Mustafa ÖMEROĞLU

02 Ocak 2011

İKTİDAR MI, İLLÜZYONİST Mİ?

Üşenmeyin, en azından altı ay öncesinde tükettiklerinizi tek tek fiyatlarıyla yazın bir tarafa..

Aylık ne kadar gideriniz varmış, bir bir hesap edin..

Sonra o çıkan değerleri, şimdi tükettiklerinizin toplamından çıkarın, aradaki farkı bulun..

Bakalım ne çıkacak?
 
Mesela ben; ekmek, kıyma, çay, patates, soğan, salça, un, peynir, şeker, yağ, bakliyat cinsleri, makarna, zeytin, süt, yoğurt, yumurtayı sadece adet ve kilo cinsinden yaklaşık olarak hesap ettim, fark 75 lira; ki bu miktar aile bireylerinin sayısına göre değişkenlik arzedecek bir durum..

Daha deterjan gibi temizlik maddelerini, sebze ve meyvayı, diğer gıda ürünlerini saymadık..

Elektrik, su, odun, kömür, mutfak tüpü, telefon, giyim, sağlık giderleri, kitap, gazete ve daha bir dolu tüketim maddelerini de hesap etmedik..

Eviniz ve arabanız varsa, esnafsanız, küçük işletme sahibiyseniz vergiler, akaryakıt giderleri; yoksa kira, otobüs ve dolmuş giderleri de işin cabası..

Daha daha düşünürsek, işin içinden çıkmamız zor vesselam..

Çocukların tahsil masraflarını, harçlıklarını, gezip tozmaları ve sürpriz yani önceden tahmin edilemeyen zorunlu harcamaları filan acep nereye koysak?

Altı aydan bu yana aylık gelirden, çok çok zayiat verildiği kesin..

Bir yıl öncesinden maaşlara zam niyetine verilenler  kat be kat fazlasıyla geri alındı..

Yani giden yüzde elli neredeyse, şimdi geleceği söylenen de yüzde on civarlarında..

Mübalağa denilirse şayet, dedim ya reel karşılıklarla üşenilmesin, hesap edilsin..
 
Ey Ümmet-i Muhammed!

Fakir fukara, garip guraba dostlarına bakın da şöyle bir hizaya gelin!

Vereceklerini söyledikleri üç kuruşluk parayı “müjde” niyetine reklam ederek adeta kafa buluyorlar ya bizlerle, helal olsun onlara!

Biz de zannettik ki iktidardakilerin çoğu İslami gelenekten geliyor, Kur’an’ın malk mülk edinme yarışına girenlere yaptığı uyarıyı dikkate alırlar, biteviye örnek aldıklarını söyledikleri Hz. Resulün tavsiyelerine uyarlar; yoksulu, mağduru gözetirler, insanların haklarını haksız vergilerle, gereksiz zamlarla gaspetmezler ve  adaleti esas alıp, ücretlendirmede eşitliği sağlarlar..
 
Ama nerdeeee!

Tam bir hayal kırıklığı!

Hadi kendisini sağlam kazığa bağlamış memur ve kamu işçisine verileni bir tarafa bırakalım..

Ama yarını meçhul, ama yarını taşeronun, patronunun insafına kalmış asgari ücretliye ve hiçbir baskı gücü olmayan emekliye verilecek olanlar gerçekten insafsızlığın, gerçekten acımasızlığın göstergesinden başka bir şey değil de nedir?

Peki, bunları Sayın Başbakan bilmez mi de insanıyla, hiç dilinden düşürmediği fakir fukara garip gurabasıyla alay edercesine komik rakamları “müjde” diye takdim eder bizlere?

Böyle mi ezdirmeyecekti işçisini, memurunu, emeklisini enflasyona?
 
İlginçtir, âlimiyle, aydınıyla, entelektüeliyle neredeyse herkes suspus!

Laikliği, Kemalizmi, Ulusalcılığı, Milliyetçiliği, Kapitalizmi, Liberalizmi, Sosyalizmi yani ideolojilerin her türlüsünü; yani aslında egolarını, iktidar kılmaya çalıştıkları beşeri kuruntularını, her yıl sayısı binlerce artan diplomalı, diplomasız işsiz insana, her geçen gün aldıkları ücret eridikçe eriyen çalışan kesimlere ve emeklilere, kenar mahallelerde, kırsal kesimlerde yoksulluğa mahkûm olan insanlara tercih etmek dururken, niye sorun etsinler ki sorun diye söylenenleri?
 
Ne yazıktır ki İslamcı cenahın birçoğunun dikkati de başka yerlerde..

Hakim iradenin egemenliğinde yapılacak anayasa değişikliğine, davası süren dosyalara, demokratik olduğu söylenen açılımlara vs.ye  bel bağlamış herkes..

Sanırsınız ki Anayasadaki birkaç maddenin değişmesinin, darbecilerin mahkûm olmasının, açılım paketlerinin gereğinin yapılması halinde yeryüzü cennet olacak!

Ekmek parasından, çaydan, çorbadan bahsetmenin zamanı mı?

Hem devletimize, vatanımıza, milletimize can kurban!..

Böylesine ulvi amaçlar varken geçinememişik, olmadı borçlanmışık, lafı mı olur?
 
Yahu!

Anayasa da değişsin, darbeciler de mahkûm olsun, açılımların gereği de yapılsın, şekil olarak itirazımız yok; iyi de bütün bunlar çalışanın, emeklinin, işsizlerin sorunlarını Kur’an’ca, İslamca, Müslümanca, insanca halletmeye engel olan şeyler mi?

Devlet, iktidar olmak ne için?

İktidar olunca İslam’ın emir ve tavsiyelerine dair sorumluluklar ortadan kalkıyor mu?

İktidar ve taifesi her şeyden nemalanacak, muhalefet de “Hani bana hani bana?” kavgasına girecek ama malum kesimlere gelince “Bir lokma bir hırka neyinize yetmiyor, sabredin; beklentileriniz yersiz değil lakin şartlar uygun değil, bir başka bahara!” mı denilecek; Allah’tan reva mı bu?

Demokrasi halkın katılımıyla gerçekleşen bir yönetim biçimiyse ve halk içinse şayet halkın beklentilerine hakkınca karşılık vermek gerekmiyor mu?
 
Yani demem o ki: İstisnalar var elbette..

Alimler ve aydınlar Firavunların illüzyonisti, illüzyonistlerin asası olmaktan vazgeçsinler artık..

Örnek alınacak Hz. Musa ne güne duruyor?

Ya Hz. Muhammed?

Ya güzide sahabiler?

Ya geçmişte, hemen yakın tarihte iktidarlara karşı canları pahasına mücadele etmiş âlimler, tevhid erleri, örnek şahsiyetler?

Yoksa “Onlar gelip geçmiş bir ümmettiler, tarihe aittiler, tarihte kalmışlardır!” mı diyeceğiz?
 
Kendi açmazlarını örtmek için biteviye geçmişi hatırlatan, kötü örnekliklerden yola çıkarak,şimdinin insanını hizaya çekmeye çalışan iktidar-lar-a karşı eleştirel bazda mevzi almak zamanı çoktan geçti..

Her ne koşulda olursa olsun, iktidarlar muhalefet etmek, eleştirmek içindir..
Hele şimdikiler gibi devletten daha devletçi,statükodan daha statükocu; muhafazakardan daha fazla muhafazakar olan iktidarı eleştirmek inandığımız değerlerin gereğidir...