Gençlerimiz haramlarla dolu dünyaya gözlerini açıyor
İlkav alternatif eğitim konferanslarının bu ayki konuğu Mutlu TÜFEKCİOĞLU’nun sunumu ile Modern Zamanda Gençliğin Kur’an’la İnşaası idi.
04-01-2016
Program öncesinde Bekir kardeşimiz Kur'an tilaveti gerçekleştirdi. Sunum sonrasında ise çay ve poğaça ikramı yapıldı.
Sunumda öne çıkan vurgular şu şekilde:
Toplumun ve gençliğin mevcut durumuna dikkat çekildi, gençlerin haramlarla örülü bir dünyaya gözlerini açmatığı vurgulandı. Neticesinde ise Allah’ın yasakları yok sayılarak zevki sefa sürülüyor. Gençliğin önüne sunulan dünya çıkarı, zevk, makam, mevkinin yerine bir mümin genç hayatı nasıl algılamalı, geleceği neye göre kurgulamalı anlamında izahların yapıldığı, ergen ve gençlerin aileleri ile olan sorunların çözümüne, Kur’an’ın gençliğin hayatına nasıl alınması gerektiği konusuna peygamberin a.s ve genç sahabelerin örnekliğinde bugünün gençliğine rol modellerle sunulduğu bir program gerçekleştirildi.
Programın video görüntüsü habere eklenecektir. Sunumun metnini ilginize sunuyoruz:
Modern zamanda gençliğin Kur’an’la inşaası
İslamın toplum hayatında hâkimiyetinin olmadığı, Allah’ın yasalarının yok sayıldığı, haramların normalmiş gibi yaşandığı, islamın gelenekten öteye ciddi manada yer bulmadığı, bid’atın, hurafenin, şirkin din zannedildiği, gençliğin çoğunluğunun hayatı kurgularken zevklerini öncelediği zorlu imtihan süreçlerinden geçmekteyiz.
Ey İnsanlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun…(66 Tahrim 6)
Rabbimiz! Bize gönlümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl! (25 Furkan suresi 74)
Konumuzda ele almamız gereken üç temel unsur var.
Birincisi: Modern zaman ve bununla beraber modernizm.
İkincisi: Gençlik, Üçüncüsü: Kur’an.
Modern zaman;Yani yaşadığımız dönem ve bu dönemin sıkıntıları. Batı yaşam tarzının topluma dayatılmasıyla başlayan islamdan uzaklaşma sürecinde gelinen nokta: islamın artık bir yaşam modeli olmasından ziyade, bazı ahlaki normlara sıkıştırılmış, hayata karıştırılmayan bir din algısı, tahrif edilmiş kur’an’i anlayış, duygusal bağdan öteye geçmeyen peygamber inancı, islamı kabul ettiğini söyledikten sonra hiçbir şeyin hesabı sorulmayacakmış gibi yaşamak.
Modernizim;Toplumların geleneksel kültür ahlak ve değer yargılarını demode oldu diyerek yıkmak, bu manada dini olanı da zamanını doldurdu diyerek hayattan kovmak için batı insanının ürettiği ve aslında insanın arzu ve isteklerinin sınırsızlaştırılarak ilahlaştırıldığı bir yaşam modeli.
Arka planda ise kapitalizmin, sömürünün, azgın dişleri.
Maalesef; gençliğimiz de böyle bir hayat anlayışını benimsemiş durumda.
Genç nesle bakıldığında; din karşıtları, islam dışı farklı ideolojilere sahip olanlar, islamdanız diyenler, şeklinde üç ana kategoriye ayırabiliriz.
İslamdan olduğunu söyleyenleri de şöyle tanımlayabiliriz; islama saygılı fakat kendi yaşamında birkaç ibadet ve dua dışında pek görünür olmayan, kendince dürüst, etrafına saygılı, insanlara ve çevreye merhametli. Bunların bir bölümü haram helal gözetmeden yaşam sürmekte.
Bir başka anlayış; maneviyatçı, tarikat, tasavvuf anlayışında sorgulayıcı değil teslimiyetçi, Bir kısmı haramları yapmakla beraber bundan rahatsız olmakta ve fakat etrafının da etkisi ile gerekli gerçek dönüşü sağlayamamakta.
Bir kısmı ise dini doğru yaşama gayretinde sorgulayıcı tetkikçi. Fakat çok aceleci davranan, hemen ötekileştiren, çabuk hüküm verip aşırı yorumlar yapabilen anlayışlarda bu kesim deki gençlerden çıkabilmekte. Yerinde duramayıp, birden âlim oldum zannediliveriyor.
İslam dışı ideolojilere sahip olanlar aynı zamanda Müslüman olduklarını da söylemekte. O benim Allah’la aramda diyerek kendince bir sınırlama yapabilmekte.
İslam karşıtları ise islamın ne olduğunu dahi etraflıca bilmeden ve incelemeden tepkisel ve cepheden karşı çıkmakta.
Genç neslin çoğunluğunun ortada buluştuğu yer ise;Haramlarla örülü bir dünya.
Sigara, alkol, uyuşturucu, kumar, şans oyunları, fuhuş, şiddete meyilli, bilgisayar ve internet bağımlılığı, bireyselleşme, yalnızlaşma ve sanallaşma, psikolojik olarak gel gitler yaşama, parçalanmış kimlik ve kişilik problemi, din algısında zedelenme, laikleşme, sekülerleşme, her şeyi bilir psikolojisinde olma, dünyaya ait gelecek korku ve endişesi, kendini sorumlu hissetmeme, köşe dönmece zihniyeti, maddiyatçılık, sahip olduğu şeylerin kıymetini bilmeme, marka tutkusu, gösteriş, ben farklıyım mesajı vermeye çalışmak.
Gençlik: Hayatın inşaasında kimlik ve kişilik oluşumunun temellerinin atıldığı dönemdir.
Toplumları değiştirmeyi hedefleyen her ideoloji, her hayat felsefesi, hayatın girdabında
git gelleri yaşayan gençliğe ulaşmak, onları kendi düşüncesine çağırmak ve propagandacısı yapmak ister.
