Akdeniz: Cemaat vucubiyet, cemaatsizlik vebaldir
Hamza Akdeniz: Cemaat bir vucubiyet, cemaatsizlik bir vebaldir. Bu işin keyfiyeti kişinin kendi isteğine bırakılmamış “olmazsa da olur” değil, aksine “olmazsa olmazımızdır” . İnsanın ihtirasları, çıkarcı, bireyci, bencil, dünyacı, karanlıklardan kurtulup gün yüzüne çıkması cemaat ortamlarının rahmet ve bereket ikliminde mümkün oluyor… Kişi cemaat potasında olgunlaştıkça toplumsal duyarlılığı gelişir… Cemaat kişisel kabiliyetleri, kazanımları sosyalleştirmek için vardır… Hem kendi kalmak, hem de cemaat atmosferinde zenginleşmek, derinleşmek, durulaşmak fırsatı yakalanmış oluyor…
17-01-2013
Özgün-Der ‘Cumartesi Seminerleri’nin 16.sı 12 Ocak tarihinde Hamza Akdeniz tarafından işlendi. Serkan Denizci açılış konuşmasında konunun önemini arz etti,ardından sözü Hamza Akdeniz’e bıraktı. Hamza Akdeniz konunun lugati, Kur’ani anlamını işledikden sonra konu dinleyicilerin de katkısıyla ‘özeleştiri’ ve günümüz bağlamında olayın incelenmesi şeklinde gerçekleşti.
Konuşmanın ‘genel özeti’ şöyle :
"Cemaat
"Ce-ma-a" fiili toplanmak, derlemek, birleştirmek, bir araya getirmek, biriktirmek, birlik oluşturmak gibi anlamlara gelir. Bu fiilin pek çok türevi Kuran-ı Kerim’de zikredilmiştir.(cami, cemmat, Cuma, mecmua, içtima gibi)
Cemaat kelimesinin sözlükteki karşılığı : topluluk, zümre, grup, ekiptir.Terim olarak insan topluluğu, toplu halde bir inanç, bir fikir etrafında toplanmış kimseler demektir.
Cemaatle ile ilgili bazı hadisler:
‘’Allah’ın eli cemaatin üzerindedir.’’ ‘’Kim kendini cemaatten ayırırsa Cehenneme ayırır.’’
-Ömer İbni Hattab’dan : ‘’Cemaatle birlikte olmalısınız. Sizi tefrikaya düşmekten sakındırırım, Şeytan tek kişi ile beraber iki kişiden de uzaktır. Kim Cennet’in ortasında olmayı isterse cemaat ile olsun .’’ demektedir.
Cemmat ile ilgili bazı ayetler:
59/HAŞR-9 :Ve onlardan önce (Medine'yi) yurt edinmiş olup kalplerinde îmân yerleşmiş olanlar, kendilerine hicret eden kimseleri severler. Ve onlara verilenlerden (dağıtılan ganimetlerden) dolayı, kendileri onlara muhtaç olsa bile, gönüllerinde bir hacet (kaygı, haset) bulunmaz. Ve onları kendi nefslerine tercih ederler (üstün tutarlar). Ve kim nefsini cimrilikten korursa, o taktirde işte onlar, onlar felâha (kurtuluşa) erenlerdir.
8/ENFÂL-75:Kâfir olan kimseler birbirinin dostlarıdır. Onu yapmazsanız (birbirinizle dost olmazsanız) yeryüzünde fitne ve büyük fesat olur.
61/SAFF-4: Muhakkak ki Allah, kendi yolunda saf bağlayarak savaşanları sever. Onlar sanki birbirine birleştirilerek kuvvetlendirilmiş binalar gibidir.
42/ŞÛRÂ-38-39 :Ve onlar, Rab'lerine icabet ederler ve namazı kılarlar. Ve onlar, işlerini aralarında toplanıp istişare ederler. Ve onları rızıklandırdığımız şeylerden infâk ederler.Ve onlar, kendilerine bir saldırı isabet ettiği zaman yardımlaşırlar.
2/BAKARA-143 :Ve işte böylece insanların üzerine (hak) şahitler olmanız için Biz, sizi vasat (ikisi arasında) (hayırlı ve faziletli) bir ümmet kıldık. Resûl de sizin üzerinize şahit olsun.Ve Biz, sadece Resûl'e uyanı, topukları üzerinde geriye dönenden ayırıp bilmemiz(belirtmemiz) için, halen o üzerine (yönelmekte) olduğunuz (Kâbe'yi) kıble yaptık. Ve bu, elbette zor bir iştir, ancak Allah'ın hidayete erdirdiği kimseler hariç (bu onlara zor gelmez). Ve Allah sizin îmânınızı zayi edecek değildir. Muhakkak ki Allah, insanlara çok şefkatlidir, merhametlidir.
