Edepsizliğin Adı: Ramazan Eğlenceleri

Son 25 yıldır, özellikle İstanbul merkezli enteresan bir Ramazan EĞLENCELERİ, Ramazan ŞENLİKLERİ kültürü ortaya çıktı. Herhalde gayrimüslim azınlığın içimize sokmaya çalıştığı Ramazan eğlenceleri kültürü, içimizdeki yüzsüz ve basiretsiz Müslümanların eliyle tekrar canlandırılacak.

26-06-2014


Başı rahmet, ortası mağfiret sonu cehennem azabından kurtuluş olan, şeytanların zincirlere vurulduğu, günahların tel tel döküldüğü, ibadetlerle, dualarla, zikirlerle, infaklarla Allah’a yaklaşıldığı, içerisinde yaklaşık 84 yıla bedel özel bir gecenin bulunduğu, değişimin, dönüşümün, yeniden dirilişin yaşandığı ay… Evet bahsettiğimiz ay, 11 Ayın sultanı RAMAZAN ayı…

Biz Müslümanlar böyle inanırız Ramazan ayına… Bizim için Ramazan ayı dendiğinde bunlar canlanır zihnimizde..
Biz Müslümanlar, hiçbir ayda meşgul olmadığımız kadar meşgulüz bu ayda… Fakat bu sefer meşguliyet farklı… Zaman az, fırsat çok, işimiz ise daha çok…

Gözlerimiz Allah’ın Rasulünde… Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem bu ayda hiçbir ayda olmadığı kadar Allah ile meşgul… Meşguliyetin zirveye çıktığı ay… Öyle ki, bu ayın son 10 gününde, alemlere rahmet olarak gönderilen Allah Rasulü, alemlerden uzaklaşıp alemlerin Rabbine yöneliyor sadece…

Bir sessizlik, bir yalnızlık, bir muhasebe, bir huzur, bir rahmet, bir miraç, bir yükseliş, bir dönüşüm,  bir değişim, bir yakınlaşma…
İşte biz Müslümanlar için Ramazan ayının anlamı ve önemi budur.

Ramazan Ayını Çalmak İsteyenler

Osmanlı döneminin son zamanlarında Ermeni, Rum ve Yahudi azınlık, Ramazan ayı geldiğinde Şehzadebaşında “Direkler arası” adı altında şarkıcı kadınların ve tiyatrocuların sahne aldığı eğlenceler düzenlemeye başlamışlardı…

Son 25 yıldır, özellikle İstanbul merkezli enteresan bir Ramazan EĞLENCELERİ, Ramazan ŞENLİKLERİ kültürü ortaya çıktı.
Herhalde gayrimüslim azınlığın içimize sokmaya çalıştığı Ramazan eğlenceleri kültürü, içimizdeki yüzsüz ve basiretsiz Müslümanların eliyle tekrar canlandırılacak.

Hristiyan ve Yahudi âleminin, Müslümanlara karşı devamlı bir hainlik ve kumpas içinde olduğu, bu yüzden İslam’a ve Müslümanlara ait ne kadar güzel ve faydalı işler varsa bunların hepsini bozmak, değiştirmek ve içini boşaltmak istemeleri onların en büyük hayalleri ve hedefleri. Bunu anlamak kolay ve mümkündür. Fakat anlamakta zorlandığımız husus; kendilerinin de Müslüman olduğunu söyleyen insanların “ahmakça” bu oyunun bir parçası olmalarıdır.

İslami camianın içerisinde hızla yayılan bir hastalık var… Hastalığın adı; Dünyevileşme. 
Gurur, kibir, kendini beğenmişlik, bencillik, şöhret ve servet düşkünlüğü... Bu dünyevileşmenin sonucu; dünyalarını dinlerine uydurmaları gerekirken, dinlerini dünyalık işlerine uyduran bir zümre türedi.

Bir bakıyorsunuz beyefendiler, 5 boynuzlu (affedersiniz yıldızlı) içkili mekânlar da verilen iftarlara katılıyorlar. Akabinde şarkılı türkülü eğlenceler başlıyor.

Daha önceki yıllarda belediye tarafından, Haliç kenarındaki bir mekânda “Ramazan geceleri” adı altında açık saçık kadınların sahne aldığı etkinlikler düzenlenmişti.

Birileride, İslam’a ve Müslümanlara yapmadıkları hakaret ve çirkeflik bırakmayan Hıristiyan papazlarını ve Yahudi hahamlarını davet ederek diyalog ve hoşgörü, dinler arası kardeşlik iftarları veriyor…

Bazıları da Sultanahmet Meydanı’ndan gökyüzüne maytaplar sallıyorlar. Neymiş maytapların patlamasıyla gökyüzü aydınlanıyor ve çok güzel görsel manzaralar oluşuyormuş! Böylece bu sivri zekâlılar, insanların Ramazanı hoş geçirmelerine katkıda bulunuyorlarmış!

Özellikle, belediyelerin Ramazan ayında düzenledikleri “Ramazan eğlenceleri / etkinlikleri” bu mübarek ayın ruhuna taban tabana zıttır.

