Hikmet ERTÜRK

11 Ocak 2011

İktibas Dergisi'nin 31. Yılı

Postmodern darbe yıl 1997 yılı Şubat ayı. Milli Güvenlik Kurulu’nun aylık toplantılarından birinde alınan 28 Şubat Kararları ile gelişen olaylar bu şekilde isimlendirilmiş. Bu badireleri atlatmış İktibas Dergisi şu günlerde 30. yılına girecek. Biz bu darbe günlerinin çok yakından tanığı olduk. Ben o günlerde Güneydoğu’nun şirin bir ilçesinde görev yapmakta idim.

Yıl 23 Ocak 1995 tebliğ sorumluluğunu yerine getirmek üzere gittiği Adana’da Ercümend Özkan hakkın rahmetine yürümüş. İktibas dergisi 1 Ocak 1981 yılında yayın hayatına başlamış. Yani 12 Eylül darbesinden 3 ay sonra. Derginin bazı sayıları toplatılmış, Ercümend Özkan’ da bu sayılardaki bazı yazılarından dolayı birkaç kez hapis ve para cezalarına çarptırılmış.

Yani 28 Şubat Postmodern darbesine İktibas dergisi Ercümend Özkan’ sız girmiş. Şu anda onun kaleme aldığı kitaplardan onu tanımaya çalışıyorum. Onun çıkarttığı bu dergide de yazılar yazıyorum. Bu çok onur verici bir şey, o yüzden yazılarımı aksatmadan yazmayı çok önemsiyorum. Darbelerden, zindanlardan yılmayan bu güzel insan 28 Şubat dönemi hayatta olsa idi ben onun ile mutlaka tanışırdım. Çünkü ben onu bu dönemlerde hiç görmedim. Müslüman olduğum tarihin 1993 yılı olması sebebi ile karşılaşmamızda epey zor imiş. Fakat onun ismi bulunduğumuz çevremizde cemaatler üstü de olsa saygı ile anılıyordu. Vefat haberi geldiğinde ben o günü çok net hatırlıyorum. Bu haberi duyduğumda çok üzülmüş dakikalarca ağlamıştım. Herhalde bu Allah’ın bir müminin kalbine verdiği hakiki sevginin anlamı demekti. Bu tarihten sonra iktibas Dergisi ya da Ercümend Özkan ismi ile hiç karşılaşmadım.

28 Şubat öncesi çok heyecanlı, canlı bir İslami hareketlilik vardı. Bu yıllar öğrendiğimiz Kur’an ayetlerini hayatımızda yaşanır kılmak uğrana toplumun büyük kesimi ile çatışma yaşadığımız yıllardı. İnandığımız değerleri ailelerimiz bile kabul etmiyordu. Geleneğin oluşturduğu büyük bir baskı vardı. Ve olanlar oldu 28 Şubat günü yeni filizlenen ekinler gözaltılar ile sindirilmeye çalışıldı. Çevremizden birçok kardeşimize de gözdağı verildi.

Bu yıllar öncesinde çok büyük endişelerim vardı. Müslümanların içi doldurulamayan sözlerinden oluşan duruşları beni ürkütüyordu. Söylemler hep slogan tarzı idi. Bu konuda yanılmadığımı gördüm. Esen bu dozajı düşük rüzgârda herkes ayrı ayrı köşelere dağıldı. Zaten içimizdeki 28 Şubatlar çok öncelerden bizlerde çözülmelere sebebiyet vermişti. Bu Müslümanlar açısından bir kırılma noktası idi. Çevremizde gördüğümüz koca koca dağlar eriyip un ufak oluvermişti.

Biz herhalde sudan çıkmış balıklar oluyorduk. Yıllarca emek verdiğimiz bir arada yürüdüğümüz kardeşlerimizden birkaç kişi bile ayakta kalamamıştı. Benim için bu yıllar bir yerde çok uzun süre duramadığım yıllar idi. Çünkü hiçbir zaman Allah karşısında ki esas duruşumu bozmayı düşünmedim.

