Hikmet ERTÜRK

12 Kasım 2010

KURBAN BAYRAMINDA İSLAM COĞRAFYALARI

İkiz kuleler bombalandı. Amerikalılar çoğu Hıristiyan olan vatandaşlarını kaybetti. Sonrasında ne oldu tüm Avrupa Hıristiyan devletleri Amerikanın Afganistan ve Iraktaki işgallerini ve milyona varan sivil katliamlarını haklı gördü. Üstelik her türlü imkânlarını seferber ettiler. Müslüman ülkelerden ses çıkmadı. Hatta bu terörist! guruplarla hiçbir alakalarının olmadığını ispatlamak adına Amerika’nın kurdurduğu ve tek ağababası olduğu Nato ve Birleşmiş Milletler aracılığı ile kararlar alıp, Nato’ya asker gönderip birlikte işgal ettiler Müslüman coğrafyalarını. Oluşturulan kamuoyunu görüyormusunuz? Birkaç yüz Hıristiyanın yaptıkları zulme karşılık öldürülmesi üzerine kocaman devletler işgal edilip vatandaşları öldürülüyor ve hiç kimsenin sesi çıkmıyor.

 

Müslümanlara ulusçuluk illeti bulaştırıldığından bu yana kendi sınırları ile ilgili olmuşlar. İşin ilginç yanı bu batılılar bir yandan Müslümanları katlederken bir yandan da yardım kuruluşları vasıtası ile yardımlarda bulunuyorlar. Bu adamlar bizlerden hoşlanmayacak bu çok açık birde bunu Müslümanlar anlasalar.

 

Bakın Kur’an ne diyor; “De ki: Ey kitab ehli! Sadece Allah’a, bize indirilene ve daha önce indirilmiş olan (ilahî) kitaplara inandığımızdan ve çoğunuzun da fasıklar olmasından ötürü bizden hoşlanmıyorsunuz.” (5/59)

 

İçinde kan olan her yanımızın çöktüğü bir dönemde yine Bayramımıza kavuşacağız. Bu bayramda Müslüman coğrafyaların ne halde olduğunu geçmişte onlara nelerin reva görüldüğünü hatırlamakta fayda var.

 

Müslümanların Engizisyon Mahkemelerince soykırıma ve sürgüne tabi tutulduğuna dair Real Academia Historia'nın yayınladığı arşiv ekte bakınız.


İspanya Kraliyet Arşivlerindeki belgelere göre Endülüs’de 1492 ile 1609 yılları arasında 3.000.000 milyona yakın müslümanın engizisyon mahkemelerinde yakılarak öldürüldüğü yer almaktadır. Bu kayıtlar dönemin Engizisyon mahkemelerinden sorumlu İspanya Kardinali Richelieu’nun günlüklerinde bulunmuş ve daha sonra Kraliyet akademisin arşivlerine aktarılmıştır. İspanya kralı III. Felipe, 22 Eylül 1609'da yayınladığı Sürgün Fermanı'yla, Müslümanlar'ın İspanya'yı terk etmelerini emretmiştir. 1609–1614 seneleri arasında Valencia, Granada, Murcia ve Mallorca şehirlerinden en az 500.000 müslüman İspanya topraklarına bir daha gelmemek üzere ile sürgün edildi. İspanya Kraliyet Arşivleri, (Real Academia de la Historia Boletin II.), Los moriscos españoles y su expulsión, Boronat y Barrachina, Pascual, Valencia. España, 1908. Tomo II. pg.125-135

 

1943'de Cezayir’de Ferhad Abbas önderliğinde bir grup, sömürgecilik döneminin sona ermesi, savasın bitiminde bağımsız bir devlet kurulması, yeni bir anayasa yapılması, Cezayirlilerin yönetimde etkin olması ve tüm düşünce suçlularının serbest bırakılması gibi maddeleri içeren bir teklifi kendilerine olmadık işkenceler yapan müttefik güçlere sundular. Müttefik güçlerle birlikte Almanya'ya karsı savaşan Cezayirliler, haklı taleplerinin müttefikler tarafından kabul göreceğini sanmışlardı. Oysa götürdükleri tekliflerin hiçbiri kabul edilmedi. Dahası, Cezayir halkı için yeni bir katliam kapıda bekliyordu.

8 Mayıs 1945'de II. Dünya Savası’nın sona ermesi vesilesiyle yapılan kutlamalar esnasında halk Cezayir bayrağı açınca, ortalık bir anda kan gölüne döndü. Fransız askerleri Cezayir bayrağı taşıyan kutlamacıların üzerine ateş açtı ve 40 kişiyi gözünü kırpmadan öldürdü. Bu vahşet bölgedeki diğer Müslümanlar arasında büyük tepkilere neden oldu, gösteriler büyüdü, Fransa ise buna karşılık vahşetin dozunu artırmaya karar verdi. Ordu birlikleri sivil halkın üzerine rasgele ateş açmaya başladılar. Sonunda, Amerikan kaynaklarının rakamlarına göre yaklaşık 45 bin Cezayirli Müslüman bu olaylar esnasında can verdi. Pek çoğu da yaralandı. Tarihe Setif Katliamı olarak geçen bu olayları takiben Fransızların kati ve baskıcı rejimi tekrar uygulamaya konuldu. Tüm siyasi faaliyetler yasaklandı. Binlerce Cezayirli hiçbir gerekçe gösterilmeden tutuklandı. Cezayirliler bir kez daha sömürgecilerin zulmünü acı bir tecrübeyle görmüş oldu.

