İslam ve Hayat

27 Mayıs darbesinin 50. yıldönümünde çeşitli protestolar, basın açıklamaları ve etkinliklerle bu kanlı darbe lânetleniyor.  Kuşkusuz Kemalist zorbalığın ürünü olan 27 Mayıs'ın lânetlenmesi takdir edilmesi gereken bir duyarlılık ve hareketlilik.

İslami camiada da 27 Mayıs zorbalığını kınayan açıklama ve eylemlilikler gerçekleştiriliyor bugünlerde. Ne var ki bu açıklama ve eylemliliklerde 27 Mayıs'ın "darbelerin anası", "darbe geleneğinin başlangıcı" olarak nitelenmesi ideolojik bir yanılsama olarak beliriyor.

Son zamanlarda Müslümanlar arasında da kendini gösteren "sistem içi" düşünme ve söylemlerde sistem içi bir perspektife yönelme sorunu, 27 Mayıs'ın yıldönümünde de bu şekilde kendini gösteriyor.

27 Mayıs'ı darbelerin anası olarak nitelemek, her şeyden önce  tarihî gerçekleri görmezden gelmek ve mevcut sistemin kuruluş aşamalarını aklamak anlamına gelir. Yaşadığımız coğrafya darbecilik geleneği konusunda çok eskilere dayanan köklü bir geleneğe sahip. "Söyletmen urun"cu Yeniçeri geleneği ve Batı tipi darbeciliğin bu coğrafyadaki ilk temsilcisi İttihatçı zihniyeti Osmanlı dönemiyle ilgili deyip geçsek bile, mevcut sistemin kuruluşu öncesi Birinci Meclis'in ortadan kaldırılışı süreci, 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'in ilan ediliş aşamasında ve ardından Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Serbest Fırka deneyimleri sürecinde bizatihi darbeci yöntemlerin devrede olduğunu nasıl görmezden geleceğiz?

27 Mayıs'ı "darbelerin anası" olarak nitelemenin çok önemli bir tarihsel yanılgı olduğunu ve bu tür ideolojik yanılsamaların Müslümanların sisteme dair devrimci perspektifini zaafa uğrattığını bilmemiz gerekir.