İskilipli Atıf Hoca paneli Ankara’da yapıldı

4 Şubat 2015 Tarihinde Ankara Müslümanlarla Dayanışma Platformu (İLKAV Vakfı – Kardelen Derneği – Medeniyet Vakfı (Genç Birikim) – Umran Hareketi – Vahdet Vakfı) tarafından Ankara Hacı Bayram Camii Konferans Salonunda İskilipli Atıf Hoca Paneli düzenledi. Panel çok kalabalık bir izleyici topluluğu tarafından ilgiliyle takip edildi.

05-02-2015


Oturum başkanlığını Emrullah AYAN’ın yaptığı ve iki oturumda gerçekleştirilen panele Dr. Mehmet SILAY, Ali KAÇAR ve D. Mehmet DOĞAN konuşmacı olarak katıldı.

Şehidlik kavramının belirleyiciliği üzerinde duran Emrullah AYAN şunları söyledi: “Zor zamanda konuşan, Salih Amel ortaya koyan yiğitlerden biri de İskilipli Atıf Hoca’dır. Rabbimiz şahidliğini ve şehidliğini kabul buyursun. Şehadet, İslam’ın en keskin ve son derece özgün bir kavramıdır. Allah yolunda, ila-i kelimetullah için mücadele ederken ölmeyi ve öldürülmeyi ifade eden bir kavramdır. Şehid olmak, aslında şahid olmanın bir sonucudur. Mü’min şahsiyetin,  iman ettiği değerleri hayata geçirerek yaptığı şahidlik ve Allahu Teala’nın hükümlerini yeryüzüne egemen kılmak, Allah’ın dinini ahlak edinerek yapılan vahye şahidlikle dolu bir hayatı sürdürürken yapılan mücadele sırasında canını feda etmeyi ifade eder. Dininin şahidi olmayanlar şehid de olamayacaklardır.” Ayan daha sonra panele geçerek ilk konuşmayı Dr. Mehmet SILAY’a verdi. Sılay konuşmasında şunlara değindi:

Dr. Mehmet SILAY “İskilipli Atıf Hoca’nın Hayatı ve Mücadelesi” başlıklı sunumunun ilk bölümünde; “İskilipli Atıf Hocanın vatan hainliği ile suçlanarak idam edilmesinden sonra cenazesinin defin edilmesinde sadece 6 kişinin bulunduğunu, cenaze namazının 82 yıl sonra ancak kılınabildiğini, hakikatin mutlaka ortaya çıkması gibi bir huyunun olduğunu, İskilipli Atıf Hoca’nın 13 eserinin bulunduğunu, ancak son üç kitabının mevcut sistemin hiç hoşuna gitmediğini” ifade ettikten sonra çocukluğundan idamına kadar eğitimlerle, sürgünlerle ve mücadelelerle dolu hayat hikâyesini anlattı.

Araştırmacı-yazar Ali KAÇAR “Bir Zulüm Aygıtı Olarak İstiklal Mahkemelerinin İşleyişi” başlıklı sunumunun birinci bölümünde; “1922 Yılında saltanatın kaldırılması ile başlayan ve 1923 de Meclisin feshi ve Cumhuriyetin ilanı, Takrir-i Sükûn Kanunu, İstiklal Mahkemelerinin Kuruluşu ve Hilafetin ilgası ile 1927 yılına kadar devam eden süreci diktatörlüğün oluşturulma süreci, 1927 den sonraki süreci ise diktatörlüğün ilanı olarak nitelendirdi. Konuşmasında ayrıca İstiklal Mahkemelerinin 1789 Fransız İhtilalinde kurulan devrim mahkemelerinden esinlenerek kurulduğunu, ancak Cumhuriyet döneminde kurulan istiklal Mahkemelerinin daha insafsız olduğunu, çünkü Fransız Devrim Mahkemelerinde jüri bulunduğunu, ancak İstiklal Mahkemelerinde jüri dahi bulunmadığını, bu mahkemelerin sanıklara savunma ve temyiz hakkı dahi tanımadığını, bu mahkemelerin isminin önce bazılarınca terör mahkemeleri olarak adlandırıldığını ancak daha sonra Mustafa Kemal’in İstiklal Mahkemeleri ismini koyduğunu, Şeyh Sait Kıyamında, düzmece İzmir Suikastı senaryosunda ve İskilipli Atıf Hoca’nın idamında İstiklal Mahkemelerinin hukuk dışı ve sözde yargılama yaptığını, gerçekte ise kararın Mustafa Kemal tarafından verildiğinin iddia edildiğini, İstiklal Mahkemelerinin nasıl onun talimatıyla kurulduysa yine onun talimatıyla ortadan kaldırıldığını belirtti.

D. Mehmet DOĞAN “İdama Kadar Olan Sürecin Değerlendirilmesi” başlıklı sunumunda;  “1908 de bir yayın patlaması yaşandığını, Sebilürreşad, Ruhul beyan, Mahfel ve Alemdar gibi dergi ve gazetelerin yayın hayatına başladığını, din adamları dışında fikirlerini yazıya döken şahsiyetlere yer verildiğini, daha sonra Trablusgarp, Balkan, I. Dünya savaşlarının yaşandığını, verilen milli mücadelenin Türk-Yunan Savaşıyla sona erdiğini, Milli Mücadelenin önce dini bir anlayışla, dini kavramlarla başladığını, Mustafa Kemal’in Ankara’ya gelişinden 1 ay sonra yine onun tarafından çıkartılan Hâkimiyet-i Milliye Gazetesinin Ankara’da büyük İslam Kongresinin toplanacağından, Ankara’nın İslam Karargâhının genel Merkezi olduğundan bahsettiğini, hatta bu gazetenin Mehmet Akif ve Fevzi Çakmak’ın Ankara’ya gelişini haberleştirdiğini, ancak Lozan Görüşmelerinden sonra bu havanın değiştiğini, dinden uzaklaşıldığını, Batı tipi laik bir anlayışın yerleştirilmeye çalışıldığını, yöneticilerin de bunu bir ev ödevi gibi yerine getirdiğini” ifade etti.

Panelin ikinci oturumunda;

Dr. Mehmet SILAY; Konuşulanların birilerinden intikam almak için gündeme getirilmediğini, bu topraklarda tekrar aynı acıların yaşanmamasını temenni ettiklerini belirtti.

Ali KAÇAR, “sanıkların önce asılması tanıkların sonra dinlenmesi” şeklinde karar veren istiklal mahkemeleri, başkan ve üyelerinin halka, bürokratlara ve gazetecilere karşı hukuk dışı ve zalim tavırları konusunda örnekler verdi. İskilipli Atıf Hocanın hukuk kuralları ihlal edilerek “Frenk Mukallidliği ve Şapka” adlı 1923’de yazdığı bir kitapçık sebebiyle 1,5 yıl sonra çıkan Şapka Kanununa muhalefet yüzünden idam edildiğini hatırlattı.

D. Mehmet DOĞAN; Bugün Atıf Hoca’yı yanlış ve vatan haini gibi tanıtan hacı, hoca ve şeyh geçinen ahlaksızlar olduğunu, bunların bu tür iftiralarının devam etmemesi için bu toplantının bir hafıza tazelemek babında yararlı olduğunu ve bundan sonra da İskilipli Atıf Hoca’yı hatırlamaya devam edileceğini vurguladı.

Paneli yöneten Emrullah AYAN da Müslümanlarla Dayanışma Platformu olarak bu tür toplantıları yapmaya devam edeceklerini ve şehidlerden Allah’ın razı olması dua ve niyazıyla paneli sona erdirdi.

MÜSLÜMANLARLA DAYANIŞMA PLATFORMU

(İLKAV Vakfı–Kardelen Derneği–Medeniyet Vakfı (Genç Birikim)–Umran Hareketi–Vahdet Vakfı)

20150204_192213

20150204_19275020150204_19293320150204_19333420150204_195323

 

Etiketler : #İskilipli   #Atıf   #Hoca   #paneli   #Ankara’da   #yapıldı    
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN