"İsmet Özel'in bütün lafları, bir çuvalı dolduracak kudrette değildir"

"Müslüman=Türk anlayışı, Türkiyeli Müslümanların tevhidi arınma sürecindeki ümmetçi mesafelerini baltalar mahiyettedir. Mutlaka ters cevaplar, çelişkili açıklamalar üzerinden açıklamalar yapmayı marifet bilen “büyük Türk büyüğü”nün bütün lafları bir çuvalı bile doldurabilecek kudrette değildir."

30-04-2008


TOKAD eğitim seminerleri Ahmet ÖRS’ün sunduğu “Necip Fazıl Kısakürek-Sezai Karakoç-İsmet Özel” semineriyle devam etti.

 

Bu üç ismin Müslümanlar ve İslam düşüncesi bağlamında sürekli tartışılan ve önemli bir düşünsel-entelektüel etki uyandıran kişiler olması bakımından önemli olduğunu belirten ÖRS, bu isimler ve etkileri ile ilgili olarak aşağıdaki tespitleri yaptı:

 

Necip Fazıl Kısakürek:

Batılılaşan Türkiye’nin batılı aydınlarına karşı geleneksel çizgiyi, milliyetçi-mukaddesatçı söylemi temsil eden Necip Fazıl, güçlü söyleyişi olan bir şair olarak taraftar kitleleri içinde önemli ve etkin bir isim olmuştur. Sivri dili karşıtları için keskin bir muhalif olarak algılanırken henüz İslam düşüncesinin kendini tevhidi bir çizgi şeklinde gösteremediği dönemlerde dindar kitlelerin siyasallaşmasına ve muhalefet etmesine katkıda bulunmuştur ancak gelenekçi çizgiyi aşamaması sahih bir dil üretmesini engellemiştir.

 

Necip Fazıl’ın tasavvuru “Büyük Doğu” ismiyle şekillenmektedir. Ancak bu çerçeve en nihayetinde karma bir çerçevedir ve milliyetçi, İslami ve devletçi değerlerin harmanlanmasıyla oluşur. Büyük Doğu marşı bu bağlamda utanç verici mahiyettedir:

 

BÜYÜK DOĞU MARŞI

Allahın seçtiği kurtulmuş millet!

Güneşten başını göklere yükselt!

Avlanır, kim sana atarsa kement,

Ezel kuşatılmaz, çevrilmez ebet.

 

Allahın seçtiği kurtulmuş millet!

Güneşten başını göklere yükselt!

 

Yürü altın nesli, o tunç Oğuz’un!

Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun.

Nur yolu izinden git, KILAVUZ’un!

Fethine çık, doğru, güzel, sonsuzun!

 

Yürü altın nesli, o tunç Oğuz’un!

Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun.

 

Aynası ufkumun, ateşten bayrak!

Babamın külleri, sen, kara toprak!

Şahit ol, ey kılıç, kalem ve orak!

Doğsun BÜYÜK DOĞU, benden doğarak!

 

Aynası ufkumun, ateşten bayrak!

Babamın külleri, sen, kara toprak!

 

             Necip Fazıl, İslamcı bir şair ve hareket adamı olarak bilinirken müşrik değerlerin Oğuz’uyla nesillerimizi isimlendirir. Burada Seyyid Kutub’un ‘Kur’an Nesli’ vurgusu ile Necip Fazıl’ı mukayese edildiğinde aradaki fark gayet rahat bir şekilde anlaşılır.

           

           İslam düşüncesiyle ilgili olarak Necip Fazıl’ın birikimi ilmihal düzeyini aşabilmiş değildir. Seyyid Abdülhakim Arvasi ile tanışıklığıyla başlayan tasavvuf süreci onda düşünsel durağanlığa sebebiyet verir. “İslam ve İman Atlası” ilmihal yolculuğu anlayışı doğrultusunda bir eser olarak değerlendirilebilir.

           

         İslami şahsiyetlre dönük pervasız tutumu kabul edilebilir değildir. Düşüncelerini beğenmediği Mevdudi’ye “Merdûdî”, Hamidullah’a “Ba’îdullah” demesi gayri ahlaki bir tercihdir ve kendi niteliğini eleverir mahiyettedir.

