Mülteciler kamp yerine neden sokağı tercih ediyor?
İki bölüm halinde yayınlanacak olan röportajın 1. bölümünde; İki milyonu aşkın Suriyeli Mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye bu konuyla ilgili olarak hangi adımları atmalı? Mültecilere yönelik kanun dışı hangi ihlaller yapılıyor? Mülteci kampları yeterli mi, arttırılmalı mı? Uluslararası Kod Sistemi nedir? Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Başkanı Uğur Yıldırım’la bu sorulara cevap aradık.
29-12-2015
Suriye’de 5. yılına giren savaş sonrası ülkelerinden iltica etmek zorunda kalan mültecilerin sayısı her geçen gün artarak devam ediyor. Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Başkanı Uğur Yıldırım’a sorduk o da anlattı:
'TARTIŞMAYA AÇMAK BİLE 'ABES' OLUR'
Türkiye’nin Suriyeli mültecilere karşı uyguladığı açık kapı politikasıyla ilgili olarak, Dinimizin, kültürümüzün, değerlerimizin gereği yapıldı’ diyen Yıldırım, bu konuyla ilgili yapılan ‘acabaları’ eleştirerek, Bu insanları savaşın içinde bırakmalı mıydı diye tartışmaya açmak bile abes olur” değerlendirmesinde bulundu.
MÜLTECİLER NEDEN KAMPLARDA KALMIYOR?
Türkiye’de 2 milyondan fazla Suriyeli mültecinin bulunduğunu belirten Uğur Yıldırım, kamplarda kalan mülteci sayısının 365 bin olduğuna değindi. ‘Suriyeli mülteciler neden kamplarda kalmıyor’ sorularını ‘Herkesin insanca yaşamaya hakkı var’ diyerek eleştiren Yıldırım şöyle konuştu:
‘Suriyeli mültecilerin de insanca yaşama hakkı vardır. Mülteci kampları; açık hava hapishanesi gibi, içeriye giriş çıkışların olmadığı, kendi içinde de birçok problemi barındırdığı bir sistemi barındırıyor. Bu da mülteci alan birçok ülkede görüldüğü gibi, gettolaşma dediğimiz, kendi içinde gruplaşmaya neden olarak çok daha büyük sıkıntılara nede olur.’
TÜRKİYE KAMPLARI NEDEN KURDU?
Türkiye, Suriye’deki savaşın uzamayacağını ve mültecilerin geçici olarak Türkiye’de kalacağını öngörerek mülteci kamplarını kurdu. Ancak, Irak örneğinde olduğu gibi savaş bitse dahi bu insanların hemen ülkelerine geri döneceği bir ülkelerinin olmayacağını, kaosun hemen bitmeyeceğini öngörmek mümkün. Bu noktada ‘Bunlar geçici, bunlar sığınmacı ya da sığıntı’ mantığıyla insanlara yaklaşmamamız gerekiyor. Bu insanlar artık bu ülkenin bir parçası. Biz bu insanlarla nasıl bir entegrasyon sağlayabiliriz, bunu düşünmeliyiz.’
GÖÇ BAKANLIĞI’NIN ÖNEMİ
Türkiye’de üzerinde konuşulan Göç Bakanlığı’yla ilgili olarak ‘Kurulma ihtimali vardı ancak olmadı’ diyen Uğur Yıldırım, bu konuda Türkiye’nin bir an önce mesafe kat etmesi gerektiğinin altınız çizerek şunları söyledi:
‘Bugün Türkiye, dünyanın en fazla mülteciyi barındıran ülke. Dünyada, Türkiye’nin bir ilçesindeki mülteci nüfusu kadar toplam mültecisi olan ülkelerin göç bakanlıkları var. Bunla ilgili çalışan icraat yapan kurumları var. Bizde ise Göç İdaresi 2014 yılında kuruldu. Taşra teşkilatları 2015 yılında ancak hizmete girebildi.’
