"Rand" Arama Sonuçları
Înâs’la Dirilmek
Ben Înâs’ı çok sevdim. Sizlerin de seveceğine inanıyorum. Înâs hiçbir çekince gütmeden, tam tersine büyük bir güven ve istekle her eve girdirilebilecek bir misafir. İslam’la tanışmasını istediğimiz her insanın eline tutuşturabileceğiniz bir risale. Bayramda-seyranda verilebilecek güzel bir hediye.
Ben Înâs’ı çok sevdim. Sizlerin de seveceğine inanıyorum. Înâs hiçbir çekince gütmeden, tam tersine büyük bir güven ve istekle her eve girdirilebilecek bir misafir. İslam’la tanışmasını istediğimiz her insanın eline tutuşturabileceğiniz bir risale. Bayramda-seyranda verilebilecek güzel bir hediye.
Müslümanlar Olarak Bir “Bayburt Dâvâmız” Olmalı
Bugün yaşadığımız coğrafyadaki yaygın “İslami çalışmalar”a baktığımızda, “merkezi dâvet”in, yani egemenlik mücadelesinin büyük oranda ihmal ve dahası terk edildiğini, İslami çalışmaların “sosyal faaliyet” düzleminde kaldığını görmekteyiz.
Bugün yaşadığımız coğrafyadaki yaygın “İslami çalışmalar”a baktığımızda, “merkezi dâvet”in, yani egemenlik mücadelesinin büyük oranda ihmal ve dahası terk edildiğini, İslami çalışmaların “sosyal faaliyet” düzleminde kaldığını görmekteyiz.
Kurumsallaşmakla imtihanımız
Son 20 yılda Türkiye'deki İslami mücadele birikimi, AKP'nin "şeytanın sağdan yanaşmasına" denk gelen entegrasyon politikalarıyla tahrif ve tahrip edildi, büyük oranda cahiliye düzenine payanda kılındı. Peki bu durum sürpriz miydi?
Son 20 yılda Türkiye'deki İslami mücadele birikimi, AKP'nin "şeytanın sağdan yanaşmasına" denk gelen entegrasyon politikalarıyla tahrif ve tahrip edildi, büyük oranda cahiliye düzenine payanda kılındı. Peki bu durum sürpriz miydi?
Mülteci Meselesi Özelinde, Kadim Ve Modern Cahiliye Karşılaştırması
Kısacası, cahiliye döneminde Hicaz bölgesinde ciddi oranda bir "mülteci" kitlesi vardı, fakat "mülteci sorunu" yoktu. O insanalr, mülteci olarak kendiklerine sığınanlara düşmanlık değil,i ev sahipliği yapmışlardı. Tabi bu durum, İslam döneminde daha da yaygın ve örnek bir hale geldi.
Kısacası, cahiliye döneminde Hicaz bölgesinde ciddi oranda bir "mülteci" kitlesi vardı, fakat "mülteci sorunu" yoktu. O insanalr, mülteci olarak kendiklerine sığınanlara düşmanlık değil,i ev sahipliği yapmışlardı. Tabi bu durum, İslam döneminde daha da yaygın ve örnek bir hale geldi.
Türkiyə və Azərbaycanda tövhidi şüurun oyanışı mərhələləri və bu mərhələlər arasındakı fərq
Azərbaycanda da bir çox müsəlmanlar vardır ki, Tövhidi hər hansı təkfirçi ağızlardan deyil, məhz Qurandan, ana qaynaqdan öyrənib Quranın üslubu ilə gündəm etməyə çalışırlar.
Azərbaycanda da bir çox müsəlmanlar vardır ki, Tövhidi hər hansı təkfirçi ağızlardan deyil, məhz Qurandan, ana qaynaqdan öyrənib Quranın üslubu ilə gündəm etməyə çalışırlar.
Radyo Denge Gündem Özel’de K-POP konuşuldu (HABER-VİDEO)
Osman Yıldız’ın sunduğu programın konuğu, PDR uzmanı Sümeyra Demiryürek oldu. Demiryürek; Güney Kore’de yaygın olan müzik akımı K-Pop’un önceleri İmam Hatip liselerinde ilgi gördüğünü, şimdi ise her kesimin çocuklarında yüksek oranda izlendiğini söyledi.
