Mustafa ÖMEROĞLU
YAŞASIN YENİ ANAYASA!
Garip ama gerçek..
Anayasa değişikliği yani referandum için haydin sandık başına!
Uzmanlar, bilirkişiler, sivil toplum kuruluşlarının bir kısmı, İslami duyarlılık sahibi dernekler, köşe yazarları, akl-ı selim sahibi olduğunu iddia eden kimler varsa, cümbür cemaat hepimizi basiretli olmaya, olası bir referandum için sandık başına çağırıyorlar.
Yoksa yandı gülüm keten helva!
Fırsat bu fırsat efendim!
Bundan iyisi Şam’da kayısıymış!
Anayasa demişken, geçmişte yaşanan anayasa, hukuk maceralarını hatırlayalım şöyle bir..Tarihçi ve hukukçuların dediğine göre Osmanlı yönetim sistemi mutlak monarşi; yani saltanat; yani babadan oğula miras bir yönetim şekli..
Yorumlayanlar eleştirirler, yerden yere vururlar o dönemleri: Kardeş katli, saray içi entrikalar; asker milletmişiz ya, hep savaş, hep sefer..
Yani hep gerilim, hep kaos..
Öyle diyorlar!
(E, böyleyse haklılar efendim!)
Zaman geçiyor, çağ değişiyor. 1789 Fransız devrimi, ihtilaller, batıda aydınlanma hareketleri filan derken insan hakları evrensel beyannamesinin temelleri..Küreselleşme bu, boş durur mu?
Batıda gelişen seküler boyutlu aydınlanma macerasının etkileri ve batıya öykünen yerli aydın takımının çabalarıyla monarşik yapının yani merkezi hükümetin gücünü kıran 1808 Sened-i ittifak; halka, padişah oluruyla bir takım haklar veren 1839 Tanzimat Fermanı, yani Gülhane Hattı Hümayunu;1856 yılında batılı devletlerin baskısıyla ilan edildiği söylenen Islahat fermanı gibi hukuki olduğu söylenen düzenlemeler Osmanlı’da anayasa hareketleri olarak değerlendiriliyorlar..
Bütün bu gelişmelerin akabindeTürkiye tarihinde ilk anayasa olan Kanuni Esasi II.Abdulhamit’e taht, saray vaadiyle 1876’da ilan edilmiş.. Yine tarihçilerin dediğine göre II.Abdulhamit Meclisi çalıştırmamış, azalan yetkisini geri kazanmak için hamleler yapmış..
Haliyle çatışmalar, kavgalar, kan dökmeler ve nihayetinde aynı anayasa 1908’de yeniden kabul edilmiş.
Türkiye bu, anlaşılacağı üzre; hep gerilim, hep kaos..Derken; 1921 ‘de yeni bir anayasa..
1922 saltanatın kaldırılması..
1923 Cumhuriyetin ilanı.
1924 Halifeliğin kaldırılması.
Yani Osmanlı monarşizminin kökü kazınmış..
21-24, arada geçen üç koca yıla dikkat! Yine kavgalar,çatışmalar,bir dolu entrikalar,suikastlar,faili meçhuller..E, dedik ya kazınmış monarşizmin izleri ve olacağı buydu, misali yıkılmış Osmanlı..
Kahrolsun emperyalizm!İstemezük manda ve himaye!
Yedi düvel, düvel-i muazzama da neymiş?
Desek de medeni denilen dünyaya; Türkiye’den hürmetler, selam ve saygılar!
Çok şükür, elhamdülillah, fi emanillah kurulmuş Cumhuriyet..
1921 anayasası miadını doldurmuş, iş görmez olmuş.
Hiç yeni bir Anayasasız olur mu?
Çağdaş mı çağdaş, medeni mi medeni; özgürlükçü mü özgürlükçü; Türk halkının iç ve dış düşmanlarla mücadelesinin ve tabii ki kazanılan zaferin sonucu bir 1924 Anayasası(!)..
Yetmez efendim, öncesinde sonrasında bir dolu inkılaplar; zaten 1920’de kurulmuş İstiklal mahkemeleri ve zaten hazır İdam sehpaları..
Karşı çıkanlar mı? Sehpa ne güne duruyor,ip ne için edendim?
Sallandırılsınlar ipte!...
Herhalde o zamanlarda da demişlerdir: ”Asmayalım da besleyelim mi?” diye!
Neyse 1938 sonrası yeni bir süreç..
Durmak yok, yola devam misali tek parti, zulüm ve yine hep kahır hep kahır..
Küreselleşmeden bahsetmiştik, hızla yol kat etmiş hınzır; tek parti de neymiş, parlamenter sistem olmalı, demokrasi yerleşmeli her yerde, insanın menfaatine!