‘400 BİN SURİYELİ ÇOCUK EĞİTİM ALAMIYOR’
‘Bu manada, bizim vatandaşlık işlerinin ötesinde bu insanlara çalışma, eğitim, sosyal ve sağlık hakları gibi birçok haklarının nasıl şekilleneceğini konuşmalıyız. En önemli noktalardan biri eğitim. Bugün kamplardakiler belki eğitim alıyorlar ama, kamp dışında olanların ne şekilde eğitim aldıklarına dair çok ciddi bir sıkıntı var. 2 milyon Suriyelinin yüzde 50’si 18 yaş altı. Ve bu sayının yaklaşık 800 bini okuma çağında ancak biz sadece bu sayının 400 binini okutabiliyoruz. Bu rakamlar 400 bin çocuğumuzun savaşın 5. yılında hala eğitim göremediğini gösteriyor’
‘DOKTORLAR UN TAŞIYOR’
‘Biz mültecilerle görüştüğümüz zaman avukatların inşaatta çalıştığını, 3 dil bilen yüksek lisans yapan kişilerin tezgahtarlık, garsonluk yaptığını, doktorların fırında un taşıdığını biliyoruz. Suriye’den sadece 18 yaş altı çocuklar gelmedi, öğretmenler, doktorlar, mühendisler geldi. Biz Suriyeli doktoru Suriyeliler için bile kullanamıyoruz resmi anlamda. Türkiye artık bu kalıpları aşmalı.’
‘Mevut şartlarda dünyanın neresine giderseniz gidin, daha pasaport kontrolünde bile Hindistanlı bir Sih’in çalıştığını görebilirsiniz. Bir Suriyeli doktorun, mühendisin neden mesleğini icra edemediğini anlamlandırmak mümkün değil. Kaldı ki bunu sadece Suriyelilere bile yapılsa, Türkiye çok büyük bir eşiği atlamış olacak ve bunu da yapmak zorunda.’
‘UZAYA ÇIKMIŞ KOZMONOT MÜLTECİ OLARAK YAŞIYOR’
‘Suriye’den doktor olup da zamanında burada akademik dersler verip, sempozyumlara katılan ve üniversitelerin de çok iyi bildiği doktorlar var. Alıp da kendi bünyelerinde çalıştıramıyor üniversiteler bu doktorları. Suriye’nin uzaya çıkmış kozmonotu var. Türkiye’de mülteci durumunda, ancak herhangi bir yerde değerlendirilemiyor. ‘
‘İş adamları, dernek olarak bize geliyorlar, Biz Hindistan’da Çin’de binlerce kişinin çalıştığı fabrikalarda üretim yapıyoruz Siz bize bu konuda bir çalışma yapın, hem buradaki Suriyeli mülteciler çalışmış olsun, evlerine geçindirsinler hem Türkiye’de üretim yapılarak bir katma değer üretilmiş olsun.’ diyorlar. Yani gerekli çalışmalar yapılsa, çözüm istendikten sonra bulunabilecek çok yol var.’
‘ENSAR-MUHACİR İLİŞKİSİ ÇÖZÜMÜ SAĞLAYACAKTIR’
Suriyeli mültecilere karşı Türkiye’deki insanların takınması gereken tavır olarak ‘Ensar-Muhacir’ ilişkisinin öneminden bahseden Uğur Yıldırım, şöyle devam etti: ‘Ensar-Muhacir ilişkisini kurduğunuz zaman, birçok şeyi aşmış olursunuz. Bugün Boşnak bir göçmenle konuştuğunuzda Suriyelileri istemeyebiliyor. En fazla empati yapması gereken insanlar dediğimiz insanlar onları kabullenmiyor’
AYLAN BEBEĞE 1 METREKARELİK YER DAHİ BULAMADIK MI?
‘Mültecilik aslında daha Batılı bir kavram. Ensar-muhacir açısında bakıldığında, bu işe İslami olarak baktığımızda bir insanın mülteci olması için, işkenceye tabi tutulmasına veya kıtlığa maruz kalmasına da gerek oktur. Yeryüzü Allah’ın ve tüm Müslümanlarındır, herkese yeter. Biz Aylan bebeğin naaşı kıyıya vurduğu zaman Taksim’de yaptığımız eylemde tebeşirle etrafımızı çizmiştik. Yani biz bu çocuğa 1 metrekare alan dahi bulamadık damı bu çocuk öldü diye.’
‘Şanlıurfa’da Ceylanpınar’da yukarı köyün Türkiye’de aşağı köyün Suriye’de kaldığı köyler var. Halep’le sizin aranıza tel çekenler, o insanlarla olan tüm bağınızı, aranıza çekilen tel örgüyle mi bitirdi mi?’
‘MEDİNE’YE HİCRET EDEN MUHACİRLER ÇADIR KENTLERE KONMADI’
‘Suriye özelinde böyle bir yakınlığımız, birlikteliğimiz de var. Bizim açımızdan sınır olmasa da birliktelik vardır, olmalıdır. Arakanlı Müslüman da kardeşimizdir. Ensar-muhacir kavramına, hicrete bakarken şunu anlamamız lazım. Mekke’den gelenlerin hiç biri Medine ‘de kurulan çadır kentlerde veya konteynırlarda ağırlanmadı. Medineliler, Mekke’den gelen Müslüman kardeşlerini evlerine ve işlerine ortak ettiler. Yani bu anlayış İslam açısında çok üst bir nokta.’
