1400 yıl önce Müslüman kadının rolü ne ise, bugün de odur

Kurani terbiyede başat rol sahibi kadındır. Kadın bu bağlamda çocuğunun, eşinin, toplumun hakkını vermeli. Ümmetin diğer çocuklarına da umut olmalı. Bunları kalan vaktinde değil elindeki vaktini taksim ederek yapmalı. Toplumun düzelmesinde erkekler kadar sorumluluğumuz var. Bunun için önce nefsimizi arındıracağız.

07-02-2016


Bugün (06 Ocak Cumartesi) Kur’an Nesli İlim Merkezi’nde Sabiha Ateş Alpat hocanın sunumuyla ‘’ İslami Şahsiyetin Yetişmesinde Kadının Rolü’’ konulu bir konferans gerçekleştirdik. Gayet verimli geçen  konferansa katılım da memnun edici derecedeydi. Öyle çok kalabalık olmasak da konferansa katılan hanım kardeşlerimizle samimi bir ortam oluşturduk. Hamd ederek konferansa başlandı.

Sabiha Ateş Alpat hocamızın etkili anlatımıyla bizzat yaşadığı örneklerde bazen kendimizi bulduk, kendi nefsimizi sorguladık. Allah’tan başka herkesin ve her şeyin kadınlara rol biçtiği bu modernist dünyada Allah’ın bize kadın olarak ne gibi görev ve sorumlulukları verdiğini ayetler ve hadisler ışığında işledik.

Hocamız gerek 1400 yıl öncesinden, gerek günümüzden örnekler getirerek  önce kısaca kulluk bilincinden, daha sonra kadının üzerinde egemen olmaya çalışan ve ona rol biçenlerin neler olduğundan, eş ve anne olmanın getirdiği sorumluluklardan bahsetti.

Gittiği  konferanslarla ümmetin saliha kadınlarının yetişmesinde, onların bilinçlenmesinde etkin  rol oynayan Sabiha Ateş Alpat hocamızdan Allah razı olsun, onun gibi saliha kadınların sayısını arttırsın.

Konferans notlarımıza gelirsek;

Bilindiği gibi İslam kıyamete kadar geçerli bir dindir. Bu yüzden 1400 yıl önce kadına düşen rol ne ise bugün bize düşen rol de aynıdır. Öncelikle şunu soralım kendimize. Allah bizi ne için yarattı? Bana düşen rolü hakkıyla yerine getirebilmek için ne yapmam gerekiyor?  

Allah Zariyat suresi 56. Ayetinde

‘’ Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım’’ diyor. Yani kulluk edelim diye değil ‘’yalnızca’’  O’na kulluk edelim diye yaratmıştır. Hangi çağda yaşarsak yaşayalım kulluk görevimizi Allah belirler. O’nun emrine göre hayatımızı dizayn etmemizi ister. ‘’La ilahe illallah’’ derken neyi kabul, neyi reddettiğimizi eşimiz, toplum, gelenekler, kendi nefsimiz değil yalnızca Allah belirler. Allah ‘’La ilahe illallah’’ derken her ne kadar ideoloji varsa hepsini reddetmemizi ister. ’’Allah’ın bana biçtiği rol neyse, bana sunduğu hayat sistemi neyse kabülümdür’’ dememizi ister.

Bugün kadının rolünü –geçmişte olduğu gibi- Allah’tan başka her şey belirlemeye kalkıyor. Hz. Meryem zamanında kadının rolünü gelenekler belirledi; gelenekler ona zulmetti. Asiye zamanında kadının rolünü Firavun belirledi; Firavun ona zulmetti. Sümeyye zamanında kadının rolünü Ebu Cehil’in sistemi belirledi, ona zulmetti. Peki bugün kim belirliyor? Bugün durum çok vahim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zamanında  iki saf vardı. Ya O’nu dinleyip, anlayıp kabul ediyorlardı ya da dinleyip, anlayıp  reddediyorlardı. Bugün saflar birbirine karışmış durumda. Bugün kadının rolünü gelenekler belirliyor, kadın hakları söz konusu olunca feminizm belirliyor, para söz konusu olunca kapitalizm belirliyor, yaşam tarzı konusunda modernite belirliyor. Bizim rolümüzü ve tavırlarımızı ne eş, ne gelenek, ne sistem, ne baba, ne kendi nefsimiz belirlemeli. Çünkü İslam bize bir rol biçmiştir ve onda eksik ya da fazlalık yoktur ki bir yerden rol devşirelim. İslam hem dünya hem ahiret hayatımızı kurtarır, yüreğimizi de tatmin eder.

Her geçen gün asimile olmaktayız. Her geçen gün hızla kopuş gerçekleşmekte. Herkes nefis aldatmacasına kapılarak ‘’elimden geleni yapıyorum’’ deyip sıyrılmaya çalışıyor. Nefis muhasebesi yok. Allah bize ne emrettiyse hepsini yapmak zorundayız,  çünkü Allah ‘’elimizden geleni en iyi bilen’’ olduğu için onların hepsini emretmiştir. Bir kısmını yapıp ‘’elimden geleni yapıyorum’’ deme lüksümüz yok.

