Erdoğan’dan Mısır’a laiklik çağrısı
İki günlük Mısır ziyaretine başlayan Erdoğan dün akşam Kahire'de yaptığı açıklamada; Mısır için 'laiklik' çağrısı yaptı. Erdoğan, laiklik ile ilgili bir endişesinin olmadığını ve Mısır’da laik temeller üzerine bir anayasanın kurulmasını temenni ettiklerini ifade etti. Erdoğan, demokrasinin teminatının laiklik olduğu ve laiklikten korkulmaması vurgusu yapması dikkat çekti.
13-09-2011
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan iki günlük Mısır ziyaretine başladı. Mısır’da çeşitli temaslarda bulunacak olan Başbakanı yoğun bir görüşme trafiği bekliyor.
Mısır’da yayınlanan Egypt Gazetesi’nin haberine göre Başbakan Erdoğan, Mısırlılara ülkenin anayasal sistemi ile ilgili çağrı yaptı. Erdoğan’ın Mısırlılara yönelik çağrısında ‘laiklik’ vurgusu dikkat çekti.
Pazartesi akşamı Mısır’daki bir televizyon programına yaptığı açıklamada Erdoğan, laiklik ile ilgili bir endişesinin olmadığını ve Mısır’da laik temeller üzerine bir anayasanın kurulmasını temenni ettiklerini ifade etti. Erdoğan, demokrasinin teminatının laiklik olduğu ve laiklikten korkulmaması vurgusu yapması dikkat çekti. Diplomatik kaynaklar, özellikle Müslüman bir ülke lideri olarak laiklik vurgusunun gezide özel olarak altının çizildiği belirtiliyor.
.Erdoğan, Mübarek sonrası Mısır’ın üç konuda adım atması gerektiğini ifade etti. Bu noktada Erdoğan şunları söyledi:
,
“Mısır’ın daha iyi temellerde yönetilmesi için Mısır vatandaşlarının adil bir şekilde yönetilmesi; ülkedeki eğitim sisteminin günün ihtiyaçlarına yönelik yeniden düzenlenmesi ve de ülkede yolsuzluklara karşı gereken önlemlerin alınması gerekir,” dedi."OBAMA VERDİĞİ SÖZDE DURMADI"
İsrail'in güvendiği en büyük ülkenin Amerika olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Sayın Obama kıtalararası ilk ziyaretini Türkiye'ye yaptı. Türkiye'den sonra da Mısır'a yaptı. Güzel de mesajlar verdi. Bizim parlementodaki konuşması güzel bir konuşmaydı. Kahire Üniversitesi'ndeki konuşması güzel bir konuşmaydı. Ama gönül isterdi ki bu konuşmalar yerine gelsin. Maalesef bu konuşmalar yerine gelemedi. Çünkü İslam dünyasını yok farz etmek asla kabul edilebilir bir konu değildir."
3 UÇAK ve 280 KİŞİLİK HEYETLE ARAP BAHARI TURU
Başbakan Erdoğan Arap baharı turu olarak adlandırılan 4 günlük ziyaretin ilk ayağında bugün, Mübarek rejiminin devrildiği Mısır'da oldu. Başbakan Erdoğan'ın bugünkü Mısır' programında, Yüksek Askeri Konsey Başkanı ve Savunma Bakanı Mareşal Muhammed Hüseyin Tantavi ve Başbakan İsam Şeref ile görüşmeler var. Türkiye ve Mısır arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi tesisine ilişkin ortak bildirge imzalanacak. Başbakan Erdoğan, Kahire'de siyasi parti liderleri, sivil toplum kuruluşları ve Tahrir Devrimi'nin genç liderleri ve Mısır'da yatırımı bulunan Türk müteşebbisleri ile de ayrı ayrı buluşma toplantılarına katılacak. 14-15 Eylül'de Tunus'ta olması planlanan Başbakan Erdoğan 16 Eylül'de de Libya'da olacak. Başbakan Erdoğan halk hareketinin en sıcak olduğu ülkede muhaliflerin kalesi konumunda olan Bingazi Özürlük Meydanı'nda halka seslenecek. Başbakan Erdoğan'ın 3 uçakla yapacağı 'Arap baharı' çıkarmasında yer alan 280 işadamının yeniden yapılanan 3 ülkede altyapı ve inşaat yatırımları için bağlantı kurması sağlanacak.
