Mustafa ÖMEROĞLU
ADALETİN GEREĞİYMİŞ!
“Zilleri Taktı Çiki Çiki yaptı”... Sözlerinin çoğu ve tabi ki melodisi hoşuma giden ve biç zamanlar meşhur olup dillerden düşmeyen bir şarkının başlığı bu…
Kimin yazdığı, kimin bestelediği ve kimin seslendirdiği bir tarafa, sözlerinin bir kısmı gündemin işleyişini tarif için cuk oturduğundan olsa gerek birden aklıma düştü…
Anayasa Mahkemesinin DTP’yi kapatma kararını açıklarken de içimden mırıldanmadım değil hani…
Güfteden bir iki satır:
”Ne yapsın işte böyle
Oyna demiş birileri
Bir ileri iki geri
Birilerinin elinde ipleri
Aklını taktı taktı ne yaptı
Şeffaf bir maske taktı
Ipler kimde izleri belli”Allah için söyleyelim; bu satırlar, içinde yaşadığımız toplumun halet-i ruhiyesini ve idare eden mekanizmanın garabetini enikonu tarif etmiyor mu?
Malumunuz, DTP hakkında yaklaşık iki yıldır süren bir davanın nihayete ermesinden bahsediyoruz.
İşte mahkeme başkanının yürütülen davada alınan karara ilişkin düzenlediği basın açıklamasından notlar:
“Kılıç, yapılan görüşmeler sonunda, DTP'nin, eylemleri yanında, terör örgütüyle olan bağlantıları da değerlendirildiğinde, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiği anlaşıldığından, Anayasa'nın 68 ve 69. maddeleriyle 2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun 101 ve 103. maddeleri gereğince kapatılmasına karar verildiğini açıkladı.”"Bu partiye ilişkin gündemi tespit ederken dışarda sürmekte olan demokratikleşme ile ilgili öngörümüz değerlendirmemiz tasarrufumuz olamaz.”
“Anayasa Mahkemesi hak ve özgürlükler konusunda devletin menfaatleri ve çıkarları doğrultusunda denge kurar.”
”Siyasi partiler ihtiyaç duyulan değişiklikleri yapar. Gerekli düzenlemeler yapılmalıydı. Çağrımız duyulmadı.”
Bu açıklamalarda eğriler çok ama doğrular gözümüze gözümüze; pardon, hükümetin, iktidarın, icraatın başındakilerin gözüne gözlerine, vicdanına vicdanlarına!
Mahkeme başkanının sorunların çözümü için parlamentoyu adres göstermesi, mevcut yapı içerisinde çok doğru bir refleks aslında. “Eldeki hukuk bu, bu hamurdan bu kadar ekmek çıkar” demeye getirene ne diyebiliriz ki?
AKP mensuplarının birçoğu ve özellikle Başbakan, siyaseten kendi çaplarınca deneyimli kişiler… Daha önce mensubu oldukları partinin hangi gerekçelerle kapatıldığını da zaten biliyorlar…
Halkın yüzde 47 oyuyla, yaklaşık yedi yıldır da iktidarda olduklarına göre kendilerinin başlarına geleni başkalarına reva görürcesine, mahkeme başkanının da sitem ederek dile getirdiği gibi, parti kapatmayla ilgili kanunları değiştirmek için niye çaba göstermediler?
Niyetleri vardı da, yoksa onları türlü yollarla engelleyen ve hükümete rağmen işleyişi sürekli kendi kontrolünde tutan zinde kuvvetler mi tehdit etti onları?
Saftorik sorular sormanın âlemi yok, farkındayım ama hep deniliyor ya; Türkiye nihayet, güçlü kuvvetli, karizmatik, kodumu oturtan bir başbakana ve halkın çoğunluğunun desteğini arkasına alan bir hükümete kavuştu diye, o yüzdendir sitemim.
Demokrasi diye diye yırtınmaktan bir hal oldu ümmet-i Muhammed’e… Alın işte, demokrasi! Demokrasi kadar da taş düşsün bu toplumun başına desek ne lazım gelir?
Hatırlayalım, bir zamanların Ankara Valisi Tandoğan halka hakaret edercesine şunları söylemişti:
“Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lazımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin vazifeniz çiftçilik yapmak, askere çağırdığımızda askere gelmek!”
İşte insanı hiçe sayan, varsa yoksa salt devlet merkezli bir düşünüşün ve tabii ki paranoyanın kelimelere dökülmüş hali!
Muhalif siyasetçilerin açıklamalarında olsun, Genelkurmay Başkanının biteviye brifinglerde dile getirdiklerinde olsun ve mahkeme başkanının kararla ilgili son basın açıklamasında olsun Tandoğan’ın verdiği mesajın tıpkısının aynısı yok mu?
Evet, DTP ortamı gerecek söz ve eylemlerde bulundu, açılım paketlerini olanca gerçekliğiyle desteklemedi, asker, sivil birçok kişinin ölümüne sebep olduğu söylenen provokatif açıklamalarda bulundu, dağdan inme sürecini istismar etti, falan filan… Bu söylemler, cambaza bak diyenlerin kandırmacası; devletin, hukuk sisteminin iflasını resmen ilan eden itirafın karşılığıdır, bilelim. Ama bütün bunlar parti kapatmayı meşrulaştıracaksa şayet, aynı gerekçelerle AKP’nin kapatılması işten bile değildir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının AKP ile ilgili bir dolu dosyayı, dava için servis etmek üzere istiflediği konusu hangimize yabancı?
