Mustafa ÖMEROĞLU
DEPREM VE HEP AYNI TERANE
Deprem, sel vb. doğal yıkımların akabinde çok konuşur bilirkişiler, meraklıdırlar da aynı zamanda ve sanki bekleşiyorlardır “Aha işte, dediğimiz oldu!” demek için.
Bu hep böyledir, ölen ölmüştür artık, kalan sağlar bizim bile değildir;akıllar verilir akıldaneler tarafından, sonrası için tahminlerde bulunulur, nerede, nasıl, hangi koşullarda, hangi evsafta ev yapılır öğretiverirler bir bir..
Yıkılan evler imari, yerleşim yerleri jeolojik sorundur ama kendilerinin de katkısı olduğu ekonomik sorun, adil paylaşım, sosyal adalet gündeme alınmaz hiç, muhalifse iktidar, değilse vatandaş suçludur...
Birçoğu radyan temelli, çelik konstrüksiyonlu, güya depreme dayanıklı evlerde, pardon villalarda yaşıyorlardır da ondan; paranın hesabını soran yok nasılsa, katlasınlar katlayacakları kadar!Ha ölenlerin sayısı mı, istatiki veridir o kadar!
Elli birin elli yediden küçüklüğüdür asıl önemli olan!
Kulakları çınlasın amcam hep şöyle söyler; “Akıl veren gani ama para veren hiç yok!”Dinledik ve izledik tartışmaları, hep aynı terane!
Ve iktidar ve vatandaş zaten suçludurlar ama burada asıl suçlu, kerpiç evler!
Peki, evleri kim yaptı?
Gariban vatandaşlar, köylüler!
Peki, onlarda para var mıydı da ölümleri pahasına kerpiçten evlerde ısrar ettiler?
Çok mu memnundular oralarda, o tür evlerde yaşamaktan, sordular mı hiç?
Her gün izledikleri televizyon ekranlarında arz-ı endam eden gözlerini iktidar hırsı bürümüş siyasilerin, deveyi havuduyla yutan zenginlerin, eş değiştirmekte pek mahir ahlak fukarası şöhret budalası mankenlerin ve onların peşinde koşan aç kurtların yaşadıkları yerleri, kullandıkları eşyaları görmek yetiyor muydu onlara?
Öyle ya, şükür öğretti onlara inançları, hırs nedir, tamah nedir bilmezler, kanaat sahibidirler nasıl olsa!
Vur enselerine al ağızlarında lokmayı gariplerin, niye yetmesin ki değil mi?Hem onlar ünlü mü ünlü jeologlara, maksadı insanının derdiyle dertlenmek olmayan ve yanlarına seçim zamanları şöyle bir uğrayan siyasilere rağmen başlarına gelen musibetleri de Allah’tan bilirler..
Çadırdan evler, birkaç günlüğüne iki kaşık çorba, iki dilim ekmek nesine yetmez, ver gitsin!
Ve salla oradan birkaç dua; Allah ölenlere rahmet, kalanlara sabır versin!
Amenna ve saddakna..
İyi de acaba bu dua samimi ağızlardan mı çıkıyor?
Samimiyseler şayet iktidardakiler dualarında, samimiyseler muhalefet ve fırsat bulduklarında hükümeti yerden yere vuran sivil toplum kuruluşları sözlerinin arkasındaysalar eğer ve en ücra yerden gelen askerleri kendilerine emir eri yapan askeri cenah değer veriyorsa eratına zerre miskal; devletin istediği vergilerin istihdam sorununa yol açtığı bahanesiyle işçisine asgari ücreti bile çok gören ama her fırsatta ”jeep”ini ve villasını değiştiren sermaye sahiplerinin vicdanları cüzdanları olmamışsa henüz tükettiklerini paylaşsınlar şöyle bir daha ölmesin insanlar kerpiç evlerde, boğulmasınlar dere yataklarında..
Ve devam edelim; denildiği gibi samimiyseler iktidardakiler, ciddi iseler muhalefetlerinde diğer siyasi partiler, insanlarının gerçekten mağdur olmasını istemiyorsalar eğer, resmi dairelerin restorasyonunu, askeri, sivil bürokrasinin lojmanlarının tadilatını, makam arabalarının modellerinin değiştirilmesini, lüks otellerde yapılan toplantıları; bürokratlar, siyasiler için düzenlenen karşılama törenlerini, resmi bayramlar ve özel günler için düzenlenen merasimleri, yüz binlerce üst düzey bürokrata haksız yere verilen maaş, ödenek ve primleri, özelleştirme bahanesi ile taşeronlara devlet bütçesinden aktarılan paraları, modernizasyon masrafları, iç ve dış düşman bahanesi ile devlet bütçesinden ,gizli ödenekten çekilen paralarla hesabı sorulamayan askeri harcamaları, deniz kenarlarında, sahillerde emre amade tatil beldelerinde ve daha bilinen bilinmeyen bir dolu yerlerdeki sınırsız tüketimleri sorgulasınlar bir bir ve tasarruf yapsınlar kerpiç evlerde ölenlerin hatırına da sonraki afetlere hazırlıklı olsunlar her daim ve biz de inanalım samimi olduklarına..
Çok bekleriz değil mi?
Hülasa;
Kemalistler,Atatürkçüler, zaten Din’e rezerv koyanlar ilgilendirmiyor bizleri,tabiatlarının gereğini yapıyorlar çünkü..Ve onlar sağlam kalelerde yaşadıklarını,ölümün kendilerine ulaşamayacaklarını sansalar bile Hak tecelli edecek; ha bugün,ha yarın,telaşa ne gerek!
Sözümüz iktidardakilere; matah bir şeymiş gibi, ahirette sorulacak soru sanki onlarmış gibi demokratlıklarını, laikliklerini alsınlar başlarına çalsınlar ama bilsinler ki dağın başında yaşayan çobandan, tenceresinde taş kaynatan anneden, naçar dere yataklarındaki baraka evlerinde boğulanlardan ve kerpiç evlerde taş toprak altında kalanlardan sorulacak onlara öldüklerinde..
Biteviye Müslüman olduklarını söylüyorlar ya o yüzden bu sözlerim..
Ve yetsin gari kaderciliğin bu denli kullanılması, teslimiyete hayır densin artık ve hesap sorsunlar insanlar kendilerini kerpiçlerin altında, dere yataklarında ölüme mahkûm edenlerden. Ve bilsinler ki inandıkları din zalimlere, fasıklara, insanları sömürenlere, despotlara, din istismarcılarına teslimiyeti, itaati öngörmüyor ve bilsinler ki itaat ederlerse yarın kıyamette onları ilk terk edecekler tabi olduklarıdır ve o gün şikayet de kabul edilmeyecek...
Hatırlatma kabilinden bizimkisi,tabii ki söz anlayana,söz dinleyene..