Özgür-Der: Asıl provakatör yasakçı devlettir
Devletin inançlara müdahale etmesinde provokasyon aramayanların halkın İslami değerlerine sahip çıkmasını provokasyon olarak nitelemelerini edepsizlik olduğunu belirten Özgür-Der Gelen Başkanı Rıdvan Kaya, ilköğretim okullarında kız çocuklarının başörtülü öğrenim görme talepleri karşısında takınılan saldırgan tavırların hastalıklı kafanın ürünleri olduğunu ifade etti.
22-10-2010
Başörtüsünü şurada ya da burada yasaklamanın hiçbir meşruiyeti ya da mantığının olamayacağını ifade eden Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, yaptığı açıklamada provokasyon ithamlarını da kıyasıya eleştirdi.
Devletin inançlara müdahale etmesinde provokasyon aramayanların halkın İslami değerlerine sahip çıkmasını provokasyon olarak nitelemelerini edepsizlik olduğunu belirten Rıdvan Kaya, ilköğretim okullarında kız çocuklarının başörtülü öğrenim görme talepleri karşısında takınılan saldırgan tavırların hastalıklı kafanın ürünleri olduğunu ifade etti.
Gerek laik çevrelerde gerek liberal çevrelerde ve gerekse Müslüman kamuoyuna seslenen kimi yayın organlarında ilköğretimde başörtülü okuma taleplerinin mahkûm edilmesinin kabul edilemez olduğunu söyleyen Kaya, "Kimseye inancımızı dayatmıyoruz, kimsenin de inancımızı yok saymasını hoş karşılamayız." dedi.
İşte Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklamanın tam metni:
"ASIL PROVOKATÖR YASAKÇI DEVLETTİR!
Başörtüsü yasağı Türkiye'nin tüm üniversitelerinde 28 Şubat darbe sürecinden bu yana insani, ahlaki ve hukuki hiçbir sınır tanınmaksızın vahşice icra edildi. Bu zulmün uygulanmasında kimisi karar verici pozisyonunda, kimisi icracı, kimisi ise destekçi olarak, akademisyeninden siyasetçisine, hukukçusundan gazetecisine kadar pek çok kişi fiilen rol aldı. Son dönemlerde yaşanan gelişmelerle birlikte ardında sayısız mağdur ve onulmaz acılar bırakan bu büyük çirkinliğin artık daha fazla sürdürülemeyeceği anlaşılmış görünüyor. Ne var ki, boyunlarında kıyamete kadar bu zulmün sorumluluğunu taşıyacak olan işkenceci güruh kirli geçmişleriyle yüzleşip, halktan özür dileyeceklerine şimdilerde yeni yasaklar ihdas ederek zorbalıklarını devam ettirme çabasındalar.
Zaten fiilen uygulanması imkânsız hale gelmiş olan üniversitede başörtüsü yasağının kaldırılmasına onay verme "lütfu"nda bulunabileceklerini beyan ediyorlar! Mamafih bunun karşılığında çeşitli tip ve markalarda yeni yasaklar öneriyorlar. Yüksek öğrenimde başörtüsü ile okunmasına rıza göstermenin bedeli olarak hem ilköğretim ve lise öğrencileri hem de kamu personeli için başörtüsünün kesin biçimde yasaklanmasını talep ediyorlar. İslami kimlik ve talepleri toplumsal hayattan dışlamaya yönelik dayatmalarda bulunuyorlar. Oysa başörtüsünü şurada ya da burada yasaklamanın hiçbir meşruiyeti ya da mantığı olamaz. Yasakçılık nasıl üniversitede kabul edilemezse, diğer alanlarda da kabul edilemez. Allah'ın emri olarak başörtüsü takan insanlar "inançları ile eğitim hayatları" veya "inançları ile çalışma hayatları" arasında tercihe zorlanamaz.
Çocuklarımızın Ne Giyeceğinden Size Ne?
Kendilerinde Müslümanların nasıl yaşaması gerektiği hususunda kurallar koyma, norm belirleme yetkisi vehmeden bazı hastalıklı kafalar tam bir despotik yaklaşımla başörtüsünün ilköğretimde kesinlikle olamayacağı, kamuda hizmet verenlerce asla takılamayacağı türünden fetvalar vermekten çekinmiyorlar. Bunlara soruyoruz: Size ne? Başkalarının giyimleri sizi neden ilgilendiriyor?
İlköğretimde başörtüsü takılır, takılmaz tartışması yürüten siyasetçiler, gazeteciler bizim çocuklarımızın ne giyip ne giymeyecekleri hususunda karar verme, söz söyleme, kanaat belirtme yetkisini nereden almışlar? Biz size bu yetkiyi vermedik! Siz ancak kendi çocuklarınızın kıyafetlerine karışabilirsiniz! Bizim çocuklarımız üzerine söz söylemeye kalkışmanız ise tam bir ölçüsüzlüktür, edepsizliktir!
Yine bu çerçevede son günlerde gündeme gelen bazı ilköğretim okullarında kız çocuklarının başörtülü öğrenim görme talepleri karşısında takınılan saldırgan tavırlar da aynı hastalıklı kafanın ürünleridir. Başka insanların çocuklarının ne giyeceği üzerinde bu kadar rahat ahkâm kesilebilmesi sağlıklı bir psikolojinin tezahürü olarak görülemez.
Yasalara aykırı deniliyor. Ortada yasa yok, basit bir yönetmelik var. Kaldı ki yasalar, değiştirilemez tabiat kanunları falan değildir. Toplumun talepleri istikametinde değiştirirsiniz yasaları, sıkıntı kalmaz. Daha önce yaptığınız nice yasaları değiştirdiniz. Temel haklarımızı yok sayan bu tür yasaları da değiştirmek zorundasınız.
Ya Sizin Çocuklar… Onlar Başörtüsüzlüğü Kendileri mi Seçtiler?
Çocuklar kendi iradeleriyle örtünmüyorlarmış, ailelerinin baskısıyla hareket ediyorlarmış! Nereden biliyorsunuz, hiç konuştunuz mu, araştırdınız mı? Pozitivist teoriler ışığında müneccimlik yapmanızdan gerçekten bıktık! Belli ki, başörtüsüzlüğü asıl, baş örtmeyi anormal algılayan bir perspektiften baktığınızdan çocuklarımızın kendi iradeleriyle başlarını örtebileceklerini bir türlü kabullenemiyorsunuz. Oysa kendinizi hapsettiğiniz dar bakış açısının dışına bir çıkabilseniz sizinkinden farklı hayat algısı ve tercihlerine sahip milyonlarca insanın mevcudiyetini görürsünüz! Kaldı ki, neden hep bizim çocuklarımızı tartışıyoruz? Ya sizinkiler? Onlar örneğin başörtüsüzlüğü kendi iradeleriyle mi seçtiler? İçine doğdukları çevrenin, yetiştirdiğiniz kültürün, aşıladığınız değerlerin sizin çocuklara da İslami kurallara uzak bir hayat algısını ve örneğin başörtüsüzlüğü dayattığını neden düşünmüyorsunuz?
Yağma yok! Biz sizin köleniz falan değiliz! Parya muamelesini de asla kabul etmeyiz! Kimseye inancımızı dayatmıyoruz, kimsenin de inancımızı yok saymasını hoş karşılamayız.
Provokatörlük Suçlaması Aşağılık Kompleksidir!
Bu konuyla ilgili olarak yasakçı Kemalist koronun koparttığı vaveylanın etkisi altında kalan İslami duyarlıklı kimi şahıs ve çevrelerin takındığı tutumun da büyük bir ayıp ve sorumsuzluk olduğunu vurgulamayı gerekli görüyoruz. İslam'ın emirlerine uygun bir tarzda çocuklarının eğitim görmesini talep eden insanları komploculukla, provokatörlükle suçlamak olsa olsa derin bir aşağılık kompleksi içinde olunduğunu gösterir. Bu kişiler ve çevreler İslami kimliklerinin gereğini yerine getirme çabası içinde olan insanların haklı taleplerini desteklemek, zalimane bir dayatmaya karşı ortaya koydukları çabaları yaygınlaştırmak yerine Kemalist yasakçıların çok sevdiği niyet okuyucu tutumlar takınarak provokatörlük ithamında bulunuyorlar. Neyin karşılığı olarak? Düzen çevrelerinden aferin almak için mi? Oysa bilmelidirler ki, bu zavallı tutumlar sahiplerine ahrette vebal, dünyada ise büyük bir utançtan başka bir şey sağlamayacaktır.
AK Parti, Provokasyonu Devletin Dayatmalarında Arasın!