‘MÜLTECİLER HEPİMİZ İÇİN BİR İMTİHANDIR’
‘Mültecilik meselesi hepimiz için bir imtihan. Türkiye sırındaki Azez bölgesinde bulunan bir Cami’de hoca efendi hutbe verirken, ‘Ya size ne oluyor, bu bir imtihan, bizim için bir fırsattır. Buraya gelen insanlara niye ev sahipliği yapamıyorsunuz da, Türkiye’ye kaçmak zorunda kalıyorlar. Bunun değerini niye bilemiyorsunuz’ ifadelerini kullanıyor. Biz de Türkiye olarak, burada Avrupa’ya gitmek isteyen, giderken ölen insanlar var. Bunların vebali de bizim üzerimizde Bu insanlar neden kaçıyor.’
SURİYELİLER NEDEN ÇOK KALABALIK YAŞIYOR?
Suriyeli mültecilere ilişkin ‘aynı evde çok kalabalık yaşıyorlar’ eleştirilerine de değinen Avukat Uğur Yıldırım, bu durumun bir sonuç olduğunu vurgulayarak, ‘Suriyelileri çalıştırırken, asgari ücret altındaki rakam veriyor. Kimse ev kiralamak istemiyor çok kalabalık yaşıyorlar gerekçesiyle. Zaten ev sahipleri çok yüksek fiyatlardan ev kiraladıkları için birkaç aile aynı evde yaşamak zorunda kalıyor. İki üç Suriyeli aile bir evi kiraladığında, çok kalabalık bir ev halini alıyor. Hâlbuki normal fiyatlardan kiralansa belki de her şey normale dönecek’ şeklinde değerlendirmede bulundu.
‘SADECE 4 BİN 200 SURİYELİNİN ÇALIŞMA İZNİ VAR’
Çalışma izni almış Suriyeli mülteci sayısının azlığına dikkat çeken Uğur Yıldırım, bu durumun ücret karşılığı ve yasal haklar çerçevesinde adaletsizlikler doğurduğunu söyledi. Yıldırım, ’ 2015 verilerine göre 18 yaş üstü 1.5 milyon Suriyeli mülteci içerisinden, çalışma izni alanların sayısı sadece 4 bin 200’ bilgisini paylaştı.
‘BURHAN KUZU’NUN İFADELERİ UTANÇ VESİKASIDIR’
Burhan Kuzu’nun, sosyal paylaşım sitesi üzerinde mültecilerle ilgili olarak paylaştığı "AB,nihayet Türkiye'nin restini anladı ve kesenin ağzını açtı.Ne demiştik?"Sınırı açar tüm Suriyeli mültecileri üzerinize salarız" şeklindeki yakışıksız ifadeleriyle ilgili olarak, ‘Bir utanç vesikası’ yorumunda bulunan Uğur Yıldırım, konuyla ilgili şunları söyledi; ‘Burhan Kuzu’nu tweetini gördüğümde gözlerime inanamadım. Ben o tweete karşı kendilerini de ekleyerek şu cevabı verme gereği hissettim. ‘Mültecileri salmak mı? Bir yanlışlık olmalı Burhan Kuzu. Hesabınızdaki bu yazı, neresinden bakarsanız utanç vesikasıdır’
‘Yani gerçekten bu yazının neresinden bakarsak bakalım bir utanç vesilesi. Suriye’deki bir imam bile kendi ülkesinden çıkmak zorunda kalan insanlar için kendi yöresindekilere sahiplenmedikleri gerekçesiyle bir serzenişte bulunurken, bizim Türkiye olarak biz niye iyi bir ev sahipliği yapamıyoruz diye düşünmemiz gerekirken, bunu bir tehdit, şantaj unsuru gibi görüp, siyasi bir argüman olarak kullanmak... Bunun yanında da demek ki mültecileri insan yerine koymuyorsunuz ki, ‘salmak tabiri’ni kullanıyorsunuz. Nasıl bu kadar pişkinlik olabilir’
‘7 HAZİRAN’DAN SONRA TEDİRGİNLİK HAKİM OLDU’
‘7 Haziran’dan sonra Avrupa’ya büyük bir göç başladı. Ben bunun en büyük nedeni olarak siyasi belirsizlik olarak görüyorum. Zira mültecilerle görüştüğümüz zaman, ‘Biz ne olacağız. Biz burada kalabilecek miyiz’ diye soruyorlardı. Çünkü mültecilerle ilgili sadece hükümet politikası var. Bir devlet politikası yok. Bir statüleri yok. Yarın ne olacaklarına dair bir garantileri yok . Türkiye’de insanlar bile bu belirsizlik içerisinde ‘Biz ticaret yapabilecek miyiz’ diye düşünürken, o insanlar sadece ‘Biz burada kalabilecek miyiz?’ diye düşünüyorlar. Kimi muhalefet liderleri, onları tekrar geri göndermekten bahsediyor. Bu durumdaki insanları böyle bir tavır sergilemek kabul edilebilir bir şey değil. Kaldı ki bu insanların tüm bu yaşananlara rağmen büyük adli vakalara karışmamış olması, Suriyelilerin sabrının göstergesidir.’