Sömürgeci Fransa'ya karşı 7.5 yıl boyunca verilen bağımsızlık mücadelesi, ardında çok ağır bir bilanço bırakmıştı: 1.5 milyon Cezayirli Fransa’nın şiddet uygulamaları sonucunda yaşamını yitirmişti.

Doğu Türkistanlı Müslüman Türkler, yaklaşık 250 yıldır Çin egemenliği altında yaşıyorlar. Çinliler, bir İslam toprağı olan Doğu Türkistan'a "kazanılmış topraklar" anlamına gelen "Sincang" adını koydular ve burayı kendi toprakları olarak tanımladılar. 1949 yılında Mao önderliğindeki komünistlerin Çin'in yönetimini ele geçirmelerinin ardından, Doğu Türkistan üzerindeki baskılar eskisine oranla daha da arttı. Komünist rejim politikası, asimile olmayı reddeden Müslümanların fiziksel olarak imhasına yöneldi. Katledilen Müslüman sayısı çok ileri boyutlara ulaştı. 1949–1952 yılları arasında 2 milyon 800 bin; 1952–1957 arasında 3 milyon 509 bin; 1958–1960 yılları arasında 6 milyon 700 bin; 1961–1965 yılları arasında 13 milyon 300 bin kişi ya Çin ordusu tarafından öldürüldüler ya da rejimin doğurduğu kıtlık sonucunda öldüler. 1965'ten sonraki katliamlarla birlikte, öldürülen Doğu Türkistanlı sayısı 35 milyon gibi çok yüksek bir rakama ulaştı.

1999 yılının Ekim ayında Ruslar, Çeçen topraklarına girerek, kadın, çocuk ya da yaşlı demeden acımasızca katletmeye başladılar. AylarCA sivil hedefler kesintisiz bombardımana tabi tutuldu. Halkın direnişini kırmak için de özellikle hastaneler, doğumevleri, çarşılar, mülteci konvoyları hedef olarak seçidi. Son olarak ise Ruslar'ın Çeçenlere karşı kimyasal bombalar, scud ve napalm füzeleri kullandıkları belirtildi. Bunun yanısıra Ruslar birçok Çeçen köyünün kullandığı Argun nehrine zehir kattı. Zehirli sudan içen kadın ve çocukların büyük çoğunluğu ölürken, yüzlercesi de hastanelere kaldırıldı. Suların zehirlenmesi nedeniyle içecek ve kullanılacak su bulamayan halk çok zor günler geçiriyor.

 

Irak’ta işgal başladığından beri ise 1.500.000 insanın öldürüldüğü tahmin ediliyor. Resmi rakamların 100.000 demesi ise gerçeklikten uzak. ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney ‘Düşmanıımızın ölülerini sayacak değiliz’ diyerek resmi rakamların basit birer yalan olduğunu doğrulamıştı. Ölülerin önemli bir kısmını çocuklar oluşturuyor.

 

Aslında geriye doğru baktığınızda bu batılılar öyle şeyler yapmışlar ki Yahudi soykırımı falan sözde kalıyor. Bu soykırımların hesabı bu zalimlerden sorulamıyor. Hepsini çıkarsak burada bu yazıları sayfalar almayacak .

 

Tüm bunlar ortada iken ve Kur’an bizleri de uyarıyorken hala bu adamlar ile ilişkilerimiz devam ediyor. Bakın Kur’an bu zalimler ile olan ilişkimizin nasıl olması gerektiğini tarif ediyor ve onları nasıl anlatıyor.

 

“Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız, âyetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz. İşte siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Siz, bütün kitaplara inanırsınız; onlar ise, sizinle karşılaştıklarında “inandık” derler. Kendi başlarına kaldıklarında da, size olan kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar...” (3/118-119)

 

Her şey komedi gibi Türkiye’de artık Yahudi soykırımını inkâr etmek bile suç kapsamına alınmaya çalışılıyor. Ya bu soykırımlar ne olacak. Ne büyük bir pişkinlik ve utanmazlık bu böyle.

 

Konumuz Kurban bayramı idi sanırsam. İşte sadece birkaç Müslüman coğrafyasının yıllardır yaşadıkları şeyler göz önünde. Daha sayamadığım birçok İslam ülkesi aynı durumda. Onlar bu geçmişleri ile birlikte batılıların atadığı işbirlikçi yönetimlerin hakimiyeti altında bayrama girecekler. Bizlerinde onlardan fazla bir farkımız yok aslında. Sadece sus pus olduğumuzdan hayatımızı garanti altına almışız. İnşallah bayramlardan bir bayram bu acıların hesabı sorulur. Bu acılar için ayakta kalmaya çalışmak lazım. Bu acıları unutmamak lazım. Sizleri bu bayramda tüm bu anlatılanlar ile düşünmeye davet ediyorum. Rakamlar yanlış değil o rakamlar üzerinde iyice düşününüz. İnsan insan olduğundan utanıyor.

 

Hepinizin bayramını kutluyorum. Hayırlı bayramlar diliyorum.