Üzerinde yükseldiği devrimin içine tüküren devlet: İran
Hakan Albayrak, devrimin 40. yıldönümünde İran'la ilgili değerlendirmelerde bulundu. "Yayılmacı emelleri uğruna Suriye’yi Baas rejimi ve Rusya ile el ele –öte yandan Irak’ı ABD ile el ele- kan deryasına çeviren İran devleti, bu işte mezhep kartını tepe tepe kullandı; ama sorsanız “Ettehad-ı Muselmanan-ı Cihan” davasının en önde gidenidir kendisi... Şu günlerde 'İran İslam Devrimi'nin 40’ıncı yıldönümünü kutluyor; o devrimi sahiplenişi de yalan. Üzerinde yükseldiği o devrimin içine tükürdü bu devlet" diyor Albayrak.
16-02-2019
İran Devriminin Yıldönümü Vesilesiyle
Hakan Albayrak / Karar
Mart 2011’de Der’a şehrinde bir grup çocuğun işkenceden geçirilmesine tepki olarak başlayan ve birkaç hafta içinde Suriye sathına yayılan rejim aleyhtarı nümayişler genellikle Cuma namazlarından sonra yapılırdı.
Bu nümayişlerde Kelime-i Tevhid ve Tekbir eşliğinde hürriyet ve adalet talep edilirdi.
Sivil bir hareketti bu.
Silahlı bir devrim hareketi daha yoktu ortada.
“IŞİD” filan da yoktu; “I”sı bile yoktu “IŞİD”in.
Mezhepçilik söz konusu bile değildi muhalefet saflarında.
İran aleyhtarlığı da söz konusu değildi.
Bilakis; rejime karşı yürüyenler, 2006’daki “33 Gün Savaşı” sırasında İran’a bağlı Lübnanlı Şii milislerle dayanışma gösterileri yapanların, onlar İsrail’e darbe vurdukça mutluluktan uçanların, “Vur Hizbullah vur, Telaviv’i vur!” diyenlerin ta kendileriydi.
Demek ki “Direniş Hattı”nın tehlikeye girmesi de söz konusu değildi.
İran devleti buna rağmen rejim muhaliflerine şiddetli bir husumet duydu ve barışçıl protesto gösterilerinin rejim kuvvetleri tarafından kana bulanmasını teşvik etti.
Sivil muhalefetin silahlı bir devrim hareketine dönüşmesine yol açan katliamda İran devleti sorumluluğu büyük.
Suriye’de silahlı çatışmalar başlayalı beri İran devleti zaten bizzat cephede bulunuyor, haykırıp haykırıp kelle kesiyor.
Camilerden çıkan Müslümanların hürriyet ve adalet için “Lailahe İllallah, Allahu Ekber” nidalarıyla başlattığı bir hareketi kan deryasında boğma gayretinden bahsediyoruz.
İran devletinin rehberi Hamaney, önde gideni olduğu bu gayreti nasıl tanımlıyor biliyor musunuz?
“İslam’ın küfürle savaşı”!
Hal bu olunca, “İran İslam Cumhuriyeti” ismindeki “İslam”ın yanına kocaman bir soru işareti, hatta parantez içinde ünlem koymak gerekiyor tabii.
***
Yayılmacı emelleri uğruna Suriye’yi Baas rejimi ve Rusya ile el ele –öte yandan Irak’ı ABD ile el ele- kan deryasına çeviren İran devleti, bu işte mezhep kartını tepe tepe kullandı; ama sorsanız “Ettehad-ı Muselmanan-ı Cihan” davasının en önde gidenidir kendisi.
Yalan dolan.
Şu günlerde “İran İslam Devrimi”nin 40’ıncı yıldönümünü kutluyor; o devrimi sahiplenişi de yalan.
Üzerinde yükseldiği o devrimin içine tükürdü bu devlet.
İranlı âlim Hüseyin Ali Muntazari, Şubat 1989’da, devrimin daha 10’uncu yıldönümünde şunları söylemek zorunda kalmıştı:
“Ne yazık ki iş yapmak ve devrim değerlerini korumak yerine slogan attık. Halka değer vermek ve onu söz sahibi yapmak yerine halkın zeki ve aktif güçlerini hayal kırıklığına uğrattık, mücerretleştirdik. Bu yüzden şimdi öyle bir noktaya geldik ki, yönetimde kalabilmek için ilk sloganlarımızın ve değerlerimizin karşısında durmak zorunda kalıyoruz. İran hükümetinin ayakta kalması gerekçesiyle ahlaki ve İslami değerler ihlal edilemez. Söz konusu değerler, uğruna devrim yaptığımız ve halka sloganlarımızla vaat ettiğimi değerlerdir. Devlet bir vasıtadır, gaye değil. Değerler gayedir.”
Muntazari’nin 2007’de Japon gazetesi Mainchi’ye verdiği beyanata da bakalım:
“Ayetullah Humeyni şiarları yükseltti, bizler de onunla beraberdik. Bu şiarlar vasıtasıyla insanlar meydana çıktı ve devrim kazandı. Şiarlarımız, ‘Bağımsızlık, Özgürlük ve İslam Cumhuriyeti’ idi. Bağımsızlık bir aşamaya kadar gerçekleşti. Ancak özgürlük ve İslam Cumhuriyeti’ne gelince hâlâ önümüzde uzun bir yol var... Anayasadaki meşru ve açık özgürlükler kolayca ezilmektedir. Bu da önderlerin kendileri için anayasanın ve şeriatın üstünde koydukları dokunulmazlıkla gerçekleşmektedir…”
***
Hamaney, devrimin 40’ıncı yıldönümü münasebetiyle yayımladığı mesajda “adalete önem vermek” gerektiğini vurgulamış.
Güler misin ağlar mısın?
- Ûlu’l-Emr Olmanın Şartı ‘Bizden’ Olmasıdır
- Büyük Felaket (Nekbe) İngilizlerin Kudüs'e girişi ile başladı
- Tarih Gazze'yi Yazacak!
- Soykırım saldırılarında katledilen Gazzelilerin sayısı 34 bini geçti
- Hamas’tan uluslararası topluma, “ABD’nin iradesini aşın” çağrısı
- İsrail’in sonu göründü mü?
- Mehdi Kudüs'e indi mi?
- Hamas: Siyonist zihniyet tamamen vahşi ve canavar bir zihniyet
Makaleler
Hava Durumu