PENDİK BASKINI VE ÇEÇEN CİNAYETLERİ
Çeçen Abdülvahid Edilgiriev suikastı ve Pendik’te IŞİD baskını adı altında Kafkas çocukların medresesine yapılan polis baskınıyla ilgili olarak da değerlendirmeler de bulunan Uğur Yıldırım Avrupa Topluluğu üyesi dışından gelen mültecilerin karşılaştığı zorlukla ilgili olarak şunları söyledi:
‘Türkiye, Avrupa Topluluğu üyesi ülkeler dışında mülteci kabul etmediği için Özbek, Tacik, Afgan mülteciler Türkiye’ye geldiğinde üçüncü bir ülkeye gitmek üzere başvuruyorlar, kabul edilene kadar da Türkiye’de geçici statüde kalıyorlar. Bu süre esnasında sağlık, eğitim gibi hakların hiçbirine hemen hemen sahip değiller. Bu yüzden kendi okullarını derme çatma evlerde kurmaya çalışıyorlar. Bu yüzden kaçak çalışıyorlar.’
GÜVENLİK VE GİZLİLİK SORUNU
‘Afganlar uzun zamandır hem Batı’nın İslamofobi(İslam düşmanlığı), hem de tabiri caizse Afganların Müslüman olarak daha diri olması nedeniyle, Avrupa tarafından kabul edilmiyor. 5-6 yıldır hiçbir Afgan, mülteci olarak kabul edilmedi. Ayrıca, mülteci demek zaten reel anlamda kendi ülkesinden kaçan, kendi ülkesi tarafından düşman ilan edilen –Çeçen suikastlerinde olduğu gibi- bu insanlar ülkelerine geri gönderildiklerinde öldürülebilecekleri gibi, bulunduğu ülkelerde de rahat bırakılmıyorlar. Bu noktada bu insanların işlemlerinin de gizlilikle yürütülmesi gerekiyor. Maalesef bunda ne kadar etkin olunabiliyor?’
‘CUMHURBAŞKANININ ÖZEL DAVETLİSİNE TERÖR KODU KONULDU’
IŞİD’le mücadele adı altında çok büyük hak ihlallerini yaşandığına dikkat çeken Uğur Yıldırım, bu konuda kurunun yanında yaşın da yandığını belirtti. Yıldırım, ‘Deniliyor ki, ‘30 bin kişiyi biz havaalanlarından geri gönderdik’. 30 bin kişinin IŞİD’e geldiğini kabul etmek reel anlamda mümkün değil. Bu da kurunun yanında yaşların da yakılması demek. Bu konuda çok ciddi ihlaller var. Buraya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özel davetlisi olarak gelen insanlara uluslararası terörizm kodunun konulduğunu şahit olduk’ diyerek facianın büyüklüğüne değindi. Yıldırım IŞİD’le mücadele adı altıda gerçekleştirilen ihlallere şu örnekleri verdi
‘İHVAN ÜYESİ TÜRKİYE’YE ALINMADI’
‘Hayatı Kur’an dağıtmakla, Filistin davasıyla geçen, İhvan üyesi olup, hakkında Sisi tarafından arama kararı çıkarılan insanların kodlar konularak Türkiye’ye alınmadığını gördük. Hatta sakalından dolayı, giydiği kıyafetinden dolayı kod konulan insanlar var. Bu insanlar Türkiye’ye gelirken havaalanlarında soruşturmadan geçip, haklarında kod konup Türkiye’ye alınıyor. Daha sonra Türkiye’den geri gönderilenler var. Maden bu insanlar tehlikeliydi niye Türkiye’ye aldınız. Kod konulmasıyla ilgili dava açma hakkınız var normalde. Ancak bu insanların kod konulduğundan haberi olmadığı için bu yola da başvuramıyor.’
‘HAVAALANINDA KOD KOYAN BİR EKİP VAR’
‘Bize yapılan başvurularda havaalanında böyle bir ekibin olduğu ve gördükleri kişilere kod konulduğunu anlıyoruz. 4 yıldır Türkiye’de yasal ikamet sahibi olarak bulunan bir başvurucumuza, ülkeden çıkış yapmamasına rağmen hanımını uğurlamak için havaalanına gittiği gün hakkında kod konuldu.’
‘GERİ GÖNDERİLEN ÇEÇEN ÖĞRENCİ İŞKENCEYE UĞRADI’
‘Kimi ülkelerde Türkiye tarafından hakkında IŞİD’ci kodu konduğu için geri gönderilip, işkenceye tabi tutulup, hapse atılan insanlar var. Yıllardır Türkiye’de okuyan Çeçen asıllı bir öğrencinin yaz tatili sonrası tekrar geldiğinde sakalından dolayı Türkiye’ye alınmayıp, geri gönderildiğinde Rusya’da sorguya ve işkenceye alınan başvurucularımız var.
‘Uluslararası arenada ‘Biz IŞİD’le mücadele ediyoruz’ demek için yapılan işler var. Gerçekten yapılan işler de var. Ama çok hassas olunması gereken bu konuda, ayırt edici davranılmadığını ortaya koyan bir görüntü var maalesef.’
‘GÖREVLİLER YASAĞI DELİYOR’
Türkiye’deki mültecilere yönelik havaalanlarında birçok ihlalinin yaşandığını söyleyen Uğur Yıldırım, ‘Özbekistan’dan Doğu Türkistan’dan Atatürk Havalimanı’na gelmiş bir mülteciyi, geri gönderme yasağı kanunen bulunmasına rağmen, geri gönderen polis memuru masum değildir’ uyarısında bulundu.
‘POLİS MEMURU İLTİCA DİLEKÇESİNİ KABUL ETMEDİ’
Bu tür durumlara müdahil olduklarında zaman zaman polislerin zorluk çıkardığına da değinen Avukat Uğur Yıldırım, ‘Bu tür olaylara müdahale ettiğimiz zaman, avukat olarak o mülteciye iltica hakkını kullandırmakta zorluk çekiyoruz. İltica dilekçesini almak istemeyen polis memuru, ‘Ben ifade alırım, dilekçe almam’ diyebiliyor. Halbuki bu insanın kanunen iltica etme hakkı var, eğer kabul edilmeyip sınırdışı edilirse bu karara itiraz etme hakkı var. Her ne olursa olsun, zulüm göreceği ya da öldürüleceği bir ülkeye geri gönderilemeyeceği konusunda bir yasak da var’ diyerek illegal uygulamalara ilişkin bilgiler verdi.
Türkiye genelinde mültecilerle ilgili olarak Uluslararası Mülteci Hakları Derneği kapsamında faaliyetlerinden bahseden Uğur Yıldırım hakemli bir dergi çıkardıklarını, ‘Mülteci Okulu’ programı adı altında birçok alandan birçok öğrenciyi bilgilendirdiklerini belirtti.
Dernek olarak klasik adli vakalara takılı kalmadıklarını, tüm mültecileri ilgilendiren köklü, hukuki çözümlerde çalışmalarını yürüttüklerine dikkat çeken Uğur Yıldırım, tüm bunların yanında çadır kentlerde ziyaretler gerçekleştirildiğini, Göç İdaresi ve Vatan Emniyet’te de mültecilerin yanında olduklarını belirterek sözlerini noktaladı.
Burak Bir / sondevir.com
- Ûlu’l-Emr Olmanın Şartı ‘Bizden’ Olmasıdır
- Büyük Felaket (Nekbe) İngilizlerin Kudüs'e girişi ile başladı
- Tarih Gazze'yi Yazacak!
- Soykırım saldırılarında katledilen Gazzelilerin sayısı 34 bini geçti
- Hamas’tan uluslararası topluma, “ABD’nin iradesini aşın” çağrısı
- İsrail’in sonu göründü mü?
- Mehdi Kudüs'e indi mi?
- Hamas: Siyonist zihniyet tamamen vahşi ve canavar bir zihniyet
Makaleler
Hava Durumu