Sakarya'dan Kur'an'a yönelik emperyalist saldırıya tepki

Hafta sonu Amerika'da gerçekleştirilen Kur'an-ı Kerim yönelik saldırı Sakarya'da lanetlendi.

17-09-2010


Hafta sonu Amerika'da gerçekleştirilen Kur'an-ı Kerim yönelik saldırı Sakarya'da lanetlendi.

Sakarya Adalet Girişimi adı altında birleşen kuruluşlar, Adapazarı kent merkezinde bir araya gelerek bişr basın açıklması yaptılar. Açıklamada bu tarz hareketlerin asla cezasız kalmayacağı belirtilirken "Bu olay hırıstiyanlarla Müslümanlar arasında bir çatışma değildir.

Şunu özellikle belirtelim ki ne hırıstiyanlar ne de hırıstiyan din adamları Müslümanların düşmanı yada hasmı değildir.

Bizler  Müslümanlar olarak gerek vatandaşımız olan hırıstiyanları gerekse hırıstiyan dünyasının ruhanilerini böyle bir teşebbüsün içinde görmüyoruz ve görmek istemiyoruz." vurgusu yapıldı.

Bu saldırıların arkasında Batı kapitalizminin içine düştüğü açmazı Müslüman halklara ödetme anlayışı olduğu belirtilerek "Batı kapitalizminin yaşadığı toplumsal  krizlerinin faturasını bir süredir “yabancılar”dan çıkarmaya çalışıyor.özellikle Avrupa işsizliğin, asayişsizliğin kaynağı olarak kendi vahşi kapitalist ideolojisi yerine göçmenleri ve bunların içinde en büyük topluluk olan Müslümanları  gösteriyor.İslam’ın batıda en hızlı yayılan din olması da bu siyasetin zaman zaman güç kazanmasına yol açıyor.

Yüzyıllardır emeklerini ,kaynaklarını sömürdükleri doğulu halkların ve özelde Müslümanların görünür hale gelmesiyle yaşadıkları bir panik hali bu." ifadelerine yer verildi.

Yukarı kaldırılmış Kur'an- Kerimlerin gölgesinde yapılan eylemde  "İslam ümmeti kabul etme zilleti", "Zulme karşı omuz omuza" sloganları atıldı ve tekbirler getirildi, eylemde bir grup gençte amerikan bayrağı yaktı. Olaysız sona eren eyleme Adapazarı halkı büyük ilgi gösterdi.

Açıklamanın tam metni:

"Bugün burada toplanmamızın sebebi,Müslümanların hayat rehberi olan Kur’an-ı Kerim’e yapılan hakaret teşebbüsüdür.

11 Eylül’ün yıldönümü bahanesiyle bir süredir Amerikan kamuoyunda yükseltilmeye çalışılan İslam karşıtı propaganda dalgasının sonucu olarak birkaç şeytan Kitabımıza el uzatma cüretini gösterdiler.

Tüm dünya televizyonlarında yayınlanan görüntülerde yüzünde aşağılık bir gülümsemeyle Kur’an yapraklarını kopararak yakan bir şeytanın dakikalarca süren gösterici vardı.

Ayrıca benzeri eylemlerin başka şehirlerde de yapıldığına dair haberlerde alındı.

Kendi dinlerini oyuncak haline getirmiş, kapitalist Batı medeniyetinin daha öncede benzer teşebbüsleri himaye ettiğini biliyoruz.

Yine biliyoruz ki; İslam dünyası batı dünyasına İslam toplumu da batı toplumuna benzemez.

Müslümanlarının en mukaddes değeri olan Allah Kelamı üzerinde herhangi bir değiştirme ,karalama yada hakaret teşebbüsü affedilebilecek bir şey değildir.

Ümmetin en zayıf olduğu dönemde dahi böyle bir hakaret cevapsız kalmamış, bunun cezasını verecek merciler ve Allah yiğitleri bulunmuştur.

Ve bu ilelebed böyle olacaktır.

Bu olay hırıstiyanlarla Müslümanlar arasında bir çatışma değildir.

Şunu özellikle belirtelim ki ne hırıstiyanlar ne de hırıstiyan din adamları Müslümanların düşmanı yada hasmı değildir.

