Suriyeli hâmile kadının esas katili, laik düzendir!
Suriye’li hamile kadının ırzına ve canına kast edilmesin diyorsanız; “ben İslâm’ı, İslâm Devletini istiyorum” demiş oluyorsunuz. Çünkü başka hiçbir sistem, hiçbir dünya görüşü bu gibi konulara çözüm getiremez, getiremiyor, getiremeyecek.
10-07-2017
Tüyler ürperten, insanı Türklüğünden utandıran bir haber: “Sakarya’nın Kaynarca ilçesinde dokuz aylık hamile Suriyeli Emani Al-Rahmun adında bir kadın, tecavüz edildikten sonra on aylık oğlu ile birlikte başı taşla ezilerek vahşice katledildi.”
Kur’an bu ırz düşmanı, vahşi katillere “hayvandan da aşağı” der. Hayvan böyle bir vahşet sergilemez çünkü. İyi, tamam da, bu ırz düşmanı katiller uzaydan gelmedi. 9 aylık hamile bir kadına ve 10 aylık bir bebeye saldırabilecek ortamı, aslında Allah korkusu diye bir anlayış bırakmayan Batı kriterlerine, TC düzenine ve Atatürk ilkelerine borçluyuz. Devlete, okullara, mahkemelere, meclise, sokaklara, kamusal alana İslâm’ın müdahale etmesini yasaklayın, daha ne hamile kadınlara ve on aylık bebelere saldırılar ortaya çıkacak. Devlet ve medya ektiğini biçiyor. “Bu gidiş nereye?” diye kimse sorgulamıyor. Sebepler aynı kalsın, bu sebeplerin doğal neticesine karşı çık! Böyle bir ucube yaşanıyor. Sınır tanımaz cinselliği ve her çeşit haramı özendiren dizilerle, teşhirciliği moda olarak görenlerle tahrik edilirse, özgürlük adı verilen hevâ tanrısının emrine girilir ve hazcılık din haline getirilirse olacağı budur. Azgın köpekler, tedbir alınacağına, tam tersine, saldırması için kışkırtılırsa köpekler kadar onları kışkırtanlar da suçlu değil midir?
Fıkra gibi kıssayı ya da kıssa gibi fıkrayı bilirsiniz: Nasreddin Hoca bir gün büyükçe bir köye gitmek için yola çıkar. Köye yaklaştığında, köyün dışında aç köpekler hocayı kendi usullerine göre “hoş geldin” karşılamasına çıkarlar. Hoca, üzerlerine doğru parçalayacakmış gibi gelen köpeklere “hoşt, hoşt, hoştbulduk” demeye çalışırken, elini yere uzatır. Yerde duran kocaman taşlardan birini alıp korkutmak için köpeklere atacaktır. İyi de, büyük köyün yolları parke taşlarıyla kaplıdır. Hangi taşa uzandı ise, hiçbir taşı yerinden sökemez. Molla Nasreddin şöyle der: “Ne biçim köy burası, taşları bağlamışlar, itleri salıvermişler!” Hâlbuki taşları değil, köpekleri bağlamaları gerekiyordu. Evet, iki ayaklı hayvanlara alabildiğine hayvanî özgürlük serbest ve kanun teminatında olacak; Haramlara karşı nehy-i ani’l-münker yapıp bunu Allah’ın suç saydığını söylemek ise kişilerin özgürlüğünü kısıtlamak kabul edilerek kanunen suç sayılacak... Müslümanlara Müslümanca faâliyet konusunda nice zorluklar, yasaklar, kınamalar, cezalar revâ görülürken; her türlü ahlâksızlığa, cinsel azgınlığa özgürlük veriliyor. Bir Müslüman, Müslümanca, günaha girmeden caddeye çıkamaz, denizden, deniz kenarından istifade edemezken; inlerinden çıkmış iki ayaklılar yatakta yapılacak şeyleri sokakta yapma özgürlüğünü doyasıya kullanıyor.
Siz Allah’tan korkmazlar, siz düzenciler, siz laikler, Atatürkçüler, Batıcılar! Övünün eserlerinizle. Bu katiller sizin eseriniz. Siz eğittiniz, siz yetiştirdiniz bunları. Allah’ın emir ve yasakları yerine Atatürk’ün ilkelerini öğrettiniz. İslâm ahlâkı yerine, sınırsız özgürlüğü sevdirdiniz. Siz azdırdınız bu gençleri. Açıkta bırakılan yerlerinin örtülen yerlerinden daha çok olduğu sözüm ona giysilerle siz baştan çıkardınız bu gençleri. Bakılacak yeri okunacak yerinden çok fazla olan boyalı basın, sanal medya aracılığıyla ve gâvuru bile utandıracak TV. programlarıyla, siz özendirdiniz fuhşu. Ahlâk nutukları atmaya hakkınız yok. İmansız ahlâk mı olurmuş hiç? Olsa olsa ne idüğü belirsiz “etik” olur. İmanın olmadığı ahlâk, delik kaba su doldurmaya benzer.
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
İlginizi çekebilecek diğer haberler
Makaleler
Hava Durumu