Özgün-Der'de "Kardeşlik" konuşuldu
Bilal Songür:Mü'min erkekler ile mü'min kadınların, akide ve takva temelinde birbirleriyle yardımlaşmaları kardeşliğin bir gereği olarak zikredilmektedir. Bu yardımlaşma, bireysel ve toplumsal hayatta iman ve takva ilkesinin egemen olmasını sağlamak için gerekli görülmektedir. Nitekim bu amaçla biraraya gelen kimselere Allah'ın rahmet edeceği belirtilmektedir: "Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah'a ve Rasûlüne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği kimseler bunlardır..." (et-Tevbe, 9/71).
10-01-2013
İzmir Özgün-Der’de ‘Cumartesi Seminerleri’ Bilal Songür’ün 5 Ocak’da yaptığı ‘Kardeşlik’ konulu seminer ile devam etti.
Yoğun ilgi gösterilen program , Hamza Akdeniz’in açılış konuşmasıyla başladı. Hamza Akdeniz konunun önemini arz ettikten sonra sözü Bilal Songür’e devretti. Bilal Songür konuşmasını üç ana başlıkta topladı.(Kuran’da kardeşlik, Peygamber ve Sahabe döneminde ki kardeşlik ve Günümüzde ki kardeşlik)
Bilal Songür’ün bu başlıkları anlatırken sağlam temellere dayandırıp, konuyu günümüze indirgemesi ‘Kardeşlik’ tasavvurunun zihinlerde daha net oluşmasını sağladı.
Bir saat civarında süren program ’ soru-katkı’ bölümüyle devam etti, ardından teşekkür konuşması ile sonlandırıldı.
Bilal Songürün konuşmasının Tam metni:
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
‘’Asra and olsun; gerçekten insan, ziyandadır,
Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine, hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler , müstesna...’’
Selamünaleyküm hoş geldiniz kardeşlerim.
-Hep söylemişimdir, konuşmak , topluluğa hitap etmek bir sanattır,ve bu sanatı, icra eden kardeşlerimiz var içimizde ELHAMDULİLLAH .Bu sene Hamza kardeşimiz, ben ve 5-6- kardeşimizi , yeni konuşmacı olarak yazdı. Ben yapamam desem de, kabul görmedi, benden önceki yeni konuşmacı olarak çıkan arkadaşlarımda , birazcık heyecan gördüm ,bir kardeşime dedim ki, ben hiç yapamam, çok heyecanlanırım dedim , oda bana senin konun ne dedi, kardeşlik dedim, iyi o zaman , çok heyecan yaparsan, kardeş olun kardeş olun der , inersin kürsüden dedi.
Baştan söyleyeyim, çok heyecan yaparsam kardeş olalım kardeş olalım, hadi bana eyvallah der tüyerim.
Bunun üzerine ;
Geçenlerde Hamza kardeşimin oğlu Ahmet'le İbrahim abinin oğlu Salih
- Bilal amca sana, süper sorular hazırlıyoruz demezler mi.
içimden iyi halt ediyorsunuz,ben ilk okulu öğretmen kıyağı ile zor bitirdim. Sizin üniversite sorularına nasıl cevap vereyim dedim,
ALLAHA hamdolsun sorularada bir çözüm buldum , bana dilediğiniz soruları sorabilirsiniz…
Arkadaşlar, ALLAH aşkına hiç çekinmeyin, fakat bir şartla…Cevaplarını haftaya yazılı olarak getiririm inşa'ALLAH
-Evet ben kardeşlik konusunu üç bölümde sunmaya çalışacağım ,inşaALLAH
1-KURAN'ın bize anlattığı kardeşlik
2- Peygamber efendimiz ve sahabenin yaşadığı kardeşlik
3-Günümüzde yaşanan kardeşlik.
-----------------------------
Aynı anne ve babadan doğan veya ortak değerlere sahip olan kimseler. Arapça'da ahi kelimesiyle karşılanmaktadır. Kardeşler, arkadaşlar anlamına gelen ihve ve ihvân kelimeleri ise ahi kelimesinin çoğuludurlar.
Kardeş denildiğinde akla genellikle aynı anneden ve babadan dünyaya gelen kişiler gelmektedir. Bu soy-sop kardeşliğinin dışında bir de ayın dine veya dünya görüşüne mensup olmayı ifade eden akide kardeşliği sözkonusudur.
