Süleyman DİLMEN

28 Haziran 2007

ERTELEME HASTALIĞI VE KURTULUŞA DAVET

Bismillhirrahmanirrahim

“Sayılı günler çabuk geçer ” deriz. Halbuki yanlış. Çünkü sayısız günler, sonsuzluk aldatmacasına sürükler insanı.

Ve sonu bilinmeyen sayısız günlerde, işleri yarına ertelemek kolaydır. Ömür de işte öyle sayısız günlerden ibaret. Aslında sayılıdır da bize sayısız gibi geliyor. İnsanoğlu, önünde sayısız gibi duran günlere güvenerek işleri, görevleri, çalışmaları ve hatta bazı ibadetleri erteliyor, sonraya bırakıyor. “acelesi yok daha vaktimiz var” diyor.

Bu durum aslında bir hastalıktır. Çünkü vakit ziyanı/israfı söz konusudur.

Rabbimiz (c.c.) Araf Suresi 31. ayet-i kerimede, ”... israf etmeyin. Çünkü O israf edenleri sevmez” buyuruyor. Rabbimiz’in sevgisini kaybetmemek için, az olsun, çok olsun her türlü israfı terk etmeye karar kılalım inşaallah.

Lütfen bir düşünelim; şu ana kadar neleri erteledik?

“Şunu, şunu bilgisayar’a yükleyeyim de sonra bakarız.”

“Daha sınava çok var sonra çalışırım.”

“Daha erken sonra evlenirim.”

“Haftaya hallederiz.”

“Sabah hallederiz. ”

“Yarın yaparız. ”

“Şu dizi bitsin hele, ne acelemiz var. “

Ya da okumayı ertelediğimiz kitapları düşünelim.

Ne kadar da çok erteliyoruz değil mi?

Hatta bazen ölümün bize ansızın gelebileceğini bildiğimiz halde bunu hiç bilmiyormuşuz gibi davranırız.

Mesela; tüm manevi hastalıklara şifa olan ve hayatımızın tüm alanlarını İslamileştirmeyi amaçlayan Kerim (çok cömert) olan Kur’an’ımızı anlamayı bile, çoğu geçici (ahirette payı olmayan) sebepden ötürü erteliyoruz.

Yahut otuz çeşit yemek yapmayı, on farklı yoldan müşterileri ikna etme yolunu, birçok futbolcuyu, siyasetçiyi vs bildiğimiz/tanıdığımız halde namazlarda okuduğumuz dua ve surelerin manalarını bilmiyor, en kötüsü de öğrenmeyi erteliyoruz.

Hz. Peygamber’den rivayet olunan meşhur bir hadiste:

“Erteleyenler helak olmuştur“ buyurulmaktadır.

Muhammed Parisa da erteleme illetini ne de güzel ifade etmiş:

“Gafil insanlar, hayırlı bir iş için, ‘bugün dursun yarın başlarım’ der ve böylece kendini aldatır durur. Bilmez ki, bugün dünün yarınıdır; bugün ne yapmıştır ki, yarın ne yapsın?”

“Eğer hemen değilse ne zaman” düsturunu ve “başlamak bitirmenin yarısıdır” sözünü unutmayalım.

Faydalı bir çalışmaya girişmek için en iyi vakit “bugün” ve “şimdi” değil midir?

Bilmeliyiz ki, ertelemek, zaman yiyerek beslenen ve bizim düşmanımız olan bir canavardır.

O halde daha fazla ertelemeden;

 “Öyleyse bir işi bitirdiğin zaman yeni bir işe koyul.” (İnşirah, 94/7)

 “Her insan, (sonunda) ilerisi için neyi öncelediğini ve neyi (arka plana) bıraktığını anlayacaktır.” (İnfitar, 82/ 5) ayetlerini hakkıyla anlamaya çalışmalı, ebedi mutluluk veya ebedi zilletin söz konusu olduğu ahirette saadete erişmemiz için nelerin öncelikli olduğunu belirlemeli ve onları hakkını vererek eda ettikten sonra yenisine geçmeliyiz.

Tabiiki itidali/dengeli olma halini elden bırakmadan

Çünkü Allah aşırları sevmez. (Bakara, 2/190)

Rabbim bizleri, öncelenmesi gerekenleri önceleyenlerden ve ertelenmememesi gerekenleri ertelemeyenlerden eylesin.

Not: Bu yazı için, Denge Yayınları'ndan Ekrem SAĞIROĞLU’nun  ZAMAN BİLİNCİ adlı kitabından faydalanılmıştır.  Allah kendisinden razı olsun. Yapıcı eleştirilerinizi beklerim: [email protected] )