Mustafa ATAV
İSTİKRAR MI, KALİTE Mİ?
Bir zamanların meşhur bir tartışma programı, Dinamit! Konuklardan biri Merhum Ercüment Özkan, diğerleri ise bugünün iktidarının başında olanlar. İlk yayımlandığında da seyretmiştim, sonrasında birkaç defa daha... Şimdiki iktidarının başı, yardımcısı ve diğerlerinin merhumu olabildiğince çabayla, hak hukuk filan da dinlemeden kıskaca almaya çalışırkenki tavırlarını yeniden gözlemledim. Ta, o zamanlardan belliymiş müstağniliğe soyundukları; bir havalar, bir afra tafralar ki sormayın! Müslüman olmanın gerektirdiği mütevazılığı arayın ki bulasınız. Üzüldüm tabii ki doğru sözler baskılanmaya çalışıldığından ve iç geçirdim haliyle ama elden ne gelir?
Ercüment Özkan, yıllardır İktibas dergisinde yazdıklarının, her fırsatta olduğu gibi davet edildiği o programda da söylediklerinin istikrarlı bir şekilde arkasında durarak dar-ul bekaya göçtü... O, umuyor ve inanıyoruz ki rahmet-i rahmana kavuşurken, onun düşüncelerini programda kıskaca almaya çalışıp sadece ve sadece yeryüzü iktidarını önceleyenler de iktidara çöreklendiler…
Onlar, malum program sırasında koyu birer Milli Görüşçü, birer RP’li idiler. N.Erbakan’a asla ve asla toz kondurmuyorlardı. M.Kemal bile sağ olsaydı refahçı olacaktı. ABD siyonizmin, küresel hegemonyanın, BM emperyalizmin merkezi, AB Hıristiyan kulübüydü onlar için. NATO ise haçlı ordusu ve aslında bugünlerde de teyid edildiği gibi zalimliklerinin üssüydü, o demlerde böyle söylüyorlardı… Birey olarak müslümandılar ama partileri İslam partisi değildi, laiklik bunu gerektiriyordu çünkü. E.Özkan, bir başına onlara gidilen yolun yol olmadığını Kur’an mantalitesi gereğince, Kafirun süresi ve Hz. Muhammed’in mücadelesi örnekliğinde dile getirmeye çalışmıştı ama nafile! Seyircilerin çoğu da aynı kulüptendiler ve şimdiki iktidarın o zamanki namzetlerini çılgınca alkışlıyorlardı ama aslında ne yazık ki vahyi mesajı bastırmaya çalışıyorlardı. Allah korusun,aynen şu,“İnkâr edenler: Bu Kur'an'ı dinlemeyin, okunurken gürültü yapın. Umulur ki bastırırsınız, dediler. Fussılet - 41/26” ayetine muhatap olan (hâşâ) inkâr edenlerin tavırları gibi!
Onlar, yol arkadaşlarını, mücahittir, Ortadoğu dahil tüm Müslümanların lideridir diye dizinin dibine oturup biat ettikleri; her konuşma sonrasında gökyüzünü gösteren başparmakları eşliğinde davadan dönmeyeceklerine yemin ederek söz verdikleri N. Erbakan’ı çoktan yarı yolda bıraktılar. Neredeyse iman derecesinde çok inandıkları demokrasinin gereğince, öve öve göklere çıkardıkları askerlerin baskısıyla kaç kez kapatılmış ve her defasında türlü zahmetlerle yeniden kurdukları partilerini terk edip gittiler! Yenilikçiler ayağıyla da İslamdan apardıkları ve şekilde görüldüğü üzre bir türlü hakkını vermeye uğraşmadıkları, zaten tabiatlarının da elvermediği Adalet ve Kalkınma ön başlığıyla AKP adıyla bir başka parti kurmakta hiç gecikmediler ve sonunda başardılar, muratlarına erdiler, iktidar oldular, yaklaşık on yıldır da icranın başındalar…
Ve şimdi BM, ABD müttefik, AB vazgeçilmez, Haçlı ordularının temerküz edildiği NATO da Ortadoğu’nun teminatı oldu onlar için!
Liderleri de kadim dost, birer kanka, en hakikisinden yoldaş ve arkadaş! Geçmişte bütün bunlara dair eleştirel anlamda söylediklerini, ikrar ede geldikleri Müslüman kimlikleri eşliğinde, kitleleri manipüle etmek için, uyuşturmak, uyku halinde tutmak için dile getirdiler desem bana ne lazım gelir?
Akl-ı selim sahibi olanlar, eşyaya, olaylara vahyi merkeze alarak objektif bakmayı başarabilenler, şimdikilerin siyasal ve düşünce bazındaki süreçlerini şöyle bir gözden geçirirseler, sahih İslam düşüncesi nokta-i nazarında asla bir istikrar göremeyeceklerdir. Haklarını teslim edelim; ama laiklik ama demokrasi bağlamında; ama küresel ama yerel anlamda derinlerde bir yerlere mesaj verme konusunda, hatırlattığım gibi dün her yönüyle karşı çıkıyor göründükleri Batıya, küresel hegemonyaya yağ çekme yarışında tam bir istikrar sahibidirler!
Peki, icranın başına geçtiler de ne değişti? İslam ahkâmını, İslam düşüncesini referans alırsak hiç! Sadece birilerinin görece rahatı biraz daha arttı. Yani makam, mevki, kariyer, para pul anşamında sosyal, siyasal ve ekonomik konum ve itibarları değişti. O birileri kendilerinin emekliliği olduğu kadar, sülblerinden türeyecek olanların geleceklerini de garanti altına aldılar. Ve yine binlerce işsiz, binlerce mağdur ve yine yoksul, yine evsiz barksız mağdur insanlar var. İslam Dini ve düşüncesi de her zamanki gibi “öteki” olmaya mahkûm, demokrasi ve laiklik kıskacında! Demokrasi ve laikliğin daha daha ilerisi için söz veriliyor âlem-i cihana.
Yazık ama böyle! Arap Baharı denilen Ortadoğu halk hareketlerine bile tavsiyeleri o yönde!
Konumuz iktidar değildi elbette ama mensuplarının hukuksuzluklarını içimi burkan bir videoda yeniden seyredince ve hala hak hukuk tanımadan, hala İslamı, iman etme gerçekliğini güya kalplere sıkıştırarak güçlerini tahkim etmeye çalıştıklarını bildiğimden laf etmeden geçmek olmazdı.
Zikrettiğimiz programda merhumun, sahibi ve yayın kurulu başkanı olduğunun söylendiği İktibas Dergisinin, öncesi olmakla beraber o günden bu yana sahih İslam düşüncesinden mülhem çizgisinden hiç sapmadan, siyasal baskı ve gerilimlerden de hiç etkilenmeden yıllardır faaliyetine devam etmesi ve bu şekilde otuz ikinci yılına erişme başarısını göstermesinin neliğine değinmekti meramım…
Dergiciliğin, bilhassa İslami hassasiyetler noktasında neşredilenlerin uzun soluklu olmasının zorluğu yaşanmış tecrübelerle sabittir. Birikimli ve bir o kadar da azimli yazar sıkıntısı, ekonomik yoksunluklar, siyasal baskıların yanında seslendirilen düşüncelerin birilerini rahatsız etmesiyle geliştirilen olumsuz kampanya ve ambargolar; okuyucu ve tabii ki abonelerin kararsızlığı gibi birçok etkenler dergi faaliyetlerini akamete uğratabiliyorlar. Yıllardır anlam dünyamıza hitap ettiğine inandığımız dergilerden seçki yapıp gündemi takip eden biri olarak, bazen ekonomik gerekçelerle ve bazen de dergi içeriğinin doyurucu olmaması sebebiyle olsun, perakende olarak satın alıp takip etmekle birlikte İktibas Dergisi dahil birçok derginin aboneliğini bırakmışlığımız vakidir. Bu biraz da dergilerin okuyucu kitlesinin seviye değişikliğiyle alakalıdır. Takdir edilmelidir ki her yaş grubunun, her birikim sahibinin dergilerden beklentisi farklıdır. Bir dergi, seviyeyi de yükseklere çıkararak her kesimden, her yaş grubuna hitap edebilir mi, böyle bir zorunluluk var mıdır, tartışmalıdır…
Bütün bu olumsuzluklarla birlikte, ortak inanç ve düşünceleri olan; İslam düşüncesinin toplum nezdinde makes bulması adına kaygı taşıyan ve bu istikamette hedef gözetip yıllardır her türlü koşulda ellerini taşın altına sokmaktan çekinmeyen birkaç samimi müslümanın gayretiyle neşrine devam edile gelen İktibas dergisi özelinde söylersek; çoğumuzun da malumu olduğu üzre ve İslami anlamda temsil etmeye çalıştığı değerler itibariyle cemaat, tarikat, siyasal partiler gibi farklı düşünce ve eylemleri usül edinmiş yapıların eleştirisine hedef olmuş, yıllardır ambargoya maruz kalmıştır.