İslâm dininde kardeşlik, bütünüyle akide temeline dayanmaktadır. Allah (c.c), Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır "Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allah'tan korkup sakının umulur ki esirgenirsiniz" (el-Hucurat 49/10). Âyet-i kerimeden de açıkça anlaşılacağı üzere, ancak iman bağıyla biraraya gelenler kardeş olarak kabul edilmektedirler. Buna göre yeryüzünün neresinde yaşıyor olurlarsa olsunlar, hangi dili konuşuyor olurlarsa olsunlar, hangi kavme mensup olurlarsa olsunlar veya hangi renge sahip olurlarsa olsunlar bütün mü'minler kelimenin tam anlamıyla birbirlerinin kardeşleridirler yani birbirlerinin sadik dostlarıdırlar. Bu kardeşler kendi aralarında apayrı bir topluluk oluştururlar. Kendi akidelerine saldıran veya imana karşı küfrü tercih eden kimselere-kendilerine ne kadar yakın olurlarsa olsunlar- asla sevgi beslemezler; bu anlamda sadece akide kardeşliğini esas tutarlar; Rabb’lerinin şu mealdeki uyarılarını asla unutmazlar: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluk bulamazsın ki onlar Allah'a ve Rasûlüne karşı başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar bunlar ister, babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir" (el-Mücadele, 58/22); "Ey iman edenler, eğer imana karşı küfrü sevip tercih ediyorlarsa, babalarınıza ve kardeşlerinizi veliler edinmeyin. Sizden kim onları veli edinirse, işte zulme sapanlar bunlardır" (et-Tevbe, 9/23)
Kuşkusuz mü'min gönülleri en sağlam ve köklü bir biçimde bağlayan bağ, iman ve takva esasından kaynaklanan kardeşlik bağıdır. Bu, Cenab-ı Allah'ın mü'minlere bahşettiği en güzel nimetlerden biridir. Âyet-i kerimede bu durum şöyle ifade edilmektedir: "Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı yapısın. Dağılıp ayrılmayın ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler oldunuz. Yine siz tam bir ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size âyetlerini işte böyle açıklar" (Alûİmrân, 3/103) Yüce Rabbimiz bizlere, cahiliyye döneminde birbirlerine düşmanlıklarıyla ün salmış Evs ve Hazreç kabilesine mensup fertleri iman bağıyla nasıl kardeşler haline getirdiğini hatırlatmaktadır. Bu hatırlatma, insanlığa kumanda edecek insanların mutlaka akide bağını esas alan, yani hep birlikte Allah'ın ipine içtenlikle sarılan insanlar olmaları gerektiğini zımnen öne çıkartmaktadır. Dahası ve en önemlisi, insanlığa kumanda edecek mü'minlerin başarısını, Allah'ın ipine sımsıkı sarılıp kardeşlik bağını kuvvetlendirmek şartına bağlamaktadır.
İslam'da kardeşlik akide temeline oturtulduğu içindir ki, mü'minlerin arasını bozacak her türlü sunî ayrımlar ve böbürlenmeler de haram kabul edilmiştir. Irk, soy, cins vs. türünden cahilî değerler yerine takva kriteri getirilmek suretiyle toplumsal kardeşliğin ve ahengin bozulmaması sağlanmıştır. Bu konudaki âyeti kerime her türlü tartışmayı sona erdirici niteliktedir: "... Hiç kuşkusuz, Allah katında en üstün olanınız, takvaca en ileride olanınızdır..." (el-Hucurat, 49/13).
Mü'min erkekler ile mü'min kadınların, akide ve takva temelinde birbirleriyle yardımlaşmaları kardeşliğin bir gereği olarak zikredilmektedir. Bu yardımlaşma, bireysel ve toplumsal hayatta iman ve takva ilkesinin egemen olmasını sağlamak için gerekli görülmektedir. Nitekim bu amaçla biraraya gelen kimselere Allah'ın rahmet edeceği belirtilmektedir: "Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah'a ve Rasûlüne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği kimseler bunlardır..." (et-Tevbe, 9/71).
Kardeş olmak, arkadaş ve sadık dost olmak; sevinçte ve kederde beraber olmayı göze almak demektir; bunu fiili olarak göstermek demektir, sevmek, saymak, güvenmek, merhamet etmek, yardımlaşmak ve dayanışmak demektir. Bunlar olmadan kardeşlik iddiasının bir anlamı olmaz. Kur'ân'ın öngördüğü kardeşlik, bütün bunları içeren bir muhtevaya sahiptir. Bir hayat biçimidir İslâm'daki kardeşlik. Dinde kardeşliğin en güzel numunesini Peygamber çağında Peygamberle birlikte yaşayan seçkin sahabeler ortaya koymuşlardır. Muhacir-Ensar ilişkisi, kardeşliğin ne anlama geldiğini bizlere gösteren son derece mükemmel bir örnekliktir. Medineli Ensar, Mekkeli Muhacir kardeşlerinin nefislerini, kendi nefislerinden daha aziz tutmuşlar, onları hiçbir konuda yalnız ve yardımsız bırakmamışlardır. Hatta Ensâr'dan bir müslüman, muhacir kardeşine, şayet dilerse hanımlarından birini boşayıp kendisine nikahlayabileceğini bile teklif etmekten kaçınmamıştır. Bu davranışlarıyla Ensar, imanlarında ne denli ihlaslı olduklarını göstermişlerdir elbette. Âyette şöyle buyurulmaktadır: "Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, kendilerine hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı da içlerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin cimri ve bencil tutkularından korunmuşsa, işte onlar, felah bulanlardır"(el-Haşr, 59/9). Peygamberimiz (s.a.s) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: "Hiçbiriniz kendi nefsiniz için arzu ettiğinizi kardeşiniz için etmedikçe iman etmiş olmaz" (Buhârî, imân, 7). Hz. Ali (r.a) şöyle demektedir: "Senin hakiki kardeşin seninle beraber olan sana menfaat versin diye, kendi nefsine zarar vermeye razı olan, zamanın felaketleri kapını çaldığı vakit, senin dağınık durumunu derlemek için O, derli toplu öz durumunu dağıtır.
