtti.
Bu özelliğiyle IMF'nin temel rolü kredi şartlarının uygulanmasını kabul etmiş gelişmekte olan ülkeleri daha da fakirleştirmek. Bu şartların ilki, başta ekmek olmak üzere hükümetin temel ihtiyaç maddelerinin fiyatları üzerindeki fiyat desteğinin çekilmesi geliyor. Diğer şartlar arasında ise ulusal para biriminde birbiri ardına değer düşürmelerin yapılması yer alıyor. Şartlar genel bütçede sağlık ve eğitim kredilerinin düşürülmesi ve kamu sektörü kurumlarında istihdam sayısının azaltılması da dahil halk sektörlerine yönelerek kemer sıkma önlemleri için genel plan çerçevesinde hayata geçiriliyor.
Bununla birlikte kredi alan devlet, IMF'den elde ettiği kredinin istenen amacı yerine getirmediğini görecektir. Belirli politikası doğrultusunda IMF uzun vadeli kalkınma yapısına sahip krediler vermiyor. Verdiği krediler sadece ödemeler dengesini düzeltmeyi hedefliyor. Ancak bu hedef bile bir aldatma içeriyor. Zira IMF yönetimi kredi parasının yeterli olmamasında o kadar kararlı ki, krediyi alan devlet daha fazla kredi almak zorunda kalsın.
Böylece krediyi alan devlet, artan ve hiç eksilmeyen bir borçlanma içine giriyor. Bu da çıkmazın etkisini ikiye katladığından devletin yıllık borç ödemesini sürdürmekten aciz kalması halinde faiz oranlarını ikiye katlıyor. Borçlanan devletin borçları ödemeyi sürdürmek için kredi alma dönemine girmesi halinde bu çıkmaz yavaş yavaş ciddi boyut alıyor.
Birleşik faizlerin artmasıyla birlikte yavaş yavaş devlet üçüncü sürece giriyor ve IMF yönetiminin özelleştirme baskısı altına girmek zorunda kalıyor. Yani kamu sektörü kurumları ve şirketleri, özel sektördeki işadamlarına satılıyor.
Böylelikle devletin kendi mülkiyetini yerli ve yabancı sivil işadamlarından oluşan özel sermaye sahipleri kesimine transferiyle milli ekonomi hareketini kontrol altına almadaki rolü son buluyor ve bu rol Uluslararası Para Fonu'na ve dolayısıyla ABD'nin siyasi hegemonyasına geçiyor. Geçen otuz yıl boyunca Mübarek döneminde bu sahneyi ve halk sınıfları arasındaki sefaletin yayılmasına nasıl yol açtığını bütün ayrıntılarıyla gördük.
25 Ocak devrimi bu amaçla patlak vermişti. Zira devrimi harekete geçiren temel unsur sefaletin ciddileşmesinden doğan saygınlığın geri alınmasıdır. Doğal olarak şu an Mursi hükümetinin IMF ile yeniden ilişkiye geçmek amacıyla harekete geçmesi üzerinde bir yargıda bulunmak için henüz erken. Ancak IMF Mısır'a aynı eski şartlarıyla dönerse 25 Ocak devrimi buharlaşmaz mı?!.
(Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi El Beyan 31 Ağustos 2012 / Çeviri: Zaman)
- Ûlu’l-Emr Olmanın Şartı ‘Bizden’ Olmasıdır
- Büyük Felaket (Nekbe) İngilizlerin Kudüs'e girişi ile başladı
- Tarih Gazze'yi Yazacak!
- Soykırım saldırılarında katledilen Gazzelilerin sayısı 34 bini geçti
- Hamas’tan uluslararası topluma, “ABD’nin iradesini aşın” çağrısı
- İsrail’in sonu göründü mü?
- Mehdi Kudüs'e indi mi?
- Hamas: Siyonist zihniyet tamamen vahşi ve canavar bir zihniyet
Makaleler
Hava Durumu