Hikmet ERTÜRK

13 Mayıs 2014

SÜREGELEN TEKRARLAR

Dünyada ne olup bittiğinden haberi olmayan yaşlı bir teyze varmış. Bir gün bir gurup kişi yaşadığı köydeki evinden çıkmak istemeyen bu teyzeyi köy evinden alıp şehre götürmeye ikna eder. Bu teyze hayatı boyunca köyün dışına hiç çıkmamıştır. Ve o günlerde köy ve şehir arasında taşımacılık yapan köyün dolmuşundan da haberi yoktur. Yaşlı teyze ve yolcular yaşlı teyzenin ne olduğunu anlayamadığı köy dolmuşu ile giderlerken bir kaza geçirirler. Araba takla atar bu sarsıntı ile herkes bir köşeye dağılır. Allah’tan kimseye bir şey olmamıştır. Bu durum karşısında dolmuş yolcuları dualar edip Allah’a kendilerini sağ salim kurtardığı için adaklar adarlar. Fakat herkesin endişeyle koşuşturup durduğu bu ortamda yaşlı teyze bir köşede hiç bir şey yapmadan öylece durmaktadır. Oradakiler bu duruma kızar ve yaşlı teyzeye “Sen neden Allah’a dua etmiyorsun. Kazadan sağ salim kurtulduk. Şükretmen gerekmez mi?” diye kızarlar. Bu sözleri işiten teyze şaşkınlıkla derki; “Yani şimdi bu araç kaza mı yaptı? Oysaki ben bu araç böyle gidiyor zannetmiştim.”

Demek ki konforlu mağaralarımızdan çıkmak zorundayız. Dünyada nelerin olup bittiğini anlamaya çalışmalıyız. Bu işlerin böyle gittiğini zannedenlerin sözlerine de fazla itibar etmeyelim. Çünkü biz Müslümanlar aslında çoğu zaman kazalar yapıyoruz fakat bu işin farkında olmadığımızdan yaptığımız kazalara önlem alma gereği düşünmüyoruz. Ve varacağımız menzile de hiçbir zaman ulaşamıyoruz. O yüzden sahip olduğumuz taşralı düşüncelerden yüz çevirmeli, yaşlı teyzeye benzeyen görüntümüzden de uzaklaşmalıyız.

Çünkü her şeyin sürekli değiştiği bir dünyada yaşıyoruz. Fakat her şey sürekli değişir iken bizler ise sürekli bir şeyleri aynı tonda tekrar etmeyi sürdürüyoruz. Belki unutmak hatırlamayı gerektirir fakat unutmadığımız şeyleri neden sürekli tekrar etmeye devam ediyoruz? Burası pek anlaşılır görünmüyor. Bu konuda Atasoy ağabeyin bir anısını dinlemiştim. Atasoy Ağabey daha önce bir gurup ile birlikte Said Nursi’nin kaleme aldığı risaleleri baştan sona çeşitli günlerde yaptıkları dersler ile okumuşlar. Dersler bitince dersi yöneten Abiye bundan sonra ne yapacaklarını sormuş. O kişi Atasoy Ağabeye cevap olarak risaleleri bir daha okuyacaklarını ve bu işi her sene böyle devam ettireceklerini söylemiş. Atasoy Ağabey böyle bir şeyin içerisinde artık olmayacağını çünkü bu derslerden anlayacağı şeyleri anladığını söylemiş ve neden sadece tekrar edilmesi gerektiğini anlayamadığını ve tuhaf bulduğunu ifade etmiş.

Atasoy Ağabey haklı. Kitabın ne demek istediğini anladığımız halde neden bir eseri sürekli okuyalım ki? Anlayamayanlarımız belki bir kere daha okuyabilir. Bir eser bizlere gerçekten bir şeyler anlatıyorsa o anlatılanların hayata dair söyleyeceği bir şeyler vardır. Ve biz bu bilgileri projelendirip yaşanır kılabiliriz. Eğer bir eserin böyle bir etkisi yoksa zaten o eser bir kere bile okunmayı hak etmemiştir.

Şimdi bizler aynı soruyu birlikte Kur’an dersleri yaptığımız kardeşlerimize soralım. Kur’an’ı baştan sona okuduktan sonra peki şimdi bizler ne yapacağız? Alacağınız cevaplar hiç de farklı olmayacaktır. Tekrar okuyacağız ve bu bir ömür boyu sürecek. Çünkü her okuduğunuzda faklı şeyler anlayacaksınız. İşin doğrusu ben farklı şeyler anlamakta her okuduğumda harflerinden on sevap almak için okumuyorum. Ben Kur’an’ın benden istedikleri şeyi hayatımda yaşanır kılmak istiyorum. İman ettiğim şeyin yol almasını istiyorum. Yapılan hiçbir şeye tepki vermeden öylece durmak istemiyorum. Yapılan tüm haksızlıklara karşılık vermek istiyorum.

Tabi bu toplumda kendilerine yapılan haksızlıklara hiçbir şekilde karşılık vermeyen kişiler de var. Böylesi attığınız tokada karşılık vermeyen kişiden sakınmalısınız: Bunlar hem bizi bağışlamaz hem de kendimizi bağışlamamıza olanak bırakmaz. Çünkü bu uyuşuk insanlar bütün mücadele alanlarını tıkıyorlar. Yapılan hiçbir haksızlığa karşılık vermiyorlar. Her şeyi öteki dünyaya erteliyorlar.

Bu halimiz ile öyle ya da böyle çeşitli etkenler ile uyuşturulmuş oluyoruz. Bu haksızlıkları herhalde sadece babasının omuzlarında kırbaçlanan bir makete bile neden kendini savunmuyorsun diyebilen 2,5 yaşındaki bir çocuk görebiliyor. Çünkü algıları hala açık ve fıtratının ona söylediği doğru şeyleri söyleyebiliyor. Babaları, amcaları, teyze ve halaları, büyükanne ve büyük babaları, komşuları ama herkes iki büklüm bu haksızlığı bu zulmü izlerken akıttıkları ya da üzgün durdukları için sevap aldıklarını düşünürken o bu zulme karşılık verilmesini istiyor. Ve hep birlikte hepimiz odanın içindeki koskoca fili göremiyoruz. Bize çizilen yoldan yürürken bizler hep bu yolu bizlerin oluşturduğunu düşünüyoruz. Demek ki bir kişi başkalarının değirmenine su taşırken bu değirmenin kendisinin olduğunu zannedebiliyor. Yani kullanıldığının farkında bile olamayabiliyor. Ve bu hali ile hep kutsal metinleri tekrar ediyor. Sonra kendisini, hayatı taklit ve tekrar ediyor. Sonra okuduğu tüm şeyleri içinde bir yerlerde biriktiriyor. Sonra kendisine kutsallarına yapılan hiçbir şeye tepki göstermiyor. Hatta tepkisizliğini kutsallaştırıp bu durumundan sevap kazandığını düşünüyor.

Fakat bu şekilde Kur’an okumalarının artık Müslümanlara bir şey kazandırmayacağı görülüyor. Bunlar sadece metin okumalarıdır. O yüzden artık bizler ne yapılmalı sorularını kendimize, kardeşlerimize sormalıyız. Sürekli okuyup durduğumuz bu kutsal metinler bizlerden ne istiyor. Bizler bu bilgileri artık yaşanır kılarak biriktirmekten vaz geçecek miyiz? Zor bir sorgulama ama bu nokta aşılırsa belli ki gerisi gelecek. Korkularımız kaybolursa, dünyaya bağlılığımız, meylimiz azalırsa, ahirete iman sorunumuz hal olursa belki de buradan bir yol aralanır. Başkalarının müdahale edemediği sadece biz kardeşlerimize ait bir yol. Ve bu yol bizleri Yüce Rabbimizin istediği mekânlarda buluşturacaktır.

Fakat bunun için düşüncelerimizin yol alıyor olması lazım. Hayatımıza bulaştırdığımız, hayatımıza sızdırılmış şeyler normal şeyler değil. Hala çoğumuz köy dolmuşunun bile aslında nasıl gittiğini bilmiyoruz. Bu yüzden de bir şeyleri düzeltmeye kalktığımızda bizlerin yapmak istedikleri şeylere bir anlam veremeyen büyük bir çoğunluk hala mevcut. İnşallah bizler oluşa gelen kazaların farkına varabiliriz.

Selam ve dua ile…

(Bu yazı ilk olarak Venhar Haber sitesinde yayınlanmıştır.)