Derken, uyanış diyorlar, yeniden diriliş diyorlar o dönem çalkantıları için.
O zaman alın size bir hediye daha 1961; hem de tam bir devrim Anayasası..
İşe bakın!27 Mayıs 1960 ihtilali ve Başbakan A. Menderes tutuklanıyor; uzun bir yargılama süreci ve 17 Eylül 1961’de idam ediliyor. Peki, özgürlükçü, aydınlamacı, ilerici Anayasa ne zaman ilan edilmiş?
9 Temmuz 1961..
İlginç mi ilginç!
Hala o anayasayı özleyenler de diyorlar; özgürlükler çoğalmış, meydan boş, haliyle komünizm almış başını gitmiş; yetmemiş radikal İslam filiz salmış ortalık yerlere..
İran devrimi de kötü örnek. Öyle ya, olur mu olur!
Ansızın patlak veren olaylar, eylemler..
Yüzlerce ölüm, yüzlerce faili meçhul cinayetler; karakollar, işkenceler,sürgünler (Bir zamanlar birileri bu işleri tezgahlayanlar darbe yapanlardır dediler ya, neyse!)..
Ülke elden gidiyor, yetiş ya Evren Paşa!
Sonunda anayasa ile Bodrum’da ressamlık garanti, hemi de nü cinsinden..
Kim kıskanır 1982 Anayasasını bu ümmetten?
Buraya dikkat efendim!O zaman da dediler birileri: ”Evet diyelim anayasaya,yoksa ensemizde boza pişirirler bu rütbeliler.Hele bir dönsünler kışlalarına;eh,bakarız o zaman çaresine”..
Hatırlayanlar var mı bu söylenceleri?
E, hikâye bu: Savaşlar, entrikalar, idamlar, hukuksuz yargılamalar, sürgünler, suikastlar, faili meçhul cinayetler; yani hep iktidar; yani hep çıkar, hep menfaat kavgası.İnsanlık yok, insani hasletler tatile gönderilmiş; Din desen zaten “öteki”;zaten gericiliğin sembolü; Dinmiş, İslammış hepsi bahane; ama güç; ama iktidar; ama insanına zulüm ve kahır çektirmek şahane!
İşte o günlerden geldik bu güne..Yine hep aynı terane..
Yine gerilim, yine kaos..
Yıllardan 2010 ve ufukta yeni bir Anayasa oylaması daha gözüküyor.
82 anayasasından bu yana, dile kolay; arada bir, 28 Şubat gibi, 27 Nisan gibi güncelleme operasyonlarına maruz kalmakla beraber tam 28 sene geçmiş..
Komplo kahvesinin telvesini yorumlayanlara göre: Konjoktür hazretleri mi desem; global/küresel dengeler mi desem; Ulusalcıların, darbecilerin, Kemalistlerin güç tazeleme operasyonları mı desem; ABD’nin Ortadoğu ve daha da ötesi Çin, Asya hesapları mı desem; yoksa AKP’nin gücü mü desem, Müslümanların bilinçlenmesi mi desem tam da bilemiyorum ama kimine göre kötü, kimine göre bir şeyler oluyor iyi gibi gözüken, diye söylenen. İnanıp inanmak size bize kalmış efendim!
İşte dem bu dem, konuşmak zamanı; 82 anayasası darbecilerin kuruntularından müteşekkil, miadı dolmuş, elan değiştirilmesi lazım diyorlar birileri.Ne değişmesi efendim?
Bize kalsa kökünden kazınmalı, yerle yeksan edilmeli.. Soran yok ki?
Yerine insana saygı duyan, inanç ve değerlerine hürmet gösteren, mevcudatı sadece ve sadece insani hassalar için biçimlendirmeye fırsat veren kurallar manzumesi oluşturulmalı; ama zor; ama imkânsız değil mi?
Basit tarafından bir kronoloji çizmeye çalıştım anayasa,hukuk tartışmalarına dair..Daha iyisini uzmanları yapsın..
Tam altı kez anayasa üzerinden şekil tartışmalar yaşanmış bu alemde; ama sorayım şimdi: ”Geçmişten bu yana yaşanan tartışmalarda üzerinde karar verilen, hakkında hüküm yürütülen “insan” a söz hakkı verilmiş mi?” diye ..
İnsanların beklentileri nedir, ne değildir; sahi, o gün bu gündür bize soran oldu mu hiç?
Şimdiki Anayasa değişikliği üzerine en fazla konuşulanlara bakalım:Anayasa Mahkemesinin yapısı değişecekmiş..
HSYK’nın yapısı da öyle..
YAŞ kararlarına yargı yolu açılacakmış..