Çünkü gençler bir davayı sahiplendiklerinde dinamik, aksiyoner, heyecanlı yapılarını; inandıkları dava için kullanmakta ve toplumlarda bir hareketlenmeye, heyecana yol açmaktadırlar.
Geleceği inşaa etmek istiyorsak öncelikle gençliğimizi kur’an’la inşaa etmek, takva bilincini kuşanmış, erdemli ve şahsiyetli ümmet şuuruyla yetiştirmek bizlerin üzerine İslami bir sorumluluktur.
Peygamberimiz a.s. davetinin gençler üzerindeki etkisi, davete ilk icabet edenlerin çoğunun gençlerden oluşması, islamın dalga dalga yayılmasında önemli rol oynamakta.
Gerçekten de özellikle Mekke döneminde islamı kabul edenlerin 3-5 kişi haricinde 35 yaş altı ve çoğununda 15-25 yaşlarında olduklarını görebiliriz.
(hz. Ali 10, Zeyd b. Harise 15,hz. Abdullah b. Mesud, hz. Zübeyir b. Avvam 16, hz. Talha b. Ubeydullah, hz. Abdurrahman b. Avf, hz. hz. Erkam b. Ebi’l-Erkam, hz. Sa’d b. Ebi Vakkas 17, hz. Mus’ab b. Umeyr 18-20, hz. Abdullah b. Ömer 13, hz. Cafer b. Ebi Talib 22, hz. Osman b. Huveyrs, hz. Osman b. Affan, hz. Ebu Ubeyde B. Cerrah, hz.Ömer 25-31)
Gençlerin davete icabet etmeleri daha kolay oluyor, çünkü henüz hayatı yaşarken kökleşmiş ve kabuklaşmış bir algıları yok. Yaşları ilerlemiş olanların ise doğru bildiği, yaşam modeli olarak benimsediği anlayışları değiştirmek pek kolay olmuyor. Çünkü gelenekten gördüğü veya iyi diyerek hayatına aldığı bid’at ve hurafeleri din zannediyor. Haliyle böyle birinin inançlarını, yıllardır yaşadıklarını terk etmesi kolay olmuyor.
Bu açıdan bizler, gençlerimiz din adına bid’at’a, hurafeye, şirke bulaşmadan onlara ulaşmalıyız.
İşte burada biz Müslümanlar ne yapıyoruz ve neler yapmalıyız.
Bu gün Müslümanlar olarak çocuklarımıza nasıl sahip çıkacağımızla alakalı planlarımız günü kurtarıp, ben kendi yavrumu kurtarayım gerisi ne yaparsa yapsın mı? diyeceğiz. Ya da ciddi manada, samimice kafa yorup, kendini ilme adayan toplumu da vahiyle değiştirip dönüştürecek kadroların yetişmesi için el ele verip fedakârca bir çabanın içine mi gireceğiz.?
Bu gün ciddi anlamda tevhidi düşüncede olup, âlimler yetişecek, toplumu yönlendirecek kurumsal yapılarımız çok az ve yetersiz. Profesyonel anlamda bir yapılanmamız neden yok.
Resulullah a.s.’ın ilk eğitim yuvası mekkede Erkam’ın evi, medinede ise mescidin kenarında suffa mektebi bize toplumu değiştirip daveti taşıyacak kadroların yetiştirilme modelini göstermekte.
Gençlerimizi sadece imam hatibe, kur’an kursuna veya yaz tatilinde kısa dönemli İslami eğitime göndererek işi halledemeyiz. Böyle yaparsak umut edilen bir neticeyi elde edemeyiz.
Okulların durumu zaten ortada. Allah’ın hesaba katılmadığı, peygamber a.s.’mın örnek tek model olarak sunulmadığı, islamın topyekun bir hayat programı olarak verilmediği bir müfredattan islami manada ne beklenebilir ki.?
Gençlere bilinçli bir şuur verilmediğinde kısmen islami bilgilerde edinse, bunu sınıf geçme aracı olarak görüyor.
Ciddi manada tevhidi çizgide eğitim veren, hafızlar, ilim adamı yetişecek, peygamberin s.a.v. davasını üstlenecek gençlerin yetişmesi için kurumsal çalışmalar yapmalıyız.
Bu anlamda çalışmalar yapan kurumlara sahip çıkılmalı, oralarda eğitim görmek isteyen fakat maddi imkânı olmayan çocukların da elinden tutmalıyız.
Öncelikle anne babalar; çocuklarımızı mümince yetiştirme noktasında samimi, net ve kararlı olmalıyız.
Çocuklarımızı yetiştirirken, islam davasını yüklenecek genç benim yavrum olsun diyebilen samimi bir yürek olmalı bizde.
Yavrularımızın geleceği konusunda temel kaygımız ne.?
İnsanımız çocuklarına dünyalık iyi bir geleceği aşılarken ve her türlü fedakârlığı yaparken, ahiret, hesap, cennet, adeta olsa da olur olmasa da olur gibi hal ve tavırları sergilenmekte. Bilinçaltımıza işleyen müslümanız inkâr etmiyoruz ya, Allah bize azap etmez mantığı ile hareket edilmekte. Bizler öncelik hedefimizin ahiret ve Allah’ı razı etmek, esas geleceğin ahiret yurdu olduğunu kavramak zorundayız.
Enes bin malik ‘in annesi ümmü süleym, yavrusunu 10 yaşında peygambere a.s. teslim ederek adeta eti de senin kemiği de, al ya Resulullah hizmetinde dediği gibi, bizlerde aynı şuurla ve aynı istikamette yavrularımızı dine hizmete vermek için yarışmalıyız.
“her çocuk fıtrat üzere doğar konuşmaya başlayıncaya kadar bu hal üzere devam eder. Sonra anne ve babasının tavsiyesiyle Yahudi, Hıristiyan, Mecusi, müşrik vb. olur.”(Buhari cenaiz 80, Tirmizi kader 5)
Bizler yavrularımızın fıtrat üzere yani islam üzere yaşamaları konusunda kararlı olmalıyız.
Kur’an’ı gönderiliş amacına uygun değerlendirmek
Kur’an insanı ve toplumu değiştirmek için gönderilmiş bir kitap.
Kur’an aksiyoner, hareketli, diriltici bir kitap.
