Diyanet Başkanı Erbaş, başlangıcında Âlemlerin Rabbi Allah'a ve O'nun insanlar için bildirdiği ilke ve ölçülere değil, "Atatürk'e" ve onun ilke ve inkılaplarına bağlılığı vaz'eden laik düzen anayasasını "Anayasamız" şeklinde niteleyip sahiplense de, yine de Kemalistlere yar olamıyor.

 

Niçin?

 

Çünkü, dinleri olan Kemalizmin ülkedeki ana egemen din olması onları kesmiyor, insanların selamlaşma biçimi, günlük yaşantı, giyim-kuşamları, yeme-içme kültürleri ile bütünüyle, bâtıl batının Anadolu'daki acentası, jandarması olan Kemalizme tabi olmalarını arzu ediyorlar.

 

Rabbimiz, Bakara 120. ayette bu durumu çok açık şekilde bildirmişti zaten, "Dinlerine tabi olmadıkça ne Yahudiler, ne de Hıristiyanlar senden razı olacak değillerdir" şeklinde.

 

Evet, dinlerine bütünüyle tabi olmadıkça Kemalistler sizden razı olmazlar. Ne yapsanız, anayasalarına "anayasamız" da deseniz, Diyanet derginiz ve takvimlerinizde her yıl mutad olarak yaptığınız gibi ilahlarını ta'zim ve taltif de etseniz, onlara yaranamazsınız.

 

Bu şekilde "Ana din" (hayat nizamı) olarak Kemalizm, onun egemenliğine tabi "tali din" olarak İslam gibi bir anlayış ve işleyişle, Âlemlerin Rabbi'ni de râzı edemeyeceğiniz ortada.

 

Kısacası, Kemalizme, onun anayasasına/egemenliğine tabi mahkum bir din temsiliyetiyle, hiçbir tarafa yaranamayacağınız ortada.

 

Gelin, Rabbimizin bildirdiği temel iman ilkesi olan, tağutu inkar/red ve bu red üzere Allah'a şeriksiz iman üzere akdinizi/akidenizi yenileyin ve "Kemalizmin din bastonu" olma zilletinden kurtulun. 

 

Ki , razı edilmeye layık yegane merci olan Âlemlerin Rabbi'nin rızasını kazanabileseniz.

 

(Şükrü Hüseyinoğlu / İslam ve Hayat)