3/ÂLİ İMRÂN-104: Sizin içinizden hayra davet eden (mürşidlerden) bir cemaat olsun ve mârufla emretsin, ve münkerden nehyetsin (men etsin). İşte onlar, onlar felâha erenlerdir.
-Burada ümmet içinde ümmetten bahsedilmektedir.Bunun alamı şudur : Eğer bu vahyi taşıma yükümlülüğünü, ümmet olma niteliğini üstlenen topluluk , birliğini ve dirliğini koruyamaz da ümmet olma niteliğini yitirirse o zaman ümmet olma niteliğini yitirmiş bu kalabalık içersinde bu niteliği yitirmemiş ‘’Çekirdek Ümmet’’ bulunsun bunlar tarihin yatağında akan çer-çöp gibi birer nesne yerine tarihin yatağını değiştiren ve belirleyen özne olsunlar yani yani maya toplum olsunlar , bir umudu hep diri tutsunlar, vahyin her zaman ve her zeminde hala tasavvur akıl ve şahsiyet inşa etme yeterliliğinin olduğunun delili olsunlar , bu sayede vahyin inşa ettiği insanların hayatı inşa etme umudu hep korunmuş olsun bu umut hep diri kalsın.
Tabii ki önce birbirleriyle kalplerde ve fikirlerde kaynaşarak, birlikte iş yapma kabiliyetlerini geliştirip çok boyutlu bütünleşerek, hesap verebilen ve hesap soran bir sorumluluk bilinciyle işlevsel bir işbölümü içinde sorumlulukları paylaşıp, Allah yolunda fekarlıklarda yarışacak, imani, ibadi, ahlaki ve yapısal plandaki bireysel ve toplumsal sorumluluklarının bilincinde olan adanmış İslami şahsiyetlerin hem birbirlerine, hem de en yakındakilerden başlıyarak bütün topluma güven verevek bir örneklik oluşturmaları lazım. Bu oluşum sürecinde bir yandan ilkesel hazırlıklar yaparken, diğer yandan da bu güzel topluluğun içinden çıkacak fedakarlıklarda yarışan öncü bir kadronun kolktif irade ve aklı istişari katılım zemininde üretebilecek çapta ve nitelikte bir şahidliği ortaya koymaları gerekir.
Bireysellik ya da küçük halkalar veya gruplar halinde kalmayı kanıksamanın İslami olmadığı, sorumluluktan kaçış ve konforizm hastalığı olduğu idrak edilmelidir. Sürekli biçimde sadece yazılı ve sözlü beyanlarla yetinen ferdi ve küçük öbekler halindeki İslami tebliğ ya da dar kapsamlı eğitim çalışmaları yapıp, söylemlerini, iddialarını ete kemiğe büründürülerek fert ve cemaat bazında şahidliği yapmamak, vahyi sosyalleştirme çabası göstermemek, örneklik teşkil etmemek büyük bir zaaftır. Bakara suresi 44, Saff 2-3 ayetlerinin muhatabı olmamak için bu zaaf aşılmalıdır. Ancak Kur-an ahkakı fert ve cemaat bazında kuşanılarak topluma örnek olunabilir ve toplumsal dönüşüme vesile olunabilir. İnsanlara örnek olacak cazibe merkezi de ancak böyle oluşabilir ve toplumu dönüştürecek ahkaki örneklik ancak vasat ümmet olarak ortaya konabilir. Aksi takdirde sürekli sözlü ve yazılı tebliğle yetinip, davete icabet edenler vasat ümmet niteliğinde cemaat halinde yapılandırılmadan, bütünleştirilmeden İslami mücadele anlam kazanamaz, aslında böyle eksik yapılan tebliği de Allah bereketlendirmez. Allah’ın yardımı ve bereketi de bu tür ferdi ve söze dayalı kalıp cemaat planında ahlak oluşturmayan çalışmalar ulaşmaz ve sonuçta dar bir alanda, kısır bir döngü içinde kalınarak,bereketsiz, davete icabet eden az sayıda insanı da korumakta zorlanan kısır çalışmalar ortaya çıkar. Cemaat planındaki sosyal şahidliği ihmal eden çabaların zemininde İslami mücadele fıkhı da gelişemez. Çalışmalarda tevhidi istikamet de, nitelikli kadrolaşma, cahiliye yapısına alternatif cemaatleşme, kitap ve hikmetin eğitimini gerçekleştirme, tebliğ, şahidlik yolunda fedakarlıkları, işleri paylaşma, iş bölümü ve şura ile iş görme, zulme topluca karşılık verme ve istikrar, disiplin, de önemli ve belirleyicidir.
