Ömer İSLAM

28 Temmuz 2009

MÜSLÜMANLARIN TARİHİNE ÜÇÜNCÜ KIRILMA: SALTANAT

Resulullah’ın vefatından tam 30 yıl sonra 661’de  Kufe’de kendisine biat edilen Hasan b. Ali, Müslümanların yönetimini Muaviye’ye terk ettiğini açıklıyordu. (1)

Bu, yeni bir dönemin başlangıcı idi. Müslümanların ortaya koydukları kendilerine özgü olan siyasi rejim; hilafet ortadan kalkıyordu. Uygulamadaki hataları bir yana tutarsak teorik olarak hilafet modeli tarihte eşine az rastlanır bir siyasi model oldu. Referans olarak Kur’an ve Resulullah’ın uygulamalarının esas alınması, kanunlar önünde tam bir eşitliğe önem verilmesi, yönetici seçiminin belirli kıstaslara göre yapılmaya çalışılması bu siyasi modelin özgün yanlarını oluşturdu.

Arapların ciddi bir devlet geleneğinin olmaması hilafet modelinin uygulamadaki hatalarının erken dönemde ortaya çıkmasına yol açtı diyebiliriz. Ardarda yaşanan siyasi krizlerin atlatılamaması rejimin sonunu getirdi. Tabi ki İslam öncesinde Mekke’de yaşanan Emevi-Haşimi çatışmasının tekrar alevlenmesinin etkisini de gözardı etmemek gerekir.

Ehli Sünnet tarihçileri, önceki fitne dönemlerinde yaşanan acıların bitmesinden ve siyasi iki başlılığın bire inmesinden duydukları memnuniyetle bu yıla “birlik yılı” dedi.(2)  Halbuki yeni sistem, toprak bütünlüğü haricinde hiçbir alanda birliği sağlayamayacaktı. Acılarda hiç azalmadı.

Halife Ali’ye isyan eden ve büyük mücadelelerden sonra amacına ulaşan Emevi ailesinden Muaviye b. Ebu Süfyan yeni bir dönemin, yeni bir anlayışın başladığını Medine’de yaptığı ilk konuşmasında resmen bildiriyordu: “Ben sizin başınıza sevginizle gelmedim. Bu, kılıcımla sizi dize getirerek oldu. Gönlüm size karşı Ebu Bekir’in  ve Ömer’in yolundan gitmek istiyor. Ama bundan hiç hoşlanmadım. Osman gibi yürümek istiyorum, ama gönlüm bunu da kabul etmedi. Hem bana hem size yarar sağlayacak bir yol tuttum. Güzel yeme, güzel içme. Beni iyiniz görmeseniz bile ben, sizi en iyi yönetecek kişiyim. Kılıcı olmayana kılıçla gitmeyeceğim, sadece dilinizle söylediklerinize aldırış etmem. Sakın fitne çıkarmayın. Çünkü fitne geçinmeyi bozar, nimeti kirletir.” (3)

Muaviye kendisinin Müslümanların lideri olarak dini anlama ve yaşamada ehil ve yeterli görülmediğinin farkında idi. Bu iktidarı için tehlikeli idi. Önlem olarak kendisi hakkında fazileti, üstünlüğü, halife olacağının önceden bildirilmesi, vahy katibi olduğu gibi rivayetler uyduruldu.(4)

Muaviye, kendisinden sonra Müslümanların başına oğlu Yezid’i veliaht olarak tayin ederek asıl amacının iktidarı Emevi ailesinin mülkü haline getirmek olduğunu gösterdi. (5)

Saltanat, tabi ki Muaviye’nin icad ettiği bir yönetim tarzı değildi. Yeryüzünde binlerce yıldır uygulanagelen bu sistem onun tarafından yürülüğe kondu.

Saltanat 661’den 1900’lere kadar halkı Müslüman olan topraklar üzerinde tartışılmaksızın kabul edildi ve uygulandı. Bu iktidarlar dönemindeki saray ulemaları tarafından meşrulaştırıldı.

Bu modelin temel değişmezleri şunlar oldu:

1 – Yöneticinin seçimle değil vesayetle olması. Bir ailenin hanedan olarak yükseltilmesi.

2 – Yöneticinin ve hanedanın hesap verilebilirliğinin ortadan kaldırılması.

Saltanatın, Resulullah’ın vefatından otuz yıl sonra başlanmasını bir kırılma noktası olarak görmemim sebebi, Müslümanların siyasetteki ufuklarını köreltmiş olmasındandır. Özellikle Sünni siyaset anlayışı, yakın tarihe kadar saltanat dışı bir iktidarı tahayyül bile edememiştir. Günümüzde bile hala Osmanlı hanedanı özlemi ile yananlar, irili ufaklı Arap ülkelerindeki hanedan yönetimler hep bu anlayışın birer sonucu değil mi?

Sorgulanamaz, hesap sorulamaz,  ölmeden değiştirilemez şeyhlerin, parti liderlerinin, cemaat önderlerinin bu topraklarda hala sultanlar gibi yaşamalarının sebebi bu anlayışın sonucu  değil mi?

DİPNOTLAR
1- Bu anlaşmanın oluşmasının sebepleri ve anlaşma maddeleri konusunda bakınız: Tarihi Taberi c.4 s.74-75
2-  Mesudi, Murucüz Zeheb c.2 s.4
3-  İbni Abdirabbih el-İkdul Ferid c.4 s.147
4- İrfan Aycan, Saltanata Giden Yolda Muaviye b.Ebu Süfyan s.45, 136
5-  Tarihi Taberi c.4 s.91