Mü'minler kardeşlikte ve dostlukta tıpkı aksamı birbirine geçmiş mükemmel ve sapasağlam bir bina gibidirler veya bütün unsurları ve zerreleriyle birbirine bağlı bir vücud gibidirler. Bir vücudun herhangi bir azası rahatsız olduğunda nasıl ki bütün bir vücud aynı rahatsızlığı, aynı acıyı duyarsa, bir tek mü'minin-dünyanın ta öbür ucunda ile olsa- çektiği acıyı, duyduğu ızdırabı diğer mü'min kardeşleri derinden hisseder. Mü'minlerin bu denli birbirlerine bağlı olduklarını Peygamber (s.a.s) şöyle ifade etmektedir. "Mü'mininmü'mine bağlılığı, parçaları birbirini bütünleyen bir bina gibidir." Hadisi rivâyet eden Ebû Musa El-Eş'arî'nin bunu tarif için parmaklarını birbirine geçirdiği zikredilmektedir (Buhârî, salat, 88, Mezalim, 5; Müslim, birr, 65; Tirmizî, birr, 18; Nesâî, zekat, 67). "Mü'minleri kendi aralarındaki merhametleşmelerinde, sevişmelerinde, yardımlaşmalarında bir vücud gibi görürsün. Ki vücudun bir organı ağrırsa, vücudunun kalan kısmı uykusuzluk ve humma ile o organ için birbirini çağırır".
Bir mü'minin, diğer bir mü'min kardeşine her halükarda yardımcı olması gerekmektedir. Peygamberimiz bir hadisinde, "zalim de olsa, mazlum da olsa mü'min kardeşine yardım et!" diye buyurmaktadır. Zulüm konusunda nasıl yardım edileceğini ise şu çarpıcı sözlerle dile getirmektedir: "Onu zulümden el çektirirsin. Ona yapacağın yardım işte budur" (Buhârî, Mezalim, 4; Müslim, birr, 62). Kardeşliğin bir gereği de, zulme meyleden diğer kardeşlerini uyarmak ve onları hizaya getirmek için çalışıp durmaktır. Bu tür bir yardımlaşma fertlerin ve toplumların selameti için oldukça önem arzetmektedir.
Allah RasûlüMescid-i Nebevî'nin inşasından sonra Muhâcirler ile Ensâr'dan doksan sahabe arasında ikişer ikişer kardeşlik akdetti. Kendisi de Hz. Ali'yi kardeş edindi. Bütün mü'minler birbirinin din kardeşi olmakla birlikte, bu özel kardeşleştirme, yardım, ziyaret, ihsan, nasihat ve rehberliği, hatta zevi'l-erhamdan önce mirasçı olmayı kapsamına alıyordu.
İbn Abbas anlatıyor: "Muhacirler Medine'ye geldikleri zaman aralarında akrabalık bağı olmaksızın, Rasûlüllah'ın ihdas ettiği kardeşlik dolayısıyla Ensara varis oluyorlardı.
Âyette şöyle buyruluyor: "O kimseler ki iman edip hicret ettiler ve mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda mücadele ettiler. O Ensar ki Muhacirleri barındırdılar ve onlara yardım ettiler. Onlar birbirinin velileridirler" (el-infâl, 8/72). Burada velayet; yardım, yardımlaşma, öğüt ve verâsetle tefsir edilmiştir. Bedir savaşından sonra Muhacirlerin maddi durumlarının düzelmeye başlaması üzerine Muhacirlerin Ensara mirasçı olma hükmü şu âyetleneshedilmiştir: "Hısımlar Allah'ın kitabında birbirine daha yakındırlar" (el-Enfâl, 8/75). Ensâr bazı mallarını Muhacir kardeşleriyle bölüşmüş, hurmalıklar üzerinde onlarla ziraat ortakçılığı yapmışlardır (İbnSa'd, Tabakat, III, 396; Buhârî, II, 71, 111, 164).
Bir mü'min kendi için arzu ettiğini mü'min kardeşi için de arzu etmedikçe olgun mü'min olamaz.
