Cemil ARSLAN
DARBECİLER MUTLAKA YARGILANMALIDIR!
Türkiye, son günlerde darbecilerin yargılanmasını ve tasfiye edilmesini tartışıyor. Bu, gerçekten önemli bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Askerin hemen her alanda etkin hale getirildiği, icraatlarına bilinçli olarak göz yumulduğu, gayri meşru yapılanmaların egemen olduğu, çeteleşmenin devam ettiği bir vasatta “askerin ve bazı üniformalı sivillerin meşru olmayan taleplerinin, dayatmalarının veya örgütlenmelerinin ortaya çıkarılması ve nihayete erdirilmesi” şeklindeki görüş ve yaklaşımların takdir edilmesi gerekir.
Asıl takdir edilmesi gereken durum; bu isteklerin, çabaların ve beyanların eyleme dönüşmesi, pratiğe yansımasıdır. Kesinlikle, bu süreç sonuna kadar takip edilmeli, arkası kesilmemeli, suçlular mutlaka yargı önüne çıkarılmalı ve adil bir şekilde yargılama yapılmalıdır.
Türkiye, ancak bütün bunları yaptığı takdirde karanlık günlerinden, saplantılarından ve tarifi imkânsız korkularından bir ölçüde uzaklaşacak, yapılan yanlışları ve hukuki olmayan uygulamaları mülahaza edecek ve halkı kâbus görmekten bir ölçüde kurtaracaktır.
1960’lı yıllardan başlayan darbe süreci ve tartışmaları, her geçen gün ülkeyi ve toplumu kaosa sürüklemiş, iyice germiş, ülkenin ve toplumun enerjisini tüketmiş, balans ayarları ve halkı hizaya getirme dayatmaları milleti derin bir kaygıya/bunalıma sokmuş, her türlü yolsuzluk, dolandırıcılık, sahtekârlık, yoksulluk ve çaresizlik gündemi hayli meşgul etmeye yetmiştir.
Halkı hiçe sayan, halka tepeden bakan, değerlerini ayaklar altına almaktan kaçınmayan, çıkarı uğruna yapmadığını bırakmayan böyle bir anlayışla, zihniyetle, yapılanmalarla katiyetle sonuna kadar hesaplaşılmalı, yaptıkları asla yanlarına bırakılmamalıdır.
Her türlü şeffaflık, netlik ve denetim ekonomik, toplumsal ve siyasal alanda etkin olmalı, hiçbir kimseye ayrıcalık/imtiyaz tanınmamalı, yasaklar kaldırılmalı, İslami değerlere saygı gösterilmeli, düşünce özgürlüğü önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
Elbette yasaklarla, korkularla, kaygılarla, tabularla, saplantılarla, yolsuzluklarla, geri kalmışlıkla varlığını sürdüren bir ülkede elbette sosyal barış, toplumsal huzur ve asayiş tesis edilemez ve halk geleceğe güvenle bakamaz.
İnsanlar artık yanlışlıkları görebiliyor, tartışabiliyor, tabuları yıkabiliyor, her türlü bilgi ve belgeye ulaşabiliyor, korkularını biraz da olsa yenebiliyorlar. Yine insanlar darbelere ve darbe söylentilerine karşı daha bilinçli haldeler, tepki ve direnç gösterebiliyorlar. Bunlar, yeterli olmasa da önemli değişim, dönüşüm ve gelişmeler olarak telakki edilebilir.
Aksi takdirde, sorunların gündeme taşınması, yasakların ortadan kaldırılabilmesi, halkın beklentilerine uygun bir toplumsal düzenin tesis edilebilmesi, siyasi hayatın normal düzeye getirilebilmesi ve neticede tüm kronik açmazların, problemlerin, dengesizliklerin ve yanlışlıkların çözüme kavuşturulması imkânsız hale gelecektir.