"Ahmedinejad gibi Cumhurbaşkanı" özlemi
"İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ise oğlunun düğününü köşklerde, saraylarda, beş yıldızlı otellerde değil, oturacak koltuğun bile olmadığı sade, mütevazı bir evde yaptı."
03-06-2008
İslam ve Hayat
Vakit'te her pazar "Haftanın Sohbeti" başlıklı bir köşe hazırlayan Lütfü Oflaz, bu hafta İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın oğluna yaptığı sade düğünden yola çıkarak, sadelik ve şatafat karşılaştırması yaptı. Ahmedinejad'ın sade yaşantısına hayranlığını gizlemeyen Oflaz şöyle yazdı:
"Keşke bizim de Ahmedinejad gibi sade, mütevazı yaşayan bir cumhurbaşkanımız olsa. Hani bundan önceki cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer’in sade, mütevazı bir cumhurbaşkanı olduğu söyleniyordu ya… Oysa Ahmet Necdet Sezer oğlunun düğününü Çankaya Köşkü’nde yapmıştı. İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ise oğlunun düğününü köşklerde, saraylarda, beş yıldızlı otellerde değil, oturacak koltuğun bile olmadığı sade, mütevazı bir evde yaptı. İşte ikisinin de adı Ahmet olan iki cumhurbaşkanının farkı."
İşte Lütfü Oflaz'ın kendisiyle yaptığı röportajın ilgili bölümü:
İran’ın İslâmcı Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın sade, mütevazı yaşamı oğlunu evlendirirken yaptığı düğün merasiminde de sergilendi. İran Cumhurbaşkanı, oğlunu ancak en yoksul insanların düğün merasimlerinde görülebilecek bir sadelik, mütevazılık içinde evlendirdi. Nasıl değerlendiriyorsunuz onun bu tutumunu?
- Keşke bizim de Ahmedinejad gibi sade, mütevazı yaşayan bir cumhurbaşkanımız olsa. Hani bundan önceki cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer’in sade, mütevazı bir cumhurbaşkanı olduğu söyleniyordu ya… Oysa Ahmet Necdet Sezer oğlunun düğününü Çankaya Köşkü’nde yapmıştı. İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ise oğlunun düğününü köşklerde, saraylarda, beş yıldızlı otellerde değil, oturacak koltuğun bile olmadığı sade, mütevazı bir evde yaptı. İşte ikisinin de adı Ahmet olan iki cumhurbaşkanının farkı. İşte iki Ahmet farkı!
Bırakın Ahmet Necdet Sezer’i, ne yazık ki bizim ülkemizde “İslâmcı” denilen cumhurbaşkanı ile yöneticiler bile israfçı! En pahalı mekanlarda otururlar, en pahalı arabalara binerler, en pahalı elbiseleri giyerler, eşlerini en pahalı mücevherlerle süslerler, çocuklarını köşklerde, saraylarda, beş yıldızlı otellerde en şatafatlı törenlerle evlendirirler. Hatta Çankaya Köşkü’nde kurdurdukları sazlı sözlü eğlence sofralarında misafirlerine en pahalı şarapları ikram ederler. Bunları yapanlara “İslâmcı” denebilir mi? "İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanırsınız" sözünü kulağına küpe yapanlar hiç böyle davranabilir mi? “Komşusu açken tok yatan benden değildir” sözüne kulak veren hiç bunları yapabilir mi?
Halkının önemli bir bölümünün yoksulluk, önemli bir bölümünün de açlık sınırında yaşadığı bir ülkenin yöneticisi böylesine zengin, şatafatlı bir yaşam sürebilir mi? Halkı açken, halkı yoksulken zengin, şatafatlı bir yaşam süren yöneticiler, bırakın İslâmi hassasiyetleri, insani, vicdani hassasiyetlerden de yoksun değiller mi? Ayrıca benim hayat felsefeme göre bir insan yükseldikçe alçakgönüllü olmalı, güçlendikçe mütevazılaşmalı, zenginleştikçe sadeleşmeli. Ama nerde bizde böyleleri?
- Ûlu’l-Emr Olmanın Şartı ‘Bizden’ Olmasıdır
- Büyük Felaket (Nekbe) İngilizlerin Kudüs'e girişi ile başladı
- Tarih Gazze'yi Yazacak!
- Soykırım saldırılarında katledilen Gazzelilerin sayısı 34 bini geçti
- Hamas’tan uluslararası topluma, “ABD’nin iradesini aşın” çağrısı
- İsrail’in sonu göründü mü?
- Mehdi Kudüs'e indi mi?
- Hamas: Siyonist zihniyet tamamen vahşi ve canavar bir zihniyet
Makaleler
Hava Durumu