Cemil ARSLAN

12 Mart 2012

HAYDİ MÜSLÜMANLAR! GELECEK PERSPEKTİFLERİNİZİ GETİRİNİZ!

 

Ey Müslümanlar vehattatüm beşeriyet! Bütün planlarınızı, projelerinizi, bakış açılarınızı, hipotezlerinizi, teorilerinizi, yöntemlerinizi, somut pratiklerinizi, çözüm önerilerinizi, beyin jimnastiklerinizi, fikir tartışmalarınızı, kısaca her şeyinizi getiriniz.

Öyle aktif, dinamik, müspet, üretken programlar geliştiriniz ki; yeryüzü coğrafyasında yaşam mücadelesi veren, zalimlere karşı çalışan, çırpınan, çarpışan, didinen, çaresiz ve çözümsüz kalan bütün Müslüman/Gayri Müslim insanlara yol göstersin, ilham kaynağı olsun, onlar için “kurtuluş reçetesi” olma niteliği/vasfı taşısın!

Bırakın artık tembelliği, uyuşukluğu, ataleti, çıkarcılığı, duyarsızlığı, yılgınlığı, bıkkınlığı, şuursuzluğu, bencilliği, utanmazlığı, sıkılmazlığı, azmışlığı, kudurmuşluğu, rezaleti, kepazeliği…

Üzerinizdeki ölü toprağını atınız! Uyanınız, silkininiz, kendinize geliniz, geçmişinizle yüzleşiniz ve hesaplaşınız. Bundan asla kaçınmayınız, erinmeyiniz,  gocunmayınız! Yoksa olduğunuz yerde durur, kimseye zarardan başka faydanız olmayacağı gibi, kendinizi de ateşe sokar, bir adım dahi ileri atamazsınız.

Sadece başkalarını eleştirmek, yargılamak, hor ve hakir görmek, kendinizi

beğenmek, takdir etmek yahut üstün görmek yerine; gece- gündüz demeden yoğun bir “ölüm-kalım” örneği sergileyin ki; tüm ezilenler, masumlar, mazlumlar ve mağdurlar sizi örnek alsınlar. Bu bağlamda; kendi “hayat-memat” savaşını versinler, kendilerine destek olduğumuzun, yanlarında bulunduğumuzun ve aynı zamanda köstek olmadığımızın farkına varsınlar…

Değerli Kardeşlerim! Burada sizlere yol göstermek, akıl vermek, gösteriş sergilemek, ukalalık yapmak gibi asla bir niyetim ve amacım söz konusu olamaz, olması da imkânsız…

Sadece ve sadece feryadımı, çığlığımı, çırpınışımı, serzenişimi; kısaca içimden geçen fırtınaları, duygu ve düşüncelerimi sizlere yansıtmak, vurgulamak ve sizlerle paylaşmak istiyorum. Sözlerimle asla ve kat’a en küçük bir riya, ikiyüzlülük illeti, mübalağa yapma, yol gösterme, kılavuzluk yapma niyetim yok…

Bu gün, insanlık tam bir karmaşanın içerisinde. Her gün savaşlar, ölümler, yaralanmalar, tecavüzler, gayri insani muameleler sıradan bir davranış ve alışkanlık şekline dönüşmüş durumda. Yoksulluklar, hastalıklar, açlıklar, sömürüler hız kesmeden sürüp gidiyor. Böyle bir dünyada rahat olmak, keyif çatmak, kendi rahatını düşünmek, tembellik yapmak, becerisizlik içerisinde olmak, “benmerkezci düşünmek” mümkün mü? Yahut nasıl mümkün olabilir???

Topyekûn birleşelim ve bütünleşelim! Kardeşlik duygularımızı pekiştirelim, yaptığımız tüm davranışlarda sonuna kadar samimi ve dürüst olalım, yamukluk yapmayalım. Allah’ın hâkimiyetini dünyada hâkim kılabilmek için var gücümüzle gayret, direniş vemukavemet gösterelim. Yeryüzündeki bütün mustazafları kazanalım ve hoşgörümüzle onları kucaklayalım, Kuran ve Sünneti kendimize rehber edinelim, küresel kuşatmaya karşı tüm dinamiklerimizi ortaya koyalım.

Müslümanlar yaşadığımız dönemde artık yeni bir algılama biçimi, metotlar, perspektifler, usuller oluşturmak zorundadırlar. Böylece ya dünya gündemini yeniden belirleyeceğiz, “özne” konumunda olacağız. Küresel ablukaya, baskılara, jurnallere, yıldırmalara ve akıl almaz zorlamalara karşı “Biz varız, buradayız, dimdik ayaktayız, ruhumuzla ve bedenimizle karşınızdayız”, diyeceğiz…

Ya da tam tersi; düşmanlarımıza, egemen güçlere, zorbalara ve onların “kadim, itaatkâr, teslimiyetçi” yerli temsilcilerine karşı teslim bayrağını çekeceğiz, dolayısıyla “nesne” konumunda olacağız. Sonuçta varlığımız sona erecek, hiçbir anlam ifade etmeyeceğiz, kendi kendimizi avutacağız, kandıracağız,“yalanlarımızla ve günahlarımızla baş başa kalacağız”

Tevhid mücadelesinin elbette daha farklı yöntemleri, şekilleri, usulleri olabilir. Ancak burada asıl nokta; samimi olmak, “bukalemun misali” ikiyüzlü davranmamak, kutsal davamızı içtenlikle sahiplenmek, “çıkarcılık/hazcılık/egoizm” hastalığından kurtulmak, kardeşlik şuurunu geliştirmek, iktidar sarhoşluğundan vazgeçmek, en az kendimiz kadar diğer insanları da herhangi bir ayrıma tabi tutmadan kucaklamak, kuşatmak gerektiğini bilmeliyiz ve bunu bir yaşam felsefesinedönüştürmeliyiz.

Çünkü beşeriyet; yaşadığımız vasatta böyle bir bakış açısına, teoriye, pratiğe, perspektife, örnekliğe “ekseriyetle ve hararetle muhtaç” durumda!

Değerli Kardeşler! Bu hususları lütfen göz ardı etmeyelim, geri plana atmayalım ve kendimize yabancılaşmayalım; kendi asli ve öz değerlerimizle, kişiliğimizle, hüviyetimizle barışık ve bütünleşmiş halde, dimdik ve onurluca yaşayalım.