Kardeşliği Bozan Hususlar:
Kardeşliği bozan pek çok husus vardır. Kur'ân-ı Kerim'de ve hadis-i şeriflerde bütün bu hususlar açık bir biçimde belirtilmektedir. Bir âyet-i kerimede, kardeşliği bozan ve dolayısıyla bireysel ve toplumsal ahengin zedelenmesine yol açan kötü hususlardan bazılarına şöyle deyinilmektedir. "Ey iman edenler! Zandan çok kaçının, çünkü zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin. Kiminiz de kiminizin gıybetini yapıp arkasından çekiştirmesin. Sizden biriniz, ölü kardeşinizin etini yemeyi sever mi?" (el-Hucurat, 49/12). Bu âyet-i celilede Yüce Rabbimiz, mü'minleri açık bir biçimde suizandan, kardeşlerinin gizli yönlerini araştırmaktan, gıybet, dedikodu ve kulis yapmaktan sakındırmaktadır. Peygamberimiz (s.a.s) ise bu konuda şöyle buyurmaktadır: "(Sebepsiz) zandan sakınınız. Zira zan sözlerin, yalanı çok olanıdır. Birbirinizin ayıbını görmeye ve duymaya çalışmayınız. Birbirinizin mahrem hayatını da araştırmayınız" (el-Lü'lüVe'lMercân, Kitabu'lBirrVes-Sıla Ve'l-Adab)
Bir başka âyet-i kerimede şu hususların altı çizilmektedir: "Ey iman edenler, bir topluluk bir başka toplulukla alay etmesin, belki alay ettikleri kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kadınlar da kadınlarla alay etmesin, belki kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kendi nefislerinizi yadırgayıp küçük düşürmeyin ve birbirinizi en olmadık kötü lakablarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir. Kim tevbe etmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir"(el-Hucurat, 49/11). Bu âyet-i kerimede de alay, kötü lakab takma ve benzeri gibi fısk kabul edilen davranışlar konusunda mü'minlerin duyarlı olmaları gerektiği vurgulanmaktadır.
Kin, haset ve hakaret de kardeşliği bozan hususlar arasındadır. Kitab-ı Kerim'de kendilerinden övgüyle bahsedilen mü'minlerin her türlü kinden ve hasetten tümden arındırıldıkları belirtilmektedir: "Onların göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü) sıyırıp çektik, kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıyadırlar" (el-Hicr, 15/47). Enes b. Mâlik'in rivâyet ettiği sahih bir hadiste ise Peygamberimiz (s.a.s) şu nasihatlerde bulunmaktadır.
"Birbirinizle kinleşmeyinizhasetleşmeyiniz birbirinizden yüz çevirmeyiniz. Ey Allah'ın kulları kardeş olunuz..." (Buhârî, Edeb, 57; feraiz 2; Müslim, birr, 23; Tirmizi, birr, 24), "Bir kişiye, müslüman kardeşine hakaret etmesi kötülük olarak yeter" (Müslim, I, 32). Mü'min kardeşinin ufak-tefek kusurlarına ve eksikliklerine bakarak ona kin ve adavet besleyen kişi gerçekte insafsızca ve zalimce davranan kimsedir.
Grupçuluk, inhisar-ı zihniyet, benmerkezcilik vb. gibi kötü hasletler de kardeşliği bozan ve mü'minleri birbirine düşüren hususlar cümlesindendir. Çünkü bu türden iddialar kaçınılmaz olarak beraberinde tefrikayı, çekişmeyi ve çatışmayı getirmektedir. Mü'minlerin birbirine düşmesi veya düşürülmesi ancak bu yollarla mümkün olabilmektedir. Nitekim bir hadisi şerifte, şeytanın bu yönde daima bir umut beslediğine işaretle şöyle buyurulmaktadır: "Şeytan, Kıbleye dönen (mü'minlerin artık kendisine ibadet etmesinden ümidini kesmiştir;fakat onları birbirine düşürmekte (hala ümitlidir)"(Tirmizi, Birr, 25; Müslim, Münafıkun, 65).
Bütün bu hususlar veya hasletler, tıpkı birer mikrop gibi, sirayet ettiği vücudları hasta düşürmekte ve tahrip etmektedir. Dinde kardeşlik ruhunu yeniden canlandırmak ve mü'minlere kaybettikleri kuvveti yeniden kazandırmak, ancak bu tür hasletlerin ortadan kaldırılmasıyla mümkün olabilir. Kitab-ı Kerim'in öngördüğü kardeşliğin tesis edilmesi demek, İslam ümmetinin yeniden dirim kazanması demektir.
"Tarihi kinleri, kabilevî ihtirasları, şahsî tamahları, taassub ile kaldırdıkları bayrakları bir kenara itip yok eden, Allah yolunda kardeşlik prensibinden başka hiçbir prensip kalpleri birleştiremez. Ancak bu kardeşlik prensibiyle saflar yüce ve büyük Allah'ın sancağı altında birleşebilir"
Kardeşlik Hukuku :
Sıhrî kardeşlik İslâm'ın kıymet verdiği önemli akrabalık münasebetlerindendir. Kardeşlerin birbirleri üzerinde hakları ve vazifeleri vardır. Kardeşler, aralarında adalet ve iyilik ve dostlukla muamele etmelidirler.