(Kaynak: Dünya Bülteni)
-
HUSEYIN SASMAZ 15-10-2011 14:16
Önceden İslam'ın Hakim Olduğu Beldelere, Başbakan Laiklik mi Taşıyor? Başbakan Erdoğan'ın yanındaki kalabalık bir heyet ile 12-17 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirdiği Mısır, Tunus ve Libya ziyaretleri; "yaraya merhem sürmek değil, yeni bir virüs bulaştırmak" mesabesindedir. Bu ziyarete yüzeysel bir bakışla bakıldığında olumlu bir hava varmış gibi görünse de, biraz olsun derinlemesine bakanlar, gizli maksatları açıkça göreceklerdir. Zira tanklara ve mermilere karşı göğüs geren, diktatör yöneticilerini devirmek için kanlarını akıtan, yıllardır etraflarını saran korku duvarlarını yerle yeksan eden ve İslami söylemlerini gün geçtikçe artıran bölge halkları için yapılan insani yardımlar, onlar için sarfedilen hamasi sözler ve gerçekleşen bu son ziyaret, "yaraya merhem sürmek" olarak algılanmıştır. Ancak bölge halkının tam da bundan sonraki yol haritasını belirleyecekleri, yeni oluşacak rejimin nasıl bir rejim olacağı tartışmalarının yapıldığı bir süreçte, Başbakan Erdoğan tarafından kendilerine telkin edilen demokrasi ve laiklik önermeleri "gizli bir virüs taşımaktan" başka nedir ki? Başbakan Erdoğan'ın karşılanmasındaki teveccühün ana nedeni ise hiç kuşkusuz -yapılan benzetmelerden de anlaşılacağı üzere- tarihten gelen Osmanlı sevgisidir. O sevginin kaynağında ise ne demokrasi, ne laiklik, ne milliyetçilik, ne de herhangi bir sömürgecilik fikri vardır. Tam aksine yalnızca İslam vardır. Osmanlı Hilafet Devleti, bu topraklardaki halkın teveccühüne, İslam'a olan bağlılığı, onlara gösterdiği adalet ve onlara sağladığı huzur sayesinde nail olmuştur. Osmanlı Hilafet Devleti'nin yıkılmasından sonra bölgeyi işgal eden ve daha sonra askeri işgallerini yerlerine bıraktıkları uşakları eliyle siyasi, iktisadi ve kültürel işgale dönüştüren Kâfir Batılılar idi. Onların o zamanki zehirli okları ise laiklik, demokrasi, milliyetçilik vs. küfür fikirleri ve ister demokrasi, ister diktatörlük, ister krallık şeklinde olsun küfür yönetimleri idi. Bu okların isabet ettiği her Müslüman belde, günümüze dek süregelen bir zulme, zillete, hezimete, katliama, adaletsizliğe, açlığa, aşağılanmaya mahkum olmuş, bu sayede Müslümanlar günden güne İslam'dan ve sahih siyasi çözümlerinden uzaklaştırılmıştır. İşte bugün de görüyoruz ki hem Obama, Cameron, Sarkozy gibi küfrün elebaşları, hem de Müslümanların umut dolu gözlerle baktıkları yöneticiler, aynı sömürgeci çözümlere çağrıda bulunuyorlar. Şu halde Başbakan Erdoğan'ın ziyaretinin, Sarkozy ve Cameron'un Libya ziyaretinden farkı nedir? Bu ikisi de demokrasi ve laiklik diyor, Başbakan Erdoğan da demokrasi ve laiklik diyor, hem de İslam'a aykırı olmadığını iddia edecek kadar ileri giderek? Başbakan Erdoğan'ın ziyaretini, onların ziyaretinden ayıran fark nedir? Türkiye'nin Libya petrolleri üzerinde habis emellerinin olmaması mı? İşte bu bağlamda, Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti olarak Başbakan Erdoğan'a bazı ikazlarda bulunmak istiyoruz: 1. Başbakan Erdoğan, kendi ülkesinde ve ziyarette bulunduğu ülkelerdeki insanların huzurlu ve güvenli bir yaşam sürmesini gerçekten arzuluyorsa, demokrasi ve laiklik söylemlerinden vazgeçmeli, Allah'ın emri ve Rasulü'nün müjdesi olan Hilafet'e çağrıda bulunmalıdır. 2. Başbakan Erdoğan'ın aklında ve gönlünde, yıllar önce sarf ettiği düşüncelerden eser varsa bunları tekrar canlandırmalı ve etrafındaki Samirileri, Musa Aleyhi's Selam gibi kovmalıdır. 3. Başbakan Erdoğan, gerçekleştirdiği ziyaretlerde açıkça görmelidir ki -belki de görüyordur- İslam Ümmeti'nin hakiki bir lidere olan ihtiyacı doruk noktaya ulaşmıştır. Müslümanların yaşadığı neredeyse hiçbir bölgede, mevcut yönetim şekillerinden ve dayatılan sömürgeci politikalardan dolayı huzur, refah ve adalet kalmamıştır. Bundan kurtuluşun tek yolu ise, İslami hayatın yeniden başlatılmasıdır ve bu gerçeğe hiçbir Müslümanın itirazı yoktur. 4. Ve Başbakan Erdoğan'a son olarak deriz ki, Allah'ın size lütfettiği bu güçlü itibar ve iktidar size, Allah'ın rızasına götürecek altın bir fırsat sunmaktadır. Bu fırsatı kaçırıp Müslümanları bu vahim durumdan kurtarmak yerine, Sömürgeci Batılıların -Avrupa ve Amerika- planlarını Müslümanların kabullenmesi için aracılık yapacak olursanız, iktidarda kaldığınız her günün her saatinde, bütün bu coğrafya dâhilinde meydana gelen/gelecek olan tüm cürümlerin ve günahların ortağı olmaktan kendinizi kurtaramazsınız. » صنفان من الناس إذا صلحا صلح الناس وإذا فسدا فسد الناس العلماء والأمراء « İnsanlardan iki sınıf vardır ki onlar düzelirse insanlar da düzelir, onlar bozulursa insanlar da bozulur. Onlar, âlimler ve yöneticilerdir.