Cemaat bir vucubiyet, cemaatsizlik bir vebaldır. Bu işin keyfiyeti kişinin kendi isteğine bırakılmamış “olmazsa da olur” değil, aksine “olmazsa olmazımızdır” . İnsanın ihtirasları, çıkarcı, bireyci, bencil, dünyacı, karanlıklardan kurtulup gün yüzüne çıkması cemaat ortamlarının rahmet ve bereket ikliminde mümkün oluyor… Kişi cemaat potasında olgunlaştıkça toplumsal duyarlılığı gelişir… Cemaat kişisel kabiliyetleri, kazanımları sosyalleştirmek için vardır… Hem kendi kalmak, hem de cemaat atmosferinde zenginleşmek, derinleşmek, durulaşmak fırsatı yakalanmış oluyor…
Tevhid akidesi ve hareketli organik ameliyle kişiye anlam ve değer yükleniyor…Hayatın fani çabalarını ebedileştirmek yolu da buradan geçiyor…Cemaat her tür bereketin adıdır…Velayetin, vahdetin, uhuvvetin, rahmetin, taşıyıcısıdır…İslamı pratize etmenin zeminidir…Müminleri bir arada tutan tutkal, bir duvar misali kaynaştıran harçtır…
Modern dönemlerde İslami misyon ve mesajı sürdürebilme imkanı cemaat formunda kendini gösteriyor…Modernite ile gelen köklü yıkıma karşı duracak tek potansiyel güç İslamdır…Cemaat tüm zamanların zaruretidir.İslam cemmat dinidir.İslam’ın ilke ve prensipleri en güzel şekilde cemaatle beraber getirilebilir.İslam, müslümanların şuurlu cemaatler olmasını emretmiştir.Peygamberimiz Medine’de bu örnek cemaati kurmuş ve nasıl olacağını göstermiştir. Böyle bir cemaat mü’min için koruyucu bir elbise, kale gibidir.
Cemaat olan mu’minler birbirlerini daha iyi tanırlar, birbirlerini sever sayarlar, destek olurlar, yardımda bulunurlar.Birbirlerinin durumlarından haberleri olur, birbirlerinin eksik taraflarını tamamlarlar. Tıpkı bir vücut gibi birbirlerinin acısı ile kederlenirler.
İslami cemaat, Kuran anlayışı ve Peygamberin yolu üzerine kurulur. Onların arasında kardeşlik, karşılıklı yardımlaşma, dayanışma, fedakarlık ve saygı vardır. Onların arasında soy, sınıf, meslek, bölge üstünlüğü gibi şeyler yoktur" diyerek sözünü tamamladı.
(Haber-Foto : Ahmed Akdeniz)
-
Hamza Er 18-01-2013 10:16
Cemaat gibi önemli bir konuyu öz ve vurgulu tesbitlerle işleyen Hamza abiyi tebrik ederim... Evet özet cümle: Cemaat vucubiyet, cemaatsizlik vebaldir... Allah çalışmalarınızı bereketlendirsin.
-
Kemal Songür 18-01-2013 07:25
''Cemaat bir vucubiyet, cemaatsizlik bir vebaldir.''diyen Hamza kardeşim/dostum konuyu çok güzel özetlemiş, yüreğine sağlık.
- Siyonazi çetesi, Gazze'de gıda yardımı bekleyen sivillere saldırdı: 150 maktul 1000 yaralı
- Gazze İle Dayanışma ve Şehadet Gecesine Dâvet
- Gazze İle Dayanışma ve Şehadet Gecesi'ne dâvet
- İktibas’a bu cumartesi Ali Kaçar konuk oluyor
- Gazze’ye Yardım Kampanyası
- Siyonist vahşet: İnfaz edip çöpe atmışlar
- Adana ve Mersin seyahatinden sadra düşenler
- Kur'an Nesli İlim Merkezi'nin çadır yardımları Gazze'ye ulaştı
Makaleler
Hava Durumu