           

         Necip Fazıl’ın milliyetçi vurgusu son derece belirgindir. “Sırtına Sakarya’nın Türk tarihi vurulur” meşhur mısrası Sakarya Türküsü şiirinde geçer ve bu bağlamdaki bütün terkiplerin özünü ihtiva eder: “Türk'ün ruh kökü/Türk Milleti'nin ruh mührü/Türk'ün hakikatı/Türk haşyeti/Türk'ün tarihi çilesi/Türk'ün mukaddesatı/Türk'e karşı Türk'ün yanında/Türk'ün saffetli hayatı/Türk anaları/Türk'ün bütün milli kokuları/Türk ruh kumaşı/Sapına kadar Müslüman dibine kadar Türk/Türk hücresi Anadolu/Türk'ün genç adam tipi/Asil Türk halkı/Aziz ve mübarek Türk Milleti... vs.vs.”

           

          Necip Fazıl’ın iki ay önce Hece dergisinde Adnan Menderes’e yazdığı mektupların bir kısmının yayımlanması karizmasına indirilen bir darbe olmuş ve onun psikolojik tarafını ele veren bir mahiyettedir. Bu mektuplarda Menderes’e yalvar yakar niyazda bulunan bir Necip Fazıl vardır. Kendisini kısacık hapis süresine dayanamayarak kurtarmasını Menderes’ten rica eder. Kurtarması durumunda partisi için çalışacağını bildirir. Ellerinden öper. Doğrusu her şeye rağmen insanı üzen ifadelerle dolu mektuplardır bunlar ve dışarıda aslan kesilen, büyük bir saldırgan olan Necip Fazıl’ın esasen ruh sağlığının yerinde olmadığına da bir işarettir.

           

          Bugün Necip Fazıl’ı büyük üstad olarak anan çevreler, onu aşmak, Kur’an’la buluşmak zorundadırlar. Haddini bilemeyen bir tutumla İslam düşüncesini şekillendirip geleneksel kalıplarda ve saldırgan, itham edici bir vaziyette dillendiren bu mezhepçi ve tasavvufçu anlayışın Müslümanlara verebileceği hiçbir şey yoktur.

           

            Sezai Karakoç

            Necip Fazıl gibi geleneği sırtlayan ama daha naif ve daha kuşatıcı bir tablo çizip bir medeniyet ve ümmet dairesine vurgu yapan şair Sezai Karakoç, Türkiye’de okuma-yazma sevdasındaki genç kuşaklar için her zaman söylemleriyle ilgi çeken bir isim olmuştur.

           

        Sezai Karakoç’un din anlayışı tasavvuf üzerine bina olunur. Şiirleri bu bağlamda düşüncenin hizmetindedir. Said Nursi’de, İbni Arabi ya da Mevlana’da görülen Batıni vurgu onda da yoğundur. Sadık Yalsızuçanların anlatımıyla; “Hızırla Kırk Saat’e ilişkin anılarından öğreniyoruz ki, Karakoç, bu magnum opus’undaki şiirlerin her birini ayrı bir Hızır buluşmasında kaleme almıştır. Bir yazısında belirttiği üzere, ‘yazı kendisini yazmış’tır. Eğer Karakoç yazmasaydı, bu yazılar, kendilerini başka bir yazara mutlaka yazdıracaklardı.” Gaybi alana ilişkin sınır tanımaz inanç iklimi Karakoç’u da kuşatmış görünmektedir.

           

           Karakoç, Necip Fazıl ve İsmet Özel gibi “Türk” vurgusu yapmaz, Fas’tan Endonezya’ya bir ümmet ve İslam dünyası haritası çizer. Bu, onun olumlu yanı olmakla birlikte İbni Teymiye’den Mehmet Akif’e, İbni Arabi’den Mevlana’ya herkesi bir potada eritir ve bunların “Diriliş” adını verdiği projesinin elemanı olduğu inancını işler.

           

           Şamdayız

Mevlana ve Mesnevi

Muhyiddin ve Yasin

Şems ve Füsus

Şems nasıl değiştirdi

Bengisu sarnıçlarından geçirerek

Mevlana Celaleddini

Ve Yasin bir delikanlı biçiminde

Ağır ölüm hastalığında

Nasıl iyileştirdi İbn Arabiyi

Mekke çatısında Füsûsun ve Fütuhatın yapraklarını ayıklayan

Güneşin yağmurun ve rüzgârın yardımcısı kimdi?”