Osman Yıldız’ın sunduğu programın konuğu, PDR uzmanı Sümeyra Demiryürek oldu. Demiryürek; Güney Kore’de yaygın olan müzik akımı K-Pop’un önceleri İmam Hatip liselerinde ilgi gördüğünü, şimdi ise her kesimin çocuklarında yüksek oranda izlendiğini söyledi.
''Sosyal medyada bâtılla mücadele rehberi
Günümüz şartlarında da bâtılla mücadelenin kapsamını büyük oranda sosyal medyaya hasretmiş durumdayız. Daha doğrusu sevinçlerimizi, üzüntülerimizi, hatta eşle dostla paylaşmadıklarımızı bile burada paylaşmaya alıştığımız için cihadımızı da buraya taşıdık gibi gözüküyor. Hepimizin samimâne, hâlisâne bir çaba içinde olduğumuz varsayımıyla konuşacak olursak dahi bize acilen bir "sosyal medyada bâtılla mücadele rehberi" gerekiyor
Günümüz şartlarında da bâtılla mücadelenin kapsamını büyük oranda sosyal medyaya hasretmiş durumdayız. Daha doğrusu sevinçlerimizi, üzüntülerimizi, hatta eşle dostla paylaşmadıklarımızı bile burada paylaşmaya alıştığımız için cihadımızı da buraya taşıdık gibi gözüküyor. Hepimizin samimâne, hâlisâne bir çaba içinde olduğumuz varsayımıyla konuşacak olursak dahi bize acilen bir "sosyal medyada bâtılla mücadele rehberi" gerekiyor
İlim, İslami hareket ve ulema
Ümmete öncülük yapacak kadrolar içinde, ulemâ var olan ilmiyle, diğer aktivist Müslümanlar da var olan tecrübe ve yetenekleriyle yerini almalı ve bu iki tâife, sorumluluklarının bilincinde ve istişare içinde birbirleriyle bütünleşebilmelidir. Bununla birlikte her ulemânın aktivist, her aktivistin de belli oranda ilimle kuşanması gerekir.
Ümmete öncülük yapacak kadrolar içinde, ulemâ var olan ilmiyle, diğer aktivist Müslümanlar da var olan tecrübe ve yetenekleriyle yerini almalı ve bu iki tâife, sorumluluklarının bilincinde ve istişare içinde birbirleriyle bütünleşebilmelidir. Bununla birlikte her ulemânın aktivist, her aktivistin de belli oranda ilimle kuşanması gerekir.
Şapka zulmünün kurbanları
Şapkaya direnişin giderek yayılma eğilimi göstermesi üzerine, Rize, Erzurum, Kayseri, Maraş, Konya, Giresun gibi şehirlerde "GEZİCİ İSTİKLAL MAHKEMELERİ” kuruldu. İnönü, İstiklâl Mahkemesi’ne meclisin tasdiki olmadan idam cezalarını infaz etme yetkisi tanıyan kararı meclise kabul ettirdi. “Üç Aliler” diye bildiğimiz istiklal mahkemesi hâkim ve savcıları Kel Ali, Necip Ali, Kılıç Ali (Altemur Kılıç’ın babası) üçlü emir kulu! rejim adına ellerine geçen fırsatı değerlendirerek, şapka kanununa karşı çıkan muhalifleri şapka kanununa aykırı davrandıkları gerekçesiyle teker teker cezalandırmaya başladı.
Şapkaya direnişin giderek yayılma eğilimi göstermesi üzerine, Rize, Erzurum, Kayseri, Maraş, Konya, Giresun gibi şehirlerde "GEZİCİ İSTİKLAL MAHKEMELERİ” kuruldu. İnönü, İstiklâl Mahkemesi’ne meclisin tasdiki olmadan idam cezalarını infaz etme yetkisi tanıyan kararı meclise kabul ettirdi. “Üç Aliler” diye bildiğimiz istiklal mahkemesi hâkim ve savcıları Kel Ali, Necip Ali, Kılıç Ali (Altemur Kılıç’ın babası) üçlü emir kulu! rejim adına ellerine geçen fırsatı değerlendirerek, şapka kanununa karşı çıkan muhalifleri şapka kanununa aykırı davrandıkları gerekçesiyle teker teker cezalandırmaya başladı.