Bu sebepledir ki ta işin başından bu yana işin mutfağında olanların, bu baskıya ve zorluğa rağmen inanç ve düşüncelerinden taviz vermeden, çizgilerinden hiç sapmadan; ama yerel ama küresel hegemonya ve siyasetinin görece anlamda sağladığı rehavetin etkisine kapılmadan; günlerdir, iç siyasetin de desteğiyle Ortadoğu ekseninde gelişen İslama, müslümanlara yönelik ötekileştirme çabaların farkında olarak İktibas Dergisini istikrarlı bir şekilde gündemde tutmaları da bir başarıdır, tabiidir ki takdire şayan bir durumdur…
Gönül ister ki aynı hassasiyeti taşıyan dostlar, bundan sonraki süreç için düşünce ve birikimleriyle yazı bağlamında dergiye katkı sağlasınlar; gönül ister ki okuyucu sayısı artsın ve düşünceler daha çok insana ulaşsın; gönül ister ki kaliteyi yani seviyeyi daha da artırmak için olumlu eleştiriler yapılsın. Ama dediğim gibi işler böyle yürümüyor.
Üstelik İslam düşüncesi adı altında gelişen olumsuz rekabet nedeniyle birbirimizi tüketiyoruz. Her fırsatta dile getirdiğimiz gibi dostluk ve kardeşlik, yol arkadaşlığı, ahde vefa gibi İslami hasletleri nicelik esası, iktidar kavgası ve liderlik hırsı nedeniyle ihmal edebiliyoruz…
Kabul edelim ki İslam düşüncesi adına dergi çıkarırken, önemli olan kalitede ve seviyeyi daha da ileriye çıkarmak hususunda istikrarı sağlamaktır… Dinamit programında arz-ı endam eden şimdinin iktidarının kahramanları olan şahsiyet ve partileri için söylersek, her ne olursa olsun, yeter ki iktidar olalım kabulündeki istikrar asla tercihimiz değildir. Ki hatırlattığım gibi tarz-ı siyasetlerini tutmasak da yol arkadaşlarını terk etmeleri, dün düşman ilan ettiklerini bugün dost bilmeleri, onlara yağcılık yaparak iktidarda kalmaya çalışmaları istikrarsızlığın dik alasıdır…
Sonuçta öyle ya da böyle, eksiği ve fazlasıyla eldeki imkânlarla, sahih İslam düşüncesi merkezli kaliteyi de öncelikli kılarak, İktibas Dergisini yıllardır gündemimizde tutanlara ancak şükran duyulur; onu ilk neşreden, Dinamit gibi geçmişte çıktığı programlarda da söyleşilerinde de düşüncesi nedeniyle mehcur bırakılan merhuma da ancak Allah’tan rahmet ve mağfiret dilenir…
Daha nice yıllara ama daha da ileri bir seviyede…
İnşaallah…
(Not: Bu yazı İktibas dergisinin 2012 Ocak sayısında yayımlanmıştır)