Bizler  Müslümanlar olarak gerek vatandaşımız olan hırıstiyanları gerekse hırıstiyan dünyasının ruhanilerini böyle bir teşebbüsün içinde görmüyoruz ve görmek istemiyoruz.

Bu hakaret teşebbüsünü daha önce yaşanan karikatür kriziyle birlikte düşünmeliyiz.

11 eylül’ün üzerinden 9 yıl geçmişken ve olayın sıcaklığıyla infialin en yüksek olduğu dönemde dahi cesaret edilemeyen böyle bir teşebbüsün bugün meydana gelebilmesi üzerinde düşünmeliyiz.

Batı kapitalizminin yaşadığı toplumsal  krizlerinin faturasını bir süredir “yabancılar”dan çıkarmaya çalışıyor.özellikle Avrupa işsizliğin, asayişsizliğin kaynağı olarak kendi vahşi kapitalist ideolojisi yerine göçmenleri ve bunların içinde en büyük topluluk olan Müslümanları  gösteriyor.İslam’ın batıda en hızlı yayılan din olması da bu siyasetin zaman zaman güç kazanmasına yol açıyor.

Yüzyıllardır emeklerini ,kaynaklarını sömürdükleri doğulu halkların ve özelde Müslümanların görünür hale gelmesiyle yaşadıkları bir panik hali bu.

Allah resulüne hakaret içeren karikatürleriyle gündeme getirilen Danimarkalı kurt westergaard’a cesaret ödülü verilmesinin ardından gerçekleşen bu olay işte batının yukarıda bahsettiğimiz karanlık yüzünün dünya kamuoyunu islama karşı şartlandırmaya dönük eylemleridir.

Batı kamuoyunda aynı merkezlerin İslamı ve onun yüce kitabı Kur’an-ı Kerimin uluslar arası terörün kaynağı gibi gösterilmeye çalışıldığını görmekteyiz.

Afganistan’dan  Irak’a kadar tüm İslam dünyasında dökülen kanın sorumlusu küresel sermayenin doymak bilmeyen dünya hırsıdır.

Müslümanların topraklarını işgal,kanlarını heder eden küresel sermaye müslüman halkların kendilerini savunmaya ya da en uç noktada çekilen zulmün öcünü almaya dönük eylemlerini terör olarak isimlendirmektedirler.

Tüm bu çabalara rağmen batı da islamın aydınlık yüzünün hızla yayılması , Allahın nuru’nun söndürülemeyeceğinin en ibretli örneğidir.

Bizler işte bu yüzden  böylesine aşağılık eylemlerin tüm batı toplumuna mal edilemeyeceğinin farkındayız.

Bu densizliğe cüret edebilenler efendilerine hizmet eden birkaç soytarı ve onları aval aval seyreden zavallılardan ibarettir.

Bedel ödemesi gerekenler batı toplumu üzerinde hakimiyet kurmuş sermaye medeniyetinin eli kanlı efendileridir.

Ve bu bedeli halen tüm İslam dünyasında da ödemektedirler.

Sakarya Adalet Girişimi olarak Müslüman Türkiye halkı ve özelde Sakaryalı hemşehrilerimizden Kitabımıza yapılan bu lanetli saldırı karşısında tepkisiz kalmamalarını en azından zulme ve zalime olan buğz ve nefretlerini bilemelerini bekliyoruz.

Allah kelamının tüm dünyaya nur getireceği aydınlık günler temennisiyle…"

(SAKARYA ADALET GİRİŞİMİ)

Etiketler : #Sakarya'dan   #Kur'an'a   #yönelik   #emperyalist   #saldırıya   #tepki   
YORUMLAR
  • HUSEYIN SASMAZ   20-09-2010 13:37