Kur'an-ı Kerim de, Hz. Adem'in iki oğlu Habil ve Kabil'den şöyle bahsedilir: "Ey Rasûlüm, Ehl-i Kitab'a, Adem'in iki oğlunun haberini hakkıyla oku. Onlar Allah rızasını kazanmak için kurban kesmişlerdi de birisininki kabul edilmiş, diğerinki kabul olunmamıştı. Kurbanı kabul olunmayan (Kabil) diğerine; "Seni muhakkak öldüreceğim," demişti. Kardeşi ona şöyle cevap vermişti: "Allah, ancak takva sahiplerinin kurbanını kabul eder. Yemin ederim ki, eğer beni öldürmek için elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim. Çünkü ben âlemlerin Rabbı olan Allah'tan korkarım. Ben isterim ki sen kendi günahınla birlikte benim günahımı da yüklenesin; böylece cehennemliklerden olasın. İşte zâlimlerin cezası budur." Nihayet Kâbil hevesine uyarak kardeşi (Habil)'i öldürmeğe kalkışmış ve sonra onu öldürmüştü. Böylece ziyana uğrayanlardan olmuştu (el-Mâide, 5/27-30)
----------------------------------
İslam kardeşliğinin mü'minlere yüklediği diğer sorumlulukları da Peygamberimiz şöyle açıklıyor;
"Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulüm ve kötülük yapmaz,onu tehlikeye atmaz. Bir kimse kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını gidedir. Kim bir müslümanın sıkıntısını giderirse Allah da buna karşılık ondan kıyamet gününün sıkıntılarından birini giderir. Bir müslüman, kardeşinin bir ayıbını örterse kıyamet günü Allah da onun bir ayıbını örter" (müslim,birr,58)
------------------------------------------
Sakın benden sonra eski cahili adetlere dönüp bibirinizin, boynunu vurmayınız diyen;
Peygamberimizin vefatından sonra;
tarih sayfalarına bakıldığında Muaviye ile başlayan fitne , fesat ,fücur ,dünya hırsı, binlerce müslüman kanının dökülmesine sebep olmuş, ve bugün bu kan hala dökülmektedir…
Yüzyıllardan beri devam ede gelen mezhepkavgalarıdamüslüman kardeşleri birbirine kırdırmıştır...
Ve hala bazı bölgelerde ,müslümanlar, ALLAH düşmanlarını ,bırakmış ,kendilerine
düşman olarak karşı mezhepteki kardeşlerini görmektedir... Demekki Kuran'daki kardeşlikte buluşulmadığı sürece,maalesef bu böyle devam edecek gibi görünüyor ,
müslümanların bu parcalanmışhallerinini fırsat bilen müstekbirler ise fırsattan istifade, hekomonyalarını,adıislam ülkesi olan devletler üzerinde sürdürüyorlar,
yakın tarihe bakıldığında bir Afganistan’ımız vardı, ruslara kök söktüren , amerikanın bile kocaman gördüğü rus kafirleri , tek vucut olmuş ALLAH için savaşan müminler, karşısında, küçülmüş, ordularını geri çekip defolup gitmişlerdi ;
fakat sonrası, gene hazin,gene hüzün,gene fitne gene fesat ,ve yine birbirine düşen müslümanlar.
Daha yakın tarihe baktığımızda, memleketimizin güney doğusunda filizlenen ve bizleri heyecanlandıran.içimizi kıpır kıpır yapan, ve inşaALLAH, vahdete az kaldı,diye düşünürken…
Gene fitne gene fesat;
ve sonrası,,, ALLAHU Ekber ! diyerek sokak ortasında kardeşini , satırla doğrayan ,ve elektirikçi diye kapıyı açtırıp sonrasında,çoçuklarının gözleri önünde kardeşinin beynine kurşun sıkan müslümanlar. gene hüzün gene keder.gene acı.
Maalesef din adına, yapılan bu cinayetlere;
Rabbimiz kitabı keriminde;(kim bir mümini kasıtlı olarak (tahammüden)öldürürse cezası ,içinde ebedi kalmak üzere cehennemdir.ALLAH ona gazaplanmış, onu lanetlemiş ve ona büyük bir azap hazırlamıştır.(Nisa/93)
- Söyleyin kardeşler hangisine ağlayalım ? Hangisine yanalım, ölene mi ,öldürene mi..?
-------------------------------------
Bir buçuk milyar müslümanın yaşadığı var sayılan şu dünyada, Bu günkü kardeşliğimize gelince,,,, acaba ,yüce kitabımızın bize anlattığı kardeşliğin neresindeyiz,,,,
RESULULLAH (s) ve sahabenin yaşadığı kardeşliğin neresindeyiz ?
İşin o tarafına baktığımızda durumumuz, gerçekten, içler acısı…
Bir vucudun herhangi bir azası rahatsız olduğunda ,Nasılki bütün bir vucut aynı , rahatsızlığı,aynı acıyı duyarsa ,bir tek müminin dünyanın öbür ucunda olsa bile,çektiği acıyı ,duyduğu ızdırabı ,diğer mümin kardeşleri ,derinden ,hisseder; Diyordu peygamberimiz.
VALLAHİ o yalan söylemez, acaba biz onun bizleri görmek istediği yerde miyiz ?
Bugün dünyanın birçok yerinde ,kardeşlerimize yapılan zulmün hatti hesabı yok.