 

            Sezai Karakoç’un hatası diriltmeye çalıştığı geleneğin kifayetsizliğini kavrayamamasıdır:

           

           “Ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz

Bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz

Kadının üstün olduğu ama mutlu olmadığı

Günlere geldim bunu bana öğretmediniz

Hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı

Ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim

Bunu bana söylemediniz

İnsanlar havada uçtu ama yerde öldüler

Bunu bana öğretmediniz

Kardeşim İbrahim bana mermer putları

Nasıl devireceğimi öğretmişti

Ben de gün geçmez ki birini patlatmayayım

Ama siz kâğıttakileri ve kelimelerdekini ve sözlerdekini

Nasıl sileceğimi öğretmediniz”

 

Sezai Karakoç, yeşil sarıklı ulu hocaların bu gerçekleri kavrayamayacaklarını hala anlayamamış görünmektedir. Seyyid Kutub’un “cahiliye toplumu” tanımlamasını yeterince tetkik edebilmiş olsaydı eğer yücelttiği değerlerin çoğunun ne kadar içlerinin boş ve tevhid dininden uzak olduğunu fark edecekti. Ama inanıyoruz ki Sezai Karakoç’un etrafındaki ve peşindeki çevre bunu istememektedirler. Tarih içinde üretilen ve belirsiz bir “doğu” tanımlamasına hapsedilen bir çizginin elbette vahiyle irtibatı zayıf olacaktır. 

 

Sezai Karakoç’un takipçilerinin “Diriliş Medeniyeti” söylemlerinin mirasını hoyratça tükettiğini gözlemlemek mümkündür. Edebiyat ve düşünce alanında söz söylemeye çalışanlar için bir dibace hükmündeki konumuyla Sezai Karakoç’un takipçiliği iddiası reyting yapmaya devam etmektedir.  Onun siyasi, kişisel ve ekol bağlamındaki tercihlerinde uzun soluklu birliktelikleri göze alamayanların tükettiği bir kavram olmuştur Diriliş…

 

İsmet Özel

Son zamanlardaki gündem bağlamından ziyade evveliyatından bugüne düşünce ve siyaset dünyasındaki yer/sizliğ/i bakımından bir İsmet Özel değerlendirmesi yapmak gerekiyor.

 

Sürekli abartıldığını düşündüğümüz bir “sosyalistlik dönemi” vurgusundan “büyük İslamcı şairlik”ine kadar İsmet Özel her zaman gündem oldu.

 

Güzel ve etkili şiirler yazdı ama ilk dönem çaba ve yönelimlerindeki nisbi samimiyet yerini zamanla kibrin derin sularına bıraktı. Müslümanları aşağılamaktan çekinmeyen, elini hiçbir zaman hiçbir taşın altına sokmadan Müslüman mahallesinin imkânlarıyla ayakta duran bir hayatı oynadı. Bütün pervasızlıklarına rağmen birileri onu her zaman pohpohladı.

 

İslam düşüncesindeki seviyesizliği kitapları ve konuşmalarında her zaman kendini çok rahat bir şekilde hissettirmiştir. Necip Fazıl’da olduğu gibi ilmihal düzeyini aşamayan bir İslam algısı, kibrin sebebiyet verdiği psikolojik sorunlar yakasını bırakmadı.

 

Üç Mesele’den bu yana daha güncel ve magazinel düzeyde politik bir çizgiye oturan İsmet Özel, siyasi bağlamda isyan şiirleri söylerken sosyalist çizgiyi terk etmiş, sanki Müslümanların muhalefet edecekleri bir çerçeve yokmuş gibi hikmet söylemeye başlamış, şimdilerde de ulusalcı kanadı takviye eder mahiyette “Türk” vurgusuna çalışmıştır.

 

Onu bir şair olarak değerlendirmek isteyen zevat İsmet Özel’in siyasi vurgu ve yönlendirmelerine “delidir, ne yapsa yeridir” bağlamında mı değerlendirmektedirler ki onu anlaşılmaz, sorgulanmaz kılmak isterler? İslam’a ve okumaya yönelen insanların önüne kutsal bir kişilik olarak konulmak istenen İsmet Özel, sahih tavır ve düşüncenin önünde bir duvar gibi yükselmektedir.

 

Müslüman=Türk anlayışı, Türkiyeli Müslümanların tevhidi arınma sürecindeki ümmetçi mesafelerini baltalar mahiyettedir. Mutlaka ters cevaplar, çelişkili açıklamalar üzerinden açıklamalar yapmayı marifet bilen “büyük Türk büyüğü”nün bütün lafları bir çuvalı bile doldurabilecek kudrette değildir.

 

Takipçileri için İsmet Özel, kutsal bir kişiliktir dedik. Şair Osman Özbahçe’den bir alıntıyla örneklendirelim:

"yaşasın ismet özel!

yaşasın ismet özel!

yaşasın ismet özel!

yaşasın takım kaptanımız, hocamız, başkanımız, rehberimiz, imamımız, şairimiz, yol göstericimiz, canımız, kalbimiz, kafamız, şahdamarımız, sevincimiz, savaşımız, kahrımız, gazabımız, ruhumuz, en büyük aşkımız, biricik aşkımız ismet özel! seni çatlarcasına seviyorum ismet özel! sana çatlarcasına inanıyorum!”

 

İslam düşüncesiyle sahih bağlar kuramayan yeni kuşak düşünce ve sanat adamlarının anarşist söylemler zannettikleri vurgu İsmet Özel’in yeni “Türkçü” paradigmasıyla yeni bir sentez üretiyor. 

 

Sonuç

Şurası bir gerçek ki edebiyat ve sanatın bütün alanları siyasetin ve düşüncenin yaygınlaşması için verimli imkânlardır. Tarih boyunca bütün coğrafyalar için bu inkarı kabil olmayan büyük bir hakikattir. Sanat sadece kendi kalıbında durmaz, düşünce ve siyaseti hareketlendirir, bireyi ve kitleleri yerinden oynatır. O zaman yapılacak iş vahyin sanatını kitlelerle buluşturmak ve problemli ekol ve çizgileri lâyıkıyla tanımak olmalıdır.

Etiketler : #İsmet   #Özel'in   #bütün   #lafları   #   #bir   #çuvalı   #dolduracak   #kudrette   #değildir   
YORUMLAR
  • Yasin   29-06-2015 00:46

    Ümmet ümmet diye diye türkiyeliliğe getirdiniz yeşil kuşaktan siyahada geçemediniz. Yediğiniz kazıkları bu milletin mensupları yemiyor diye canınız sıkkın. Geçiniz bu palavraları. Oturup tek tek cevap veren arkadaşlarada tavsiyem böyle adamlara ne anlatıyosunuz? Neyi kanıtlayacaksınız, matematik yapmıyoruz. Kendini ciddiye almamış gözüyle bakılamaz ahmet beğe. Herkes seçimini yapmış kimse aptal değil. Biz işimizi yapalım işimiz bu değil. Başarılar ahmet örs, sayımı iyi yap fakat şunuda unutma matematik bilim değildir.

  • hakan ersoy   29-05-2014 08:35

    İsmet özel'den önce böyle bir sığlık vardı. İsmet Özel'den sonra da olacaktır. Denizin her yeri bir olmaz tabi. Derin yerler kadar SIĞ yerleri de var. Yüzme bilmeyenler hep kötüleyecektir derinleri... Sağlık olsun.

  • rumuz güya   18-10-2009 22:10

    necip fazıl hakkındaki olumsuz beyanatınızın doğru olduğunu nereden bilebiriz ,keza?bir de bir ricam var;islam'a sövmüş(eserlerinde) sanatçıları bildirebilir misiniz mesela betoveen gibi...

  • Buğra AYDOĞAN   08-07-2009 10:28

    "Müslüman=Türk anlayışı, Türkiyeli Müslümanların tevhidi arınma sürecindeki ümmetçi mesafelerini baltalar mahiyettedir. Mutlaka ters cevaplar, çelişkili açıklamalar üzerinden açıklamalar yapmayı marifet bilen “büyük Türk büyüğü”nün bütün lafları bir çuvalı bile doldurabilecek kudrette değildir." burdaki TÜRKİYELi müslğman tamlamasını anlayamadım TÜRKİYELİ diye bişey varmı bu dünyada ben çevremdeki arkadasşarlarım babam annem hepimiz Türkiye de oturuyoruz fakat hiçbirimiz Türkiyeli değil sadece TÜRK lütfen yazınızda ki bu yanlışı değiştirirseniz sevinirim......

