Hikmet ERTÜRK

14 Nisan 2009

ÇEÇENİSTAN’I UNUTMAYALIM–2

Geçtiğimiz yıllarda gerçekleştirilen operasyonlarla ilgili Çeçenistan’dan haber başlıkları; "Son yılların en büyük operasyonu ise bu sabah saatlerinde düzenlendi. Çeçenistan İçkeria Cumhuriyeti Şura’sına bağlı, Emir Rabbani komutasındaki mücahidler, Dağıstan’ın başkenti Şamilkale’de, yüzlerce mücahidin katılımıyla çok büyük bir operasyon düzenledi."

 

"Komutan Mühenned ve Komutan Yasir’e bağlı mücahidlerin düzenlediği operasyonlarda son 4 gün içerisinde 37 Rus işgalcisi öldürülürken, 50 den fazla Rus askeri yaralandı. Dağıstan halkının destek verdiği operasyonlara, bölgenin gençlerinden onlarca mücahidin katıldığı bildirildi..."

 

Bu cümleleri ilk okuduğunuzda ne hissettiniz? Cümleler arasındaki kelimeler çok ilginç değil mi? "Şura’sına bağlı olmak", "Emir Rabbani komutası" ve de en önemlisi Dağıstan’da yapılan bir operasyonda o halkın gençlerinin mücahitlere yardıma koşması... Bu cümle beni o kadar duygulandırdı ki anlatamam. Tarih boyunca insanlar onurlu davranışlardan, canını hiçe sayarak yapılan yardımlardan her zaman etkilenmişlerdir.

 

Olayın gelişimi çok daha duygu yüklü olayları içeriyor. Mücahitler Rus karargâhına iki koldan büyük gruplarla düzenledikleri harekâtta bir an için çok zor duruma düşüyorlar. Düşmanın elindeki ağır silahlara karşı koymakta zorlanıyorlar. Yardıma gelen diğer mücahit grup da etkili olamıyor ve bir an için çok büyük bir tehlike atlatıyorlar. Halkın da çok yakından takip ettiği bu olaylar sırasında, halk arasındaki gençler silahlarını kuşanıp mücahitlere yardıma koşuyorlar. Sonuçta mücahitlerin büyük can kayıplarının önlendiği büyük bir zafer ortaya çıkıyor. Kelimelerin anlatımı gerçekleşen hadiseyi çok basit bir olaymış gibi bir algılatsa da yapılan eylem öyle herkesin hemen yapabileceği türden bir eylem değil.

 

Şimdilerde Çeçen Mücahidleri çok daha büyük sorunlarla yüz yüzeler. Rusya’nın içten bölme çalışmalarına ayırdıkları milyon dolarlar yüzünden birinci ve ikinci Çeçenistan Rus savaşına katılan mücahidlerden bir kısmı da dahil saf değiştirmiş durumdalar. Ama Allah’a olan sadakatlerini sürdüren tüm Kafkasların Emiri Dokku Umarov'a bağlı mücahidler bıkmadan usanmadan kararlılıkla cihadı devam ettiriyorlar.

 

Rusya’nın yürüttüğü bu kirli oyunların bir ayağı da ülkemizde oynanmaktadır. Ruslar’ın adamı olan Çeçenistan’ın sözde kukla başkanı Ramazan Kadirov’un gönderdiği ekiplerle ellerini kollarını sallayarak Türkiye’de bulunan çeçen komutanlarını şehid etmektedirler. Maalesef tüm bu olaylar karşısında Türkiyeli Müslümanlar Gazze’de gösterdikleri olumlu tepkiyi çeçen kardeşlerimizin kendi ülkemizde öldürülmeleri karşısında göstermiyorlar. İnşallah bu konuda olumlu bir adımı en azından bundan sonra atarız. Son olarak Çeçenlerin babası sayılan komutanlarından Osaev ülkemizde şehid edildi. Osaev’in annesi ve kızının sözleri gerçekten yürek burkucu idi. Kederli anne Arubika şunları söylüyordu : "Oğlum korkusuz ve yiğit bir insandı. Çok temiz bir kalbi vardı. Çeçen emiri Dokku, oğlumun ölüm haberini duyunca bizleri aradı. Bize 'Musa benim her şeyimdi. O gidişiyle benim de vücudumun yarısı gitti' dedi." Elbette kahraman mücahid Çeçenistan emiri Dokku Umarov’un dediği gibi ümmetin onuru için şehid düşen bu Müslümanlar bizlerinde vücudumuzun yarısıdır. Aynı duyguyu aynı hüznü bizlerde hissetmek zorundayız. Gazze’de katledilen Müslümanlar için meydanları doldurduğumuz gibi Çeçen kardeşlerimiz içinde meydanları doldurmalı kâfirler üzerinde baskı oluşturmalıyız. Maddi manevi desteğimizi ümmetin bu yetim yalnız bırakılmış mücahidlerinden esirgememeliyiz.

 

Bakın, Hamit Osaev Türkiye’de barınan Çeçenlerin neredeyse açlık sınırında yaşadıklarını söylüyor. Osaev ayrıca her şeye rağmen, Rus işgali altında olan Çeçenistan'ın mücadelesi tamamlanmadan davalarından vazgeçmeyeceklerini söylüyor.

 

Vaha Umarov ise Çeçenler için Avrupa’nın daha güvenli olduğunu söylemiş. Haksız da değil, Fransa ülkesindeki Müslüman Çeçenlerin güvenliği noktasında Türkiye’de Çeçenlere yönelik yapılan suikastları araştırmak üzere bir heyet göndermiş. Umarım Müslümanlar olarak tüm bu anlatılan şeylerin ne anlama geldiğini anlıyoruzdur.

 

Müslüman Çeçen kardeşlerimizin neler yaşadıklarına anlamaya çalışmalıyız. Geçen günlerde yapılan söyleşide Osaev'in en büyük kızı 19 yaşındaki Yaha, "Babamın hayatta tek istediği Çeçenistan'ın özgürlüğüydü. Yıllarca Ruslara ve özellikle Putin'e karşı savaştı. Cihad onun için burada da devam ediyordu. En büyük düşmanı olan Ruslar onu bizden aldılar. Babamı çok seviyorum. Onu çok özlüyorum" demiş. Genç Yaha da babasını Kadirov'un öldürttüğünü söylemiş. Osaev'in küçük kızları 9 yaşındaki Fatma ile 2 yaşındaki Ayşe ise olanlardan habersiz. Fakat Fatma, defterine 'babamı çok seviyorum' diye yazmış ve babasının öldürüldüğü gece kullandığı arabayı çizmiş. Hepimizin çocukları var, bu vicdanları parçalayan sahnelerin ne manaya geldiğini anlıyoruzdur. Allah yar ve yardımcıları olsun. Hepsi bizlerin yardımlarına muhtaçlar, bu yardımları onlara çok görmeyelim. Hep birlikte kâfirlerin kirli oyunlarını boşa çıkaralım.

 

İnanın bunları anlatmak çok zor. Ama insanın yüreği parçalanıyor. İyisi mi bizler bu zorlu sınava hazırlanalım. Çünkü Rabbimizden kaçışımız olmayacak. O halde zerre kadar da olsa yüreklerimizde oluşan imanı onurlu tercihlerden yana hazır hale getirelim. Allah hepimize O'nun yolunda can vermeyi nasip etsin.

 

Selam ve dua ile…