Yani ku’ran: Her daim genç olan ve genç tutan bir kitap.
Biz kur’an ın indiği ve değiştirdiği ilk dönem gençlerine baktığımızda, kur’an’ın bu müthiş değiştirici ve kendisine teslim edici özelliğini görürüz.
Değiştir beni ey kur’an diyebilen genç yiğitlere ve bu yolda seferber olanlara selam olsun.
İlk iman edenlerin çoğunluğunu gençlerin oluşturması bizim açımızdan önemle üzerinde durulması gereken bir nokta.
Hz. Peygamberin gençlere verdiği önemi, onları nasıl yönlendirip yetiştirdiğini, onlarda olan kabiliyetlere göre onları görevlendirdiğini ve sorumluluk vererek onları adanmış dava erleri olarak nasıl yetiştirdiğini iyi gözlemlemeliyiz.
Çocukluk dönemi
Çocukluk dönemi olayların ve anlatılanların somut olarak düşünüldüğü bir dönemdir.
Çocukluktan ergenliğe geçiş döneminde ise;
Duyduğu fakat somut olarak kavrayamadığı soyut bilgilerin anlaşılmaya çalışıldığı dönemdir. Yani;
Soyut düşünceye geçiş evresidir.
Çocukluk döneminde her şeyi ve her anlatılanı somut bir şekilde anlamaya çalışan çocuk, gençliğe geçişte anlatılanların“deruni” manasını anlamaya, anlamlandırmaya, arka planını kavramaya çalışmakta, temelde soyut olan iman ilkelerinin derinliğini kavramaya ve kendisini bu inanca göre konumlandırmaya çalışmaktadır. Bu döneme kadar duydukları fakat tam manasıyla kavrayamadıkları Allah, peygamber vahiy, ahiret, cennet, cehennem, melek gayb gibi konuları şimdi daha iyi anlamaya çalışmaktadır.
12-15 yaş arası çocukluktan gençliğe geçişin ilk basamakları demektir. Bu aşama aile açısından en sıkıntılı dönemi oluşturur. Bu yaşlar aileyi yoran, zora sokan, zaman zaman çaresiz bırakan yaşlardır. Genç adeta ele avuca sığmamaktadır.
İşte bu gençliğe geçiş aşamasında çocuğun önüne birçok yaşam, ahlak ve anlayışlar çıkmakta.
Yani; kız erkek ilişkileri, oyun eğlence dünyası, sigara, içki, uyuşturucu gibi şeyler. Bu kavşakta gencin bilinçaltına yerleştirdiğimiz Allah, ahiret ve hesap günü bilgisi onu düşündürmekte. Genç karşılaştığı ortamlarda kendisini iki arada bir derede hissederek, şaşkınlıklar yaşayabilmekte. 12- 15 yaşları gencin Ahlaki oluşum ve olgunlaşma sürecidir.
Bu yaşlarda istemediğimiz halde ahlaki zaaflar yaşanabilir.
Gence; hayatı nasıl ve kime göre yaşamalıyız anlayışı, insanın ahlak ve davranışlarını kim belirlemeli sorularıyla hayatı yaşarken bir kıstasımızın olması gerektiği şuurunu iyi vermeliyiz.
Bu yaşlarda genç bilgiden ziyade duygusal davranır. Zevklerini dizginleyerek yaşadığında cennet nimetlerinin onu beklediğini, adeta az sabret yavrum Allah’ı hesaba katarak yaşayanları bekleyen nimetler şunlar denilerek, cennet manzaralarını devamlı gündemde tutarak, gencin istikamet krizi yaşamasının ve ahlaki zaaflara düşmesinin önüne geçilebilir.
Bu girdapta ya Rabbini hesaba katarak helal, haram dairesinde bilinçli bir geçiş dönemi yaşayacak.
Ya da boş vererek nefsanî duyduklarına dalacak. Birçok genç gibi oda, zevk ve arzularının peşinde savrulacak. Yani ya yaratıcısının emrini dinleyecek ya da nefsi ve şeytani istek ve arzularını.
Bizler yavrumuzun bu karmaşık ve git gelleri yaşayan duygu dünyasında onları yalnız bırakmayacağız. Boş verip ne halin varsa gör deyerek genci şeytanın kucağına atamayız.
“Bilgiden bilince, bilinçten amele doğru giderken” işi sıkı tutarak belkide en çok fedakâr olunması gereken bu dönemde, yavrularımızı doğru bir istikamette tutma çabamızla onların hep yanı başında ve yan yana olacağız.
Yavrularımıza vermek istediklerimizi ve mümince bir karakteri sadece evde veremeyiz.
Ev içerisi eğitim özellikle davranışlarımızla olmalıdır. Aile evde davranışları ile güzel bir talim ve terbiyeci olur. Ev içerisinde bireylerin birbirlerine saygınlığı, tertip, düzen, konuşma adabı, usulü, verilen sözlerde ciddiyet, eve düzenli giriş çıkış, gidip gelinen yerlerde seçicilik, boş işlerden yüz çevirme, hükümde tevhid, ibadette tevhid, duada tevhid gibi konular ailenin islami şahsiyetin nasıl olunduğunu gösteren yaşanılır bir modelidir. Gençlerle birlikte ailecek vakit geçirmek, onlarla arkadaşça ilişki kurmak çok önemli.
Onlara aynı düşüncede olan çevreler kazandırmalıyız.
Bu dönemde gençler kendilerine fazla güven duyarak birey olduğunu ispatlamak isterler ve adeta anne babanın yol göstermesine ihtiyacım yok havasına girerler. Medyanın ve etrafın etkisi ile ben artık ergenim atarlıyım, asabiyim bu dönem böyle olunur zehabına kendini kaptırır. Ortalıkta estirilen ergendir yapar havası, genci bu tavırlar benim hakkım, ben yapmalıyım ailemde bunu normal görmek zorunda anlayışına götürmekte.
Bu sürecin en az hasarla atlatılabilmesi için, İslami hassasiyetleri olan kurumsal yapılar da, yaşıtlarıyla beraber ve onlara yol gösteren ağabeyleri veya ablalarıyla birlikte olmalarını sağlamalıyız.
