Cemil ARSLAN

05 Ağustos 2011

KARDEŞLİK ÇAĞRISI!

Değerli kardeşler; beşeriyet büyük felaketler yumağının içerisinde çırpınıp duruyor! İnsanlık oldukça önemli, sarsıcı ve dehşet verici bir sınavla karşı karşıya…

Musibetler adeta bir kâbus gibi hemen her gün üzerimize çullanıyor, problemler kartopu gibi büyüyor, kardeşlik duyguları giderek zayıflıyor, insani hasletler önemini yitiriyor, kapitalist kuşatma tüm insanlığı esir alıyor ve kasıp kavuruyor. Dolayısıyla insanların kahır ekseriyeti, yeryüzü coğrafyasında kendi hayat mücadelesini vermenin, kendi gemisini kurtarmanın, hülasa kişisel menfaatlerini korumanın ve geliştirmenin ötesinde başka bir işlev icra etmiyorlar.

Somali; açlık, yoksulluk, kuraklık ve kıtlığın pençesinde ölüm-kalım mücadelesi veriyor! İnsanların ve Müslümanların çoğunluğu duyarsız bir şekilde olup-bitenleri seyrediyor, sözde feryat-figan ederek, ah-vah çekerek, timsah gözyaşları dökerek hadiseleri geçiştiriyorlar, gaflet ve delalet içerisinde üzerlerine düşenleri yaptıklarını zannediyorlar(!)

Her gün Somali’de ve diğerAfrika ülkelerinde binlerce insan açlık, susuzluk, ilaçsızlık ve neticede çaresizlikten hayatını kaybediyor, milyonlarca insan her an ölümle yüz yüze yaşıyor. Bulaşıcı hastalıklar kol geziyor, yoğun göç dalgaları yaşanıyor, yaşanan tehlikelere, trajedilere, travmalara karşı diğer devletlerin ve insanların neredeyse kılı dahi kıpırdamıyor.

Bir yandan yoğun dramlar, derin hadiseler, elem verici olaylar yaşanırken; insanlar bir yudum suya, bir dilim ekmeğe, bir kaşık yemeğe muhtaç durumda iken; diğer tarafta evlerimizde, bahçelerimizde, büyük otellerde zengin iftar menüleri veriliyor, toklar birbirlerini ağırlamaktan gurur(!) duyuyorlar.

Suriye; benzer trajediyi yaşıyor! Diktatörler, zorbalar, jakobenler, despotlar vampirler, kan içmekten, insanların acı çekmesinden, yaralanmasından, kahrolmasından ve inim inim inlemesinden tarifi imkânsız haz duyuyorlar, mutluluktan uçuyorlar. Bazı devletlerin görünürdeki tepkileri, bağırıp çağırmaları, duyarlı insanların protesto gösterileri de hazin olayları çözmekte maalesef yetersiz kalıyor.

Televizyonlara çıkan sözde din adamları asla bu tür sorunlardan, insanların çaresizliğinden bahsetmiyorlar; mücadele, cihat, din kardeşliği, ümmetin bütünleşmesi ve dayanışması, İslam’ın evrensel mesajları, haksızlıklara karşı direnç gösterme v.b meselelere kesinlikle değinmiyorlar. Halkı onursuzca oyalıyorlar, gözlerine perde çekiyorlar, planlı ve programlı şekilde insanlara yanlış bir din algılayışı dayatıyorlar yahut bu hayâsızlıklarını zorla enjekte ediyorlar. Millete oturdukları yerden türlü türlü cennetler vaad ediyorlar, hülasa tam bir tarihi/sosyolojik sapma veçözülmenin bedbaht örneklerini sergiliyorlar… 

Gelin Ey Kardeşler! Örnekleri, olayları ve olumsuzları elbette çoğaltmak, vurgulamak ve sistematik olarak sıralamak mümkündür. Ancak menfi hadiselerden dersler çıkararak, gerçekçi değerlendirmeler yaparak ileriye dönük somut, faydalı vekalıcı adımlar atmak zorundayız.

Bu bağlamda, Ramazan ayını da fırsat bilerek;kardeşlik duygularımızı pekiştirelim, her türlü açlığa, yoksulluğa, çaresizliğe, çözümsüzlüğe, haksızlığa, adaletsizliğe, sömürüye, savaşa, talana, aldatma ve dayatmaya karşı topyekûn maddi ve manevi  dinamiklerimizi birleştirelim, bütünleştirelim!

Kendimize, grubumuza veya toplumumuza mahsus kaprislerimizi, saplantılarımızı, basit alışkanlıklarımızı, mezhep farklılıklarımızı, cemaat takıntılarımızı, kronik hastalıklarımızı(!), metodik bakış açılarımızı, hülasa zarardan başka hiçbir fayda getirmeyen inat, gurur ve kibirlerimizi yıkalım, atalım, bir tarafa bırakalım!

Gelin Ey Kardeşler! Yeniden kardeş olalım, bütün paslarımızı/kirlerimizi silelim, birbirimizi kucaklayalım, hep birlikte kapitalist kuşatmayı yaralım ve yepyeni, tertemiz yaşanabilir bir dünya kuralım…