Mümin erkek ve mümin kadın birbirlerinin zevcidirler. Mesela Allah Lut (a.s) ın karısından bahsederken ‘’imreatun’’ yani ‘’kadın’’ olarak bir insan cinsi olarak bahseder. Ama zevc kelimesi öyle değildir. ‘’ Zevc’’ bir bütünün yarısı demektir. Zevcimizi, eşimizi, yarımızı seçerken ona göre seçmeliyiz. Duygusal etkenler ana ilkelerin arkasından gelmelidir. Aksi takdirde toplum ifsad olma tehlikesiyle karşı karşıya kalır.

Kadının rolünü hakkıyla yerine getirmesi için yapması gerekenler;

1. İman farkındalığı: İman ‘’tevhid’’ üzere olmassa kabul değildir. İmanın içi dışı iyice bilinmelidir. Allah, Enam Suresi  82. Ayette ‘’ İman edip de imanlarına zulüm (şirk) bulaştırmayanlar var ya; işte güven onlaradır ve doğru yolda olanlar onlardır’’ buyuruyor. Bu yüzden iman; şirk, batıl, hurafe, isyan ve inkardan uzak olmalıdır.

2. Kulluk farkındalığı: Kulluğunun farkında olduğunu bilmek, pahası ne olursa olsun Allah’ın bize biçtiği rolü oynamamız gerektiğini bilmek demektir. Biz Batı’nın bize biçtiği rolü oynuyoruz. Bugün çalışmayan kadınlar ‘’kocasının eline bakan’’ olarak adlandırılıyor. Çünkü Batı öyle istiyor. Halbuki erkek eşinin geçimini sağlamakla yükümlüdür, bu kadının onun üzerindeki hakkıdır ve yapmak zorundadır. Niye böyle oluyor? Çünkü iman ve kulluk farkındalığımız yok.

Mümin kadın rol bakımından eştir, anadır, evlattır. Eğer erkek de rolünü Allah’ın belirlediği şekilde gerçekleştirirse, ‘’kavvam’’ olursa, kadında rolünü Allah’ın istediği şekilde oynarsa toplum ‘’İslam’’ olur. Kadına biçilen rolün en başında ‘’ana’’ olmak gelir. Neslin yetişmesinde ve terbiyesinde kadının rolü çok büyüktür. Bu yüzden kadın hamilelik öncesinde, sırasında, sonrasında bu görevini titizlikle yapmalıdır. Çocuğun karakteri 6 yaşında büyük ölçüde oturuyor. Eğer bu yaşlarda zeminini sağlayamassa ilerde felaketlere yol açabiliyor. Örneğin; 6 yaşında çocuk namaz kılacak bilgiye sahip olması gerekir.

Bugün bakıyoruz çocuklarımız mutsuz, stres altında, sınavlar etrafını sarmış. Bunda annelerin rolü büyük. Bugün kaç anne çocuğuna ‘’İslam benden ne istiyor?’’ , ‘’ Kulluk görevlerim neler? ‘’ sorusunun cevabını öğretiyor. Kaç anne bu uğurda Hz. Hacer sabrı gösteriyor? Bugünün Hz. Hacer’i kim diye sorsak neredeyse örnek yok.

Hz. Hacer kulluğunun, teslimiyetinin farkındaydı. İsmail’in ihtiyacı olan su için Safa ve Merve tepeleri arasında yedi kez gidip gelerek cehdini gösterdi. Çareyi bulana kadar koştu ve Allah da Hacer’e ihtiyacı olanı verdi.

Bizim çocuklarımız bugün ahlaksızlıktan, İslamsızlıktan ölüyor. Şikayet etmeden önce soralım bir kendimize; ‘’Biz ne yaptık, Hacer gibi koştuk mu,onun gibi mücadele ettik mi?’’ diye. Çocukların maddi yaşamlarını garanti altına almakla iş bitmiyor onların manevi yaşamlarını da garanti altına almamız gerekiyor.

Kurani terbiyede başat rol  sahibi kadındır. Kadın bu bağlamda çocuğunun, eşinin, toplumun hakkını vermeli. Ümmetin diğer çocuklarına da umut olmalı. Bunları kalan vaktinde değil elindeki vaktini taksim ederek yapmalı. Toplumun düzelmesinde erkekler kadar sorumluluğumuz var. Bunun için önce nefsimizi arındıracağız.  Allah ne buyuruyor ‘’ Ey iman edenler; kendinizi ve ailenizi, yakıtı insan ve taş olan cehennemden koruyun…’’ (Tahrim 6). Nefsimizi, neslimizi, toplumumuzu terbiye edeceğiz. Allah’ın bize verdiği görev ve sorumluluk neyse hakkıyla yerine getirmeye çalışacağız.

Allah hepimize dirayet ihsan eylesin, kalp uyanıklığı versin.

(Haber: Halise UYANIK)

Etiketler : #1400   #yıl   #önce   #Müslüman   #kadının   #rolü   #ne   #ise   #   #bugün   #de   #odur   
YORUMLAR
  • Yahya Uslu   07-02-2016 21:07

    Allah razı olsun Sabiha Alpat ve Halise UYANIK hanım kardeşimizden.... Katkıları için Teşekkür ederiz...

İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN