"Allah ile bağımız, kardeşliğin olmazsa olmazıdır"
Geçtiğimiz Cumartesi günü Venhar Kur'an Evi'nde kardeşlik konusu irdelendi. Konuşmasının başında "İslam Kardeşliği" kavramının iki unsurdan oluştuğunu ve bunu ikame edebilmek için öncelikle Allah ile olan ilişkilerde "teslim olan" olabilmenin şartlarının yerine getirilmesi gerektiğini; ikinci olarak da, bu oturumda anlatacağımız vahyin ilkelerine uymak gerektiğini vurgulayan Durmuş; "İslam olanın gereklilikleri bu dersin süresini fazlasıyla aşacağı için sadece Müminler arası ilişkileri konu edindim, Allah ile olan bağımız da kardeşliğin olmazsa olmazıdır." dedi....
24-03-2014
Durmuş'ın konuşma metnini sizlere olduğu gibi sunuyoruz.. Faydalı olması duası ile....
"Bugün sizlere, Müminlerin dış dünya ile olan ilişkilerinden ve ideolojik/siyasi söylem tartışmalarından öte, kendi iç dünyalarını oldukça ilgilendiren ve kendi nefsim adına da sıkıntısını duyduğum bir konuyu, kardeşlik konusunu sizlerle paylaşmak istedim… Dolayısı ile, anlatacaklarım öncelikle kendime söylenmiş sözlerdir. Bunun dışında yine de söz meclisten içeri diyelim. Bir-iki haklı kelam edebilirsek, buradaki topluluk bunu üzerine alınsın.
Şahsım adına Müminleri kardeş edinebilme konusunda başarısız olduğumu kabul ediyor ve Rabbimden aramızdaki kardeşlik bağlarını arttırması için yardımını diliyorum.
Kelimenin filolojik yapısına veya akademik dile boğulup kalmaktan ziyade, birlikte tefekkür edebileceğimiz şekilde ilgili ayetleri bir araya getirilmesi ve zaten bildiğimiz hususların tekrarlanması mahiyetinde bir çalışma oldu. Üzerinde duracağımız konu başlıkları ;
1. Kardeşliğin Anlam ve Mahiyeti
2. Kardeşlik/dostluk/sevgi Nasıl oluştu ? (Varlık kaynağı)
3. Birbirimizin kardeşi olduğumuz nasıl belli olur (Kardeşlik İlkeleri nelerdir) ?
4. Kardeşler Arası Üstünlük Var mı ?
5. Mümin kardeşlerin dostu kimlerdir ?
6. Gönderilen peygamberlerin kardeş olarak anılması
7. Müslümanlara, kimlerden dost/kardeş olmaz ?
Dost edinmeyin emri var; düşman edinin emri yok…
8. Dostluk/sevgi/kardeşlik kuramazsak ne olur ?
9. Kardeşlerin Ahiretteki durumu ?
10. Kardeşlerin Duası Nasıl Olmalı?
1- Uhuvvet/Kardeşlik; Anlam ve Mâhiyeti
Kardeş, arapça’da “ah(v)” kelimesiyle karşılanmaktadır. Kardeşler, arkadaşlar anlamına gelen ihve(h) ve ihvân kelimeleri ise “ah(v)” kelimesinin çoğuludurlar. Kur’ân-ı Kerîm’de kardeşlik kavramının karşılığı olan uhuvvet kelimesinin kökü “a-h-v” ve türevleri toplam olarak 96 yerde geçer:
Kardeş denildiğinde, genellikle akıllara biyolojik kardeş (aynı anneden ve babadan dünyaya gelen kişiler) gelir. Bu soy-sop kardeşliğinin dışında bir de aynı dine ve dünya görüşüne mensup olmayı ifade eden akîde kardeşliği söz konusudur; ki bu Allah’ın (yeri geldiğinde) bir çırpıda silebildiği biyolojik kardeşlikten çok daha öte bir değerdir/ilkedir/ölçüttür. Yeri geldiğindekinden kasıt; Allah’ın buyruklarına aykırı düşen hal/tavırlardır. Nuh (a.s.)’ın oğlu ile arasında geçen diyalog ve Rabbimizin cevabı bu konuya çok güzel bir örneklik teşkil eder. (11/Hud 45-46)
İslâm dininde kardeşlik, bütünüyle akîde temeline dayanmaktadır. Buna göre yeryüzünün neresinde yaşıyor olurlarsa olsunlar, hangi dili konuşuyorlarsa konuşsunlar, hangi kavme mensup olurlarsa olsunlar veya hangi renge sahip olurlarsa olsunlar bütün Mü’minler kelimenin tam anlamıyla birbirlerinin kardeşleridirler, yani birbirlerinin velisi/sâdık dostlarıdırlar.
2- Bu Kardeşlik/Sevgi/Dostluk Nasıl Ortaya Çıktı ?
Bu ilişkinin kurucusu kim ?
Hz. Peygamber, kabileci asabiyetin bir sonucu olarak kan bağına büyük değer veren bir zihniyet dünyasında; her türlü akraba ilişkisi ve ırkî yakınlığı değerler alanının dışına atmak, bunun yerine din ve inanç birliğini koymaya girişmekle tamamen yeni bir toplum tesis etmek gibi güç bir işe teşebbüs etmişti. Nitekim içlerinde Ebû Cehil’in de bulunduğu müşrik liderler grubunun Rasûlullah’ı Araplar içinde benzeri görülmemiş bir şekilde halkının atalarını kötülemek, saygın kişileri aşağılamak ve toplumda ayrılık tohumları ekmekle suçlaması (İbn İshak, s. 178), bunların neden Hz. Peygamber’in amansız düşmanları olduğunu açıklamaktadır.
Rasûl-i Ekrem aile, aşiret, nesep, kavim gibi kan bağına dayalı birlik duygularının ve ilişkilerin önemini kabul etmekle birlikte; ilkel şekliyle şahsî veya ırkî çıkarlara yönelik olan asabiyet kavramının içeriğinde köklü bir değişiklik yaparak bu kavramı özellikle dinî öğretilerin yayılması, gerçeğin gün ışığına çıkarılması, daha faziletli bir toplum kurulması gibi yüksek hedefler için bir araç olarak değerlendirmiştir.
İslâm’ın temel toplumsal dinamiği başından itibaren inanç birliği etrafında yoğunlaşan mânevî kardeşlik duygusu olmuş; asabiyetten kaynaklanan farklılaşma ve çatışma eğilimleri yok edilerek onun yerine, ilkelerini Kur’an’ın belirlediği inanç ve değerler sisteminden alan bir kardeşlik ruhu konulmuştur. Nitekim Âl-i İmrân sûresinde (3/103),Câhiliye Araplarındaki kabilecilik çatışmaları kendilerini bir yıkım noktasına sürüklemişken onların gönüllerinde barış ve kardeşlik duygularının gelişmesi, bu sûretle de bir kardeşler topluluğu haline gelmeleri Allah’ın onlara bir nimeti olarak nitelendirilir.
Hep birlikte Allah'ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun (bu) nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz.(3/Ali İmran103)
Sizce neden, yeryüzünün neresinde olursak olalım, zenci/kürt/Çinli/Japon/Türkmen/Laz/ İngiliz bir Müslümanı gördüğümüzde içimizde ona karşı saf/tertemiz bir duygu belirir de (derin bir saygı ile karışık) muhabbet duyarız? Çünkü Rabbimiz tarafından bu Allah’a teslim olmanın adeta bir hediyesidir; adeta pakete dahildir. Bunun ediniminde ekstra ödenmesi gereken bir bedel yoktur. Ancak devamını sağlamakta bedel ödeyeceğiz. İşte kalplerimizdeki bu ısınmanın Şeytan’ın oyunları tarafından kirletilmesine; lüzumlu lüzumsuz bilgilerle, zanla, gıybetle bozulmasına izin vermezsek, ilk günkü bağımızı da koruyabiliriz.
Ve kalplerinin arasını sevgi ile birleştirdi/kaynaştırdı. Yoksa yeryüzünde ne varsa hepsini harcasaydın, yine onların kalplerini birbirine ısındıramazdın. Fakat Allah, onların arasını sevgi ile birleştirdi. (8/Enfal 63)
İnanıp salih ameller işleyenler için Rahmân, (gönüllere) bir sevgi koyacaktır. (19/Meryem 96)
Gönüllere sevgi girmesinin şartı sadece, inanıp salih ameller işlemekmiş. Gerisini O halledecek…
“Ey insanlar, sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun; adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık (bağlarını bozmak)tan sakının. Şüphesiz Allah, sizin üzerinizde gözetleyicidir.”(4/Nisâ, 1)
Nisâ Sûresi’nin, erkek-kadın, bütün insanların ortak niteliği olan “En-nâs/insanlar” tabiriyle başlaması; insanların bir tek kökten geldiğinin belirtilmesi ve akrabalık hakkına saygının emredilmesi, bütün insanların aynı kökten gelmiş akrabalar/kardeşler olduklarına dikkati çekmektedir. Bu âyet; ırk, dil, bölge ayrımı gözetmeden bütün insanlığa hitabeden İslâm’ın evrensel, toplayıcı, birleştirici ezelî prensiplerindendir.
3- Kardeşlik İlkeleri
Birbirimizi Sevdiğimiz/Kardeşliğimiz Nasıl Belli Olur ?
Hepimizin çok iyi bildiği Hucurat suresi, temel esasları ortaya koyuyor;
Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki rahmete eresiniz.(49/Hucurat 10)
Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir. (49/Hucurat 11)
Ey iman edenler! Zanndan şiddetle kaçının. Unutmayın ki, zannın bir kısmı ağır bir vebaldir. Birbirinizin kusurunu araştırmayın ve birbirinizin gıybetini yapmayın/arkadan çekiştirmeyin. Sizlerden hiç biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz değil mi? O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, sınırsız merhamet kaynağıdır. (49/Hucurat 12)
Gıybet, dedikodu, insanın kendini kaptırması halinde garip bir haz verebilir. Ancak Allah işte tam da sanki bu tadı bozmak istercesine ölmüş kardeşimizin etini yemekten bahsediyor. Bu tadın ne kadar nahoş olduğunu damağımızda hep hissedersek, bu haramı işlemekten belki daha kolay uzaklaşabileceğiz.
Ara düzeltici, alay etmeyen, birbirini karalamayan, lakap takmayan, zandan kaçınan, kusur araştırmayan veya ulu orta bunu dökmeyen, gıybet yapmayan kimseler olmamız emrediliyor! Namaz gibi, oruç gibi, zekat gibi…. bu emir de üzerimize yazılmıştır. Bunları yaptığımız takdirde kardeş olabiliyormuşuz, yoksa değiliz… Bu durumda, insan acaba birbirimizi mi kandırıyoruz diye düşünüyor !
Allah ve Rasulüne Düşman Olanlarla İlişkilerimiz
Allah'a ve ahiret gününe inanan bir topluluğun; babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da olsa Allah'a ve Resulüne düşman olanlarla dostluk ettiğini görmezsiniz. (58/Mücadele 22)
Zor Zamanlardaki Tutumlarımız
Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, kendilerine sığınan muhacirleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı da içlerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin cimri ve bencil tutkularından korunmuşsa, işte onlar, felah bulanlardır. (59/Haşr 9)
Bu konudaki en sıcak gündemlerimizden birisi, Suriyeli muhacirlerdir. Allah burada muhacirleri sevmemiz için özel bir şart aramamış; o sığınanları sevmemizi bir kayda bağlamamıştır. Zulümden kaçan birisi “insan” olarak mazlumdur; zavallıdır; yardıma muhtaçtır. Bunun dışında bir de Mümin olması durumunda, o kişilere karşı hem İslam kardeşliği bağı ile bağlı; ve hem de “insan”lık adına sorumluyuz.. Ancak, bizler zaman zaman bazı şartlar aramaya başlayabiliyoruz. Maddi konularda Acaba nasıl biri ? İhtiyaç sahibi mi ? v.s… diyebiliyoruz…
Kardeşlerimize Merhamet ve Sabır Göstermek
Allah-ü Teala, Mü'minlere şefkatli olmayı emreder, bu bir emirdir. Zor da olsa birbirimize sabrı ve merhameti tavsiye edenlerden olmamızı ister; hatta bunu sarp bir yokuşa benzetir. Ve ma edrake mel agabeh? Bu gerçekten kolay bir iş değildir, zordur. Zorluğunu kabul etmek gerekir. Aksini söyler isek, Allah’a (hâşâ) bilmediği bir şeyi öğretiyor konumuna düşeriz. Bu Allah katında öyle kıymetlidir ki ayetin devamında, “köle azat etmek”le eş tutulur.
Biz insana iki yol verdik. Fakat o sarp yokuşu aşmaya girişmedi. O sarp yokuş nedir bilir misin? Bir köle azat etmek Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisi aç olduğu hâlde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut hiçbir şeyi olmayan yoksulu doyurmak; iman edip birbirlerine sabrı ve merhameti tavsiye edenlerden olmaktır. İşte bunlar, sağ yanın adamlarıdır." (Beled, 90/14-18)
Zaman zaman, Kur’an ehli olduğunu söyleyen biz Müslümanlar arasında da söz ve fiillerimizde sabrı zorlayan ve merhametin, nezaketin, sevginin, kardeşliğin esamesinin okunamayacağı haller görebilmekteyiz. Bunlar bizlere yakışmamaktadır.
· Sözlerimizin bir ucu nereye gidiyor ?
· Lafın tamamını dinleyerek mi karşılık veriyoruz ?
· Kardeşimizin yaptıklarını, içinde bulunduğu hali dikkate alarak değerlendirebiliyor muyuz?
· Hatalı olan şeye/söylenene o an karşılık vermesek ne kaybederiz ?
Kaldı ki, Allah bizlere yapılan kötülükleri bile iyilikle savmamız gerektiğini söylüyor.
Kötülüğe Karşılığımız Ne olmalı ?
İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel bir tarzda(kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir."(41/Fussilet 34)
Şunu unutmayalım ki, bu kardeşlik ve sevgi bağı; hanımlarımız, kardeşleriniz, babalarınız, oğullarınız, kızlarımız, annelerimiz, teyzelerimiz, halalarımız, dayılarımız, emmilerimiz ve tüm Müslüman akrabalarımız için de geçerlidir. Bizler yakınlarımızı; Musa’nın Harun’u sevdiği gibi, Yusuf’un Bünyamin’i sevdiği gibi, Adem’in Habil’i sevdiği gibi, Allah’ın Rasulü Muhammed’in Ebubekir’i - Ali’yi sevdiği gibi, kızı Fatıma’yı sevdiği gibi, sevebilmeliyiz.
Bizim sözünü ettiğimiz kardeşliğin zerresini bile temsil edebilecek düzeyde olmasa da; kaynağını başka başka yerlerden almış çeşitli tarikatların ve son zamanlarda adı sıkça geçen malum camianın müridleri arasında; futbol gibi Allah’ın tamamen unutulduğu bir alana kendini kul etmiş binlerce insan arasında; demokrasi gibi vahyin şeriki kabul edilen ideolojileri insanlığın felahı zanneden demokratlar arasında bile beraberliğe dayalı olan bu bağ kurulup müthiş bir akitleşme ile kendisini koruyabiliyorken; İSLAM gibi kainata rahmet bir dinin fertleri olan, Allah’ın ipi gibi tutunacak sapasağlam bir kulpu olan ve Allah tarafından kalplerimizin ısındırılacağı açıkça söylenen Mümin kullar arasında bu bağ kendini tüm gücüyle gösteremiyorsa, biz Müslümanların kendimizi ciddi sorgudan geçirmesi elzemdir.
Bir kavme olan kinimiz adaletli olmaktan bizi nasıl alı koymamalı ise; benzer şekilde bir kişiye/topluluğa olan yakınlığımız da, bizi rehavete kaptırarak adaletsizliğe sevketmemelidir (İslam kardeşliği kurallarını uygulamamıza) engel olmamalıdır. Aynı inceliği onlar için de göstermeye devam etmeliyiz.
· “Aman canım O nasıl olsa yabancı değil !
· Ben bu adamın yıllardır yol arkadaşıyım, beni o da anlamazsa !
· Beni kendi abim anlamayacaksa, kimse anlamaz !” türü algılardan kurtulmalı, hatta onları dinlemede, düşüncelerine değer vermede, ihtiyaçlarını gidermede daha şefkatli/sabırlı/merhametli olmalıyız. Onlara da fıtri olarak sevgimizi göstermeliyiz.
Bizde; insanları hoşgörme, kusurlarını örtme, zanda bulunmama, alaya almama, bir şeyi isteyeceği zaman kibar olma gibi güzel hasletler; sanki insanların kalbini İslam’a ısındırana kadar gerekliymiş de, ondan sonra anlayışlarına sığınıp kurtarırız gibi bir algı var…. Oysa Allah, hâşâ “Ey Rasulüm! onlar Müslüman olana kadar sabret, sonra ağzına ne geliyorsa söyle ! Zaten bir türlü anlamıyorlar bu dini. Hakediyorlar yaramazlar ! ”demiyor.
Bir de bu söylediklerimiz lütfen herkes kendisinin yapmaması gereken şeyler olarak düşünsün. Aksi halde “Evet gerçekten bana kardeş gibi davranılmıyor” düşüncesine kapılırsa, söylediklerimizi kim sahiplenecek?
Selam’ın Kardeşlikteki yeri
Selâm Kur’an’da, insanlar hakkında kullanıldığında, selâm vermeyi, esenlik, barış ve güven dilemeyi ifade etmekte; Allah hakkında kullanıldığı zaman da, bizzat bu esenliği, barışı ve güveni gerçekleştirmek anlamına gelmektedir.
Mü’minler birbirlerine ‘selâm’ vermekle yükümlüdürler. Böylelikle kendilerinin ulaştığı ‘selâm’ halini Müslüman kardeşi için de isterler. Onların yer yüzünde ve Cennet’te ‘selâm yurdunda’ olmaları için duâ ederler.
Selâm, her şeyden önce, Müslümanlar arasında bir şiardır (alâmettir). Mü’minler birbirlerine selâm vererek tanışırlar, birbirlerinden emin olurlar ve birbirlerine duâ ederler.
Siz bir selâm ile selâmlandığınız zaman, siz de ondan daha güzeliyle karşılık verin veya verilen selâmı aynen iade edin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını gereği gibi yapandır.(4/Nisâ, 86).
Ey mü’minler! Evlerinizden başka evlere izin almadan, seslenip sahiplerine selâm vermeden girmeyin. Eğer düşünürseniz bu, sizin için daha iyidir. (24/Nûr/27).
Bu âyetler mü’minlerin birbirlerine selâm vermelerini emrediyor. Çünkü selâm insanlar arasındaki emniyeti, barışı, kardesliği pekiştirir, gönüllere iyi gelir; Mü’minlerin birbirlerine dua etmeleri sağlar. Dolayısı ile, bu da kardeşliğin ilkelerindendir.
İLKELERLE İLGİLİ BAZI HADİSLER
Birbirinize buğz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz. (Buhârî, Edeb, 57, 58)
Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Kim din kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümanın bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyamet sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın kusurunu örterse Allah da kıyamet günü onun kusurunu örter (Müslim, Birr ve Sıla, 58; Tirmizî, Hudûd, 3.)
Müminler birbirlerine muhabbet, merhamet ve şefkat gösterme hususunda tek bir vücut gibidirler. (Müslim, Birr ve Sıla, 66)
Müslümanın müslümana malı, namusu/onuru ve canı haramdır. Kişiye, müslüman kardeşini küçük görmesi kötülük olarak yeter (Ebu Davud, Edep, 35)
Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. O’na hainlik yapmaz, ona yalan söylemez; Onu yalnız bırakmaz.(Tirmizi, Birr ve Sıla, 18)
Kişi kardeşinin yardımında olduğu sürece, Allah da onun yardımcısı olur. (Ebu Davud, Edep 60)
Birbirinizle ilgiyi kesmeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Birbirinize kin beslemeyin. Birbirinize haset etmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun. Müslümanın, kardeşine üç günden fazla dargın durması helâl değildir. (Tirmizî, Birr ve Sıla, 18)
Sakın zanna yer vermeyin. Zira zan, sözlerin en yalanıdır. Tecessüs etmeyin, haber koklamayın, rekabet etmeyin, hasetleşmeyin, birbirinize buğz etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin; ey Allah’ın kulları, Allah’ın emrettiği şekilde kardeş olun. (Müslim Birr 28 )
4- Kardeşler Arası Üstünlük Var Mı ?
İslam'da kardeşlik akide temeline oturtulduğu içindir ki, Mü'minlerin arasını bozacak her türlü sunî ayrımlar ve böbürlenmeler de haram kabul edilmiştir. Irk, soy, cins vs. türünden cahili değerler yerine takva kriteri getirilmek suretiyle toplumsal kardeşliğin ve ahengin bozulmaması sağlanmıştır. Bu konudaki âyeti kerime (Hucurat 13) her türlü tartışmayı sona erdirici niteliktedir. Kardeşler arasında tek fark, takva üstünlüğü olarak karşımıza çıkar.
Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.(49/Hucurat 13)
5- Müslümanlara, Kimlerden Dost/Kardeş Olmaz ?
Aşağıdaki ayetlerde sayacağımız gruplarla/hiziplerle, Allah yukarıdaki gibi bir bağ kurmayın diyor. Onlara bu şekilde bir sevgi bağı ile bağlanmayın diyor.
Ey iman edenler! Eğer babalarınız ve kardeşleriniz imana karşılık küfürden hoşlanıyorlarsa, onları dost edinmeyiniz. Sizden her kim onları dost edinirse işte onlar da zalimlerin ta kendileridir. (9/Tevbe 23)
Allah'a ve ahiret gününe inanan bir topluluğun; babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da olsa Allah'a ve Resulüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsiniz.(58/Mücadele 22)
Ey iman edenler! Sizden olmayanı dost edinmeyin. Onlar sizi şaşırtmaktan geri kalmazlar. Sıkıntıya düşmenizi isterler. Öfkeleri ağızlarından taşmaktadır; sinelerinin gizlediği ise daha büyüktür. Size âyetlerimizi açıkladık, eğer düşünürseniz. (3/Âli İmrân 118)
Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da, kâfirleri dost edinmeyin. Bunu yaparak kendi aleyhinize Allah’a apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?" (4/Nisâ 144)
Yukarıda geçen beyanların tam zıddı olarak da Allah ve Rasulüne bağlı olanları dost edinmemiz gerektiği anlaşılıyor.
Rabbiniz, içinizde olanı en iyi bilendir. Eğer siz iyi kişiler olursanız, şunu bilin ki Allah tövbeye yönelenleri çok bağışlayandır. Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Bununla beraber (malını) büsbütün saçıp savurma. Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir. (17/İsra 27)
Haram olanı helal saymak kadar, haram olanı helal saymak da tehlikeli ve yasaklanmıştır. İnfak ve sadakayı yapmak bizleri nasıl imrendiriyorsa, saçıp savurmak da o kadar iğrendirmeli, Allah’a karşı gelinen bir amel/tavır olduğu unutulmamalıdır. Şeytanın kardeşi Müminin dostu olamayacağından, bu tür insanların anılması gerçekten dikkat çekiçidir.
6- Mümin Kardeşlerin Dostu Kimlerdir ?
Mü'min erkekler ve Mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah'a ve Rasûlüne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği kimseler bunlardır. (9/Tevbe 71)
Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesinler. Kim böyle yaparsa Allah'tan ilişiği kesilmiş olur. Ancak onlardan sakınma haliniz müstesnadır. Allah size, kendisinden korkmanızı emrediyor. Nihâyet dönüş Allah'âdır. (3/Âli İmrân 28)
Allah kafirleri düşman edinsinler dememektedir; dost edinmeyin uyarısı vardır. Çünkü kargaşa/anarşi savunulmaz. Bunun yerine yerine size karşı savaşanlarla siz de savaşın denmektedir.
7- Gönderilen Peygamberlerin Kardeş Olarak Anılması
Âd (kavmin)e de kardeşleri Hûd'u (gönderdik): ... (7/Araf 65)
Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih'i (gönderdik): … 11/Hud 61 ( 7/Araf 73)
Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik): … (7/Araf 85)
Bu ayetler, esasında vahy gelmeden önce toplumun peygamberi hepsinde kabullenip kardeş kabul edildiklerini gösteriyor.
8- Dostluk/Sevgi/Kardeşlik Kuramazsak Ne Olur ?
İnkâr edenler birbirlerinin velileri/yardımcıları/dostudurlar (birbirlerine arka çıkarlar)! Eğer siz de bunu yapmazsanız (birbirinize sahip çıkıp destek vermezseniz, yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde büyük bir fitne ve büyük bozulma yaşarsınız. (8/Enfâl 73)
Rabbimiz birbirimizi sevmeden, hayalini kurduğumuz birlikteliklerin, Allah’In dinini yayma düşüncesinin gerçekten birer ütopya olarak kalacağını, toplumun bozulacağını söylüyor.
Resül-i Ekrem Aleyhisselam "Sizler iman etmeden Cennete giremezsiniz Müslüman kardeşinizi de kendiniz kadar sevmedikçe İman etmiş sayılmazsınız." diyor. Bu esasında bizlere çoğu şeyi özetliyor.
9- Kardeşlerin Ahiretteki Durumu ?
+ Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, cennetler içinde ve pınarlar başındadır. Onlara, “Girin oraya esenlikle, güven içinde” denilir. Biz, onların kalplerindeki kini söküp attık. Artık onlar sedirler üzerinde, kardeşler olarak karşılıklı otururlar. (15/Hicr 45-47)
+ Allah'a ve ahiret gününe inanan bir topluluğun; babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da olsa Allah'a ve Resulüne düşman olanlarla dostluk ettiğini görmezsiniz. Onlar o kimselerdir ki Allah kalblerine iman yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar Allah'ın hizbi (dininin yardımcıları)dir. İyi bil ki, kurtuluşa ulaşacak olanlar, Allah'ın hizbidir. (58/Mücadele 22)
- Göğün, erimiş maden gibi ve dağların atılmış renkli yün gibi olacağı günü hatırla. O gün hiçbir dost diğerini sormaz. Onlar birbirlerine gösterilirler (fakat herkes kendi derdindedir). Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından (kurtuluş için), oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde kim varsa hepsini fidye olarak versin de, tek kendini kurtarsın. (70/Mearic 9-14)
- Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün herkesin kendine yetip artacak bir derdi vardır. (80/Abese 34)
10- Kardeşlerin Duası Nasıl Olmalı?
Onlardan sonra gelenler derler ki: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanan kardeşlerimizi bağışla, kalplerimizde inananlara karşı bir kin bırakma! Rabbimiz! Sen çok şefkatli, çok merhametlisin!" (59/Haşr 10)
“Ey Rabbimiz! Hesabın görüleceği gün beni, anamı, babamı ve bütün Mü’minleri bağışla! (14/İbrâhim Sûresi 41)
Hem kendinin, hem de Mü’min erkeklerle Mü’min kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! (47/Muhammed Sûresi 19)
Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen. (3/Ali İmran 8)
Ey Rabbimiz! Gerçek şu ki biz, «Rabbinize inanın!» diye imana çağıran bir davetçiyi (Peygamber'i, Kur'an'ı) işittik, hemen iman ettik. Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, ruhumuzu iyilerle beraber al, ey Rabbimiz! (3/Ali İmran 193)
Onlardan, “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru” diyenler de vardır. İşte onlar için, kazandıklarından büyük bir nasip vardır. (Şüphesiz) Allah'ın hesabı çok süratlidir. (2/Bakara 201 – 202)
Musa (a.s.) kardeşi Harun ile ilgili Rabbine dua ederken, “Ey Rabbim! Muhakkak ki ben, beni yalanlamalarından korkuyorum. Göğsüm daralır. Akıcı konuşamam. Onun için, Hârûn’a da bana yardımcı yap! ” Şuara 12-13 diyor…
Bizler Musa’nın, Allah’tan Harun’u nasıl ki Harun’un Dünyalıklar kazanması için değil; Harun’un gücünden istifade etmek/nemalanmak için değil; Allah’ın dininin anlaşılmasının önündeki engelleri ortadan kaldırmada kendisinin eksik kalabilecek yönlerini tamamlaması için istiyorsa; bizler de aynı niteliklerde dualar edebilmeliyiz.
Allah’ım araba ver, ev ver, çocuklarımın acısını gösterme, v.s….. duaların yerine Kur’an’da sadece “bize dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik ver “ teması vardır. Arı duru, net bir duadır. Detaya girmez çünkü “verilecek olan iyiliğin” detaylarını en iyi bilen Allah’tır ve hayır istiyorum derken şer de isteyebileceğimiz için herşeyi ona bırakmak en iyisidir. "
- Siyonazi çetesi, Gazze'de gıda yardımı bekleyen sivillere saldırdı: 150 maktul 1000 yaralı
- Gazze İle Dayanışma ve Şehadet Gecesine Dâvet
- Gazze İle Dayanışma ve Şehadet Gecesi'ne dâvet
- İktibas’a bu cumartesi Ali Kaçar konuk oluyor
- Gazze’ye Yardım Kampanyası
- Siyonist vahşet: İnfaz edip çöpe atmışlar
- Adana ve Mersin seyahatinden sadra düşenler
- Kur'an Nesli İlim Merkezi'nin çadır yardımları Gazze'ye ulaştı
Makaleler
Hava Durumu