  • buğra AYDOĞAN   08-07-2009 10:14

    dediğiniz herseyi anladım fakat TÜRKİYELİ müslüman ne demektir onu anlayamadım ???

  • Abdulehad Ömer   10-01-2009 17:41

    İsmini terketmemek üzerine... Ahmet Örs Bey'e teşekkürler. Hak bildiğini cesurca söylemiş. Cemmaatin içindeki fitnelerden konuşmak. Dışardaki küfre sövmekten daha zor ve meşakkatli. İmdi Necip Fazıl ve Sezai Karakoç ile ilgili tepkisine hak vermek zorundayım. Ne kadar kişiliklerini sevsem de. Her mezhepten fıkıh alimlerinin batinilikleri üzerinde icma ettikleri bazı karakterleri duygusal bir şekilde sahiplenip üzerine geçirme durumları açık delillerle sabit olduklarından şeriatın kestiği parmak acımaz deyip sineye çekmek zorundayım.(Burda ek olarak Necip Fazıl herhangi bir delil gösteremeden bazı islam büyüklerine sövmüştür. Ki sövdükleri insanlar hem ilmi,hemde yaşamlarında hassasiyetlerini ispatlamış kişilerdi. Sezai Bey'de en azında böyle bir kabahat yoktu. O büyük ihtimal bu batini karakterleri zihniyet alanında islah edip hayra döndürmeye gayret etmiş olabilir. Geleneğimize çok yerleştikleri için red etme halinde çıkışsız bir fitne durumundan korkmuş olabilir. Ama sonuç değişmez. Suçu sabit birini bile bile aklamaya çalışmakta suçtur. İslam da avukatlık yoktur.) Ama İsmet Özel'e olan yaklaşımına gönül rahatlığıyla itiraz edebilirim. Bunun bir yanlış anlamadan kaynaklandığını belirterek. Malum medya mecraları sloganları alıp, alt metni görmezden gelirler. Muhatap olma tarzlarında da ruhsuz bir tabiat vardır. İsmet Özel'in bu güruhun askerlerine karşı yaklaşımı genelde açıklamayı hak etmedikleri yönünde olabilir. Tabii ki küfür hak ettiği şekilde kibir gösterilip ezilmelidir. Hz. Ebu Bekir(r. a.)’in dediği gibi; "Bir kişinin değerini kime ne kadar hürmet gösterdiği belirler." Bir şeye hak ettiğinden az hürmet gösterecek olursak kendi seviyemizi düşürmüş oluruz. Aynı şekilde bir şeye hak ettiğinden daha fazla hürmet gösterecek olursak da, yine kendi seviyemizi düşürmüş oluruz. İsmet Özel zannımca kendi değerini muhafaza etmeye çalışan bir kimsedir. Bu noktada hasas adil bir ölçüsü olduğu intibağı uyandırıyor bende. Ve uslübunu takdir ediyorum. Yani haklı nedenlere dayandırabiliyorum. Milliyetçi,ulusalcı diye yaftalanan söylemine gelelim. "Kafirle çatışmayı gözealan müslümana türk denir." Malumdur ki bu toprakları yurt edinen sonrada vatanlaştıran bu kavim ismi ve namı islamı kabul ettikten sonra yürümüştür. Lisanı bile islamı anlamak için kökten dönüşmüş ve sadece ona vakf olmuştur. Bir namının oluşunun yagane sebebi islamdır. İslamı da kılıçla birlikte kuşanmıştır. Bir müslüman kavim olarak, darulharbe devamlı sefer düzenlemiş, diğer müslüman kavimleri himayesi altına almış. Ama bir adı olduğu andan itibaren ne gavur ne müslüman hiç bir kavmin himayesi altına girmemiş tek cemaattir. Bu onun adının geçmişi,yürüyen namı olmuş. Allah kavimleri yükseltir ve alçaltır. İslamda kazanılan mevzi terkedilemez. Kaybedilemez demiyorum, Terkedilemez. Kaybedildiği taktirde yeniden geri almak için cihad etmek farz ayndır. Türkler kılıçlarını kaybetmişlerdir. Ve eksikliğini meneviyatlarının ve isimlerinin bir parçası olduğu için hissederler. Bu parçalanmışlıkla kalbleri katılaşıp kılıçlarını terkedenler ise artık bu kavmin namını ve ismini taşımıyorlar demektir. İsmet Özel "Kafirle çatışan" demiyor, "çatışmayı gözealan." diyor... Kılıcını geri almayı ümit eden, kılıcı terketmeyen Müslüman türktür diyor. Burda ümmeti parçalayan bir anlayış yok, yalnızca adımızın ve muhataplarımızın bilinmesi adına bir ifşa var. Ki bize nasıl hitap edileceği bilinsin. Kim olduğumuz bilinsin. Bu Müslüman Türktür. İyi savaşır, ilmi konularda biraz zayıftır, zevkine düşkündür, kılıç salmadığında hafiften azar sapıtır, çabuk öfkelenir, çabuk durulur, biraz suyuna gitmek gerekir vs.vs... Türk ismi bir müslüman ismidir. Kılıcı terk eden, islamı terk eden Türk değildir. İsmini de terk etmiş,tanımsızlaşmış algılanamaz bir şeydir. Şu an türklerin kendi başlarına gavurlara ve kendi parçalanmış maneviyatına vermek zorunda oldukları bir mücadele var. İtikatlarını ve isimlerini doğrultmak ve terketmemek adına. Bu da öncelikli bir nefsi müdafa; olmak yada olmamak meselesi. Ummete dahil olmak, yeniden türk olmak için verilen bir savaş. İsmet Özel Ahmer Örs Bey'in bidatler konusundaki hassas ve incelikli İslam çizgindeki müslümanlara karşı her zaman hassas olmuş ve onlara iyi komşuluk göstermiş. Tassavvufun bu batini yönünü aynı hassaslık ve sertlikte eleştirmiş. Ve hürmet gösterilmesi gereken alimlere karşı da aynı hassasiyetle dikkatli davranmıştır. Hamd Allah’adır. O’ndan yardım ister. O’ndan af dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin fenalıklarından Allah’a sığınırız. Allah’ın sapıttığını kimse hidayete erdiremez. Allah’ın hidayete erdirdiğini de kimse sapıtamaz.Cennetten daha büyük kazanç, cehennemden de daha büyük zarar yoktur. Allah hepimizi korusun, bizi İslam’da sabit kılsın. Takva ile, haya ile, huşu ile; Allah’a yönelen, kulluk ve kölelik eden, mümin kullarından kılsın. Allah merhamet etmeseydi; biz Müslümanlardan olamazdık. Ben şehadet ederim Allah’tan başka ilah yoktur. Hz. Muhammed (S.A.V) O’nun kulu ve Resulüdür. Allah’ım seni tesbih eder ve överim. Senden bağışlanmamı diler. Sana tövbe ederim.

  • hulusi   05-10-2008 13:24

    Son dönem müslümanları,sınırlarını netleştiremedikleri bir islamı kendilerine ölçü alarak herşeye ve herkese üfürüyorlar.İrancılık tı,ihvancılıktı,islamcılıktı,mealcilikti vs vs derken. her az bucuk bir iki kitap okuyanımız eline ölçüyü geçirdi. Kendinden başkalarının boyunun ölçüsünü almaya başladı. Bu yöntem meşhur olma ,sesini duyurma sadedinde bir arayış tarzı olsa gerek. Ölülerimize Allah rahmet eylesin,dirilerimize hidayet nasip etsin deyip ,eteğimizde ne varsa onu ortaya dökelim. Zamana ve zemine bıraktıkları izleri sorguladıklarımızın nöbetini iyi yönde devralıp sürdürmek gerekmezmi. Yargılamak ,rencide etmek ne kadar islami acaba...Analyışlar araındaki fark şeyhlerin farklılaşmaından öte geçmiyor..Birilerimiz batıya birilerimiz doğuya birlerimiz güneye birilerimiz kuzeye kulak kesilmiş. Hepsinin ortak noktası bizden adam çıkmaz. Anlamadan eleştrimekde işin en garip tarafı. Mesela yazının başlığını ne anlama geldiğini sarfeden anlamışmıdır..veya fikrederekmi zikretmişdir.Elmalar ve armutlar misali. Bütün laflar+bir çuval+doldurmak+kudret+değil. Anlaşılan ahmet kardeş bir şeyler üretmeğe heveslisiniz ve sevenleriniz nezdindede tolumlu tepki alıyorsunuz.. Yola çıkmadan azığınıza dikkat edin. saygılar

