Sokak çeteciliğinden şehadete uzanan bir ömür
Demiryolları işçiliği, hırsızlık, sokak çeteciliği ve uyuşturucu kullanıcılığından sıyrılarak kısa bir süre sonra Amerikalı Müslümanların sembol ismi haline gelen Malcolm X'in şehadetinin üzerinden 49 yıl geçti
21-02-2014
20. Yüzyıl'ın ikinci yarısından itibaren ABD’de siyahilerin İslam’a girmeleri ve özgürlük mücadelelerinde kilit rol oynayan Malcolm X, bundan tam 48 yıl önce düzenlenen bir suikastle şehit edildi.
19 Mayıs Mayıs 1925’de Nebraska’da yedi çocuklu siyahi bir ailenin dördüncü çocuğu olarak dünyaya gelen Malcolm X, 48 yıl önce, 21 Şubat 1965, ortaya atılan iddialar ve cezalar verilmesine rağmen nedeni hala karanlıkta kalan bir şekilde göğsüne aldığı 16 kurşunla katledildi.
MALCOLM X’İN PAN AFRİKANİST BABASI
Baba Malcolm’un bir Baptist papazı olarak, ki o dönemlerde Hristiyan olan siyahların bulunduğu mezhep, Trinidadlı ünlü Pan-Afrikanist Marcus Garvey’in kurduğu Dünya Zenci Hareketi’nin de destekçilerinin arasında olması Malcolm X’in hayatında siyahi bilince yönelik ilk adımdı.
Klu Klux Klan’ın ölüm tehditleriyle karşı karşıya kalınması Malcolm ailesini ABD içinde sürgün hayatına zorladı. Malcolm ailesi Nebraska’dan sırasıyla Milwaukee, Wisconsin ve Michigan’a gitti. 1931’de Malcolm X, babasını kaybetti. Malcolm X o gün kayıtlara sadece bir kaza olarak geçen babasının ölümünü, klu Klux Klan gibi beyaz ırkçısı örgütün üyeleri tarafından gerçekleştirilen insanlık dışı bir katledilme olarak düzeltir.
BİLİNCE İLİŞKİN ACI HATIRA
Michigan’da ilk öğretimine başlayan Malcolm, junior High School’da önemli başarılar kaydederek okulun gözde öğrencisi olmuştur. Malcolm bugünlere ilişkin Bruce Perry’nin editörlüğünde yayınlanan The Last Speeches’de (Son Konuşmalar) okul öğretmeninin kendisine gelecekte ne olmak istediğini sorduğunda , verdiği ‘avukat’ cevabının ardından öğretmeninin ‘Bir zenci için daha gerçekçi bir hedef değil’ dediğini aktarır.
MEDRESE-İ YUSUF’A DÜŞÜŞÜ
Malcolm istediği hedefe beyazların uygun gördüğü işler dışında ulaşamayacağını anladığından ve okulda kendisini hedef alan aleni sözel tacizler dolayısıyla okul hayatına devam edemez ve 1941’de Boston’a taşınır. Sokaklarda tutunmaya çalışan Malcolm, 12 Ocak 1946’da hırsızlıktan dolayı yakalanır, 10 yıl mahkumiyet alır ve 27 Şubat’ta Charleston Eyalet Hapishanesi’ne gönderilir.
Malcom’un hayatında önemli noktalarından birisi de hapishaneydi. Hırsızlık işlerinde başarısız olup hapishanede de parasız kalan Malcolm, tanrıya ve İncil’e küfrediyordu. The Last Speeches’de (Son Konuşmalar) Hapishanede Malcolm kendisine tanrı hakkında ileri geri konuşmaması öğütleyen Bimbi ( John Elton Bembry ) adında iyi bir hatiple tanıştı. Kitap okumaya o’nun telkinleriyle başladı.