    Amerika'da Kur'an'ın Yakılmasını Engelleyecek Mutasım Nerede? Basın yayın organları, kendilerine liderlik etmesi sonucunda halen tedavi altında olan taraftarlarınca Almanya'daki kilisesinden kovduğu bir serseri olan ve Almanya mahkemesi tarafından suçlu bulunup dolandırıcılık suçundan mahkumiyet giyen Terry Jones adlı Amerikalı bir Papazın, gelecek cumartesi günü 11 Eylül 2001 olayları anısına Florida'daki kilisesinde onları geçmeyen taraftarlarıyla birlikte Kur'an-il Kerim'in bir kopyasını yakmayı planladığını aktardılar. Bazı Batılı yetkililer de onun bu hareketi üzerine İslam dinine olan saygılarını vurgulayarak bu hareketi kınadıklarını ve ayıpladıklarını gösteren timsah gözyaşları döktüler. Batı ile İslam arasındaki ilişkileri gözlemleyen bir kimse, yüzyıllardan beri Batılıların kalplerinde İslam'a ve halkına karşı köklü bir nefret oluşturmayı hedefleyen kilise otoritesi ile siyasi otorite ittifakının yürüttüğü sistematik bir politikanın takip edildiğini görür. Bunun en çarpıcı örneği ise 11 Eylül saldırıları anısına gelecek cumartesi günü Kur'an-il Kerim'in bir kopyasının yakılması kampanyasını "saygısızlık, küstahlık ve yanlış" olarak niteleyen ve özgürlüklerin daima "sorumlulukla bağlantılı" olduğunu söyleyen Almanya Şansölyesi Angela Merkel'in tutumudur. Angela Merkel bu açıklamayı, iğrenç karikatürlerini yayınlayarak efendimiz Nebi [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e saldıran Danimarkalı mücrim karikatüriste 08.09.2010 çarşamba günü akşamı Almanya'nın Potsdam şehrinde düzenlenen ve büyük medya organlarının katıldığı kutlamada verdiği "2010 M100 Medya Ödülü" münasebetiyle yapmıştır. Aslında bu serseri Jones, eğer mevcut kurumlar ile İslam'a ve Müslümanlara karşı kin ve nefret ateşini körüklemeye çalışan medya guruplarından tam bir destek görmüş olsaydı dünyada hiçbir kimse onun bu serseriliğine aldırış etmeyecekti. Ancak yine de onun bu adımı, Batılı sömürgeciliğin politikasına hizmet etmektedir. Zira Amerika, Müslümanların cesetleri ile kanları üzerinden ve servetlerini yağmalananın dışında içinden çıkamayacağı krizler silsilesi ile karşı karşıya kalmıştır. Bu nedenle komünizmin çökmesi ve komünizm tehdidinin yok olmasının ardından sürekli olarak İslami tehdit kabusu ve korkusu oluşturmaya ihtiyaç duymuştur. Merkel'in üst düzey kalabalık medya ordusu karşısında yaptığı bu açıklaması, hem kendisinin hem de Batılı politikacıların ikiyüzlülüğünün en büyük kanıtıdır. Bazılarının İslam'a saygı duyduğu hatta bazılarının Ramazanda iftar sofraları kurduğu Amerikalı yetkililerin açıklamaları dışında ikiyüzlülük ve yalancılıkta bunların bir benzeri yoktur. Obama'nın Terörle Mücadele Baş Danışmanlarından John Brennan, Devlet Başkanı Obama'nın geçen Mayıs ayının sonlarında ilan ettiği Ulusal Güvenlik Stratejisine ilişkin yeni belgenin detaylarını değerlendirirken Amerika Birleşik Devletleri'nin "İslam ile bir savaş içerisinde olmadığını" açıkladı ve "Kesinlikle İslam ile bir savaş içerisinde olmadıklarını ve olmayacaklarını" iddia etti. Irak, Afganistan, Filistin ve Lübnan'da erkek, kadın ve çocuk olmak üzere yüz binlerce Müslümanın katledilmesine gelince; Sayın Brennan bu hususta ne düşünüyor bilemiyoruz? Muhtemelen o bunu, İngiltere İmparatorluğunun 19. asırdaki sömürgeci saldırılar sırasında milyonlarca kurbanın kafatasları üzerine kurulmasını meşrulaştıran "The White man Burden" [Beyaz Adamın Yükü] anlamındaki İngiliz tabiri ile eş anlamlı olan "(Amerika'nın) kaçınılmaz kaderi" anlamına gelen "Manifest Destiny" şeklindeki Amerikan tabirinden öte