Haklı dava, zalimin himayesine mi mahkum?
Ahmet Varol bugünkü köşe yazısında, Baas rejimini Filistin ve direniş üzerinden savunanlara cevap veriyor:
17-02-2012
Haklı Dava Zalimin Himayesine mi Kaldı?
Kendi siyasi hesapları için Suriye'deki katil Baas rejimine arka çıkanların ve onun insanlık dışı zulmünün üstünü örtmeye çalışanların bu tutumlarına Filistin davasını gerekçe göstermeleri gerçekçi değildir. Çünkü; Birinci olarak: Kudüs ve Filistin davası adil ve haklı bir davadır. İnsanların hak ve özgürlüklerini gasp ederek saltanatını sürdüren bir rejimi meşrulaştırmak için haklı davayı gerekçe olarak kullanamazsınız. Böyle bir iddia adil ve haklı davanın dayanak teşkil etmesi değil çirkin bir şekilde istismar edilmesi anlamına gelir.
İkinci olarak: Bizim açımızdan Filistin'de zulme uğrayanların canları ve hakları önem taşıdığı gibi Suriye'de zulme uğrayanların canları ve hakları da aynı şekilde önem taşıyor. Bir taraftakilerin canlarını ve haklarını himaye etme iddiasıyla öbür taraftakilerin korkunç bir şekilde katledilmelerine, haklarının gasp edilmesine göz yumamayız. Zulme Filistin'de karşı çıktığımız kadar Suriye'de de karşı çıkmamız gerekir.
Üçüncü olarak: İnsana, insanın hak ve özgürlüklerine saygı duymayan, bu konuda hiçbir ölçü tanımayan, kendi sultasını ve hâkimiyetini korumak için vahşette sınır tanımayan bir zulmü nerede olursa olsun karşımıza almalıyız. Dolayısıyla siyonist zulme karşı çıktığımız gibi Baas zulmüne de karşı çıkmalı, mazlumların yanında yer almalıyız. Siyonist zulme karşı çıktığını iddia edip de "benim zalimim iyidir!" anlayışıyla Baas zulmüne destek vermeyi izah etmek mümkün değildir.
Dördüncü olarak: Filistin davasının birinci derecede temsilcileri siyonist zulümle bire bir karşı karşıya olan, o zulme karşı direnişi sürdüren Filistinlilerdir. Onlar her hafta Suriye'deki zulme karşı tepkilerini ortaya koyarken ve hak mücadelesi verenlere destek olurken başkalarının, tamamen kendi çıkar hesaplarına dayalı politikalarında Baas rejiminin siyonist rejime karşı Filistinlilere kalkan olduğu gerekçesini kullanmaları ancak bir istismar olabilir.
Beşinci olarak: Baas rejimi siyonist işgale karşı gerçek anlamda bir kalkan olsaydı tanklarını ve füzelerini kendi halkına değil siyonist işgalcilere çevirmesi gerekirdi. Eğer bunu başarsaydı, Suriye halkına da siyasi özgürlüğünü verseydi bu halkı karşısında değil arkasında bulacaktı. O zaman belki iktidarını da daha güvenli ve istikrarlı bir şekilde sürdürebilirdi. Ama 1967'den beri işgal edilen topraklarını kurtarmak için işgalcilerin üzerine bir taş atmazken bugün Humus halkı üzerine dakikada iki füze fırlatıyor.
Altıncı olarak: Hiç kimse bugünkü Baas diktasının Filistin'e kalkan olduğunu, bu dikta rejiminden kurtulup özgürlüğüne kavuştuktan sonra kendi yönetimini kuracak Suriye halkının ise ihanet edeceğini ileri süremez. Tam aksine biz özgür Suriye halkının Filistin davası konusunda çok daha duyarlı olacağına, Filistin halkının özgürlük mücadelesine destekte büyük fedakârlıkları göze alacağına inanıyoruz. Çünkü genelde Arap toplumunun özelde Suriye halkının Filistin davası konusundaki duyarlılığı biliniyor. Hatta Arap baharını tetikleyen etkenler arasında mevcut Arap yönetimlerinin Filistin ve Kudüs davasına duyarsızlığının yer aldığı muhtelif yorumlarda dile getirilmiştir. Zaten siyonist işgalin mevcut Baas rejiminin geleceğiyle ilgili endişesi de bu yüzdendir. Çünkü Mısır diktasının devrilmesi sebebiyle oluşan güvenlik sorununa bu kez Suriye'nin ekleneceğinden korkuyor. Ayrıca Filistin direnişine Suriye'nin lojistik desteğinin daha sistemli ve geniş çaplı olabileceği endişesi var.
Yedinci olarak: Kudüs ve Filistin davası ümmetin, tüm Müslümanların ortak davasıdır. Kimse yaptığı zulme veya çıkar hesapları için bir zulmü destekleme politikasına bu vesileyle Filistin ve Kudüs'e sahip çıktığı iddiasını gerekçe gösteremez. Eğer, ümmetin adil, haklı ve meşru davasına sahip çıkma sorumluluğu, yine bizim insanlarımızı hunharca katleden bir zalim rejime bırakılmışsa, ona "sen şu davaya kalkan görevi gör, karşılığında da kendi insanlarını keyfine göre öldür" deniyorsa bu tüm ümmetin büyük bir ayıbı, kara lekesidir. Bu kara lekeden bir an önce kurtulması gerekir.
(Ahmet Varol / Yeni Akit)
- Bir 10 Kasım Mağduriyeti: Dr. Mehmet Arslan Tutuklandı
- İktibas’ın yeni sayısı Bangladeş gündemi ile çıktı
- Diken ve Karanfil
- Hayrola Mahmud Abbas
- Bir milyon yahudi, işgal altındaki toprakları terketti
- Ya Eyyühel Müzzemmil
- Son Seyahatimizden Yansımalar
- Husi: Gazze'ye destek için vurulan gemi sayısı 177'ye çıktı
Makaleler
Hava Durumu