Biz bunu sırf kendi çocuklarımız için düşünmeyeceğiz. Komşu, arkadaş çocukları, yeğenlerimiz ve ulaşabildiğimiz tüm çocuklar için düşüneceğiz. Yapabiliyorsak önce onları bir araya getirip ilk adımı birlikte atmalı devamında toplu çalışmalara katılmalarını sağlamalıyız.
Davamızda samimi olduğumuzu göstermeliyiz. Davetin topluma yaygınlaşmasında mutlaka hepimize düşen bir görevin olduğunu bilmeliyiz.
Düzenlibir islami eğitim alması ve böyle bir çevre kazanması çok önemli
Hem İslami çizgide tutabilmek hem de kimlik ve kişiliğinin olgunlaşıp oturması daha kolay olacaktır.
Genç bu aşamada kendini aşırı baskı altında, zevklerlerinden mahrum edilen, adeta sıkışmış hissedebilmekte ve doğal olarak farklı duyguları yaşama eğilimi gösterebilmekte. Genç bu karmaşayı yaşarken zaman zaman agresif, kendisinden beklemediğimiz davranışları sergileyebilir.
Sizde benim her şeyime karışıyorsunuz gibi çıkışları olabilir. Anne babaya göre hiç sorun olmayan bir mesele gence göre çok büyük problem olabilir ve kendini bu evde beni anlayan yok havasına kaptıra bilir.
Anne baba; gence şefkat ve merhametle yaklaşacak adeta kuş misali olan, onun her duyguya açık kalbini ürkütmeden anlamaya, sorun olarak gördüğü, büyüttüğü meseleyi onunla etraflıca konuşarak ve problemin esas kaynağına inerekgenci anlamaya, sorunu halletmeye çalışacak.
Yani: Gence göre bir problem varsa bunu yok saymayacağız.
Gençlerle iletişimde vücut dili:
Onlara dokunmak, sarmak, anne babanın onları öpmesi bağrına basması çok önemli. Böylelikle söylemek istediklerimizi peşinen kabulleneceği bir zemin de hazırlanmış olacağız.
Gence şu mesajı vermiş oluruz; Biz senin yanındayız senin derdin bizim derdimizdir yavrum. Seni hiç bir şeyin üzmesine razı olmayacağımız gibi, senin cennetine mani olacak işleri de yapmana razı olamayız.
Duygulara hitap etmenin en kestirme yolu vücut dilini iyi kullanmaktır.
Sözlerimiz, duygularımız ve dokunuşlarımızla sarmalıyız genci.
Ellerimizle dokunursak çocuklarımıza, sözlerimizle de duygularına dokunulması daha kolay olacaktır.
Gencin vücut yapısıyla başlayan değişim onu olumlu ve olumsuz yönde etkiler. Kendince ben artık büyüdüm, kendi hayatımı kendim planlarım, istediğim yere gider, istediğim gibi giyinirim diye düşünürken, küçücük bir problemde bile annesine ve ya babasına yardım için başvurur. Ne olacak benim bu sivilcelerim gibi. Aslında yaptıkları ile içindeki fıtri olan ahlaki duyguları bastırdığının farkında değil. Bizler bu fıtri duyguların yapay etkilenmelerle örtülmesine müsaade etmeden bunun bir geçiş süreci olduğunu bileceğiz. Bu geçiş süreçlerinin zaman aldığını ve sancılı olduğunu da unutmayacağız.
“Aile uzun soluklu bir sabır sürecinde olduğunun farkına olacak.”
Hedef doğru seçilmeli;
Gündelik geçici ve sonuçta terk edilip gidilecek şeyler mi.? Yoksa ebedi bizim olacak ve asla zarar edilmeyecek bir yatırım mı.?
Bu günün gençliğinin çoğunluğu dünyalık hedeflere odaklanmış. Onlara cazip gösterilen dünya zevkleri, makam, mevki, imaj, marka, zahmetsiz yaşam, zevk ve sefa.
Rabbimiz dünya nimetlerinin konumunu ve esas hedefin ne olması gerektiğini bizlere şöyle ifade ediyor.
“Nefsanî arzulara, kadınlara, oğullara, yığın yığın birikmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçici menfaatleridir. Hâlbuki varılacak güzel yer, Allah’ın katındadır.
De ki: size bunlardan daha iyisini haber vereyim mi? Takva sahipleri için Rableri yanında, içinde ırmaklar akan, ebediyen kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah’ın hoşnutluğu vardır. Allah kullarını çok iyi görür.” (3 Al-i İmran 14-15)
“Rabbinizden bir mağfirete; Allah’a ve peygamberlerine inananlar için hazırlanmış olup genişliği gökle yerin genişliği kadar olan cennete koşuşun. İşte bu, Allah’ın lütfudur ki onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.” (57 Hadid 21)
Bizler gençlerimize insanın en büyük hedefinin Allah’ı razı ederek cenneti kazanmak olduğunu aşılamalıyız. Varoluş sebebimiz iyi anlaşılmalı. ALLAH bizi en mükemmel şekilde, dilediği zaman ve dilediği yerde yaratmıştır. Bizler hayatı ahiret boyutuyla değerlendirme şuurunu kazandırmalıyız.
Bunun için İslamın prensipleri, Allah’ın hayatımızın her alanına hükmetmesi, peygamberin her zaman ve her yerde örnek alınması, cazip görünen, çekici gelen dünya hayatının ve zevklerinin geçiciliği, gibi bilgileri ergen yaşlarda biraz daha etraflı vermeliyiz.
“Yüce hedeflere büyük fedakârlıklarla ulaşılacağı unutulmamalı.”
Resulullah a.s. şöyle buyurur: “Akıllı kişi nefsini hesaba çekip ona hâkim olan, ölümden sonrasını nazar-ı dikkate alarak ahiret için amel edendir. Aciz zavallı insan ise; nefsini beşeri arzu ve zevklerinin esiri edip, bunun yanı sıra Allah’tan kuru kuru dilek ve temennide bulunan, bunların gerçekleşmesini bekleyendir.” (Tirmizi, Kıyamet 25)
Gençlerimizin bu akıllı mü’minlerden olması için çalışırken,
onları esas hedefin ölüm sonrası olduğuna odaklayacağız.
Sorumluluk bilinci
“Bilmediğin şeyin ardına düşme. Doğrusu kulak, göz ve kalp bunların hepsi o şeyden sorumludur.” (17 isra 36)
“O gün ağızlarının üstüne mühür vururuz, bizimle elleri konuşur, ayakları da yaptıklarına şahitlik eder.”(36 Yasin 65)
Hayatın her alanında sorumluluk bilinciyle davranmamız gerektiğini, müslümanın hayatın hiçbir alanında nemelazımcı, umursamaz davranamayacağını gençlerin algılarına yerleştirmeliyiz
Ey genç:Rabbine hesabını veremeyeceğin hiçbir işe bulaşma.
Söylediklerimizin olgunlaşmasını beklemeliyiz.
Çocukluktan duyduğu şeyler düşünce dünyasında biraz daha olgunlaşacak.
Fakat bu yaşlarda aldığı ve doğruluğuna inandığı şeylerin hayata aktarılması hemen olmayabilir. Aile burada hayal kırıklığı yaşamayacak, panikleyip hala bizimkinden bir yol olmuyor deyip kestirip atmayacak ve umutsuzluğa düşmeyecek.
Tatlı tatlı evladına yapması gerekenleri hatırlatırken, söylenenlerin içselleştirilmesine zaman tanıyacak.
Mesajlarımızda sevgi dilini kullanmak, yargılayıcı olmadan öğüt vermek,
Emredici söylemden kaçınmak çok önemli. Namazını çabuk kılıyorsun yerine, namazlarımızı kılmamıza ney engel olabilir, cennetimizi kazanmamıza kimse engel olamaz denilerek olumlu bir sorgulamaya yönlendirmeliyiz.
Hemen kitabını okuyorsun, ne olacak senin bu halin den ziyade,
sorumluluk duygusunu aşılamalı, gencin kendi hayatını kendisinin sorgulayacağı bir yöntem kullanmalıyız. Nereye bu gidiş diye genç kendisi düşünecek
Edep ve hayâ duygusu;
“Çocuklarınıza ikram edin. Edep ve terbiyelerini iyi verin”.(Tirmizi, birr 32.)
“Hiçbir anne baba çocuğuna güzel edep ve terbiyeden daha iyi bir ikramda bulunamaz”. (İbni mace, edep,3)
Genç ergenlikle beraber etrafındaki birçok yaşıtının yaptığı gibi, oda karşı cinse beğenilmek, etrafına güzel görünmek, yaptıklarının da iyi olduğunun söylenmesini bekler. Saçların ne güzel, hırkan çok yakışmış, pantolonu nerden aldın, sürmelerin gözlerini çok güzel göstermiş, adamım fönlü saçlarla harikasın gibi. Bu aşamada cinsel dürtüleri de gencin yaşamını olumsuz etkiler iffetsizliğin, namussuzluğun normal sayıldığı ortamda nasıl bir yol izleyeceğini şaşırabilir.
Bu dönemde genç, bilgiden ziyade duygusaldır ve çoğunlukla duygularıyla hareket eder demiştik. Gencin ilmi veriden ziyade örnek rol modeller önüne konulması gerekir.
Anne baba gencin duygularına hitap ederek, ona iffet ve edebi örnek şahsiyetler üzerinden vermeli.
Hz. Yusuf’a yapılan zina teklifine karşı gösterdiği müthiş tavır. “ Ey Rabbim hapishane bana onların beni davet ettikleri fiilden daha sevimlidir…”(12 Yusuf 33) Yakışıklı ve vakarlı delikanlının zinaya karşın zindanı tercih etmesi. Yani yarın Rabbime nasıl hesap veririm şuuru. Mazeret yok. Zordaydım, Gücüm yetmedi, cahildim, nefsime yenildim, tövbe ederim geçer demeden.
Şuayib a.s.’ın kızlarının edep ve hayâ dolu tavırlarının (28 kasas 23-26) örnekliği.
Sahabeden cüleybib isminde genç “Ey Allah’ın elçisi zina etmeme izin ver der. Sahabe susturmak ister fakat Allah resulü hele şöyle gel diyerek onu yanına çağırır. Söyle bakalım birisinin senin annenle zina yapmasını istermisin hayır ya Resulullah. Kızınla zina edilmesini istermisin, kız kardeşinle zina edilmesini istermisin, halanla zina edilmesini istermisin, teyzenle zina edilmesini istermisin canım feda olsun ya Resulullah hayır istemem zaten kimsede istemez der ve Cüleybib’in göğsüne elini koyarak ona dua eder. Cüleybib bundan sonra iffet abidesi bir şahsiyet olarak adeta başını yerden kaldırmadan yürür.” (Ahmed bin hanbel Müsned 5/256-257)
ALLAH Resulünün s.a.v. gencin duygularına hitap ettiği gibi bizlerde öyle yapmalıyız.
“Utanmazsan istediğini yap”(Buhari edep 78)
“ …Ancak dönüşünüz banadır” (10 Yunus 4, 24 Nur 42, 64 Teğabun 3)
Genç: Rabbin seni bekliyor ona göre yaşa.
Haramlara karşı bu onurlu tavrın arkadaşlarınca ayıplanırsa Allah’ın sana şöyle seslendiğini düşün “muhakkak sen elbette yüce bir ahlak üzeresin” (68 Kalem 4)
Olumsuz hallerinde ne yapılmalı
Gençlerimizin olumsuz ve istenmeyen durumlarını onlara söylemek için en uygun zamanı beklemeli. Söyleyeceklerimizi söyleme ortamı hazırlamalıyız.
Onun söyleyeceğimiz şeylere açlığını hissettirmeliyiz.
Karmaşık duygularda; yani imanı ile zevklerinin çatıştığı zamanlarda, karakterinin de oluşmaya başladığı zamanlardır bu zamanlar. Yaratıcımızın bizim her ihtiyacımızı karşıladığı gibi hayatın bu alanlarında da bizi yalnız bırakmaz yavrum onu dost ve sırdaş edinmeliyiz anlayışını hep gündemde tutmalıyız.