Salgın döneminde namaz kılma oranında büyük artış
OPTIMAR’ın yaptığı ‘Türkiye’nin Nabzı’ araştırmasına göre katılımcıların yüzde 7,9’u salgın öncesine göre daha inançlı, yüzde 23,1’i ise bu dönemde namaza başladı. Araştırmadan yüzde 60’a yakın bir oranda da ekonomik endişe çıktı.
OPTIMAR’ın yaptığı ‘Türkiye’nin Nabzı’ araştırmasına göre katılımcıların yüzde 7,9’u salgın öncesine göre daha inançlı, yüzde 23,1’i ise bu dönemde namaza başladı. Araştırmadan yüzde 60’a yakın bir oranda da ekonomik endişe çıktı.
İlim hakla bâtılı ayırmak, âlim yaşadığı çağda hakla bâtılı ayırandır
Bugüne kadar yapılmış ve nasslar çerçevesinde yapılacak tüm bu ve benzeri tanımların her biri üzerinde durulmaya değer olmakla birlikte, iz bırakmış lügat âlimlerimizden İbn Fâris’in tanımının, ilim kavramı ve dolayısıyla âlim vasfını anlayıp anlamlandırmada daha özel bir yeri olduğu kanısındayım.
Bugüne kadar yapılmış ve nasslar çerçevesinde yapılacak tüm bu ve benzeri tanımların her biri üzerinde durulmaya değer olmakla birlikte, iz bırakmış lügat âlimlerimizden İbn Fâris’in tanımının, ilim kavramı ve dolayısıyla âlim vasfını anlayıp anlamlandırmada daha özel bir yeri olduğu kanısındayım.
İnsanları ‘Allah ile aldatma’da üç kategori
“İbadet, takva, farz” diyerek insanları demokrasi sandığına sevk etmek için İslami kavram ve değerleri araçsallaştıranlar, şirk anayasasında yine şirkle hükmederek yapılan değişiklikleri onaylamak üzere yapılan birinci referandumda verdikleri oylarla FETÖ’nün vesayetine destek verme konumuna düştüler.
“İbadet, takva, farz” diyerek insanları demokrasi sandığına sevk etmek için İslami kavram ve değerleri araçsallaştıranlar, şirk anayasasında yine şirkle hükmederek yapılan değişiklikleri onaylamak üzere yapılan birinci referandumda verdikleri oylarla FETÖ’nün vesayetine destek verme konumuna düştüler.
İrlanda'da dine hakaret suç olmaktan çıktı
İrlanda'da dine hakaret etmek referandum kararı sonrası suç olmaktan çıktı.
İrlanda'da dine hakaret etmek referandum kararı sonrası suç olmaktan çıktı.
Şiisiyle Sünnisiye bütün ekoller, büyük oranda tarihsel süreçte üretilenleri dinleştirmişlerdir
Hz. Hüseyin’in, şehadete yürüyüş yolunda karşılaştığı, Irak’tan Mekke’ye gitmekte olan şair Ferezdak’tan Irak halkının durumunu sorduğunda şu cevabı aldığı ifade edilir: “Onları kalpleri seninle, kılıçları ise senin üzerine çevrilmiş olduğu halde bıraktım…” Hz. Hüseyin ise, bu kadar ağır şartlara, uğradığı ihanete ve yalnız bırakılmaya rağmen, “Kılıçlar yarınlarda Kur’an’ımızı delik deşik edecekse, ben gövdemi bugünden siper yaparım” diyerek Hak yolda direnişin en onurlu örnekliğini tarihe geçirmiştir. Allah ondan razı olsun, cennetindeki makamını yüceltsin ve bizlere de onun gibi Kur'an yolunda can vermeyi nasip etsin inşaAllah.