Filistin’den bir örnek vermek istiyorum, siyonist köpekler…
Önce kardeşlerimizin kollarını kırdılar, ve beklediler kardeşlerinden ,gelecek tepkiyi,
Sonra baktılar , bir şey yok, teker, teker, öldürdüler , kardeşlerimizi,, baktılar gene birşey yok, şimdilerde yüzer yüzer öldürüyorlar, kardeşlerimizi…
VE mutlaka şunu diyorlardır, bu İslam Ümmeti KURAN'daki kardeşliği anlayana kadar biz epey yol alırız.
Bu gün dünyanın birçok yerinde müslüman kanı dökülürken, çocukları katledilirken ve hattabacılarımıza tecavüz edilirken, dahası arakanda kardeşlerimiz diri diri yakılırken,
BİZ İslam ümmeti olarak,aynı acıyı, ne kadar derinden hissediyoruz…
Gerçekten hissediyormuyuz, yoksa kanıksadık mı?
DÜNYA haritasını karşımıza aldığımızda adı Müslüman olan her ülkede ,mutlaka bir zulüm var .
Önce müslümanlar birbirini yiyor, sonra tagutiyönetimler,onları yiyor, çünki parçalanmış lokmaları sindirmek mutlaka daha kolaydır.
Oysa rabbimiz bize kitabı keriminde(ALLAH'a ve resulüne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin ,çözülüpyılgınlaşırsınız,gücünüzgider,sabredin ,şüphesiz ALLAH sabredenlerle beraberdir.)diyor.(Enfal/46)
-------------------------------
Kardeşlik denince ne anlamamız lazım, bu kelimenin içini nasıl doldurmamız gerekiyor.
bu kavramın doğurduğu hukuki,siyasi,sosyal,dünyevi,ve uhrevi, sonuçların bilincinde miyiz ?
Eğer bir Müslümana kardeşim diyorsak,nasıl bir sorumluluk altına girdiğimizide bilmemiz gerekmeyecek mi?
bu kelime ne tür taahhütler içeriyor?yükümlülükleri yerine getirmeme durumunda, nasıl bir akibetedüçar olacağız.Kardeşlik çemberimizin çapı nedir?
Kardeş iken ,kardeş saymadıklarımız,kardeş değilken humanist düşünceler ile kardeş
saydıklarımız.
Kardeşlik anlayışımız kimleri kapsayacak,
kardeşlik için belirlediğimiz,
çercevenin sıhhatinden ne kadar eminiz?
Zaman zaman kardeşlik söylemlerimizin arkasında ne tür nefret,haset, ve buğzun gizli olduğunu kim inkar edebilir ?
Nasıl bir kardeşlik? zahmetsiz bir kardeşlik mi, masrafsız bir kardeşlik mi ? Ciddi demiyorum, kısmi
faturalara dahi muhatap olunmayacak bir kardeşlik mi?
Kardeşlik sınavında neden zorlanıyoruz?
Kardeşlik testine,tabi tutulduğumuz şu dünyada ,kardeşlik kalitemiz,ne düzeyde,
Kardeşlik ufkumuz,kardeşlik ağırlığımız,merhametimiz,tevazumuz ,nezaketimiz, müsemahamız, edebimiz, erdemimiz,ne durumda, kendimizi kardeşlik kantarına, koyduk mu ?
Günde beş defa ALLAH'a iman ve ibadetle , rabbimizden neyi talep ettiğimizi hatırlıyalım,
okuduğumuz fatiha suresinde,(kendilerine nimet verdiklerinin yoluna bizi ilet )derken bu nimete mazhar olanlar, kardeşlerimiz değil mi, (bizi sırati müstakime hidayet eyle ) derken bu hidayetle nimetlendikden sonra, sırtımız bibirine dönük nasıl ve ne kadar yol alacağız.
Yıllar evvel samimiyetle ve ihlasla bir araya geldiğimiz güzelim kardeşlerimiz nerede, bizlere ne oldu,bizler nerde hata ettik, dün sabahlara kadar devletler yıkıp devletler,kurduğumuz,kardeşlerimiz nerede, bizler ahde vefa göstermeyenlerden mi olduk?
Düne kadar bizim kırmızı çizgilerimiz var derken, bügün kırmızı çizgilerin üstünden mi? atlayıverdik , yıllar evvel tevhidi konuşurken. bugün yine çareyi başka şeylerde mi arar olduk?
Ben buradan eli kalem tutan yazar çizer, alim konumunda, peşine onları, yüzleri, binleri, takabilen, kardeşlerime de seslenmek istiyorum. rabbimiz, kitabı keriminde, benim ipime sarılın derken, sizler, o ipten onlarca, uç çıkarmayın, toparlanın, toparlayın şu ümmeti, yeter artık, kolunuz kırılırsa kırılsın ama yeniniz içinizde kalsın...
--------------------------------
Bir gün dükkanda oturuyorum , bir kardeşimiz geldi yanıma, hoşgeldiniz faslı bitmeden tevafuk ya bir başka kardeşimiz daha geldi. İkiside kitap ehli,yani ikiside yazar abilerimiz on dakikalık merhabalaşmadan sonra dedim ki:
-Bu abimiz şu konu hakkında şöyle şöyle düşünüyor, siz ne düşünüyorsunuz diye sordum? Başladılar konuşmaya belki bir iki saat geçti
ama anlaşmak ne mümkün, ayetler,hadisler, yorumları biri gidiyor ,biri geliyor,
reytink tavan yaptı amatabi ki anlaşamadılar.
Bana sordular sen ne düşünüyorsun diye dedim ki:
-İkinizden birinizin anası ağlayacakya,acaba hanginizin onu düşünüyorum dedim.
--------------------------------
Kuran-ı kerim ( şüphesiz müminler kardeştir.)hükmünü ilan ettikten sonra;
ALLAHIN kulları, kardeş olunuz? demişti, sevgili peygamberimiz.
Kardeşliğinizi yenileyiniz,yorgun ve yılgın bir kardeşlikten canlı ve dinamik bir kardeşliğe
Doğruyol alınız, yozlaşan yıpranan bir kardeşlikten,iman ve aksiyon yüklü bir kardeşliğe yol alınız.
Hayat kardeşlerle başlar,kardeşlikle tamamlanır,kardeşlerimizden kaçamayız,
kardeşlik ruhundan yoksun, inanmış yığınların, hayata yönelik ciddi anlamdabir iddiaları olması beklenemez.
-Kardeşlik bilinciislami bir zorunluluktur,
-Kardeşlik bilinci seviliyeli bir islam toplumunun gerek şartıdır,
-Kardeşlik bilinci bütünleşme ile birlikte var olmak bilincidir,
-Kardeşlik bilinci ortak değerlerde, ortak ilkelerde buluşup,ortak hedeflere kararlı bir yürüyüştür,
-Kardeşlik bilinci benin bize dönüşümüdür.
-Yalnız kendi için olmaktan öte, başkaları içinde olabilmektir.
Müslümanlar olarak birbirimizi, ALLAH rızası için, damardan sevmeliyiz,sevmek zorundayız, çünkü imanımızın gereği, birbirimizde gördüğümüz, hoşlanmadığımız hasletler olabilir,bunuda hoş görü ile karşılamalıyız.(hani bir ata sözümüz var, hatasız dost arayan dostsuz kalır.)
RABBİMİZİN ,nimetlerini saymakla bitiremeyiz.
O bizi kardeşlik ile de nimetlendirdi, kardeşlikle rızıklandık, husumetin yerini uhuvvet alsın,ülfet nefretin önüne geçsin, muhabbet adavete galebe çalsın.
Öyle muazzam bir nimet ki yer yüzünün tüm imkanlarını devreye koymakla kazanılmayacak bir nimet.
Ayeti kerimede(ve gönüllerini sevgiyle birleştirendir.sen yeryüzünde olan her şeyi toptan harcasaydın yinede kalplerini birleştiremezdin, fakat ALLAH aralarını bulup kalplerini kaynaştırdı. Çünkü o azizdir hakimdir. (Enfal -63)
-------------------------------
Kardeşler arasında yapılan iyilik,fedakarlık ve yardımlaşma, olmazsa olmazlarımızdandır.
ALLAH için yapılan, bir yardımın karşılığı kuldan beklenmez.
Kardeşine yapacağın iyilikte onu minnet altında tutmadan, verirken, incitmeden, izzetine ve iffetinehelal getirmeden, yapılmalıdır.
Günümüzde ticaretle uğraşan kardeşlerimiz genelde gecici olarak,birbirlerinden para alış verişi yaparak yardımlaşmaktalar, bu insani ve İslami olan güzel yardımlaşmadır.
Fakat bazen bu durum, kardeşlerin arasını açmakla beraber, kötü sonuçlar doğurabiliyor.
Size karşılaştığım bir olayı anlatağımne demek istediğimi anlayın lütfen:
-Birgün bir kardeşimden borç para istedim, bana istediğim paranın fevkinde parası olduğunu, ve lazımsa hepsini verebileceğini söyledi, yalnız ay sonunda ödemem var, almam lazım ve ALLAH aşkına bende para olduğunu kimseye söyleme dedi . bu söz nefsime, hoş gelmekle beraber çok üzüldüm, günü gelip parasını gönderdiğimde bana ettiği duanın hatti hesabı yok,
Dedim :
- Ya parayı alan benim sen niye dua ediyorsun?
-Parayı alan sensinde beni günaha sokmadan paramı verdin onun için dua ediyorum dedi.
Evet kardeşler,birbirimizi,çok sevmekle beraber,birbirimize karşı itibarlı ve itimatlı olmak zorundayız.
Yardımlaşma,dayanışma,bütünleşme,kardeşliğimizin meyveleridir.
Oturduğumuz yerden pencerenin dışındaki kardeşliğe değil,pencerenin içindeki kardeşlere bakmamız lazım ,gündüzü bırakın, gecenin bir yarısı kardeşime ihtiyaç duyduğum an, kardeşimi rahatsız edermiyim düşüncesi hasıl olursa,, O kardeşliği sorgulayıp gözden geçirmemiz lazım.
-------------------------------
KARDEŞLER birbirlerini,affetmek ve hoş görmek zorundadır.
Affı seven ve affedici olan Rabbin kullarıyız,
ALLAHIN ahlakı ile ahlaklanmayı hedefleyen bizler, ALLAH’dan af talep ederken, affetmesinide bileceğiz.
Rabbimiz ayeti kerimesinde,(onlar bollukta ve darlıkta infak ederler, öfkelerini yenerler ve insanları affederler. ve ALLAHiyilik edenleri severdiyor.(Ali imran 134)
Rabbimiz, müminler öfkelenmezler demiyor, öfkelendiklerinde öfkelerini yenerler, insanları affederler buyuruyor. Bize yakışan öfkeile kalkıp zararla oturmak değildir.
Yiğitlik gazaplanınca, öfkemizi yenebilmektir, elbette öfkelene biliriz , lakin öfkemiz ahlakımızı ve kardeşliğimizi imha etmeyecektir.
Yine başka bir ayette rabbimiz ;’’İyilikle kötülük bir olmaz.sen kötülüğü en güzel olan ile defet o zaman seninle kendisi arasında düşmanlık olan kimse sanki candan bir dost gibi oluverir.’’ (Fussulet 34)
O halde af ile yücelmek varken, kin ile küçülmemek, nefsi kardeşlik bilinci ile terbiye etmek , öfkemizi kardeşimize tercih ilkesi ile dizginlemek, işte müslümandan beklenen budur.
Bir derste kendimize Yusuf (as) çıkartalım, Yusuf kendisine ihanet eden ve onu kuyuya atan kardeşlerineşevkat elini uzatıyor.’’Yusufdediki: Bugün başınıza bir şey kakılmayacaktır. ALLAH size mağfiret buyursun, o merhamet edenlerin en merhametlisidir. (Yusuf 92)
Haydi kardeşler;
Bugün birbirimizi ayıplamak olmasın,suçluda aramayalım, geçmişte olup biten defterleri kapatalım,yapılan yanlışlar üzerine bina yapmayalım,kardeşlikte yeni bir dönemin kapısını açalım.
Uzun zamandan beri kırgın olupta görüşmediğimiz kardeşlerimiz varsa hemen arayıp onlara elimizi uzatalım, uzatalımda yiğitliğimiz ortaya çıksın...
Biliyoruzki kardeş kalmak , kardeş olmaktan daha zor?
Unutmayalım, biz Yusuf’amı daha yakınız kardeşlerine mi.?
Ben bu satırları yazarken , bu satırların içinde kendimi aradım, eminim ki ben bu satıları okurken sizlerde kendinizi aramışınızdır.
Bizler bu kardeşliğin neresindeyiz?
Haydi kardeşler !
-Kardeşçe düşünmeye,kardeşçe konuşmaya, kardeşçe bakmaya,kardeşçe davranmaya, kardeşçe duruşa,kardeşçe söyleme, kardeşçe eyleme, kardeşçe kızmaya,kardeşçe gülmeye,
öfkemiz,kavgamız,sevgimiz,buğzumuz,kardeşçe, tavrımız tepkimiz,talebimiz hepsi ama hepsi kardeşçe,
çoşkumuz, aşkımız,hırsımız,hesabımız mutlaka kardeşçe,bizi mahcup etmeyecek,yüzümüzü kızartmayacak,tekrardan yüz yüze gelebileceğimiz bir olgunlukla,
köklü ve kalıcı bir kardeşlik için, mevsimlik,sezonluk değil, ömür boyu kardeşlik için,
Birbirimizi gördüğümüzde, ALLAH’ı ve peygamberi hatırlatan bir kardeşlik için,
çünkü; kardeşler azizdir,kardeşlik izzettir,kardeşlik rahmettir,kardeşliği yaşatmak,kardeşleri,kurtarmak için, mecrasını arayan ırmak misali kardeşlik yatağına akıp orada bütünleşmek için.
Bizi kardeş kılan Rabbimiz,Bizi kardeşşiz bırakma,Kardeşliğimize ruh ver ALLAHIM…
Beni sabırla dinlediğiniz için ALLAH razı olsun .
Bir not düşmek istiyorum, Ramazan Kayan abimizin ‘kardeşlik çağrısı’ adlı kitabı beni çok etkiledi duygularıma tercüman oldu okumanızı tavsiye ederim ,rabbim onunda emeğinin karşılığını versin İNŞAALLAH.
(Haber-Foto: Ahmed Akdeniz)
- Siyonazi çetesi, Gazze'de gıda yardımı bekleyen sivillere saldırdı: 150 maktul 1000 yaralı
- Gazze İle Dayanışma ve Şehadet Gecesine Dâvet
- Gazze İle Dayanışma ve Şehadet Gecesi'ne dâvet
- İktibas’a bu cumartesi Ali Kaçar konuk oluyor
- Gazze’ye Yardım Kampanyası
- Siyonist vahşet: İnfaz edip çöpe atmışlar
- Adana ve Mersin seyahatinden sadra düşenler
- Kur'an Nesli İlim Merkezi'nin çadır yardımları Gazze'ye ulaştı
Makaleler
Hava Durumu