Yine bu çerçevede ilköğretim öğrencilerinin başörtülü okuma taleplerini provokatörlükle suçlayan AK Parti hükümetinin Eğitim Bakanı ve diğer yetkililerine asıl provokasyonu, yönetmeye çalıştıkları devletin dayatmalarında aramaları gerektiğini hatırlatıyoruz. İlla da bir provokasyondan söz edilecekse, bir yandan zorunlu eğitim adı altında çocuklarımızı zorla okula çağıran ama aynı zamanda kendi belirlediği kılık kıyafet içinde gelme mecburiyetini dayatan anlayışın provokasyonun kaynağı olduğu görülmelidir. İnsanların inancını, temel tercihlerini dikkate almak yerine eğitimde Kemalist dogmalarla çocuklarımızın zihinlerini şekillendirmeye kalkmanın kendisi provokasyonun ta kendisidir!
Çocukları ailelerinin mensubu olarak değil de devletin tapulu malı gibi gören otoriter anlayış artık sorgulanmalıdır. Ve mutlaka TC devleti de temel insan haklarına saygı duymayı öğrenmelidir. Bugün TC devletinin model kabul ettiği Batılı ülkelerin Fransa hariç tümünde, ilköğretimde çocuklar başlarını örtebilirken, Fransa'da dahi özel okullarda herhangi bir başörtüsü yasağı bulunmazken, hangi pedagojik, psikolojik, sosyolojik gerekçeyle ilköğretim okullarında okuyan çocuklarımıza başörtüsü yasağı dayatıldığının izahını hiçbir hükümet yetkilisinin yapabileceğini sanmıyoruz.
Bu yüzden herkesi tutarlı, ahlaklı, muhataplarına saygılı olmaya çağırıyor; zorbalığı, dayatmayı her yerde reddediyor, başörtüsüne egemenlerin lütfettiği kadar değil, koşulsuz, sınırsız özgürlük talep ediyoruz!"
(Kaynak: Haksöz Haber)
-
Çetin Yıldırım 25-10-2010 22:54
AKP İŞİNİ YAPIYOR.İlk önce başbakanın BDP nin eğitim boykotunu şöyle değerlendirmişti ;şimdi bu yapılanlar 'anayasal suç kapsamındadır' diye belirtmişti. 12 Eylülde yapılan yeni değişiklikle anayasadaki mevcut olan şu şekildeki madde. "Çocukların cinsel istismara karşı korunması" ifadesi "Devlet, çocukları her türlü istismara ve şiddete karşı koruyucu tedbirleri alır" şeklinde değiştirildi. Referandumda kabul edilen bu madde ile islamcıların AKP YE öfkelenmeye hakkı yoktur.AKP halkın kendisine verdiği yetkiyi anayasal çercevede değerlendiriyor.Şimdi ÖZGÜR DER evet dediği anaysanın uygulanmasına mı karşı çıkıyor.El adama sorar neden 'EVET' DEDİN DİYE...
-
Ahmet Örs 24-10-2010 21:18
Kendisi ve arkadaşları ile gurur duyduğumuz Ece Nur kızımızın fotoğraflarını güya aldatılıp suça sürüklenmiş çocuklarmış gibi simalarını sansürleyerek gösterenleri Allah'a ve halkın vicdanına havale ediyoruz. Burada ve ahirette ellerimiz yakalarında olacaktır. Muhafazakar kimlikleriyle siyaset ya da basın dünyasından utanmadan provakasyon edebiyatı yapanların 28 şubat zalimlerine nasıl da benzediklerini trajik bir şekilde gördük. Yasakçıların, İslam düşmanlarının neredeyse bir asırdır yaptıkları insanlığa ve adalete dönük apaçık bir provakasyon iken yapılan provakatif değerlendirmeler ancak insanlığın utanç hanesinde karşılık bulabilir.
- Bir 10 Kasım Mağduriyeti: Dr. Mehmet Arslan Tutuklandı
- İktibas’ın yeni sayısı Bangladeş gündemi ile çıktı
- Diken ve Karanfil
- Hayrola Mahmud Abbas
- Bir milyon yahudi, işgal altındaki toprakları terketti
- Ya Eyyühel Müzzemmil
- Son Seyahatimizden Yansımalar
- Husi: Gazze'ye destek için vurulan gemi sayısı 177'ye çıktı
Makaleler
Hava Durumu