ELİJAH VE NATİON OF ISLAM’LA TANIŞMASI
1948 yılında Concord Hapishanesi’ne nakledilen Malcolm’a küçük ağabeyi Philbert’in ‘Nation of Islam’ı anlatan mektubu gelir. Mektupta ağabeyi Malcom’a ‘Afrikalıların kendisine en yakın dini bulduğunu’, diasporadaki Afrikalıların altında toplanacağı yeni bir örgütün doğduğunu bildiriyordu. Bruce Perry’nin kitabına göre ilk olarak ağabeyinin mektubundan etkilenmeyen Malcolm daha sonra kardeşi Reginald’ın hapishanede kendisini ziyaret etmesi ünlü liderin hayatındaki en önemli anlarından birini teşkil ediyordu. Kardeşi Malcolm’a ‘"Malcolm sakın domuz eti yeme ve sigara içme artık. " uyarısından sonra önceki adetlerini bıraktı. Malcolm X hapishanede okumalarını devam ederek hatrı sayılır bir kütüphane oluşturmuş ve Nation of Islam örgütü lideri Elijah Muhammed ile mektuplaşmaya başlar. Elijah Malcolm’a beyazlara karşı bir bilincin önemli bir kilometre taşı olur. Elijah Muhammed ABD’nin yüz milyonlarca siyahı nasıl köleleştirdiğini anlatır ve siyahların neler yapması gerektiği üzerinde durur.
MAHKUMLUKTAN HATİPLİĞE
Malcolm 1952 yılında 7 yıldır kaldığı cezaevinden çıkarak Detroit’te kalan kardeşinin yanına gitti, kardeşi Malcom’a namaz kılmayı öğretir. Malcolm Elijah Muhammed’in direktifi doğrultusunda soyadını ‘X’ olarak değiştirir. Elijah Muhammed, o dönemde tüm siyahlara güncel olan soyadlarının ABD tarafından verildiğini Afrika'ya ait olduklarını imlemek için bu soyadı kullanmaları gerektiğini söyler.
Malcolm, Elijah Muhammed’in kurduğu ‘Nation of Islam’ örgütlenmesi içerisinde hızla yükselerek vaiz olmuş, siyahların çokça rağbet ettiği iyi bir hatip olmuştu.
ELİJAH MUHAMMED İLE YOLLARI AYRILIYOR
Müslüman bir hemşire olan ve Müslüman bir teşkilat için çalışan Betty ile de evlenmişti Malcolm. Ne var ki 1963 yılında Elijah Muhammed’in İslam dinini nasıl çarpıttığına şahit olacak, John Kennedy suikastından sonra Elijah’ın kendisine koyduğu konuşma yasağından sonra onunla yollarını ayıracaktı.
HACCA GİDİYOR
MALCOLM X’in, bu sırada Hac görevini yerine getirmek için Mekke'ye gitmesi ondaki değişimin başlangıcıydı. Mekke'den hanımına; "İnanamayacaksın ama tenleri beyazdan daha beyaz olan insanlarla aynı bardaktan su içtim ve aynı tabaktan yemek yedim. Hepimiz bir kardeştik. Ben artık ırkçı bir Müslüman değilim. Gerçek peygamberimiz olan Hz. Muhammed ırkçılığı yasaklamıştır." sözleriyle yazdığı mektup ondaki değişimin boyutunu gözler önüne serecektir. O artık El-Hac Malik El-Şahbaz'dır.
KABE'DE IRKÇI DÜŞÜNCELERİ DEĞİŞTİ
Kabe'de bütün insanların renk farkı olmaksızın birlikte hareket ettiğini, aynı ideal için yüreklerinin çarptığını, aralarındaki kardeşlik bağını, ırk ayrımının zerresinin bulunmadığını görür ve bundan oldukça etkilenir. Malcolm'un beyaz adam hakkındaki olumsuz düşünceleri değişmiştir. Suud'da Kral Faysal ile görüşür devlet konuğu olarak karşılanır. Siyah tenli birinin gördüğü bu ilgi onu gerçekten şaşırtmıştır. Malcolm daha sonra Nijerya, Gana, Fas ve Cezayir'i de ziyaret eder. Gittiği her yerde Amerika'lı bir Müslüman olarak oldukça fazla ilgiyle karşılanacak. 23 Mayıs 1964'de seyahatini bitirip, Amerika'ya döndüğünde izlenimlerini ve İslam’ı siyahîlere, medyaya ve Amerikan halkına anlatacaktır.
TEHDİT DOLU GÜNLER BAŞLADI
Beyrut'ta bir üniversitede Amerikalı siyahlarla ilgili konferans verdikten sonra ise, ırkçılığı bıraktığını, kendisinin yeni bir örgüt kuracağını, beyazların bu örgüte katılabileceklerini açıklayacaktır. İslam dininin belki de ilk olarak, Amerikan basınında evrensel ve geniş boyutlarda yer bulması MALCOLM X sayesinde olmuştur. Ne var ki onun Irkçılığı bırakması Elijah Muhammed ve çeşitli siyah kuruluşlar tarafından doğru bulunmayacak ve hayatında tehditli günler başlayacaktır.
EVİ BOMBALANDI
24 kasım 1964’teki seyahat dönüşü sonrası onun yaşamının başlangıcındaki zor günler yeniden başlayacak 13 şubat cumartesi gecesi saat 02.45 ‘te evine bombalar atılacaktır. Eşini ve çocuklarını zorlukla dışarı çıkarmıştır. MALCOLM X, o gecenin sabahı sanki hiçbir şey olmamış gibi daha önceden kararlaştırılmış bir konuşma için Detroit'e gidecek ve 16 Şubat 'da yakın bir arkadaşına; "Önümüzdeki beş gün içinde infaz edilmek üzere ölüm fermanım imzalandı" diyecektir. 21 Şubat 1965 Pazar günü, 400 kişilik bir toplantıda konuşma yapacaktır. Toplantıya aynı zamanda başka bir rahip ve birkaç konuşmacı da davetlidir. Ama Malcolm dışındaki konuşmacılardan hiç birisi henüz gelmemiştir. "Hiçbirinin geleceğini sanmıyorum. İçimden bir ses diyor ki bu gün kesinlikle kürsüye adım atmamalısın. " sözleriyle Malcolm yaşayacaklarını hissetmiştir sanki…
SAHİH İSLAM VE YENİ BİR AD
Malcolm’un örgüt içerisindeki yükselişi ve ABD başkanı Kennedy’nin suikasti ile ilgili demeci ve Elijah Muhammed’in İslam’a ilişkin sahih olmayan düşünceleri örgüt ile Malcolm’un arasını açtı. Uzun bir süre Nation of Islam içerisinde bulunan Malcolm X örgütten ayrılmama kararı alarak Muslim Mosque, Inc.ve Afro-Amerikan Birliği Örgütü’nü kurdu.
Ölümünden bir yıl önce Malcom X’in hayatı hem şahsi hem de siyahi tecrübe adına önemli bir tecrübe elde edecektir. 13 Nisan 1964’te Malcolm X Hac görevini ifa etmek üzere mukaddes beldeye gitmeyi düşünüyordu. Hacca gitmesi Malcolm X için bir çok kavramın değişmesinin başlangıcıydı. Mekke'den hanımına aynen şunları yazıyordu:
"İnanamayacaksın ama tenleri beyazdan daha beyaz olan insanlarla aynı bardaktan su içtim ve aynı tabaktan yemek yedim. Hepimiz bir kardeştik. Ben artık ırkçı bir Müslüman değilim. Gerçek peygamberimiz olan Hz. Muhammed ırkçılığı yasaklamıştır."
Malcolm X Hacc görevini ifa ettikten sonra Pan-Afrikanist politikalar kapsamında Nijerya, Gana, Fas ve Cezayir'i ziyaret etti.
Malcolm X ABD’ye döndükten sonra yaptığı basın açıklamasında adını El-Hac Malik El-Şahbaz olarak değiştirir. Malcolm X’in Hac görevini ifa etmesinden sonra söylemsel düzeyde değişiklikler de kendini hissettirir. Malcolm X artık siyah bilincin Müslüman bilince dönüştüğünün emareleri gösterdiği konuşmalarında ümmet kavramı ön plana çıkar. İslamî prensiplere uygun düşen fikri yapılanması 28 Haziran 1964 kurduğu Afro-Amerikalılar örgütünü de etkiler. Malcolm mücadelesine evrensel bir çerçeve oluşturarak Avrupa'daki diğer siyahların örgütleriyle temasa geçmek üzere Avrupa'ya gider. ABD’ye döndüğünde Şubat Cumartesi gece saat 24 civarında New York'a döner ve evine gider. Aynı gece saat 02. 45'te evinin ön camından içeri hem yangın çıkarıcı, hem de sis yapıcı bombalar atılır. Şiddetli bir patlamayla birlikte tüm evi alev ve duman kaplar. Malcolm X kendisini, eşini ve çocuklarını zorlukla dışarı atabilmiştir.
MALCOLM X’İN ŞEHADETİ
20 Şubat 1965 Pazar günü Malcolm X konuşma yapmak üzere geldiği Manhattan’daki Audubon Ballroom konuşma salonunda kendisine suikast düzenlenir ve Malcolm X 16 kurşun alarak ağır yaralanır. Kaldırıldığı Columbia Presbyterian Hastanesi’nde kan kaybından şehadete erişir.
Malcolm X, onbinlerce insanın katılımıyla New York’ta bulunan Ferncliff Mezarlığı’na defnedildi.
MALCOLM X'İN HATIRLATTIKLARI
Dünya Bülteni Genel yayın yönetmeni Akif Emre, 22 Şubat 2005 tarihli köşesinde "MALCOLM X'in hatırlattıkları" başlıklı şu yazıyı yayımlamıştı:
"Tarihe mal olmuş kimi olayları yeniden hatırlamak bazen olayın kendisinden daha anlamlı hale geliyor. Geçmişin örtüştüğü güncel durumla birlikte hatırlanması, yaşanan anın anlamını kavramayı hatta geleceği okumamızı mümkün kılıyor. Bu bakımdan tarihi olmayan toplumlar "hafızasız ve hatırasız iç deniz" gibidir. Toplumlar gelecek ufkunu tarihte bulurlar.
Bundan tam 40 yıl önce 21 Şubat 1965 tarihinde öldürülen Malcolm X'in yeniden hatırlanması Amerikan toplumunda var olan özgürlük sorununu aşan bir anlam kazanmıştır. Şehadetinin 40.yılında Malcolm X'in hatırlanması; ayrımcılığa karşı verdiği özgürlük mücadelesi açısından önemli olduğu kadar artık Amerika'nın sınırlarını aşan, daha geniş kitleleri ilgilendiren küresel bir sorunla yüzleşmek anlamına gelmektedir.
Malcolm X nam-ı değer Malik el Şahbaz, Amerika'da yaşayan milyonlarca zencinin maruz kaldıkları ırk ayrımcılığına karşı mücadele ederken geliştirdiği dil ve mücadele yöntemi nedeniyle bizzat siyah hareketin önde gelen liderlerince eleştirilmiş olması verdiği mücadelenin doğasının anlaşılması bakımından önemlidir. Martin Luther King gibi, siyahlara karşı uygulanan ırk ayrımcılığa karşı pasif, sivil mücadele yöntemini benimseyen siyah liderlerin onun Hristiyani anlayışla uyuşmayan aktif mücadele yöntemine mesafeli durdukları bir gerçektir.
Bugün için Malcolm X'in yeniden hatırlanmasını önemli kılan onun mücadele ettiği 'ayrımcı sistem'in dünyanın çok farklı bölgelerindeki insanların da mücadele etmek zorunda kaldığı küresel bir gerçekliğe dönüşmüş olmasıdır. Bu anlamda Malcolm X'in sisteme yönelik eleştirel söylemi mücadele yönteminden daha önemli hale gelmektedir. Malcolm X'in geliştirdiği eleştirel söylemin kavranması siyahların özgürlük mücadelesinde başvurulan argümanlardan biri olmaktan çıkıp 'hegomonik ayrımcılık'a dönüşen 'küresel imparatorluk'a karşı duruşu ifade eder hale gelmektedir.
Dünya ölçeğinde milyonlarca nüsha satılan, Time dergisi tarafından 20. yüzyılın (roman türü dışında) en önemli 10 kitabından biri olarak gösterilen hayat hikayesinin bu kadar çekici hale gelmesinin nedenini hayatını ortaya koyarak geliştirdiği bu söylemde aramak gerekir. Onun hayat hikayesini okuyanlar inandığı hakikat uğrunda mücadeleyi göze alan tavizsiz bir karakter ve sürekli hakikat peşinde samimi bir yürekle karşılaşırlar. Hak ve özgürlük arayışındaki bu samimiyeti olmasaydı kendini yenileyerek, geçmişiyle yüzleşerek hakikat peşinde koşmaz ve hakikate kolay kolay teslim olamazdı. Çünkü yapısında var olan inandığı doğrulara karşı beslediği kesin inanç onu hakikat karşısında kör edebilirdi. Bu yönüyle siyah özgürlük mücadelesinin bir lideri olarak Malcolm X olduğu kadar inancı uğrunda mücadele veren inanmış bir mü'min olarak da Malik el Şahbaz'dı.
Bugün küresel bir imparatorluğa dönüşen Amerikan hegemonyasının doğasını kavramak için, siyahlara oy hakkı bile vermeyen yapıyı deşifre eden söylemi bugün her zamankinden daha da önem kazanıyor. "Özgürlükler ülkesi Amerika" sloganı ile bir 'mit'e dönüştürülen "Amerikan rüyası" üzerine yeniden düşünmeye davet etmektedir.
Malcolm X siyahların beyazlar kadar insan sayılmaları için mücadele verdiği dönemde de Amerikan sistemi dünyanın geri kalanı için bir "özgürlükler ülkesi"ydi. Ama aynı ülkede siyahların sivil hakları için mücadele eden M.Luther King gibi, siyahlara insan gözüyle bakmayan uygarlık anlayışını eleştiren Malcolm X gibi liderlerin öncülük ettiği toplumsal itirazlar yükselmekteydi. Malcolm X'i siyahların hakları için mücadele eden liderlerden ayıran ve de sistem nazarında onu tehlikeli kılan yanı tam da bu eleştirilerinde gizlidir. Dünyanın dört bir yanında Amerikan rüyasına yatan kitleleri uyandıracak bir söylemi haykırma cesaretini göstermesi…
Kurucu anayasasına ilk defa insan hakları evrensel beyannamesini koymakla övünen ama kadınların, yoksulların, sözleşmeli hizmetkarların, Katoliklerin ve Yahudilerin, kölelerin ve kızılderililerin oy haklarının olmadığının gizlenmesiyle oluşturulan 'Amerikan miti'nin etrafındaki büyüyü bozan ses olduğu için önemlidir Malcolm X. Tüm vatandaşlarının eşit olduğu beyazların daha çok eşit sayıldığı, 1965 yılına kadar siyahlara oy hakkının tanınmadığı daha doğrusu insan sayılmadığı bir toplumsal tasavvuru deşifre ettiği için bugün Malcolm X yeniden hatırlanmalıdır.
Aynı siyasal kültürden beslenen Amerikan yönetiminin Ortadoğuya özgürlük, demokrasi, ve ekonomik refah vaat ettiği için Malcolm X yeniden hatırlanmalıdır. Çünkü, yeryüzü cenneti sayıldığı bir dönemde siyahlar için yeryüzü cehennemine dönen Amerikan gerçeğini tüm dünyaya haykıran O'ydu..
Bush yönetiminin Türkiye'de ve dünyanın her tarafında Amerikan aleyhtarlığının artmasından rahatsız olduğu bugünlerde şehadetinin 40. yılında Malik el Şahbaz'ın hatırlanması sloganik bir protest duruştan çok, Amerikan mitini örgüleyen siyaset felsefesinin doğru okunmasını mümkün kılacaktır."
-
vedat 22-02-2014 06:20
Eğer davadan bahsediyorsanız,kendisini gerçekten davasına adayan şahsiyetleri iyi tanıyınız ve onları izleyiniz. Rabbim şehadetini kabul etsin Malcom gerçekten tam bir dava adamıydı,tıpkı Seyyid kutup,Ercüment özkan,Humeyni,Ali Şeriati gibi.
Makaleler
Hava Durumu