Beytullah Emrah ÖNCE
VİCDANİ RETÇİYE İŞKENCE, BAŞÖRTÜLÜYE SÜRGÜN!
Türkiye’de hayatın her alanını, özellikle eğitim sistemini kuşatan militarist zihniyet, hak ve özgürlüklerimizin önündeki engellerin başında geliyor.
Eğitim; çocuklarımızı insani açıdan ahlâklı, adil, erdemli, cesur ve özgür kılması gerekirken, mevcut haliyle pedagojik değil ideolojik bir öğretileme sürecine indirgenmekte ve onların karakter gelişimine ve özgürleşmesine ket vuruyor. Bunun bilinçli bir eğitim politikası olarak sürdürülmesinin çocuklarımızın ve gençliğimizin geleceği adına meşrulaştırılabilir hiçbir tarafı yoktur.
Öğrencilerin ilköğretimden itibaren her gün kıt’a kıt’a dizilerek “rahat, hazır ol!” komutlarıyla sınıflara alınmasıyla başlayan emir-komuta mantığı, yıllar geçtikçe sıradanlaştırılmakta; militarizm normalleştirildikçe okullar da talimgâha benzemeye başlıyor.
Birçok eğitim faaliyeti, ders kitabı ve eğitim programı mezkûr mantıkla malûldür. Milli Güvenlik Bilgisi dersi sorunun tipik bir örneğidir. Beden eğitimi derslerinde ise halen öğrencilere “uygun adım yürüme, komutla yürüme ve durma, hizaya gelme” gibi konular öğretilmekte, erkek ve kız öğrencilere askeri eğitim verilmektedir. Eğitim sistemini hakîm olan bu zihniyetin devamı; çocuklarımızı nesneleştirmekte, onların ve ailelerinin özgür iradesine ve tercihlerine maalesef herhangi bir imkân vermemektedir.
Herkesin, insanlık onuruna bağlı doğal hak ve özgürlüklerini bulunduğunu kabul etmek ve insanların sahip olduğu onurun, inancın, kimliğin, değerlerin ve hayat tarzlarının hiçbir irade, ideoloji ya da otorite tarafından yok sayılamayacağını, baskı altına alınamayacağını savunmak zorundayız.
Son günlerde yaşanan bazı olayları, bu ilke çerçevesinde değerlendirebiliriz.
ECE NUR HÂLÂ SÜRGÜNDE!
12 yaşındaki Ece Nur Özel, inancı gereği başörtülü okumak istediği için halen başka bir okulda sürgündedir. Bir yıldırma politikası olan bu kararın derhal kaldırılması, Ece Nur’un okuluna dönmesi ve eğitimine kendi aldığı karar doğrultusunda devam edebilmesi mutlaka sağlanmak zorundadır.
Üniversite öğrencileri Havva Nur Tekin ve Havva Yıldırım ise İstanbul Üniversitesi’ne bağlı bir enstitünün düzenlediği programdan başörtülü oldukları gerekçesiyle atılarak; inançları, kimlikleri ve değerleri yok sayılmıştır.
Her iki örnekte de, öğrencilerin kendilerine söylenenleri sorgusuz-sualsiz kabul ederek ikna olmaları beklenmekte, itiraz ettiklerinde ise tüm hak ve özgürlükleri kolayca çiğnenebilmektedir.
Üstelik resmi olarak uğradıkları mağduriyeti giderebilecek hiçbir kurum bulunmamakta, sorunlar yargıya taşındığında ise kararlar her defasında yasakçıların lehine çıkmakta. Böylece militarist zihniyetin eğitim ve hukuk sistemleri aracılığıyla tahakkümünün devamı sağlanıyor.
ENVER AYDEMİR İŞKENCEDE!
Militarist zihniyetin son mağduru ise dini inancı gereği silah altına alınmayı reddeden Enver Aydemir olmuştur.
AK Parti Hükümeti‘nin geçen yıl askerlik kanununda yaptığı değişikliğin verdiği yetkiyle GBT sonrası gözaltına alınan ve sonrasında tutuklanarak askeri cezaevine gönderilen Enver Aydemir, burada insanlık dışı muamelelere ve işkenceye maruz kalmaktadır.
Aydemir’in bu vicdani kararın karşılığında onurunun çiğnenmesi, inancının ve haklarının yok sayılması ve özgürlüğünün gasp edilmesi affedilemez bir zulümdür.
Enver Aydemir’in özgürlüğü derhal iade edilmeli, cezaevinde gördüğü muamelenin sorumlularına gereken ceza verilmelidir.
Hükümet ise militarizme karşıtlık hususunda samimi ise Türkiye’nin vicdani red hakkıyla ilgili uluslar arası anlaşmalara attığı imzanın gereğini yerine getirecek düzenlemeleri mutlak surette ve acilen yürürlüğe sokmalıdır.
Buradaki direncin, onca yıl verilen eğitim-öğretime rağmen insanların vicdanlarının esaret altına alınamamasından ve kurulmak istenen militarist zihniyetin hedeflendiği gibi tutmamasından kaynaklandığını görüyor ve zorlamayla, baskı ve işkenceyle elde edilecek sonucun yalnızca zulüm olacağını bir kez daha hatırlatalım.
Yani okullarda benimsetilmek istenen “Her Türk asker doğar” mantığı gerçekte işe yaramamaktadır. Bu sebeple insanlar gönüllendirilemediği, ikna edilemediği için zor yoluna gidilmektedir.
Başta eğitim sistemi olmak üzere her alanda militarist tahakkümün yerini adil ve özgür bir sistem hayat bulana kadar herkes sorumluluk almalı ve sessizliğini bozmalıdır.