Karagül: Bu nasıl bir şımarıklıktır!
İbrahim Karagül bugünkü yazısında siyonist işgal rejiminin şımarık tavrını sorguluyor...
20-04-2012
Bu nasıl bir şımarıklıktır!
İbrahim Karagül / Yeni Şafak
Kimse ile pazarlık yapmayız. Canımız ne zaman isterse bombalarız. İran nükleer silah yapıyor. Dünyanın gözü kör. İstanbul'daki toplantı ile İran'a beş hafta daha süre verildi. İsrail, bu tehdidi ortadan kaldıracak. Kararlıyız, Amerika'yı bile dinlemeyeceğiz. İran'ı vuracağız...
Böyle bir ülke İsrail. Dünya umurlarında bile değil. İşgal, devlet terörü, işkencenin her türü, insanlık suçları, nükleer silah depoları, terör organizasyonları...
Her şeyi yapabilir. İstediği insanı istediği ülkede öldürür. İstediği ülkeye savaş açar. Kimse "ne yapıyorsun sen" demez. Hiçbir uluslararası sözleşme, teamül, hukuk onu bağlamaz.
Her ülkenin içişlerine karışır. Aklınca, Türkiye dahil, bir çok ülkenin iç politikasını dizayn etmeye girişir. Müttefiklerine kazık atar, ihanet eder. Devlet değil, kabile mantığına sahiptir. Yalan, dolan, entrika ve güvensizlik yumağıdır. Dostu yoktur, olmayacaktır da. Çünkü kimseyi sevmez.
İstanbul'da yapılan P5 artı 1 toplantısı beş hafta sonra Bağdat'ta devam edecek. Başarılı olur ya da olmaz. Ancak toplantı sonrası İsrail'de yapılan açıklamalara bakın:
"İran'a saldırma seçeneğini rafa kaldırmadık. ABD yönetimine nükleer müzakereler sürerken saldırmayacakları yönünde bir söz vermedik. İstanbul'daki görüşmeler zaman kaybı. Kaybedilen zamana çok üzülüyoruz. Oysa zaman şimdi çok kıymetli.
Savunma Bakanı Ehud Barak söylüyor bu sözleri.
Başbakan'dan Genelkurmay Başkanı'na, istihbarat yetkililerinden Dışişleri Bakanı'na kadar, İran'a saldıracağız demeyen bir kişi kalmadı İsrail'de. Hemen her hafta "hazırız, saldıracağız" açıklamaları geliyor. Yok füzeler hazırmış, yok uzun menzilli uçuş hazırlıkları tamammış yok Akdeniz'deki denizaltılar savaşa hazır hale getirilmiş...
Barak'ın sözlerine destek olarak Channel 10 televizyonu, şimdiye kadar onlarcasını dinlediğimiz bir saldırı provası yayınlıyor. 23 Mayıs'ta Bağdat'ta yapılacak müzakerelere kadar beklenecekmiş, sonuç alınmazsa plan uygulanacak, saldırı emri verilecekmiş.
"Operasyonda onlarca saldırı uçağı, eskort jetleri, havada yakıt ikmali sağlayan tanker uçaklar, elektronik savaş uçakları ve kurtarma helikopterleri yer alacak. İsrail filosunun en uzun mesafe uçma kapasitesine sahip uçağı olan F-15'ler ön cephede yer alacak. Hava Kuvvetlerinin 'Eitan' adlı insansız uçağı da İran'a gidecek. Şimdiden pilotların ailelerini yerleştirmeleri için üslerden uzakta yer alan güvenli bölgeler de oluşturulmuş."
Ne hakla? Nükleer çalışma yapıyor diye bugüne kadar hangi ülkeye savaş açılmış? Nükleer klübün dışında kalan hangi ülke bu silahı kullanmış?
Şimdi düşünelim... Türkiye ya da İran veya bir başka ülke. "Elli yıldır nükleer silah üreten İsrail bizi tehdit ediyor. Kesinlikle nükleer silaha sahip olamaz. Dünya buna izin veremez. ABD ya da merkez güçler bir şey yapmıyorsa biz yapacağız. İsrail nükleer çalışmalarını durdurmazsa savaş planlarımız hazır. Kimse ile pazarlık yapmayacağız ve saldırı emrini vereceğiz" derse nasıl bir şey çıkar ortaya?
İsrail'in yaptığı ile bu senaryo arasında ne fark var? Kim nasıl güvenlik sağlayacak İsrail'e mi sorması gerekiyor? Bu bölgede hangi ülke İsrail kadar güvensizlik yayıyor, komşularını tehdit ediyor, her türlü terör olayını yürütüyor?
Şimdi diyeceksiniz ki, "Çok safsın. Dünya böyle değil. İşler böyle yürümüyor. Hiçbir devlet de senin baktığın gibi bakmıyor. Daha karmaşık ilişkiler söz konusu."
O karmaşık güç ilişkilerinin hepsini biliyorum. Küresel sistemin nasıl işlediğini de biliyorum. Ancak karmaşık ilişkilerin algılarımızı yönetmesini kabullenemiyorum. Peşin yenilgiyi kabullenemiyorum. Biz böyle yapa yapa kendi ülkelerimize, toplumlarımıza, topraklarımıza haksızlıklar, hatta ihanet ettik.
Yarın aynı sözlerin Türkiye'ye söylenmeyeceğini kim garanti edebilir? O zaman da bunu kabul edecek miyiz? "yapma, saldırma, bu işi çözelim" diye diz mi çökeceğiz? İtaat edip hizaya mı gireceğiz?
Bugün İran'a ya da bir başka ülkeye söylenmesiyle yarın Türkiye'ye söylenmesi arasında ne fark var? Bu bölgeyi hizaya sokmak, diz çöktürmek, itaat ettirmek İsrail'e mi düşmüş? Bu ne küstahlık böyle.
Saldıracakmış.. Hadi saldır bakalım...
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
İlginizi çekebilecek diğer haberler
- Bir 10 Kasım Mağduriyeti: Dr. Mehmet Arslan Tutuklandı
- İktibas’ın yeni sayısı Bangladeş gündemi ile çıktı
- Diken ve Karanfil
- Hayrola Mahmud Abbas
- Bir milyon yahudi, işgal altındaki toprakları terketti
- Ya Eyyühel Müzzemmil
- Son Seyahatimizden Yansımalar
- Husi: Gazze'ye destek için vurulan gemi sayısı 177'ye çıktı
Makaleler
Hava Durumu