Hz. Hüseyin’in, şehadete yürüyüş yolunda karşılaştığı, Irak’tan Mekke’ye gitmekte olan şair Ferezdak’tan Irak halkının durumunu sorduğunda şu cevabı aldığı ifade edilir: “Onları kalpleri seninle, kılıçları ise senin üzerine çevrilmiş olduğu halde bıraktım…” Hz. Hüseyin ise, bu kadar ağır şartlara, uğradığı ihanete ve yalnız bırakılmaya rağmen, “Kılıçlar yarınlarda Kur’an’ımızı delik deşik edecekse, ben gövdemi bugünden siper yaparım” diyerek Hak yolda direnişin en onurlu örnekliğini tarihe geçirmiştir. Allah ondan razı olsun, cennetindeki makamını yüceltsin ve bizlere de onun gibi Kur'an yolunda can vermeyi nasip etsin inşaAllah.
Kalkan: Emri bil maruf ve nehyi anil münker can simidine sarılmalıyız
Ahmed Kalkan’la, Kur’an’da Rabbimizin Müslümanlara yüklediği temel bir yükümlülük olmakla birlikte, tarihsel süreçte unutulmaya terk edilen, öyle ki “İslam’ın şartları” arasında bile kedisine yer bulamayan emri bil maruf ve nehyi anil münker ilkesi üzerine konuştuk. Kalkan “Gayrı İslâmî düzene ve câhiliye kültürüne entegre olmayan Müslümanlar bile, çoğunluk itibarıyla emr-i bi’l ma’ruf ve nehy-i ani’l münker adlı can simidine sarılmadılar. Böylece zilleti ve mağlûbiyeti kabullenmiş oldular. Başta İslâm âlimleri, cemaat ve kanaat önderleri, yazarlar ve hatipler olmak üzere, Mü’min olan herkes, bildiği ve gücü yettiği oranda bu görevi yapması gerektiği halde, ciddi anlamda bunun yerine getirildiği iddia edilemez. Bu görev, şer odaklarının şerre davet ettikleri kadar bile yapılmıyor” tesbitinde bulunuyor.
Ahmed Kalkan’la, Kur’an’da Rabbimizin Müslümanlara yüklediği temel bir yükümlülük olmakla birlikte, tarihsel süreçte unutulmaya terk edilen, öyle ki “İslam’ın şartları” arasında bile kedisine yer bulamayan emri bil maruf ve nehyi anil münker ilkesi üzerine konuştuk. Kalkan “Gayrı İslâmî düzene ve câhiliye kültürüne entegre olmayan Müslümanlar bile, çoğunluk itibarıyla emr-i bi’l ma’ruf ve nehy-i ani’l münker adlı can simidine sarılmadılar. Böylece zilleti ve mağlûbiyeti kabullenmiş oldular. Başta İslâm âlimleri, cemaat ve kanaat önderleri, yazarlar ve hatipler olmak üzere, Mü’min olan herkes, bildiği ve gücü yettiği oranda bu görevi yapması gerektiği halde, ciddi anlamda bunun yerine getirildiği iddia edilemez. Bu görev, şer odaklarının şerre davet ettikleri kadar bile yapılmıyor” tesbitinde bulunuyor.
Suud ve İran özelinde ulus devletler dönemindeki statüko dinleri
Suud kraliyet yönetiminde bulunanlar, saray ulamasının da dolaylı ya da dolaysız onayı ile İslâm adına ürettikleri muharref "statüko dini"ni ve Vehhâbîliği, bir yandan kapitalist emperyalizmin emrinde komünizme karşı "Yeşil Kuşak" projesi için bir araç olarak seferber ettiler. İranda ise, Şahlık statükosundan sonra İslâmi ölçülerin belirleyici olması gerekirken bu sefer de mezhebî ölçülerin ve ulusal çıkarın belirleyici olduğu yeni bir Şii-Farisî ulus devlet statükosuna sürüklenilmiştir.
Suud kraliyet yönetiminde bulunanlar, saray ulamasının da dolaylı ya da dolaysız onayı ile İslâm adına ürettikleri muharref "statüko dini"ni ve Vehhâbîliği, bir yandan kapitalist emperyalizmin emrinde komünizme karşı "Yeşil Kuşak" projesi için bir araç olarak seferber ettiler. İranda ise, Şahlık statükosundan sonra İslâmi ölçülerin belirleyici olması gerekirken bu sefer de mezhebî ölçülerin ve ulusal çıkarın belirleyici olduğu yeni bir Şii-Farisî ulus devlet statükosuna sürüklenilmiştir.