Sonrasında Türkiye Ak demokratlar ile de tanıştı. Kendilerinin İslam’ı referans almadığını söyleyen bu Partiye Müslümanlar fevc fevc akın ettiler. Neredeyse bir elin parmakları ile gösterilen İslami kesimden geriye pek bir şey kalmadı.

Tabi sonraki yıllarda internetinde hayatımıza girmesi ile başlayan tanışıklıklar oldu. Bu bizler için büyük bir imkân oluşturabilirdi. Önümüzde duran bir yığın tecrübe kaleme alınmayı bekliyordu. Çok mütevazi bir şekilde bir blog sayfasında başlayan yazı hayatımız oluşan ilgi ile bir çok internet sitesinde devam etti. Bu yıllarda yapmış olduğum site editörlüğü sebebi ile daha önce tanışma fırsatımın olmadığı birçok yazar ile de tanıştım. İşte aradan geçen 10–15 yıllık bir süreç içerisinde İktibas Dergisi ile ilk tanışmamda bu vesile ile gerçekleşti.

Bu vesile ile ziyaretlerde bulunduk. 28 Şubat sonrası yaşadığım şaşkınlığı bu kardeşleri görünce bir nebze üzerimden atmıştım. Hepsi cesur donanımlı insanlardı. Heybelerinde hala söyleyecek sözlerinin bulunuyor olması ümit verici bir şeydi. Beni etkileyen en önemli şey ise belli bir yaşın üstünde olan bu ağabeylerimizin Kur’an’ın şahitliğinin bir ömür nasıl yapılacağının canlı şahitleri olmaları idi.

Bu tanışıklıklardan sonra İktibas Dergisini elime alıyorum. Gündem yorumları, sistem analizleri, kavramlar, kitaplarını hiç kaçırmadan okuduğumuz Atasoy Müftüoğlu’nun yazıları, mektuplara cevap bölümü, Abant Konsilleri adlı yazı... Hepsi çok dikkatimi çekiyor. Anlıyorum ki bu dergi bunca yıl Müslümanlar adına adil olan şahitliğini her zaman sürdürmüş. İyi bir miras devr alınmış. Hak olan söz en açık berraklığı ile söylenmeye devam ediyor.

Artık iktibas Dergisini yaklaşık 2 yıldır hiç kaçırmadan takip ediyorum. İktibas Dergisi sayfalarında son yıllarda sürekli sistem içi dengelerden, sistemin değişen şartlara ayak uydurmak için kendini nasıl restore etmek zorunda kaldığından bahsediyor. Şuan bu yeni durum maalesef birçok İslami kesim tarafından doğru okunamadı. Bu ılımlı liberal rüzgârlara kapılmayan çok az sayıda kardeşimiz kaldı. Hepside telaş içinde, genç nesillerini bu fitneden korumaya çalışıyorlar. Şuan iktibas Dergisi ve Ercümend Özkan’ın mirasını taşıyan arkadaşları bu dergiye emek veren tüm kardeşlerimiz dimdik ayaktalar. İnşallah kafaları karıştırılmış, laiklerin ikna edici propagandalarına aldanmış kardeşlerine kapıları her zaman açık olacak. Bu uğurda bıkmadan usanmadan gemi inşaatına devam edecek. İnşallah hep birlikte oluşan çabalar ile genç neslimiz bu azgın sinsi sulardan güvenli yerlere taşınacaklar.

Maalesef bu din her zaman kendi bağlıları tarafından güçsüz bırakılmaya çalışılıyor. Bu ülkede en ufak bir baskıda zalimler ile uzlaşan, inanç ve eylemlerini inkâr üzerine dergi çıkaran guruplarda var oldu. İlk zamanlarda çok doğru argümanlar kullanıp sonun da kendilerine gönül veren bağlılarını demokratik limanlara salıverip kaçanlarda oldu. Bu süreçte İktibas dergisi sürekli eleştirilere maruz kaldı. Kimi zaman hadis inkârcısı olmakla suçlandı kimi zaman komünistlik yapmakla suçlandı. Tasavvufun “ayrı bir din” olduğu söylemleri ise İslam düşmanlığı ile aynı kefeye kondu. Şunu hemen söyleyeyim ki İktibas dergisi hadisleri inkâr etmiyor. Peygamber Efendimize (S) söylettirilen uydurma sözleri inkâr ediyor. Çünkü inanıyor ki; Hz Peygamberin en büyük sünneti Kur’an’a uymaktı. İktibas Dergisi demokrasiyi hevalardan uydurulan beşeri bir rejim, Özgürlük ve insan hakları gibi uydurulan şeylerin İslam’ın dışında şeyler olduğunu söylüyor. Abant Toplantılarını “Abant Konsilleri” olduğunu söylüyor. İslam’ın bir yaşam tarzı olduğunu ve toplumu yönlendirmesi gereken bir özelliğinin olması gerektiğini vurguluyor. İşte bu yüzden İslam’a uyumlu gibi gösterilen bu modern hurafelerin hepsinden arınmaya çağırıyor. Kur’an’a dönüş çağrısı yapıyor. Demokrasi, laiklik gibi batılı hayat tarzı bir gömleği Müslümanların giyemeyeceğini söylüyor. Kendinizi kontrol etmenizi, demokratik, laik ve her tür sol pisliklerden temizlemenizi ve temiz tutmanızı, orta yolda yürümenizi istiyor. Tüm bunları hiçbir güçten kokmadan tiraj endişesi de taşımadan yapıyor.

Fakat insanımız maalesef okumuyor. Duydukları şeyleri ise araştırmak istemiyor. Gerçekte bu insanlar ne söylüyor diye merak etmiyor. Melalci hadis inkârcısı diye suçlayıp dergilerine ambargo uyguladıkları kimselerin yazılarında neyi savundukları ile ilgilenmiyor. İş böyle olunca da; “Kur'an'ı Anlamanın Önündeki En Yeni Engel mealciliktir” diyen bir kimseyi mealci olmakla suçlayabiliyorlar. Okusalar bu kimselere ne kadar çok haksızlık ettiklerini de anlayacaklar. Bu bağlamda İktibas Dergisi gibi bir düşünce okulundan haberdar olmamak büyük bir kayıptır.

Bakın bu konuda Ercümend Özkan tüm bu ve benzeri suçlamalara nasıl cevap vermiş.

"Babalarımızı Kur'an'ı anlayabildikleri dilden okumaz halde bulmuş ve Kur'an'ı anlayabildiğimiz halde okuyarak onları üzerinde bulduğumuz yoldan sapmışızdır   Babalarımızın emperyalistlerin dünyayı emellerine hizmet ettirebilmek için oynadıkları oyunları bilmez, öğrenme gereği de duymaz bir yolda bulmuş ve bu yoldan sapmışızdır  Şayet sapıklık; babalarımızı üzerinde bulduğumuz yolu Kur'an ölçüleri ile yargılayarak, sapılması gerekeninden sapmaksa, biz sapığız. Bu sapıklığı da Peygamberimizden öğrendik  O'nun da Kur'an'dan öğrendiğine eminiz " Ercümend Özkan - 1990

Ercümend Özkan hayatta olsa idi her halde daha çok söyleyecek sözü olurdu. Fakat o çok önemli bir miras bırakmış. Ve o mirası arkadaşları, sevenleri tarafından aynı netlikte sürdürülüyor. Şuan yaşadığımız süreçte bu düşüncenin önemi daha da açık anlaşılmış görünüyor. Tağuti sistemlerden göreceli özgürlükler istemek ve bunu da onların anayasalarını tamir ederek yapmak her halde bu kimselerin akıl tutulması yaşadığını gösteriyor. Bu konuda net tavrını her şeye rağmen sürdüren iktibas Dergisini kutluyorum. Allah bu amellerini inşallah Salih amel olarak yazar. Katkıda bulunan tüm kardeşlerden de inşallah Rableri razı olmuştur. İnşallah bu net duruşa, Allah karşısındaki net duruşlarını sürdüren diğer kardeşlerimizde karşılık vereceklerdir. Derginin ağır yükünü şimdiye kadar başarı ile sürdüren ağabeylerimizle birlikte paylaşacaklardır. Ben nice yılların böyle geçmesini ve iktibas Dergisinin ömrünün uzun olmasını diliyorum.