Akif KARATAŞ

22 Mayıs 2014

PİRAMİTİN ÖZGÜR KÖLELERİ

Tam yedi yıl oldu yurdumdan ayrı düşeli. Gündüzün sıcağı, gecenin soğu mu bilemiyorum bu denli ellerimi kurutup, çatlatan parmaklarımı. Tam yedi yıl oldu çocuklarımdan ayrı kalalı, unutmuşlar mıdır şimdi beni, ben bile onları hatırlamazken. Tutmaz oldu balıkçının iri parmakları. Zavallı çocuklarımın zavallı annesi evlenmiş midir?

Cömert Nil'in soğuk sularında, ayaklarıma çarpan balıkları hatırlıyorum. Kahkahayla koşarken kızlarım ve oğullarım anneleriyle göz göze geliyorum; elimde balık ağı, belime kadar suyun içinde.

Büyürken evlatlarım, azalıyor Nil'in suları, sular kararıyor, ölüyor balıklar, ölüyor köyüm balıklarla beraber. Bu çöl toprağından mı çatlıyor dudaklarım. Sular karardı önce, sular azaldı yavaş yavaş, balıklar vurdu kıyıya, aç kaldık önce, sonra yalnız kaldık göçenlerin ardından.

Tam yedi yıl oldu son kalanları da yalnız bırakalı. On iki günde gidiliyor köyüme, on iki gün. Kaç günde geldiğimi bilmiyorum, burada öğrettiler saymayı. Sayılar önemli güneşin sarı kumlara işlediği çölün ortasında. Çalıştığın gün, dinlendiğin gün, alacağın darikos, köyüne kavuşacağın yıl kadar önemli. 

Üç yıl kaldı bekleyenlerime kavuşmama, köyüme, evlatlarıma ve annelerine. Her şey eskisi gibi olacak yine, Nil eski bereketli günlerine dönecek, Nil'in Mele'si söyledi; Piramitlerin taşlarını yontarken biz kirletiyormuşuz Nil'i. Mele'ler alemin tüm sırlarını çözmüş, ne kadarda az şey biliyor muşum köyümde, ben bir köyümü bilirken ülkem olduğunu öğrendim mesela, ülkem zenginleştikçe köyümde zenginleşecekmiş, çocuklarım daha mutlu olacaklarmış. Unutmuşlar mıdır beni çocuklarım, hala bekliyor mudur  anneleri?

Eskisinden çok çalışıyorum şimdi, yaşlandığımı hissediyorum, göğsümden hırıltılı sesler geliyor nefes aldığımda, ciğerlerinden diyor Mele'ler, iyileşecekmişim köyüme gittiğimde, çocuklarım daha sağlıklı olacakmış ilerde, bu koca piramitler türlü hastalıklara  deva olacakmış. Çok çalışıyorum ama bugün çalışmak yok, bu gün yas günü, ölenlerin yasını tutma günü, köyümüzde yoktu böyle şeyler, ölenler hemen unutulurdu. Ben gelmeden üç yıl önce, üç yüz kişi ölmüş, kaza işte, köyde olsa hemen unutulurlardı, burada anıt mezarları bile var. Koca piramitte bütün işler duruyor yas gününde, insan çok önemli burada, sayılar gibi insanlarda çok değerli.

Köylüydüm, balıkçıydım, kalabalık ailemin neşesi yetiyordu, küçüktü köyüm. Dünyayı tanıdım şimdi, ülkemin ve bu dünyanın efendisini gördüm, Firavun'u tanıdım âlemin merkezindeki bu yerde. Daha çok çalışıyorum şimdi, ülkem için çalışıyorum, dünyanın kudretli efendisi için çalışıyorum, evlatlarımın sağlığı, eşimin huzuru, Nil'in bereketi için en önemlisi. Köle diyorlar bize; bir köle binüçyüz darikos alıyor hilali her gördüğünde, üstüste yatıyoruz ama kalacak bir yerimiz var, hastalandığımızda iyileştiren Mele'lerimiz. Köle olmak balıkçı olmaktan daha bereketli Nil'in bu kurak zamanında.

Artık yaşlandığımı hissediyorum, eskisi gibi kavramıyor parmaklarım, oğullarım, kızlarım, ailemi özlüyorum, güneş başımdaki tek nöbetçi, günümü bekliyorum, Nil'in o eski günlerini, kim miyim ben; Firavun'un kudretli piramitlerini yükselten kölelerden biri, ölen üç yüz kişiden biri, ailesinin refahı için, ülkesi için, Nil için ölecek nice üç yüz kişiden biri.