
"dedik" Arama Sonuçları

Kurban, seküler-dünyevi, nefsi ve şeytani ayartmalara karşı bir başkaldırıdır. Siyasi, iktisadi, hukuki ve içtimai olarak, her hususta belirleyici olan Allah’ın tarafına rücu etmektir. Nefsin tamah ettiklerinden uzaklaşıp, Allah’ın yap-yapma dediklerine yönelmektir.

Aşılamaz denilen duvarları aşan, asla yenilmez denilen orduyu zaafa uğratan, habersiz kuş uçmaz dedikleri istihbarata rağmen gasbedilen toprağını, insanını, hakkını, namusunu almaya çalışan mücahitler gördük.

Müslümanlar, 'buyur Allah'ım buyur da emrini yerine getirelim' dedikleri halde, rablerine verdikleri sözü tutmuyorlar. Allahuekber nidalarıyla yeri göğü inlettiklerinde samimi değiller miydi ki, halen Allah'tan gayri her türlü tağut yeryüzüne egemen?

Retlerimiz de önemlidir dedik. Şimdi Kur'an-ı Kerim'de geçen birkaç kavram serdetmek istiyorum. Bu kavramların Müslümanlar için neler ifade ettiğini bilmeleri imanlarının kabulü açısından son derece önemlidir.

Amerika’da 22 milyon kişinin işini kaybettiği ayda, Amerikan milyarderlerinin net servetlerinin yüzde 10 ya da 282 milyar dolar arttığı bildirildi.

Benim dediklerin, Allah için infak etmediklerin, biriktirdiklerin, mahşerde ve mizanda boynuna dolanacak, haberin var mı?

Elhamdüllah biz hala birilerinin ‘siz hala aynı yerde misiniz?’ dedikleri yerdeyiz ve hala ‘tağuta’ ‘tağut’ diyoruz. Bununla birlikte gerçek manada ve topyekûn bir değişimin ‘sistem içi mücadele metodu’ gibi batıl ve müfsid yollarla değil, Ra’d suresi 11 ile Nur Suresi’nin 55. ayetlerinde de belirtildiği üzere, öncelikle nefislerimizde olanı değiştirmek, adil manada şahitliğimizin gereğini hakkıyla yerine getirmek suretiyle ‘tabandan tavana doğru’ olması gerektiğini savunuyor ve hasbel kader bunun gereklerini yerine getirmeye çalışıyoruz.

Dün akşam Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne darbe girişiminde bulunan FETÖ'cü askerlerin Whatsapp grubu ele geçirildi. Binbaşı Murat Çelebioğlu'nun açtığı ve üst düzey komutanların yer aldığı grupta darbecilerin önemli gelişmeleri buradan paylaşacakları belirtiliyor. Binbaşı Çelebioğlu, “önemli duyuruları buradan yapacağım” dedikten sonra darbeci subaylar tek tek pozisyonlarını bildiriyorlar.

İzdivaç programlarındaki yorumlarıyla ünlenen psikoterapist Lütfü Kaan Özdemir, ''Evlilik programları oyunculuk üzerine kurulu'' dedikten sonra istifa ederek gerçekleri anlattı.

Suriye'de kızı kaçırılan baba, fidyeyi ödedikten sonra kızını teslim almak için gittiği mezarlıkta karşılaştığı manzarayla şoke oldu.

Bakmayın Türkiye’nin esip gürlemesine, el-Aksa için esaslı bir adım atılacağını, ciddi bir hamle yapılacağını sanmıyorum. Çünkü bu zamana kadar hep böyle oldu. Sadece konuşuldu. Nitekim Başbakan’ın, “gerekli talimatları verdik” sözünün hemen ardından dedikleri bunun ispatı: “Başta BM’ler olmak üzere dünyanın her yerinde Kudüs’e sahip çıkmak için girişimlerde bulunacağız.”

Mardin Kızıltepe’de sakallı oldukları için IŞİD’ci denilerek öldürülen biri Suud biri de Suriye’li iki kişinin para için katledildiği ortaya çıktı. PKK’lıların cinayeti işlerken, “Zaten sakallılar, öldürelim, IŞİD’cilerdi deriz” dedikleri belirtildi.

FOX TV Ana Haber'de Fatih Portakal'ın, "Bir de paketin gayrimüslimler bölümü var" dedikten sonra, ekrana semah dönen Alevilerin getirilmesine Aleviler tepki gösterdi.

"Kara Vagon-38 Dersim Sürgünleri" adlı belgeselde o dönemde Dersim harekatına katılan askerler konuştu. İki askerin anlattıkları insanın kanını donduracak cinsten... Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 1937-1938 yılında Dersim'de meydana gelen olaylar için "katliam" ifadesini kullanmasından sonra o günlere ait belgeler de gün yüzüne çıkmaya başladı. Buna benzer bir açıklamayı daha önce de İhsan Sabri Çağlayangil yapmıştı, mağaralara kaçan insanlar dışarı çıkarmak için zehirli gaz bombalarını atıklarını söylüyordu. O dönem Dersim harekatında yer alan emekli generallerden Muhsin Batur ise "Anılar ve Görüşler" adlı kitabında katliamı doğrularcasına "okuyucularımdan özür diliyor ve yaşantımın bu bölümünü anlatmaktan kaçınıyorum" diyecekti. Son olarak "Kara Vagon-38 Dersim Sürgünleri" adlı belgeselde o dönemde Dersim harekatına katılan askerler konuştu. İki askerin anlattıkları insanın kanını donduracak cinsten. HAREKATA KATILAN İKİ ASKER KONUŞTU Ve şimdi Dersim'de isyanın var olup olmadığı, katliam yaşandı mı tartışmalarının odağında yönetmen Özgür Fındık "Kara Vagon-38 Dersim Sürgünleri" adlı belgeselle karşımıza çıkıyor. 5 Mayıs'ta Bilgi Üniversitesi'nde galası yapılacak olan belgeselde Dersim katliamında sürgüne gidenler, gittikleri yerlerden acı ve gözyaşlarıyla "yaşanılanları" ve "sürgünleri" anlatıyor. Belgeselin en önemli yanı ise o dönemde Dersim'deki harekata katılmış orduda görevli iki askerin anlatımı. Askerlerden birinin adı Haydar Dede. Belgesele konuşan Hayder Dede anlatıyor: "Bir alay komutanımız geldi, Konya'dan. Dedi ki; 'Arkadaşlar, vatandaşlar dünyada dört hain vardır' dedi. 'Biliyor musunuz?' Biz nereden bilelim dört haini. 'bak' dedi. 'Biri fani (veya vali), biri kurt, biri domuz, biri de Kürt' dedi. Bu dördünü de aynı anda söyledi.""Adamları vurduk, vurdular. Şimdi şöyle kol kola taktılar. Şöyle kol kola taktılar beş yüz, alt yüz kişiyi ağır makineli tüfeklerle şöyle öldürdüler. Harçik ırmağına koydular, ırmak kıpkırmızı aktı. Yanız bir kadın kendisini suya attı, kaçtı kurtuldu." Yine Haydar Dede adlı asker anlatıyor: "Bomba atıp içeri girdiler. Yetmiş üç kişiyi içerden çıkardılar, yedisi erkekmiş. Gerisi kadın ve çocuk." Belgesele konuşan askerler birisi de Eskeri Akyol. Dersim olaylarının yaşandığı dönem 2. Tabur 9. Bölük'te askerlik yapan 101 yaşındaki Eskeri Akyol, yaşanılanları vahşet olarak nitelendiriyor begeselde... 74 yıl sonra konuşan Akyol, Dersim'e Diyarbakır'dan 7 gün 7 gece yürüyerek gittiklerini söylüyor: "Gittikten sonra bizi Ali Boğazı'na verdiler. Gittiğimizde askerler evleri yakıyordu. Ulaştıkları tüm evleri yakıyorlardı..." Katliamdan kurtulabilenlerin mağaralara saklandıklarını, kimisinin ise Munzur nehrini aşarak İngilizlere ve Ruslara sığındıklarını anlatıyor Akyol... "ÜZERLERİNE GAZYAĞI DÖKÜP YAKIYORLARDI" Mağaralara girmekten korkuyorlarmış askerler, ama "girin" talimatı üzerine askerler mağaraları ateşe veriyor; bu kısmı Akyol şu sözlerle anlatıyor: "Bombaları atmak zorundaydık mağaralara. Sonra gidip baktığımızda öyle çoğu yaşlı benim gibi. Getirip üst üste yığıyordu askerler ve üzerlerine gazyağı döküp ateşliyorlardı... Öyle canlı canlı..." Eskeri Akyol anlatıyor yine: "Çok öldürüldüler! Askerlerden de, ahaliden de çok insan öldürüldü. Yukarı Kutu deresinde ceset kokusundan durulamıyordu. İnsanları öldürüp atmşlardı.Öylesine felaket görülmemiştir. Askerler Allah'ın merine karşı geliyorlardı ha..." Askeri Akyol, röportajı yapan muhabirin "Tahminen kaç kişi öldürdünüz?" sorusuna, "Valla ne bileyim işte koşturarak ateş ediyorduk... Kalkıp yalan mı söyleyeyim. Askerdik 'ateş' dediklerinde mecburduk ateş etmeye..." sözleriyle cevaplıyor. Akyol yutkunarak, gözyaşlarını akıtarak anlatıyor vahşeti... Zamanla öldürmelerin son bulduğunu ve sürgünlerin başladığını söylüyor. Kaynak: Milliyet

Anlaşılan o ki, Seyfuşşeytan El-Kaddafi ümitsiz bir halde hareket ediyor. Libya halkı ona ve eli kanlı ailesine "hayır" dedikten sonra katliamlar işliyor. Ayrıca kendisinin ve babasının Mübarek veya Bin Ali olmadığını, her ikisinden de daha cani ve daha eli kanlı olduklarını pratikte gösterdi. Çünkü münafık Batı'nın kendisine ve babasına desteği ile cezadan kurtulacağına inanıyor. Fakat Allah'ın kaza ve kaderini, tarihin hareketini kimse engelleyemez. Vakit geldi.

Konya İnanç Özgürlükleri Platformu üyeleri sordu: "Gazetelerinden, televizyonlarından, cümle basın yayın organlarından ve gündemlerinden yukarıda saydıklarımızı hiç düşürmeyenler, niçin NATO hakkında tek kelime etmiyorlar? ‘’Darbelere dur de!’’ diyenler, niçin NATO’ya selam duruyorlar? ‘’Darbelere hayır! Darbelerin beslendiği kaynak olan NATO’ya evet.’’ mi diyorlar?

Obama'nın İslam dünyasına hitaben gerçekleştirdiği konuşmada dediklerinden çok, demedikleri önemliydi.

Yeni Şafak ve Zaman'ın da üyesi olduğu Basın Reklam Platformu'nun hazırladığı ve "farklı" olma iddiasındaki bu iki gazetenin de imza atıp yayınladığı ilanda şu ifadeler yer alıyor: "...yeni bikini modelleri ve dedikodular için, dünyanın hali ne olacak öğrenmek için, tatil yapmayan köşe yazarları için gazete okunur..."

"Türkiye'de aydın maalesef günlük dedikodular üreten gazetecilik seviyesine inmiştir. Ve gazetecilerin gürültüsünden zaten mütefekkirin sesi duyulmamaktadır."

Muhafazakâr basınımızın turnuvadaki galibiyetlerinden sonra, “şükür”, “Allah” dedikleri için ağızları dualı diye övdüğü ve bazı İslamcı yazarların ümmetçi şuuru yükselttiklerini düşündüğü futbolcular Türkiye’ye döner dönmez soluğu gece kulüplerinde aldılar.
Makaleler
Hava Durumu