Mustafa ÖMEROĞLU

31 Mart 2010

MAHALLE BASKISI MI?

İnsan söze nasıl başlayacağını bilemiyor, hem de dostlarının, değer verdiklerinin arasında..

Hangi söz kimleri memnun eder, kimleri rahatsız eder meçhul çünkü...

Ve bana bu “mahalle baskısı” tartışmalarını hatırlatıyor,yakın geçmişten bu yana...
 
Hatırlayalım; seküler, profan zihin algısının ürünü olduğu söylenen Liberalizme inat,vahyin sınırlarını çizdiği özgür irade, özgür düşünce, inanç ve düşüncede özgürlük, düşüncenin özgürce beyanı ,ibadet özgürlüğü vs. İslami mücadele kapsamında çok severek kullandığımız  ifadelerdi bizim...

Ve yıllardır bu sebeple çok çekti Müslümanlar kendileri gibi olamamaktan, kendilerini ifade edememekten, inandıkları gibi yaşayamamaktan, yani hayatın her katmanında özgür olamamaktan...
 
Ama gelin görün ki ve maalesef üzgünüm ,bizim mahallede de sorunlar  var...

Yok diyen dostlar, her ne sebeple olursa olsun gelişen tartışmalara,tartışmalardaki üsluplara, kullanılan ifadelere baksınlar şöyle bir...

Tartışamıyoruz özgürce, ifade edemiyoruz kendimizi serbestçe, müslümanca, dostça, kardeşçe; inandığımız Kur’an ve Muhammedi örneklik bize yol gösterse de...

Uymuyorsa düşüncelerimize, çelişiyorsa kabullerimizle, cemaat diyerek,kurum diyerek, ilke diyerek, prensip diyerek kaş göz yarıyor, gönül, hatır kırıyor ve bunu da fisebilillah, Allah aşkına yaptığımızı iddia ediyoruz..
 
Şimdi..
 
Her birimizin naturası,doğduğu sosyal çevre farklı...

Zeka,akıl düzeyi,anlama kabiliyeti,alınan eğitim keza...

Bunların yanında tecrübe,birikim ve tabii ki yaşlarımız da öyle..

Bunlar benim aklıma gelen, daha birçok faktör sıralanabilir...

Bütün bu farklılıklar inkâr edilemeyecek bir gerçeklikken okuduğumuz bir metni, karşılaştığımız bir kavramı, tarihi, sosyal, siyasal ve daha bir dolu verileri, üstelik 1400 yıllık kadim kültürün baskısıyla birbirimizi aynı şekilde anlamaya, yorumlamaya ve tıpkı basım düşünmeye  nasıl icbar edebiliriz?
 
Buralarda yazıp çizme, yorumlarda kanaat belirtme istişare, danışma, meşveret niyetiyledir; doğrulukları, güzellikleri paylaşma, sahih bilgi konusunda paslaşma gayesiyledir.

Emri- bil maruf, nehy-i anil münkerin esası da zaten bu değil midir?

Bu esasa rağmen birbirimizi anlamaya değil yargılamaya çalışırsak, kendimizce yargılar mahkûm etmeye kalkarsak, mahkûm edip tenkil ve tehcire maruz bırakırsak ve daha da ziyadesiyle, bize reva görülen ama yıllardır muzdarip olduğumuz “öteki” ne dair ne kadar kavram varsa Müslüman dostlarımızın üzerine boca edersek gökten rahmet yağacağını mı zannediyoruz biz?
 
Düşünceler özgür ortamlarda beyan edilmeli, paylaşılmalı hiç çekinilmeden ama demeye çalıştığım gibi hırgürle, itiş kakış içinde olmamalı bu.

Yoksa kul hakkıyla hesaba çekilmemiz işten bile değildir.

Bilmem hatırlatmama gerek var mı?

Bu din ismiyle müsemma rahmet dinidir, barış, esenlik dinidir. O halde Müslümanlar birbirlerine güvenip, birbirlerinin yanında güven içinde olmalı değiller mi?

Birbirimizi sevmek, birlikte olabildiğince kardeşlik türküleri söylemek zor mu geliyor bize?

Yoksa bizi bağlamıyor mu “Birbirinizi seviniz, kardeş olunuz” gibi vahyi uyarılar, örnek almaktan vaz mı geçtik Muhammedi söz ve eylemleri?
 
İşte birkaç örnek:
 
Enfal/46:Allah'a ve Resûlü’ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.

Hucurat/10-11:”Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allah'tan korkup-sakının; umulur ki esirgenirsiniz.”

“Ey iman edenler, bir kavim (bir başka) kavimle alay etmesin, belki onlar kendilerinden daha hayırlıdırlar; kadınlar da kadınlarla (alay etmesin), belki kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kendi nefislerinizi (kendi kendinizi) yadırgayıp-küçük düşürmeyin ve birbirinizi 'olmadık-kötü lakablarla' çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir. Kim tevbe etmezse, işte onlar, zalim olanların ta kendileridir."

Hadis 1: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız. Birbirinizi sevmek için de aranızda selamı yayınız… Birbirinize haset etmeyiniz. Birbirinize hasım olmayınız. Birbirinizin arkasından çekiştirmeyiniz. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz!"

2: “Zandan sakınınız. Çünkü zan (yersiz itham), sözlerin en yalan olanıdır. Başkalarının konuştuklarını dinlemeyin, ayıplarını araştırmayın, birbirinize karşı öğünüp böbürlenmeyin, birbirinizi kıskanmayın, kin tutmayın, yüz çevirmeyin. Ey Allah'ın kulları! Allah'ın size emrettiği gibi kardeş olun.

Müslüman müslümanın kardeşidir: Ona haksızlık etmez, onu yardımsız bırakmaz, küçük görmez. (Göğsüne işâret ederek) Takvâ buradadır, takvâ buradadır!”

3: "Kişiye, müslüman kardeşini hor görmesi kötülük olarak yeter. Müslümanın her şeyi, kanı, namusu ve malı müslümana haramdır.”

4: "Birbirinizle alâkayı kesmeyin! Birbirinize sırt dönmeyin! Birbirinize kin tutmayın! Haset etmeyin. Ey Allah'ın kulları! Kardeş olun!”

Bilenlere bildiklerini hatırlatmak kabilinden her şey...

Daha onlarca ayet,onlarca hadis örneği verilebilir erbabınca...

Ama gereğini yerine getirmeyince veya türlü manevralarla zanni kabullerimize uydurunca vebali çok,onu da bilirsiniz..Farkına varalım artık,çok eleştirdiğimiz sistem ve müdafileri seyrediyorlar bizleri,birbirimize durmamızı ,birbirimizi yememizi,ellerini ovuşturarak sinsi sinsi,pis pis sırıtarak ve bekleşiyorlar çizgi romanlardaki cenaze levazımatçıları gibi gömmek için değerlerimizi...

Mademki birilerine göre görece özgürlükler,mademki görece rehavet var,öyleyse şimdi birlik,şimdi dirlik zamanı,itiş kakış zamanı değil dostlar...

Umarım maksat hasıl olur..

Selam ve muhabbetle..