Ramazan etkinlikleri adı altında çıplak kadınlara, İslâm düşmanı adamlara onbinlerce lira ödeyip şarkılar türküler söylettireceksiniz, sonrada bunu kültürel ve sanatsal bir faaliyet diye kendi reklamınızı yapacaksınız…

Maalesef bu tür edepsizce organizeler tertipleyen belediyeleri uyardığınızda “bizde Müslümanız, biz belediyecilik yapıyoruz her kesime hitab ederiz” cevaplarını alıyorsunuz…

İşte kendini beğenmişliğin, kibrin ve kendini her şeyin hatta dinin dahi üstünde görmenin işaretidir bu cevaplar.
Bir de bu şarkılı, türkülü eğlence programlarının -altını çizerek söylüyoruz- özellikle teravih saatlerine denk getirilmesi de daha enteresan bir durumdur.

“Ya Rabbi! İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak etme” ayetinin anlamını ve önemini şimdi daha iyi anlıyoruz…
Peki devlet kurumları veya belediyeler; Ramazan eğlencesi(!) adı altında sergiledikleri aslında Ramazan katliamı olan bu gecelerde sahne alan şarkıcılara, türkücülere ödedikleri onbinlerce liranın parasını kimden alıyorlar? Babalarının veya kendilerinin cebinden mi çıkıyor bu paralar?

“Bu yıl İstanbul’a 1 milyon lale ektik” ekemez olaydınız… Ekme kardeşim ekme… O ekeceğin 1 milyon laleye ve işgücüne harcayacağın parayla bir bekâr evlendir, bir yetimi büyüt, bir garibana ev al, bin fakiri doyur… Kimin parasıyla kime reklam yapıyorsunuz?

Allah’tan korkun! Bu bozulma, bu dejenerasyon, bu bayağılaşma, bu özenti, bu israf nereye kadar devam edecek??
Ramazan bizleri değiştirmesi gerekirken maalesef içimizdeki beyinsizlerin eli ve marifetiyle biz Ramazan’ı değiştirme noktasına geldik…

Farklı inanç, kültür ve şartların etkisi altında kalarak Kur’an ve Sünnetle sabit olmuş; Ramazan ayını ihya etme şeklini unutturmaya yönelik sinsi ve alçakça planlara dikkat edelim. İnsanları uyaralım. Gösterişli iftar programlarına, sınıf ve itibara dayalı iftar yemeği davetlerine dikkat edelim.

Ramazan’ı Ramazan olmaktan çıkarıp bir eğlence, bir kurtları dökme, bir karnaval, bir festival havasına sokmaya çalışan kişi ve kuruluşlara karşı uyanık olalım. Tepkilerimizi ortaya koyalım. 

Müslüman işveren kardeşlerimiz bu Ramazan ayında iki veya üç iftarını işçileriyle beraber yapsınlar. Çalışanının derdiyle dertlenmeyen henüz Mü’min ahlâkına sahip olmamış demektir. Yanında dürüstçe, alın teriyle çalışan insanların derdini gidermeye çalışmayan patronlar, işçilerine sırf desinler diye Ramazan Kumanyası dağıtıyorlarsa, bu insanlar İslam’da ki “infak” anlayışını henüz kavramamış demektir.

İftar sofralarının israf ve gösteriş sofralarına dönüşmemesine dikkat edelim. Öyle sade ve mütevazı sofralar kuralım ki, bize gelen misafirlerimiz bizi de kendisine davet etmeye cesaret bulsun.

İsraf ve gösterişin ön plana çıktığı sofraların aileleri birbirine kaynaştırmayacağını aksine birbirlerinden soğutacağını anlayalım.
Özellikle hanım kardeşlerimize sesleniyoruz; asıl amaç bir araya gelmek ve rahmani bir ziyaretleşme yaparak sevap kazanmaktır. Yemek ise sadece ufak bir detaydır.

Detayı gözümüzde büyütüp de asıl amacımızdan sapmayalım, sevaptan mahrum kalmayalım. Karşımızdaki insanları israf ve gösterişle ezmeyelim… Komşularımızı, akrabalarımızı ve kardeşlerimizi lüks ve gösterişle değil, sıcak, samimi ve içten sohbetlerle kendimize bağlayalım.

Son olarak, Mü’minlerin bu ayda yaşayacağı coşku, ibadetin coşkusudur. Kulluğun coşkusudur. Duanın, tevbenin, zikrin, hayır hasenatın, infakın, namazın, teheccüdün, muhabbetullahın coşkusudur.

Müslümanın eğlencesi; İBADET’tir. Demokrat, Laik ve Kemalistlerin arzu ettiği ve olmasını istediği gibi DİREKLER ARASI eğlence rezaletleri değil…

Ramazan ile değişenlerin kurtuluşa ulaşacağını, Ramazan’ı değiştirenlerin ise hüsrana uğrayacağını unutmayalım. Allah’ın Selamı Mü’minlerin üzerine olsun.

Nedim BAL / Gündem manşet

Etiketler : #Edepsizliğin   #Adı:   #Ramazan   #Eğlenceleri   
YORUMLAR
  • HUSEYİN SASMAZ   28-06-2014 19:59

    Allah razı olsun kardeşim

İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN