Suudi Arabistan, Suriye Zirvesi’ne neden katılmadı?
Gözlemciler, Suudi Arabistan'ın İran'ı tehdit olarak görmeye devam ettiğini, Suriye konusundaki diyalog çerçevesinde bile çıkarlarının zedeleneceği yönünde bir algının oluştuğunu belirtiyor. Körfez ülkelerinin, Krallığa baskı yapma ihtimali de ayrıca konuşuluyor. Suudi Arabistan yönetiminin, Esed rejiminin yıkılmasından sonraki süreçte de İran'ın bu ülkedeki etkisinin devam etmesi ve Suriye konusundaki kararlara ortak olma istediğinde bulunma ihtimalinden tedirgin olduğu da bir başka varsayım.
20-09-2012
Ortadoğu'da bir ilk gerçekleşti. Türkiye, Mısır ve İran gibi bölgenin önemli ülkeleri, aile içi bir sorunu kendi aralarında çözebilmek için bir araya geldi.
Bazı gözlemcilerce zirve, yıllardan bire dillendirilen Türkiye-İran-Mısır veya Türk-Arap-Acem üçgeni hayalinin ilk adımı olarak algılandı.
Mısır'ın çiçeği burnunda Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin Suriye'deki akan kanı durdurmak için Türkiye, Suudi Arabistan ve İran gibi bölgenin üç baskın ülkesine yapmış olduğu "Suriye zirevesi" çağrısı, genel olarak halklar ve yönetimler nezdinde kabul gördü.
İran ile iyi ilişkiler kurulmasına şiddetle karşı çıkan Mübarek rejimi çizgisine yakın duran entelektüeller bile bu inisiyatifi, Mısır'ın bölgedeki aktif rolünü tekrar üstlenmesi adına önemli bir adım olarak algıladı ve destekledi.
Ancak, Mısır'ın henüz ekonomik ve siyasi olarak böyle bir rolü üstlenebilecek güçte olmadığını, devrimden sonra Askeri Konsey tarafından yaklaşık bir buçuk yıl yönetilen ülkenin, Suriye gibi uluslararası aktörlerin müdahil olduğu girift bir sorunu çözme inisiyatifine hazır olmadığını düşünenler de var.
İran'ın ise, bölgede önemli bir aktör ülke olma yönündeki hedefi doğrultusunda hareket ettiği söyleniyor. Arap ülkelerinin kalbi kabul edilen Suriye'deki çıkarlarını garanti altına alabilmek için manevra yapan İran yönetiminin, Baas rejiminden sonra da Suriye'de kendi bağlantılarının bulunduğu güçleri iktidara yakın tutmayı hedeflediği, bu nedenle Suriye Zirvesi'ne katılmayı kabul ettiği belirtiliyor.
Hazırlık toplantısına katılmasına rağmen, Suud Krallığı son anda aldığı bir kararla, Suriye Zirvesi'ne katılmayacaklarını açıkladı. Gerekçe ise; "Suud dışişlerindeki aşırı yoğunluk!" olarak duyuruldu. Bu tutum, 25 Ocak Tahrir Devrimi'nden sonra her ne kadar Mısır yönetimi ile iyi ilişkiler geliştirme yönünde önemli adımlar atmış olsa bile, Suudi yönetiminin, "Yeni Mısır" konusundaki endişelerinin devam ettiği şeklinde yorumlandı.
Müslüman Kardeşler'in Mısır'da "devleti ele geçirme" sürecini kaygı ile izleyen Suud Krallık Ailesi, İran konusu gibi Müslüman Kardeşler'le olan görüş ayrılıklarını gideremedi. Suud ziyaretinde Mursi'in 'Körfez ülkelerinin güvenliğini kırmızı çizgi' olarak nitelendirmesine rağmen, Suud Krallığı Nur Partisi ve diğer Selefi hareketlere destek vererek İhvan'ı kontrol altında tutma politiğini tercih ediyor.
Müslüman Kardeşler'in muhalefetteyken dile getirdikleri, İran ile iyi ilişkiler kurma söylemine paralel olarak, Mısır Cumhurbaşkanının 30 yıl sonra İran'ı ziyaret etmesi, Suud yönetimi nezdinde İhvan ve İran'ın bölge konusundaki kaygılarını daha da artırdı.
Gözlemciler, Suudi Arabistan'ın İran'ı tehdit olarak görmeye devam ettiğini, Suriye konusundaki diyalog çerçevesinde bile çıkarlarının zedeleneceği yönünde bir algının oluştuğunu belirtiyor. Körfez ülkelerinin, Krallığa baskı yapma ihtimali de ayrıca konuşuluyor.
Suudi Arabistan yönetiminin, Esed rejiminin yıkılmasından sonraki süreçte de İran'ın bu ülkedeki etkisinin devam etmesi ve Suriye konusundaki kararlara ortak olma istediğinde bulunma ihtimalinden tedirgin olduğu da bir başka varsayım.
Körfez ülkeleri entelektüelleri, İran'ın içinde bulunduğu hiç bir girişim veya zirvenin Suriye halkının lehine çözüm üretmeyeceğini dile getirerek, bu tür zirvelerin Türkiye ve Mısır hükümetlerine de zarar vereceğini öngörüyor.
Bu görüşte olanlar, Suriye'de barışçıl bir çözümün ancak Esad ve Baas rejiminin kalmasıyla mümkün olacağını, aksi takdirde İran'ın Suriye'de taraf olarak kalamayacağını düşünüyor.
Türkiye ve Mısır'ın bu tür zirveler düzenlemektense Suudi Arabistan, Katar, Ürdün ve diğer körfez ülkeleri gibi doğrudan Esad karşıtı muhalefeti açıktan desteklemesi gerektiğini söyleyenler de az değil.
Petrol zengini körfez ülkeleri kalem ustaları, Mısır inisiyastifi çerçevesinde oluşan Suriye Zirvesi'nin ölü doğduğu dile getirerek, yeni Mısır yönetiminin Suriye'deki İran'ın varlığını tam olarak kavrayamadığını iddia ediyor. Suriye Müslüman Kardeşleri dışındaki İhvan akımı çerçevesinde oluşan cemaatlerin İran ile ilişkilerini henüz kesmediğini hatırlatan körfez entelektüeli, Mursi'yi Mısır Cumhurbaşkanı gibi davranmaya davet ediyor.
Her halükarda "Suriye zirvesi", bölge ülkelerinin sorunlarının yine bölgedeki aktif ülkeler tarafından çözülmesi adına atılmış ileri doğru bir adım olarak algılanıyor ve körfez ülkeleri dışındaki halklar ve yönetimler tarafından destekleniyor.
(Abdullah Aydoğan Kalabalık/ Dünya Bülteni - Kahire)
- Ûlu’l-Emr Olmanın Şartı ‘Bizden’ Olmasıdır
- Büyük Felaket (Nekbe) İngilizlerin Kudüs'e girişi ile başladı
- Tarih Gazze'yi Yazacak!
- Soykırım saldırılarında katledilen Gazzelilerin sayısı 34 bini geçti
- Hamas’tan uluslararası topluma, “ABD’nin iradesini aşın” çağrısı
- İsrail’in sonu göründü mü?
- Mehdi Kudüs'e indi mi?
- Hamas: Siyonist zihniyet tamamen vahşi ve canavar bir zihniyet
Makaleler
Hava Durumu