Bilmeliyiz ki:Biz yavrumuzu mümin bir şahsiyet olarak yetiştirmek isterken şeytan birçok koldan yavrularımıza ahtapot gibi sarılıp, saldırmakta. Şeytan haramlara ve Allah’a isyana davet ederken insanı cezp edecek en alıcı sözlerle, haramları süsleyerek ve güzel göstererek sunmakta.
Bizler gençlerimizle insan ve cin şaytanlarından daha fazla ilgilenmeli, onlardan daha çok zaman ayırmalıyız.
Unutmayalım ki; Yakup a.s.’ın oğulları Yusuf’u kuyuya atıp geldiler ve düzmece planlarını babalarına anlattıklarında Yakup a.s. şöyle dedi: “ …Bilakis nefisleriniz size (kötü) bir işi güzel gösterdi. Artık bana sabrı cemil düşer. …” (12 Yusuf 18)
Yusuf a.s.’ın kardeşlerinin yaptıklarını şöyle tanımlar : “…Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra…” (12 Yusuf 100)
Bizlerde buradan hareketle sabretmek, şeytanı gençlerimizin hayatından kovmak ve güzelce İslam’ı hayatlarına almaları için merhametle çabalamak durumundayız.
Genç İslam’ın emrini bazen yapıyor bazen yapmıyor.
“Çirkinliklerden kaçış ve bir hira arayışı”mantığı içerisinde olayları değerlendirmeliyiz
Vicdanı ile hareket ettiğinde verdiğimiz doğru bilgilerle iyi işler yaparken, bazen şeytanın dürtülerine yenilebilmekte, arkadaşları çevresi onu etkileyerek yapay duygularıyla amellerde zaaflara düşebilmekte,
Zulümler, çirkinlikler, insanın şeref ve üstünlüğüne yakışmayan hayat tarzları gözler önüne konulmalı kanunlar islamdan olmadığında ortada haksızların, zülümün durmayacağı, içkinin, kumarın, zinanın, faizin, gayrı meşru ilişkilerin toplumu ne hale getirdiğinin, İslamsız bir yaşamın insanı ve toplumu bitirdiğini örnekleri ile anlatmalıyız. yaratıcı devre dışı bırakıldığında işte hayatlar böyle rezil olur anlayışını vermeliyiz.
Ya Ahsen’i takvim ya da esfele safilin. İnsanın önünde iki yol
Şimdi koyul doğruyu aramaya. İbadetler insanı olgunlaştırıp Rabbine yaklaştırırken, ibadetsiz bir yaşam çirkinlikler içerisinde bocalar durur. İnsan dünya hayatında iki çağrı ile karşı karşıya. Allah hakka, doğruya, cennete davet ederken, şeytan kötülüğe, çirkinliğe, cehenneme davet etmekte.
Ey genç! sen kimin davetine icabet ediyorsun.
Bizler gencin islami bir kişilik kazanmasından, söylemlerimizden ve beklentilerimizden taviz vermeden ama bu git gellerinde olabileceğini hesaba katarak genci vicdan muhasebesine yönlendirmeliyiz. Gence ailen senin iyiliğinden başka bir şey düşünmüyor duygusunu yaşatmalıyız.
Kur’an’ı değiştirdiği gençlerden örnekler vermeliyiz.
İslamın fedakâr genç sahabeleri güzel bir şekilde önlerine konulmalı.
Musab bin umeyr’in hayatı bizlere çok güzel bir örnek. Medine’nin muallimi, Medine’de İslam’ın konuşulmadığı ev kalmadı diyen fedakâr davetçi.
Delikanlılık çağında islamla şereflenen bu genç; İslamı kabul etmeden önce mekkenin soylu ailesinin biricik evladı. Yakışıklı, zengin, bir dediği iki edilmeyen, en kaliteli kumaşları giyen, adeta bir eli yağda bir eli balda sefahat ve lüks içinde bir yaşam süren marka delikanlısı idi. Uhud da şehit olduğunda üzerindeki örtü o kadar yamalıklı idi ki örtünün aslı belli değildi. Ayaklarına çekiyorlar başı açık kalıyor, başına çekiyorlar ayakları açık kalıyordu.
Ey çağın genci: Kur’an kişiyi inşa edince Rızai-ilahi için nelerden vazgeçiliyor gör.
Gençliğin kıymetinin bilinme şuuru
“beş şey gelmeden evvel beş şeyin kıymetini bil. İhtiyarlığından önce gençliğinin, hastalanmadan önce sıhhatin, fakirliğinden önce zenginliğin, meşgul zamanlarından önce, boş vakitlerinin, ölümden önce hayatının”(Buhari rikak 3 tirmizi zühd 25)
16- 20 yaş arası gencin oluşan okumaları, aldığı eğitim ve olumlu bulduğu hayat modelinin uygulanmaya başlandığı, kimliksel özelliklerinin ortaya çıktığı bir dönemdir.
Adeta hiradan vahiyle donanarak şehre, hayata çıkış, hayatı vahiyle inşa süreci başlamaktadır.
Bu yaşlarda bilgiye, yapması gerekenlerle alakalı sağlam kaynak ve delile daha fazla önem vermektedir.
Hayatın anlamı, yaşama gayesi, geleceğe dair planlar yoğun olarak düşünülür.
Bu yaşlar bilginin sahih bir şekilde bilince, bilicin amele dönüşmeye başlandığı çağlardır. Bu yoğun oluşum dönemidir aynı zamanda.
Gencin bu oluşum sürecinde kafasındaki soru şu. En doğruyu nasıl bulurum.
“Şüphesiz bu kur-an insanları en doğru yola götürür.” 17 isra 9
Genç: Hiçbir şeyin kolay olmadığı gibi ilim tahsilinin de elbette zorlukları olacaktır. Unutma ki sen Allah’ın dini yücelsin diye tahsil yapıyorsun. Senin bu yolda sarf ettiğin hiçbir emeğin Rabbin tarafından zayi edilmez.
Zanni bilgiyle iman ve ibadet olmaz
Gençler zanna dayalı tahmini bilgilerden arındırılarak vahyin hakikat iklimine sokulmalı. Uydum kalabalığa anlayışı akıllı insanın yapacağı şey değil.
İslam inanç ve ibadetleri zanna, sanıya, tahmine göre yapılmaz.
Yaptıklarımızın islamda yeri neresidir, delili nedir bilmeliyiz. Rabbimiz kafamıza ve zannımıza göre din yaşamayalım, yaptıklarımız boşa gitmesin diye vahiy ve peygamber göndermiştir.
Hayatımızda dünyalık işler için her şeyin ayrıntısını öğrenirken, ahiretimizi kurtaracak inanç ve ibadetler kitaptan ve peygamberden uzak nasıl yaşanılabilir.
Dinimize karşı ciddi olmalıyız. En ufak bir gevşeklik şeytanın hayatımıza girmesine davetiye çıkartır.
“Ey iman edenler zannın çoğundan kaçının çünkü zannın bir kısmı günahtır….”
(49 Hucurat 12)
İnsanlığın kurtuluşu için gönderilen kur’an bu gün dua kitapçığı gibi, ölü kurtarıcısı gibi muamele görüyor. Mü’min hayatının her alanına islamı alması gerekirken namaz var tesettür yok, tesettür var namaz yok, başta örtü var edep ve hayâ yok,
dinin temel inancı ve ibadeti yok, sınav öncesi türbede yatırda bid’at hurafe çok. Bunlara benzer uygulamalar iyi niyetle beraber bilgisizliğin ve beleşçiliğin bir yansıması olarak toplumda yer bulmakta.
Ey genç: Sen Rabbinin mesajıyla dirilen zeki gençsin. Uydum kalabalığa diyecek kadar ahmak olamazsın. Sen dirilirsen, kur’an’ın küfrü, şirki yok edici, insanlığı hakka hakikate ulaştıran kurtarıcı mesajı senin ellerinle yeniden dirilecek.
Gençlerin kendi “özgüvenini” kazandıracak çalışmalar yapılmalıdır.
Genç artık muhakeme yeteneği oluşmuş, hayatına aldığı şeylerin zarar veya faydasının farkında olmalı onlara “mükellef”oldukları iyi işlenmelidir.
Mükellef olan insan Rabbinin ona yüklediği sorumluluğu yerine getirmek zorundadır. “ALLAH hanginizin daha güzel iş işleyeceğini denemek için ölümü ve hayatı yaratmıştır...”(67 mülk 2) Dolayısıyla gençlere tetkik edici araştırmacı, neyi niçin yaptığını bilen bir anlayışı kazandırmalıyız. Hz. İbrahim’in Rabbini ararken çıktığı “hakikati bulma yolculuğu”na gençleri de çıkartmalıyız.
“İbrahim babası Azer’e demişti ki: sen putları ilah mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni ve kavmini açık bir sapıklık içinde görüyorum. Böylece biz İbrahim’e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk ki kesin inananlardan olsun. Üzerine gece bastırınca, bir yıldız gördü; Rabbim budur dedi. Yıldız batınca da ben batanları sevmem dedi. Ayı doğarken gördü; Rabbim budur dedi. O’da batınca yemin ederim Rabbim bana doğru yolu göstermezse elbette sapıklığa düşen topluluklardan olurum dedi. Güneşi doğarken görünce Rabbim budur bu hepsinden büyük dedi. O da batınca dedi ki: ey kavmim ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Ben hanif olarak yüzümü tamamen gökleri ve yeri yoktan var edene çevirdim ve ben asla ortak koşanlardan değilim.” (6 en’am 74-79)
Genç hakikati arayış yolculuğunda yanlışlara düşebilir, yanlış kararlar verebilir. Hz İbrahim’ in bu kıssası bize bunu ifade etmekte. İşte asıl olan gencin bu arayışta yanında olup, hedeften sapmasını güzel bir şekilde önlemektir.
Bu hakikati arayış; yani doğru bir din algısı oluşması için onları kitabi bir bilgiye, konumlarına uygun peygamber ve sahabe örnekliğine götürmeliyiz.
Hz. Peygamberin s.a.v. genç sahabelerin önlerini açarak onların kabiliyetlerinin ortaya çıkmasını sağladığı gibi. Bizler de bu dönemlerde gençlere özgüven duygusu vererek gencin kabiliyetlerinin ortaya çıkıp artmasını sağlamalıyız.
Hz. Peygamberin: sahabeden yaşlarının çok genç olmasına rağmen (hz.Ali hz. Abdurrahman bin Avf, hz. Muaz bin cebel, Abdullah bin Mes’ud, Zeyd bin sabit gibi) İslami konularda içtihat etmelerine ses çıkartmadığı, dahası 26-27 yaşlarında Muaz bin Cebel‘i yemene muallim ve kadı olarak gönderdiğinde, kendisine bir dava geldiğinde neye göre hüküm vereceğini sorar. Muaz: Allah’ın kitabına göre hüküm veririm der. Onda bir hüküm bulamazsan neye göre verirsin diye sorar. Muaz Resulullah’ın sünnetine göre hüküm veririm der. Hz. Peygamber eğer Resulullah’ın sünnetinde de bulamazsan ne yaparsın deyince Muaz: Kendi görüşüme göre hüküm veririm der. Allah Resulü onun bu cevabından son derece memnun olur. (Tirmizi Ahkâm 3, Ebu Davud Akdiyye 11 Darimi Mukaddime 20, Ahmed bin Hanbel Müsned 5.230.236.242.)
Usame bin Zeyd ‘i 18 yaşında ordunun başına komutan tayin etmesi.
Ezberleme yeteneği olanlara kur’an’ı ezberletmesi, Zeyd bin sabit gibi 11 yaşında kur’an’ ezberlemeye başlaması, İbranice, Süryanice yabancı dilleri öğrenmesini söylemesine benzer uygulamalar bizlerin yol ve yöntem açısından başvuracağımız kılavuz olmalı.
Onları övgüyle takdim edip, yaptıkları güzellikleri takdir etmesi, bizim için gençlere nasıl davranılacağı konusunda örnek olmalı.
Yaptıkları güzel işleri görmeliyiz. Bu manada onları takdir etmeliyiz.
Gençleri meth eden ve onları motive eden sözler söylemeliyiz.
Peygamberimizin s.a.s. genç sahabelere yaptığı gibi.
Ümmetim arasında helali, haramı en iyi bilen Muaz’ dır.
15 yaşında müslüman olan Zübeyir bin avvam’a söylediği “ Zübeyir benim havarimdir.
Resulullah a.s. şu hadisi de gençleri davalarında motive eder.
Başka bir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde ALLAH Teala yedi insanı arşın gölgesinde gölgelendirecektir.:
1 Adil devlet başkanı,
2 Rabbine kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç,
3 Kalbi mescidlere bağlı Müslüman,
4 Birbirlerini ALLAH için sevip buluşmaları da, ayrışmaları da ALLAH için olan iki insan,
5 Güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine, “ben Allah’tan korkarım” diye yaklaşmayan yiğit,
6 Sağ elin verdiğini sol elinin bilmeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse,
7 Tenhada ALLAH’ı anıp gözyaşı döken kimse.(Buhari ezan 36, Zekât 16, rikak 24, hudud 19, Müslim zekât 91, Tirmizi zühd 53, Nesai kudat 2)
“Allah tövbe eden gençleri sever”. (Camiü’sSağir:1866.)
“Allah kötülüğe iltifat etmeyen genci emsallerine karşı üstün tutar”.(Feyzul Kadir, c.2,s.263,no:1799)
Allah’ın övdüğü genç olarak: Hesap gününün dehşetinde herkes telaşta iken sen arşın gölgesinde Rabbinin ikramını istemezmisin.?
İslami inşaa sürecinde hem davranışlarımız hem de sözlerimizle Karakterini oluşturacak eğitimi vermeliyiz
Doğru sözlü olmak.
Verdiği söze bağlı kalmak.
Emaneti sahibine vermek.
Adil olmak.
Sabırlı olmak.
Şükredici olmak.
Merhametli olmak.
Affedici olmak.
Gibi ahlaki karakter özelliklerini kazandırmalıyız
20 li yaşlar ve sonrasında ise dava bilincinde olan ve inancı uğrunda fedakâr gençler.
İlmi ve ameli olarak yetişmiş genç aynı zamanda iyi bir davetçidir de. Tebliğin topluma ulaşmasında çok önemli rol oynamaktadır.
Hz. İbrahim putları kırdığında kavmi şöyle demişti: “İbrahim denilen bir genç (ilahlarımızı) diline dolamıştı “ (21 enbiya 60)
Mus’ab bin umeyr 19 yaşlarında Resulullah’tan aldığı eğitimle medineye muallim olarak gönderilir. Bir yıl sonra medinede islamın anlatılmadığı ev kalmadı diyecektir.
Gençliğinin verdiği enerji ile bir şeyler yapma gayreti zaman zaman usul ve erkân açısından yanlışlara düşmesine sebep olabiliyor.
Gençlerin bu pozitif enerjilerini hayat tecrübeleri olan ağabeyler, ablalar, hocalar ve âlimlerle birleştirmeliyiz. Birinin hareketliliği, enerjisi, birinin ilmi basiret ve feraseti yan yana gelmeli.
Toplumun diğer gençlerine davet, bu genç davetçilerin asli görevi olarak yönlendirilmeli. Çünkü yaşıtı olmayan insanların gençlere ulaşma imkânları çok az. Çağın gençliğinin dilini, yine kendi döneminin gençleri daha iyi anlar.
Burada gençlerimizle önceleyeceğimiz meseleler çok önemli.
Ahlaki zaaflara düşülebilecek ortamlardan şiddetle kaçınmak
Farzları yerine getirmekte titizlik, nafile amelleri çoğaltmak
Tartışmalı meseleleri gündemde tutmamak, müsamaha göstermek ve akaidleştirmemek.
Ümmet şuurunu öne çıkartmak.
Tevhidi istikameti korumak
Basiret ve ferasetle meseleleri analiz edebilmeyi öğretmek.
Bu yaşlarda artık ben oldum, biz de biliyoruz düşüncesi baskın gelebilir.
Gençlerin heyecanlarını, aceleciliklerini yaşlarının gereği olarak değerlendirip, zaman tanımak. Ama kesinlikle ellerini bırakmadan yönlendirmek.
Evlenme durumunda olan gençleri evlendirmek
Birlikte sosyal aktiviteleri çoğaltmak.
Hikmetle düşünüp, aceleci olmadan geniş açıdan bakabilmeyi öğretmek.
Dava adamı şuuru vermek.
Davette sabırlı ve sebatkâr olunacağını göstermek
ALLAH’ın övdüğü ashabı kehf (mağara arkadaşları) davette ve davada nasıl sabır ve sebat gösterileceğinin örneğidir bizim için.
“Biz sana onların başından geçenleri gerçek olarak anlatıyoruz. Hakikaten onlar, rablerine inanmış gençlerdi. Bizde onların hidayetini artırdık. Onların kalplerini metin kıldık. O yiğitler ayağa kalkarak dediler ki: bizim Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbidir. Biz O’ndan başka bir ilaha davet etmeyiz. Yoksa saçma sapan konuşmuş oluruz..”
(18 kehf 13-14)
Dava adamı nasıl olunura işte bir avuç yiğit genç.
Saraylara, saltanata, lüks hayata karşı, hakkı yaşayıp, haykırarak mağaraları tercih eden bu yiğitlerden olmayı, onlar gibi yetişip onlar gibi yiğit gençler yetiştirmeyi Rabbim bizlere ve ümmete nasip etsin.
Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir nesil çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tövbemizi kabul et; zira tövbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin.(2 bakara suresi 128) âmin.
- Siyonazi çetesi, Gazze'de gıda yardımı bekleyen sivillere saldırdı: 150 maktul 1000 yaralı
- Gazze İle Dayanışma ve Şehadet Gecesine Dâvet
- Gazze İle Dayanışma ve Şehadet Gecesi'ne dâvet
- İktibas’a bu cumartesi Ali Kaçar konuk oluyor
- Gazze’ye Yardım Kampanyası
- Siyonist vahşet: İnfaz edip çöpe atmışlar
- Adana ve Mersin seyahatinden sadra düşenler
- Kur'an Nesli İlim Merkezi'nin çadır yardımları Gazze'ye ulaştı
Makaleler
Hava Durumu