  • Yavuz   23-07-2008 23:43

    Evet, nüktedan bir kişiliği olduğu açıkça görülüyor Ahmet Örs'ün. Bugüne kadar adını bile duymadığımız bir Ahmet Örs çıkıyor ve ne varsa al aşağı ediyor ve alkışlanıyor öyle mi? Necip Fazıl'ın binde biri olamamış, onu anlayamamış bir insandan beklenirdi bu laflar. Helal olsun. Ya da herşey daha önce dediğim gibi birer espri olsa gerek... Bugüne dek, Sezai Karakoç'u sevmezdim, şimdi bunu okuyunca vallahi sevmeye başladım. Evet, insan Kur'an ve İslam penceresinden bakmalı, ama kökünü de unutmamalı... Necip Fazıl'ın dilindeki Türk lafı batmış mı bu beyefendiye?

  • bayrama muhalif   05-05-2008 11:30

    Bayram arkadaşım meseleye islami açıdan veya Kuran pğerspektifinden bakmak şart. Şairleri islam dairesinin dışında mı tartışacağız. Şairler in Allah katında ayrıcalığı mı var. Bu insanlar müslüman olarak bilinen şairler. Eğer öyle olmasaydı bizim onları eleştirmemize de gerek kalmazdı. Sorgusuz sualsiz peşinden koşulan tipler. Seyyid Kutup her alanda Sezai Karakoçla asla kıyaslanamayacak kadar önemli bir fikir adamı. İYİ Kİ VARSIN AHMET ÖRS. Yoksa dokunulmazlık ve gizem zırhı arkasında fildişi kulelerinde yaşayıp zor zamanda müslüman olduklarını iddia edenleri kim eleştirmeye cesaret edebilir!!!

  • bayram   04-05-2008 01:06

    iyiki varsın ahmet örs. yoksa hangi kalıp sosyolog sıfatıyla bir şair yüreğini aynı kefede tartardı sahi siz ne yptınız biraz da işinize bakın...mevlana içe seyyid kutub dışa çalışmış sezi karaçok sırf senhin gibi düşünmüyor diye at peki ya zor zamanda müslüman olmak sizce nedir o tarihi bir okuyun lütfen

  • marzuka muhalif   02-05-2008 16:12

    marzuk gibi arkadaşların gereksiz şüpheci yaklaşımları ve boş eleştirileri çuvalı dolduruyor mu asıl ona bakmak lazım.

  • marzuk   02-05-2008 13:09

    mehmet yolkesen, gören de zanneder ki, bir tek sizin kitabınız var, diğerleri kitapsız. siz haksınız ya da ahmet örs hak , diğerleri batıl. kusura bakmayın yok böyle bir din !

  • mehmet yolkesen   01-05-2008 22:43

    hayat şiirde de siyasette de kur'an ilkeleriyle şekillenmelidir. ey marzuk kardeş, bunu dile getirenin sözleri çuvalı doldurur, diğerleri çuvallar! mesele budur!

  • mustafa kıyak   01-05-2008 14:03

    Gerçekten de bu üç yazarın sadece kendilerini İslama nispet etmelerinden başka İslam düşüncesi adına ürettikleri hiç bir şey yok. Karizmatik,etrafında bir gizem havası oluşturmuş, müritleri tarafından yüceltilen bir duruş sahibi hepsi. Din anlayışları hurafeci. Ahmet Abi'yi du iplik pazara çıkarıcı seminerden dolayı tebrik ederim.

  • marzuk   01-05-2008 12:57

    ahmet örsün söyledikleri bir çuvalı dolduruyor mu buna da bakmak lazım. iğne çuvaldız meselesi

  • Enes Malikoğlu   30-04-2008 12:34

    Tespitler oldukça yerinde. Dilinize sağlık!

İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN