
"iradesi" Arama Sonuçları

ABD’nin çıkarlarına hizmet eden BMGK ve BM’de Filistin devletinin tanınmasına yönelik son girişimin de akim kalması üzerine, Hamas yaptığı açıklamada uluslararası toplumu ABD’nin iradesini aşarak Filistin halkının direnişini desteklemeye davet etti.

Talut ve İsrailoğulları sefere çıktıkları bir zaman diliminde, bir ırmaktan geçmeleri gerekiyordu. Ancak Allah azze ve celle, Talut ve askerlerine ırmağı geçerken bir avuç dışında, fazla su içmemeleri konusunda emir buyurdu. Çok susayan ordu için bu imtihan büyük bir imtihandı. Allah azze ve celle ordunun içerisinden, en ufak bir imtihanda bile orduyu yarı yolda bırakacak, “La bilincinden” uzak, iradesi zayıf halkaları temizlemek istiyordu.

Temelsiz ve devşirme değer yargılarıyla şekillenen düşünce dünyamız ve edimlerimiz ve en önemlisi bunların tetkikinin yapılmayıp Hakk’a uygunluğunun gözetilmemesi ile insanlık kendine en büyük zulmü yapıyor, irâdesini ve dolayısıyla onur ve haysiyetini kendi elleriyle sömürgeci zâlim uluslara çiğnetiyor ve böylece kendine yabancılaşıyor.

İktibas Dergisi canlı yayınında Mustafa Bozacıoğlu'nun konuğu olan Muharrem Balcı “Bağımlılıklarla Mücadele Kapsamında Dersimiz İnsanlık” başlığı altında önemli vurgularda bulundu.

Kur’an’ın ifadesiyle birisi takva diğeri ise fısk ve fücur olan iki ana yolu belirleyen unsurlar vardır. Toplumların ana çatılarını oluşturan din ve yaşam biçimi, insanın içindeki farklı seslerin bir uzantısı ve yansımasıdır. Allah da insana aklını ve iradesini, takvasını ve fıskını vererek önünde doğruya ve yanlışa gidebileceği yolları gösteriyor. “Nefse ve onu biçimlendirene, Sonra da ona kötülük ve takva kabiliyetini verene yemin olsun ki, Elbette nefsini temizleyip arındıran kurtulmuştur. Onu kirletip gömen de ziyan etmiştir”. (Şems: 7-9)

Kur’an nasları ve siyer bilgisinden öğreniyoruz ki, bu anlamda Mekke’de de bir “yerlilik ve millilik” anlayışı ve dayatması söz konusuydu. Darun Nedve merkezli müşrik Mekke oligarşisi, Mekke’deki yerleşik değer yargıları ve işleyişi “yerli ve milli” değerler olarak sonuna kadar savunmairadesi ortaya koyuyor ve şirke, sömürüye, tuğyana dayalı bu değer yargılarını esastan reddederek kendilerini yalnızca Âlemlerin Rabbi’nin ilahlığı ve rabliğine, yani göklerin olduğu gibi yerlerin de hükümranı olduğu hakikatine dâvet eden, dini (dünya görüşü ve hayat tarzı) ancak O’na has kılmaya çağıran Rasulullah (a.s.)’a karşı amansız bir mücadeleye girişiyorlardı.

Bugün gerçekleştirilen darbe girişimini de diğerleri gibi, emperyalistlerin uşaklığını yapan cuntaların ve paralel işbirlikçilerin halka ve iradesine yönelik düşmanca bir saldırısı olarak değerlendiriyor, mutlaka yaygın ve kitlesel biçimde bir tepkiyle tarihin çöp sepetine atılması gerektiğini ifade ediyoruz. Hak, hukuk ve Halk düşmanlarının bu ahlaksızca ve alçakça darbe teşebbüsünü şiddetle kınıyor, nefretle protesto ediyoruz.

Siyonist işgal rejimiyle yapılan anlaşmanın ardından, "İsrail'le örtünen çıplak kalır" şeklinde açıklama yapan İHH İnsani Yardım Vakfı, trollerin baskısına boyun eğip saraydan özür diledi.

İsrail'in normalleşme karşılığında elinde tuttuğu en büyük kozun Hamas konusu olacağı kesin. Hatta Gazze'ye kısmi ablukanın kaldırılması bile ikinci planda kalabilecek. Muhtemelen İsrail Hamas'ın terörist olarak tanımlanması konusunda pazarlık yapacaktır. Bu durumda Gazze'ye kısmi ablukayı kaldırmış olsa bile siyasi olarak kaybedilmiş bir anlaşma olacaktır. Zira Gazze'yi abluka altına alan işgal aynı zamanda Gazzelilerin siyasi iradesini de ipotek altına almak istemektedir.

Demokrasi, tanım(lar)ından da anlaşılacağı üzere, -içi boş bir iddia olsa da- halkın iradesini esas alan bir yönetim şeklidir. Oysa demokrasilerde hiçbir zaman halkın iradesi esas alınmamıştır. Demokrasilerde esas olan irade bir avuç güçlü, elitist azınlığın iradesidir. Demokrasilerde ister halkın iradesi, isterse bir avuç azınlığın iradesi esas alınsın, her iki halde de hüküm koymada İlahi Vahiy değil, halkın iradesi esas alınmaktadır. Bu ise halkın iradesinin ilahlaştırılması anlamına gelmektedir. Oysa İslami hükümleri esas alan sistemlerde ilahi vahiy esas alınmaktadır. Demokrasiler, çoğunluğun (aslında küçük, ama güçlü kapitalist/sermayedar bir grubun) görüşünü, İslami sistemler ise, -çoğunluk ya da azınlık fark etmez- Allah’ın hükümlerini esas alır. Yani helal ve haramı tayinde, hele kanun ve şeriat vaz’ etmede ‘çoğunluk’ kavramının hiçbir anlamı ve önemi yoktur.

İLKAV Başkanı Mehmet Pamak, Mısır’da gerçekleştirilen askeri darbe ile ilgili bir basın açıklaması yaptı. "Halk iradesine kast eden ve kendi hevalarını dayatan, Hak ve halk düşmanı darbeciler, hayvandan aşağı mahluklardır” diyen Pamak, demokrasinin halk iradesinin egemenliği iddiasının da acıkınca yedikleri ve sadece aldatmacadan ibaret bir put olduğuna dikkat çekti.

Tevhid, İslam inancının beynidir. Tevhitsiz bir adalet Kur’anî manada adalet değildir. İslam'ın vaad ettiği adalet, her bilenin üstünde mutlak bir bilen; mülkün gerçek sahibi olan; her an her yerde iradesinin önünde hiç bir engel olmayan Allah’a dayanır. Allah’ın koymuş olduğu hükümler muvacehesinde bir uygulama, beşerin koyduğu hükümler gibi olur mu hiç? İslamsız adalet anlayışında insan Allah gibi konumlanmakta; salt aklına, heva-hevesine terk edilmektedir. İşte bu büyük bir zulümdür. Bu eksende adaletin tecelli imkânı yoktur. Böyle bir beklenti, aklen muhal, tecrübî marufa ters ve dahası varoluş hakikati cihetiyle de imkânsızdır.

Suriye ordusunun Humus'un Baba Amr semtinde gerçekleştirdiği katliam, İstanbul ve Erzurum'da protesto edildi. Erzurum'daki protestoda verilen mesajlar çok önemliydi: ‘Ne Yezid Esad diktatörlüğü ne de Emperyalist müdahale!’ Suriye bir an önce Müslüman Suriye halkının iradesine bırakılmalıdır.”

İnancından dolayı taktığı başörtüsü ile onurlu bir savaş veren Büşra Ayata, mücadelesinin devam edeceğini söyledi. Kendi iradesiyle başörtüsü taktığını anlatan Büşra, kendisi için her şeyden önce Allah’ın emrinin önemli olduğunu söyledi.

Heniye: “Siyonist düşman, Gazze’ye, halkımıza, hükümetimize ve direnişimize açtığı savaşı, halkımızın direniş iradesini zayıflatmak, hükümeti düşürmek ve bölgedeki dengeleri değiştirmek için planladı. Fakat Allah, onların planlarını bozdu."

İslami Direniş Hareketi (Hamas) sözcüsü Sâmi Ebu Zuhri, bu sabah yürürlüğe giren ateşkes antlaşmasına sadık kalacaklarını ve başarısı için istekli olduklarını belirtti.

Takva, sadece psikolojik anlamda bir korku(havf) olmayıp; Allah’a karşı derin bir şekilde saygı duymak, her türlü tutum ve davranışlarda Allah’ın rızasını herşeyin üstünde tutmak, irademizi O’nun iradesine dolayısıyla O’nun hükümlerine bağlı tutmak, O’nun razı olacağı salih amelleri/davranışları yapmaktır.

Bu biolojik kan bağına dayalı saltanat anlayışı, (adı açıkça saltanat olan nice rejimlerden ayrı olarak) Amerika’da da Bush ailesince servet’e dayanılarak, demokrasi adına sürdürülmedi mi? Ve şimdi de Clinton ailesiyle sürdürülmek istenmiyor mu? Kezâ, Kuzey Kore’de, Suriye’de, Azerbaycan’da, Yunanistan’da aile boyu fiilî saltanatlar halk iradesi adına sürmüyor mu?
Makaleler
Hava Durumu