Parti kapatma zorlaşıyormuş..
Memurlara toplu iş sözleşmesi ve sendika hakkı tanınacakmış..Ama grev yok..
Geçici 15. Madde kaldırılacakmış (12 Eylülcülerin, darbecilerin yargılanmasını engelleyen madde)..
Sadece bu değişikliklerle bile teşekkül ettirilecek Anayasa, 1982’ye göre ehven-i şermiş, Bilirkişilerin kavli bu, fetva bu yönde..
İşimize gelirse!
İyi de bütün bunlar benim temel İslami kaygılarımla mı alakalı?
Nerede İslami, hadi en hafifinden insana dair hassasiyetler, beklentiler?
Bütün bu değişimler kurumlar ve yapıları ile alakalı değil mi, insan nerede, inanç ve değerlerim nerede?
Eh! Buna da şükür dememiz isteniyorsa şayet; her gün, her Allah’ın günü dilimiz de zaten. Birilerinden mi öğreneceğiz şükür etmeyi?Müslümanız şunun şurasında elhamdülillah..
En garibi ne biliyor musunuz dostlar: ”Beğenmiyorsan git efendim başka diyarlara, hicret et, tutan mı var seni? Kal kendi mahallende, girme bizim mahallemize, karışma tartışmalarımıza! Hem işçi/memur olarak burada çalışacaksın, hem maaşını bu devletten alacaksın; hem tahsilini buralarda göreceksin; hem dernek, vakıf gibi faaliyetler içerisinde olacaksın ve hem de kalkıp bu işlere muhalefet yönünde eylemsiz sözlerle cazgırlık yapacaksın!” diyenlerin, aslında cevaplarını çok iyi bildikleri soruları şark kurnazlığıyla tersinden bize soranların da yine dostlarımızın olması..
Evet, bu tartışmalar bitmez..Asırlardır hangi kurallar toplumlara hüküm ferma olacak tartışılmış hep..
Allah adına iktidara kurulanlar, kendi heva ve arzuları adına yönetmişler insanları..
İtiraz edenler mi, muhalefet şerhi koyanlar mı?
Atmışlar zindanlara; yetmemiş, vurmuşlar boyunlarını!
En hafifinden sürgün etmişler diyar diyar..
Hadi devletleri, iktidarları anladık; muhalefet iktidarlarını sarsıyor, çıkar ve menfaat ağlarına zarar veriyor. Hem şeytandan mülhem tabiatları icabıdır..Peki, din adına, İslam adına icra-i faaliyette bulunan cemaatlere, tarikatlara, dernek ve vakıflara, şu bu adına iş tutan sivil toplum kuruluşlarına ne oluyor?
Fetvalarına, görüşlerine itiraz edildiğinde; yok öyle değil, aslında böyle denildiğinde onlarında mı iktidarları, itibarları sarsılıyor; güç dengeleri mi, geleceğe dair hayalleri mi alt üst oluyor?
Sorayım yine sırası gelmişken: Bıraktık geçmişi, 1982’den bu yana geçen zaman insan ömrü için az bir şey mi?Tam 28 yıl sonra yine palyatif çözümler.
Hakkımız değil mi cazgırlık (!) yapmak?
E, konuşmamız istenmiyor; neredeyse ağzımız bantlanacak, olmadı mühürlenecek maazallah! Elimiz mahkûm bekleyeceğiz artık; hem acelemiz mi var canııım?
Ömrümüz varsa görürüz bir şeyler..
Son söz efendim:Türlü beklentilerle oy verdiler insanların %47’si; hele bazıları dün söylediklerinin hilafına, kerhen şerhiyle destek çıktılar, iktidara taşıdılar AKP’yi.
Yetmedi bir dönem daha destek verdiler.
Şöyle böyle derken arada geçen yedi yıl ve sonunda dağ fare doğurdu..
Şimdi de palyatif çözümler,görece özgürlük,görece rehavet denilen şeyler için yine sandık başına zorlanıyor millet..
Merak edilmesin efendim..
Fetva verildi nasıl olsa..
Eh, veririz artık bir oy canım, elimiz mi aşınacak?
Ey Rabbimiz ,ne olur sen bize merhamet et..Sanki bütün Müslümanların başına yirmi dört saat nöbet tutuyorlarmış gibi, “Hep konuşuyorsunuz, iş üretmiyorsunuz” diyen dostlara:Biraz merhamet lütfen..
Ha bu ara; tevhidmiş, ilkeymiş, şirkmiş, nifakmış; olmadı demokrasi, liberalizm, laiklikmiş vs. ben şu kavramları bir daha gözden geçireyim neme lazım!. Yanlış öğretmişler bizlere de o yüzden(!)..