-
POLAT 19-09-2011 12:01
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM SIRATIMUSTAKİMDEN UZAKLAŞTIRMAK Allah’ın hudutlarını zorlayanlar, haddi aşan kimselerdir. Yapılan eylem ve düşünceler, sınırsız dur durak bilmeyen hevaya tabi olmaktır.Tamamlanan dinde eksiklik arayalar, muhakkak ilahlığa kapı açmış kimselerdir. İlahlık yapanlar, yeryüzünde uygulamağa çalıştıkları hevalarından kaynaklanan Allah’a rağmen sistem üreten, insanlığı kurtaracağına, onların mutlu olacağına inandıkları bu sistemler, insanlığa felaket, adaletsizlik, zulüm ve gözyaşından başka hiçbir şey getirmemiştir. Asırlar boyu insanları kandıran, onları sıratı mustakimden ayırmanın hile ve tuzaklarını kuranlar, ya kendileri direk olarak, yada etrafındaki suç ortakları ile ifa etmeğe çalışmışlardır. Günümüzde de Demokrasi hastalığı hat safhadadır.Bu sistemi hakka rağmen uygulayanlar, halka da bir şey vermemişlerdir. Baştaki uygulayıcılar kendi menfaatleri doğrultusunda hareket ettiklerinden halka hep tepeden bakan, köle efendi ilişkisinin modern şekliyle devam ettirmişlerdir. Ama artık mızrak çuvala sığmaz hale gelince, sistem mühendisleri, çatırdamaya başlayan sistemin ömrünü uzatmak için her türlü alternatifleri uygulamağa başlamışlardır. Halkı Müslüman olan ülkelerde bu uygulamaların veya yenilerinin ikamesi için payandalar lazımdır.Onları da bulmakta zorlanmıyorlar. Çünkü o görevleri yapacak her ülkede insanlar mevcuttur.Birileri çıkacak diyeceki İslam la demokrasi çatışmaz, İslam’a demokrasi bir arada beraberce uyuşarak devam edebilir, altyapısını daha önce yapan sözüm ona aydın geçinenler bayram yapabilirler. Bugün en üst seviyede bulunan Tayyip Erdoğan rahatça İslamın, demokrasiyle beraber olacağını, laikliğe kendi penceresinden daha yumuşak bir anlam kazandırarak, Müslümanlar dönüştürmeğe cesaret ederek, haddi aşma yolunu tercih etmiştir. İnanın bu tercih kendi hür iradesi ile ortaya konulmuş bir eylemdir. Bu otoriteye kafa tutmaktır. Bu hareket Allahın hükümlerinin kısmı uygulamalarını, demokrasi denen şirk düzenine eklemlemek hareketidir. Bu akideyi yok eder. Bu uygulamaların Avrupa tan danslı olduğu, fakat bir türlü Ortadoğu, Kuzey Afrika ülkelerine uygulayamadıklarından birileri bu görevi iştahla yürütmek istemektedir. Toplum içinde sempati kazanmış, kimseler bu işi daha güzel ifa edebilirdi ve görev hemen verildi. İşte bu görev tamda tayip beyin rol almasına uygundur. Bundan sonra Tevhide inanmış insanlara çok iş düşmektedir. Çünkü orada İslam’ı tümden retten ziyade, sentezleme işi ,bulandırma hareketi var.
-
fatma 16-09-2011 00:11
Allah razı olsun Sn.İ.Metin abi. Daha güzel ifade edilemezdi!
-
ilyas metin 13-09-2011 17:08
ne çağrısı yapmalıydı, ne bekleniyorduki ,adam samimi burda neye çağırdıysa ordada aynına çagırmış
- Ûlu’l-Emr Olmanın Şartı ‘Bizden’ Olmasıdır
- Büyük Felaket (Nekbe) İngilizlerin Kudüs'e girişi ile başladı
- Tarih Gazze'yi Yazacak!
- Soykırım saldırılarında katledilen Gazzelilerin sayısı 34 bini geçti
- Hamas’tan uluslararası topluma, “ABD’nin iradesini aşın” çağrısı
- İsrail’in sonu göründü mü?
- Mehdi Kudüs'e indi mi?
- Hamas: Siyonist zihniyet tamamen vahşi ve canavar bir zihniyet
Makaleler
Hava Durumu