ÖZGÜR-DER (Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği), Türkiye’de kültür, eğitim ve düşünce alanında her türlü bilimsel çalışmaya ve gelişmeye katkıda bulunmak; eğitim ve öğretime, yayıncılığa, her türlü düşünce özgürlüğüne ve insani değerlere yönelik hak ihlallerine karşı hukuki mücadele vermek; insan hakları mücadelesi veren sivil toplum örgütleriyle ortak çalışmalar yapmak amacıyla kurulmuştur.
Kuruluş Süreci:
28 Şubat 1997’de icra(!) edilen post-modern darbe sonrası süreçte Türkiye’de yaşanan insan hakları, düşünme ve eğitim özgürlüğü kapsamındaki hak ihlalleri pervasızlaşarak had safhaya ulaşmıştır. Bu süreçte en büyük darbe, yaşamı anlamlandırmak ve evrensel doğruları yakalamak konusunda özgürlük ve özerklik alanını ifade eden üniversitelerde yaşanmış, genel olarak özgürlükler ve insan hakları rafa kaldırılmış, hükümet düşürülmüş, YAŞ Kararları adeta anayasal bir “manzume” niteliğine büründürülmüştür.
28 Şubat süreciyle birlikte üniversitelerde İslam dinine olan bağlılıkları nedeniyle dinin bir emri olarak başörtüsü takan kız öğrencilerin öğrenim hakları tamamen engellenmiş, tam bir zulüm süreci hüküm sürmüştür. Hatta yüksek din eğitimi vermek amacıyla açılan ilahiyat fakültelerinde bile başörtüsü yasağı yürürlüğe konmuştur.
Bu yasak, anayasa ve kanunlarda başörtüsü nedeniyle eğitim hakkını engelleyen herhangi bir yasa veya yoruma açık bir hüküm olmamasına rağmen bizzat 28 Şubat cunta rejimi tarafından YÖK ve üniversite rektörleri üzerinde baskı, cebir ve tehdit oluşturarak yürürlüğe konulmuştur. Bu yasağa farklı dünya görüşlerine sahip on binlerce öğrenci top yekun tepki göstermiş, başkaldırmış veya protesto eylemleri yapmıştır. “Cuntaya Hayır, Eğitime Özgürlük”, “İnanca Saygı, Düşünceye Özgürlük”, “Eğitim Hakkı Engellenemez” sloganları ile caddelere taşan binlerce öğrenci, kolluk güçleri tarafından tartaklanmış, coplanmış, gözaltına alınmış yahut tutuklanmıştır. Ve bu süreçte on binlerce başörtülü üniversite öğrencisi okullarından uzaklaştırılmış ve mağdur edilmiştir.
28 Şubat cunta rejiminin kararlarıyla gasp edilen eğitim haklarını geri alabilmek için ortaya koydukları sivil tepkilerle sonuç alamayan öğrenciler ve temsilcileri, kendilerine destek veren bazı avukatların, gazetecilerin, yazarların, sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin ve farklı branşlardan sorumluluk sahibi aydınların katılımı ile sivil bir inisiyatif olarak “Özgür Düşünce Girişimi” adıyla bir komisyon oluşturmuşlardır.
Özgür Düşünce Girişimi 25 Aralık 1998 tarihinde gerçekleştirdiği geniş katılımlı bir toplantıda yürüttüğü hukuk mücadelesini yeni kurulacak bir insan hakları derneği ile devam ettirmeye karar vermiştir. Böylece Türkiye’de yaşanan eğitim alanındaki insan hakları ihlalleriyle özel olarak ilgilenmek; ama aynı zamanda bu tür hukuksuzlukların arkasında yatan tüm insan hakları ihlalleri ile de mücadele etmek ve Türkiye’deki insan hakları mücadelesine yeni bir katkı sağlamak amacıyla “8 Mart 1999” tarihinde gerçekleştirilen bir basın toplantısıyla “Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği” (ÖZGÜR-DER)’in kurulmuş olduğu kamuoyuna ilan edilmiştir.
Genel merkezi İstanbul’da bulunan derneğin Ankara, Diyarbakır, Avcılar, Beykoz, Bursa, Batman, Çorum, Ümraniye, İzmir ve Tatvan olmak üzere 10 şubesi mevcuttur.
Genel bir değerlendirme yapacak olursak;
ÖZGÜR-DER, gerçekten ismiyle müsemma olduğu gibi; eğitim ve düşünce özgürlüklerin engellenmesi konusunda eşsiz bir mücadele örneği sergilemiş, yalana, talana, hırsızlığa, aldatmaya sömürüye, tiranlara, başörtüsü zulmüne v.b her türlü hukuksuz ve keyfi uygulamalara karşı masumların, ezilenlerin ve kimsesizlerin sesi, gözü, kulağı, ruhu veya “varlıksal alan”ı olmuştur.
Akrep kıskaçlarına, derin devletçilere, sanal krizcilere, psikolojik savaşçılara, oligarşik bürokrasiye ve otoriter idarecilere karşı söylemleri ve yapmış olduğu eylemlerle “nokta atışları” yapabilmiş, arının yuvasına çomak sokabilmiş, “padişahım çok yaşa” yağdanlığına asla soyunmamış, kimseye kul, köle veya uşak olmamıştır. Bu vesileyle, Sayın Genel Başkan Hülya ŞEKERCİ’ye, yönetim kurulu üyelerine ve emeği geçen tüm gönüldaşlarımıza teşekkürlerimi arz ediyorum.
Batı emperyalizminin dayatmalarına direnebilmiş, “halka karşı, halka rağmen” felsefesine temelden karşı çıkmış, bu konularda çeşitli sivil toplum kuruluşlarıyla diyalogunu kesmemiş, maddi hiçbir kaygısı olmayan, bilinç kaybına uğramayan, oportünizmin büyülü havasına kapılmayan, polemiklere takılmayan, demagoji yapmayan, değerlerini yitirmeyen, metamorfoza uğramayan, asli hüviyetini kaybetmeyen ve sonuçta eşine nadir rastlanabilen “güzide” örgütlenmelerden birisi olarak belleklerimizde müstesna yer tutmuştur.