Ne düşünürseniz öyle olursunuz
Bilinçaltınız ne kadar temiz ve kontrollü olursa, düşüncelerinizin ve söylemlerinizin etkisi de o kadar güçlü olur. Aslında düşünce, ışık, madde gibi her şey, atomun bilinen en küçük parçacığı olan “kuant” taneciklerinin belli oranda yoğunlaşmasından başka bir şey değildir. Neticede düşünce de bir enerjidir ve bu enerjinin ne kadar güçlü olup olmadığı da tamamen bilinçaltının gücü ile ilgilidir. Olumlu düşünmek, evrene pozitif enerji vermek, olumsuz düşünmek ise negatif enerji yaymaktır. Diğer insanlardan gelen pozitif ya da negatif enerjileri, bilinçli halimiz algılayamasa da bilinçaltımız hisseder ve bunlardan etkilenir. Dolayısıyla düşüncenin gücü bir nevi bilinçaltının gücüdür.
Bilinçaltınız ne kadar temiz ve kontrollü olursa, düşüncelerinizin ve söylemlerinizin etkisi de o kadar güçlü olur. Aslında düşünce, ışık, madde gibi her şey, atomun bilinen en küçük parçacığı olan “kuant” taneciklerinin belli oranda yoğunlaşmasından başka bir şey değildir. Neticede düşünce de bir enerjidir ve bu enerjinin ne kadar güçlü olup olmadığı da tamamen bilinçaltının gücü ile ilgilidir. Olumlu düşünmek, evrene pozitif enerji vermek, olumsuz düşünmek ise negatif enerji yaymaktır. Diğer insanlardan gelen pozitif ya da negatif enerjileri, bilinçli halimiz algılayamasa da bilinçaltımız hisseder ve bunlardan etkilenir. Dolayısıyla düşüncenin gücü bir nevi bilinçaltının gücüdür.
"Rabıta-i Şerife"ye Kur'anî bir yaklaşım
Biz bu yazımızda, müteveffa Abdülhakim Arvasi'nin "Rabıta-i Şerife" isimli eserine dikkat çekecek, bu kitaptaki rabıta konusunda anlatılanlar ile ilgili mülahazalarımızı belirteceğiz. Bu yazının esas amacı, Kur'ân'dan ve sünnetten kaynaklar gösterilen bu edimin gerçekte ne oranda Kur'âni ve sünni olduğunu dikkatlere sunmak olacaktır.
Biz bu yazımızda, müteveffa Abdülhakim Arvasi'nin "Rabıta-i Şerife" isimli eserine dikkat çekecek, bu kitaptaki rabıta konusunda anlatılanlar ile ilgili mülahazalarımızı belirteceğiz. Bu yazının esas amacı, Kur'ân'dan ve sünnetten kaynaklar gösterilen bu edimin gerçekte ne oranda Kur'âni ve sünni olduğunu dikkatlere sunmak olacaktır.
Radyo Denge'de Osman Yıldız'ın konuğu Hamas Basın Sözcüsü Dr. Sami Ebu Zuhri idi (VİDEO)
Hamas'ın basın sözcüsü Dr. Sami Ebu Zuhri, Radyo Denge’de Osman Yıldız'ın hazırlayıp sunduğu Gündem Özel’e konuk oldu. Programda Dr. Sami Ebu Zuhri ile Hamas'ın açıklamış olduğu yeni siyaset belgesini konuşuldu. 67 sınırları, demokratik kulvara doğru yönelim mi var? Türkiye’nin Mavi Marmara anlaşması sonrası Gazze’de beklentileriniz karşılandı mı? Abluka kalktı mı? bağlamında bazı sorulara cevap arandı.
Hamas'ın basın sözcüsü Dr. Sami Ebu Zuhri, Radyo Denge’de Osman Yıldız'ın hazırlayıp sunduğu Gündem Özel’e konuk oldu. Programda Dr. Sami Ebu Zuhri ile Hamas'ın açıklamış olduğu yeni siyaset belgesini konuşuldu. 67 sınırları, demokratik kulvara doğru yönelim mi var? Türkiye’nin Mavi Marmara anlaşması sonrası Gazze’de beklentileriniz karşılandı mı? Abluka kalktı mı? bağlamında bazı sorulara cevap arandı.
Makaleler
Hava Durumu