Güneydoğu yıllardır terkedilmişi oynuyor. İnsanı sürekli asimilasyona maruz kalmış, aynı zamanda ötekileştirilmiş. İkinci sınıf vatandaş muamelesi ile mağdur edilmiş… Yazıyor hatırat kitaplarında, neler çekmiş insanlar... Orada yaşayan insanların sosyolojik, psikolojik incelemelerini okuyucularla paylaşan yazarların dediklerine bakın; ”Dipçik baskısı, dışkı yedirme, tecavüz korkusu, ağa hegemonyası, sürekli köle halinin oluşturduğu paranoya; kadınlar kuma olmaya, hem de çok genç yaşlarda mecbur kılınmış,fakirlik almış başını gidiyor; doğdukları yerden, fiilen öteki kılındıkları yerlere göçe zorlanıyorlar” diye…
Bu yüzden empati kurmamızı söylüyor bazıları, onların yerinde biz olsaydık, siz olsaydınız ne yapardık, dercesine… Biz kuruyoruz da iktidar, CHP’liler, MHP’liler ve en kötüsü TSK ve yargı mensupları kurmuyor… Birazcık empati kurabilselerdi, böyle mi gelişirdi olaylar?
Evet, doğrudur, bahsedilenlerin hiç birisi başka insanların hayatına kastetmeyi meşru kılmaz…
Doğrudur, sen bana zulmettin, öyleyse ben de seni kahredeceğim, demeyi haklı kılmaz…
Ama insan bu, zaaflarla malul… Terkedilmişlik, öteki kılınmak, sürekli işkence ve benzeri zulümlere maruz kalmak öfkelendirmez mi, kinlendirmez mi insanı?
Birileri onların bu halini kullanmaz mı, onların ezilmişliğini istismar edip dağa zorlamaz mı?
Eksiği var, fazlası yok, olan bu işte! Sürekli kışkırtma hali yaşanan yerde insanın sağlıklı düşünmesi ve sağlıklı davranması beklenebilir mi?
Cumhurun başkanı açıklama yapmış; ”Karar adaletin gereğidir” diye… Gel de şaşırma! Haydi muhalefeti anladık, onların istediği de buydu zaten…
Peki, yukarıda da dediğimiz gibi, aynı gerekçelerle geçmişte partileri kapatılan, dava arkadaşları, pirleri siyasi yasaklı kılınan bu hazretlere ne demeli?
Tamam, açılım iddiası var, özgürlükler bağlamında iyileştirme girişimleri var… Ekonomik olarak, malum bölgede iyileştirme adına yatırım yapma vaadi var…
Ama bütün bunlar dirayetli bir iktidar, muktedir bir hükümet ve tabii ki sözlerinin arkasında durabilecek hükümet başkanının kararlılığını ister; insanını adaletsiz zeminlerde mağdur etmeyen hukuk sistemine, insanını silahla, dipçikle, bombayla vs. ile tehdit etmeyen güvenliği ve tabii ki Allah’a inanan ve O’nun dediklerine tabi olan vicdan ister…
Hep söylendiği gibi, yüzdesi fazla oyla halk desteği arkalarında; parlamentoda çoğunluğu onlar temsil ediyorlar. O zaman koysunlar iradelerini, koysunlar tavırlarını;28 Şubatta yumruklarını vurmadıkları masanın şimdi hâkimi olsunlar…
Kapatma tehditlerine, siyasetten men edilme şantajlarına karşı gereği ne ise yapsınlar…
Çok şey mi istiyoruz?
Ama açın bakın arşivlere, halktan oy isterken söz veren onlar, “iktidar şikâyet yeri değil, icraat yeridir” diyen yine onlar…
Ama DTP’nin kapatılmasını adalete yoranlar da yine onlar…
Adalet nedir, ne değildir; yeniden sözlük mü karıştırsak, ne yapsak?
Bakın birileri zilleri taktı, çiki çiki yaptı; ha babam de babam oynama vaziyetindeler.
Öyle ya, CHP, olması gereken buydu; MHP, hukuka saygılı olmak lazım; AKP ise karar siyasi deme modunda; Meclis Başkanı ve Cumhurbaşkanı da, dediğimiz gibi “karar adaletin gereğidir” sözlerini lütfetmişler… Demeyeyim mi şimdi, onlarda zil takıp çiki çiki yapıyorlar diye?
DTP kapatılmak için elinden ne geliyorsa yaptı ve dolayısıyla da hak etti” diyenler, “oh ne güzel, ülke gerildi, kaosa sürüklendi, gör bak daha neler olacak” dercesine şimdilerde, masalara oturmuş kadeh tokuşturuyor, zil takıp oynuyorlardır.
Ah, ülkem insanı ah! Türküyle, kürtüyle, lazıyla, çerkeziyle, her çeşidinden insanı bol olan ülkem insanı,ah ki ah,vah ki vah!
Sen ki tarihini, kültürünü, Dinini, diyanetini kendine ihanet edercesine unuttun, sen ki Müslümanlığın gereğini bihakkın yerine getirmedin, sen ki ırkını, kavmini, milliyetini önplana çıkardın, Allah için cehd etmeyi, O’nun kitabını rehber edinmeyi bırakıp, kendini bilmezlerin, aymazların, acz içinde olanların peşinde gittin ya, olacağı buydu işte! Allah gazabını hep yerden fışkırtmaz,hep gökten yağdırmaz ki; bizi, bizim ellerimizle de, bizden birileriyle de cezalandırır, O’na zor ne var ki?
Biz haddimizi bilmez, Allah’ın vahyine kulak vermezsek, Peygamber örnekliğinden, geçmiş kavimlerin başlarına gelenlerden ders çıkarıp bugünümüzü imar etmezsek bize kim ne yapsın ki?
Ey helvadan putlar ve helvadan putların peşinden gidenler!
Birbirlerinizi yiyip tükettiğinizin ne zaman farkına varacaksınız?