İslam BAŞARAN
CEMADAT OLMAKTAN, CEMAAT OLMA ŞUURUNA YÜKSELMELİYİZ
Günümüzde vakıfların, derneklerin çoğaldığını görmekteyiz. Vakıflar ve derneklerin kendi koymuş olduğu prensipler doğrultusunda hareket etmeleri, İslam dininde ayrı ayrı görüşlerin türemesine ve bölünmeye yol açtığını görmekteyiz.
İslam'da bölünüp parçalanmaya kesinlikle yer yoktur. Aksine Allah’ın ipine topluca sımsıkı bağlanmak vardır. Kendi ellerindekiyle övünmek yoktur. En doğru vakıf, dernek biziz iddiası İslam’da geçersizdir. Bir cemaatin İslami olup olmaması, onun İslami prensiplere ne kadar uyduğuna bağlıdır.
Rabbimiz Kitabı Furkan’da Müslümanları bölünmeye, fırkalaşmaya karşı uyarmıştır. Kur’an’ın kıssalarında geçmişte ayrılığa düşenlerin durumundan söz edilmekte ve "dinlerini parçalayıp fırkalar haline gelenler gibi olmayın" uyarılarını dikkate almalıyız. Ayrılığa düştüğümüz, çözemediğimiz her mesele konusunda Rabbimiz Nisa 59'da şöyle beyan etmiştir: "…Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah'a ve Resulüne döndürün…" diye hüküm koymuştur.
İslam'da, geçerli olmak için Yüce Allah’ın, Müslümanlara örnek teşkil ettiği Hz. Muhammed (s)in örnekliği altında İslami prensiplere sahip olmak gerekir. Bizlerin nasıl bir cemaat olması gerektiğine Hz. Muhammed (s)in Medine uygulaması örnektir. İslami cemaat, Kur’an anlayışı ve Hz. Peygamberin yolu üzerine kurulur. Müslümanlar olarak bizler sağlıklı bir cemaat yapılanmasını oluşturmak zorundayız.
Cemaat olmazsak cemaat şuurunu diri tutamayız ve cemaat olmanın nimetini kaçırırız. Böylelikle birer cemadat gurubu! yani şuursuz, pasif, cansız, sıradan, sürü haline geliriz. Sürüleri güden çobanlar her zaman bulunur. Mü'minler cemadat olma yanlışlığından cemaat olma şuuruna yükselmelidirler.
Dinde ayrılık güdenlerin ve kendi cemaatinin veya gurubunun görüşlerini, prensiplerini din haline getirenlerin son derece hatalı oldukları Kur’an’da açıkça bildirilmiştir. Her zaman Müslümanlar, cemaat şuuru taşımalıdır ve her mü'minin hedefi cemaat olmak olmalıdır. Bizler de günümüzde, bulunduğumuz topraklarda Mekke'deki ilk nesil gibi cemaatleşmeye yönelmeliyiz, cemaatleşme şuuru taşımalıyız ve bunun için de İslam'ın ilkeleri aramızda sürekli gündemleştirmeliyiz.
Yüce Allah, kitabı Kur’an’da; Müslümanları Kur’an etrafında bir araya toplanmaya, cemaat olmaya davet etmekte (Al-i imran-103), Dinlerini parçalayanlar gibi parça parça olmaktan sakındırmakta (Rum-32), Hayra çağıran, kötülükten men edip iyiliği emreden topluluk olmayı emretmekte (Al-i imran-104), Bütün peygamberlere emredilen dosdoğru dini ayakta tutmayı ve hak dinde ayrılık oluşturmamayı emrediyor. (Şura-13), kuvvetli bir bina gibi bir araya gelip kendi yolunda cihad eden mü’minleri sevdiğini beyan etmekte (Saff-4) ve kendisine ve Elçisine itaati emretmektedir. (Muhammed-33)
Cemaatleşme ve bir arada olma zorunluluğunu tüm peygamberlerin İslam mücadelesinde görmekteyiz. Yüce Allah’ın cennet kapıları, İslam cemaati şuuruna sahip cemaat topluluğuna açılacağını Kur ’an'da görmekteyiz. İslam, toplum halinde yaşamayı emreder. Evet, Yüce Allah’ın hükmüne daha güzel bir şekilde uyabilmek için Müslümanlar cemadat olma yanlışlığından cemaat olma şuuruna yükselmelidir.
Günümüzde Müslümanların amacı derneklerde, vakıflarda sayıyı arttırmak mı olmalı, yoksa Müslümanlar olarak bir araya gelip cemaat topluluğunu oluşturmak mı olmalıdır? Bizler Peygamberlerin (s) yapmış olduğu şahitliğin bugünkü temsilcileri olmak durumundayız. İslam, Müslümanları bir araya gelip cemaat olma yolunda bütünlüğü sağlamayı ve Peygamberlerin vermiş olduğu tevhidi mücadeleyi bugüne taşımayı emreder. Günümüzün şahitleri olarak tek çatı altında toplanarak cemaat olmalıyız.
Günümüzün Kur ’ani uyanış öncüleri cemaatleşme sürecini başlatmalı ve birlik çağrısı yapmalıdırlar.
Asr-ı Saadetin yolu cemaat olmaktan geçer.