bir şey olarak görmemektedir. Şüphesiz İslam'a ve Müslümanlara karşı olan savaş, Nebi [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in bisetinden bu yana hiç durmamıştır ve bunu bir önceki Amerikan Başkanı Bush, "Haçlı Savaşı" nitelemesiyle vurgulamıştır. Nitekim bizler bugünlerde; işgal, katliam, sevgili nebimize dil uzatma, Kur'an-il Kerim'i yakma, başörtüsü ve İslam'ın benzeri şiarlarına saldırılması gibi bu savaşın korkunç dönemlerini yaşıyoruz. Allah şu kavliyle ne kadar da doğru söylemiştir: قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاءُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْآَيَاتِ إِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ "Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız ayetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz." [Âl-i İmran 118] Ey Müslümanlar! -Bazılarının dilinde "bu serseri bu tavrıyla hem kendisini hem de kendi milletini kınamakta, ayıplamakta ve Batı hadaratının ayıpları ile iki yüzlüğünü ifşa etmektedir" şeklinde bir söylenti dolaşmaktadır. Her ne kadar bu söz doğru olsa da konumuz bu değildir. Bilakis esas konumuz; Müslümanlara dinleri uğrunda canlarını ve kanlarını feda etmelerini ve bu aşağılık serserilerin dinin hurumatlarına dahası Müslümanların ırzlarına saldırmalarını engellemelerini vacip kılan şeri hükümdür. Aynen bir Yahudinin bir kadının ırzına saldırması ve bunun da Beni Kaynuka'nın Resulullah ile olan anlaşmasının bozulmasına ve onların Medine-i Münevvera'dan sürgün edilmelerine neden olması olayında olduğu gibi. -Müslümanların yöneticileri, Allah'ın dinine yardım etmek yerine Batılı başkentlerde efendilerinin peşinde soluk soluğa koşuşturmakla dahası sözde terörizme karşı savaşta Amerika'yı hoşnut etmek için Allah ve resulü ile savaşma hususunda birbirleri ile rekabet etmekle meşgul olduklarına göre ümmetin şeri vecibesi, bu yöneticileri alaşağı ederek Allah'ın kitabı ve resulünün sünneti ile hükmedecek, şeri hükümleri tatbik edecek, Müslümanların şerefini koruyacak, ırzlarını ve şereflerini savunacak bir imama biat etmektir. Ki böylece bu aşağılıklar Müslümanlara saldıramasın. -Tüm ümmetin derhal yapması gereken en az şey ise sömürgeci devletlerin büyük elçilerini ülkelerimizden kovuncaya ve Müslümanların ülkelerinde savaşan Batılı orduların tüm izlerini silmek üzere cihat seferberliği ilan edinceye kadar uyumamasıdır. Bu husustaki şeri kaide şöyledir: "Vacibin kendisi ile tamamlandığı şey de vaciptir." Mademki bunu kendilerini şeytana satan bu yöneticilerin gölgesinde gerçekleştirmek imkansızdır o halde İslam, bugünden tezi yok bu yöneticilerin alaşağı edilmesini ve Allah'ın indirdikleriyle hükmedecek, cihat rayesini yükseltecek, işgal altındaki Irak'ı, Afganistan'ı, Filistin'i ve diğer beldeleri kurtarmaları için Müslümanların ordularına komutanlık edecek, ister mescitlerin inşa edilmesi ister başörtüsüne ilişkin şeri hükme bağlanma isterse benzeri hususlarda olsun Batılı devletleri İslam'ın hurumatlarına ve şiarlarına saldırmayı düşünmeden önce hesaplarını bir kez daha gözden geçirmeye iten kararlı adımlar atacak bir yöneticiye biat edilmesini vacip kılmaktadır. İşte o zaman Müslümanlar, sabah akşam dinlerine meydan okuyan Batılı toplumların zilleti ve dırdırı altında yaşamaya muhtaç olmayacaklardır. كَتَبَ اللَّهُ لأغْلِبَنَّ أَنَا وَرُسُلِي إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ "Allah, "şüphesiz ben ve resullerim galip gelecektir" diye yazdı. Muhakkak ki Allah, Kavî ve Azizdir." [Mücadele 21]

İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN