Alan: Ak Parti, kırmızı çizgilerde egemenlerle ortak noktada
Özgün Duruş gazetesinin "Kürt açılımı" konusundaki soruşturması için yaptığı değerlendirmede, "AKP’nin de gerektiğinde sık sık vurguladığı “üniter devlet”, “tek dil”, “tek ulus”, “tek vatan” “tek bayrak” gibi “tek” ci ulus toplum-devlet ilkelerini ve tabularını savunması da gösterir ki, en azından kırmızıçizgiler noktasında, zihinsel olarak gerçek iktidar sahipleri ile aynı düşünceyi taşımakta olduğunu görebiliriz." görüşünü dile getirdi.
11-01-2010
İslam ve Hayat
Sitemizde de yazıları yayınlanan Araştırmacı-Yazar Hüseyin Alan, Özgün Duruş gazetesinin "Kürt açılımı" konusundaki soruşturması için yaptığı değerlendirmede, öncelikle sorunun adının doğru konması gerektiğini belirterek, "AKP dahil hiçbir partinin, resmi ideolojiye dair, ulusal yapıya dair, resmi devlet politikalarına dair, çözüme yönelik farklı bir paradigmaları ve ilan edilmiş programları yoktur ki, temsil yetkisini haiz sorun çözme kabiliyetleri de ellerinde olsun veya beklensin. Kaldı ki, AKP’nin de gerektiğinde sık sık vurguladığı “üniter devlet”, “tek dil”, “tek ulus”, “tek vatan” “tek bayrak” gibi “tek” ci ulus toplum-devlet ilkelerini ve tabularını savunması da gösterir ki, en azından kırmızıçizgiler noktasında, zihinsel olarak gerçek iktidar sahipleri ile aynı düşünceyi taşımakta olduğunu görebiliriz." görüşünü dile getirdi.
Hüseyin Alan'ın değerlendirmesini dikkatlerinize sunuyoruz:
Doğru Oturup Doğru Konuşmalı
Hükümetin, meselenin tam olarak adını koymaktan bile çekinerek yürüttüğü “açılım” politikalarına dayalı hamleleri, karşı darbelerde kapanma görüntüsü verince, sorunu çözmek için önceden tasarlanmış esaslı bir planlarının olmadığını hissettirmektedir. Sorunun yapısı gereği, gösterilmesi gereken yerde kararlı ve güçlü bir iradenin aksine ürkek görüntülerin sergilendiği her aşamada, Türk ve Kürt kamuoyunda ürpertici rahatsızlıklar doğurması kaçınılmazdı.
İki taraftan da, birçok sebebe bağlanabilir kutuplaşma yapısından beslenenlerinin hep olabileceği bu tür puslu havalarda, açıklığa, dürüstlüğe, tartışmaya, ifade ve ikna etmeye cesareti olanların değil, varlığını ve iktidarını kine, hileye, şiddete ve yok etmeye ayarlamış olanların daha aktif olması beklenmeliydi. Onların karşı hamleler yapabilecek yetenekte oldukları da bilinmeliydi. Şu an olanlar da budur.
Bu adamlar, buradan hareketle bir Türk-Kürt kutuplaşması hatta çatışması çıkartabilirler mi? Baştan ifade edeyim, hayır, asla. Şayet böyle bir işi becerilebilecek olsalardı, bu işi çoktan yapmış olacaklardı ve bizler şu an başka şeyleri konuşuyor olacaktık!
Türkiye Cumhuriyeti, ulus devlet yapısı, iktidar eliti, resmi ideolojisi ve politikası ile kuruluşundan bu yana kendi ürettiği ve taşıdığı yapısal sorunlarla uğraşmaktadır. Kürt ulusal hareketinin dayatması ile de tetiklenen yeni durumda, ikinci dünya savaşı sonrası gelişmelerinde olduğu gibi, kendini yeniden üretmeye, toplumsal yapıyı da yeniden gözden geçirmeye çalışmaktadır. Küresel gelişmeleri de dikkate alarak iç iktidar yapısını, sosyal grupların pozisyonunu yeniden tasarlamak durumunda kalmıştır. Süreç sorunlarla yüklüdür. En büyük sorun da, TC iktidar bloğunun, dar bir çerçeve ile sınırlı olması ve bu haliyle esneme kabiliyetini gösteremeyişidir.
Dolayısı ile AKP dahil hiçbir partinin, resmi ideolojiye dair, ulusal yapıya dair, resmi devlet politikalarına dair, çözüme yönelik farklı bir paradigmaları ve ilan edilmiş programları yoktur ki, temsil yetkisini haiz sorun çözme kabiliyetleri de ellerinde olsun veya beklensin. Kaldı ki, AKP’nin de gerektiğinde sık sık vurguladığı “üniter devlet”, “tek dil”, “tek ulus”, “tek vatan” “tek bayrak” gibi “tek” ci ulus toplum-devlet ilkelerini ve tabularını savunması da gösterir ki, en azından kırmızıçizgiler noktasında, zihinsel olarak gerçek iktidar sahipleri ile aynı düşünceyi taşımakta olduğunu görebiliriz.
Hükümetin sorunu çözme yaklaşımı olarak sunduğu “demokratik açılım” politikası, gerçek iktidar sahiplerince “bireysel özgürlük” sınırları ile sınırlandırılınca, maksadın sorunu çözmekten daha çok ulusalcı Kürt hareketinin taleplerinin geriletilmesi veya küçültülmesi olduğu anlaşılmaktadır. Buna rağmen Türkiye’deki rejimin bürokratik-oligarşik niteliğini ve kendi geleceklerini düşüneceklerini de göz önüne alarak, gerçekten bir çözüm yerine, sorunun, mevcut pozisyondan daha ilerde bir görüntü ile kabul edilebilir sınırlara ulaşmasını temin iradesi gösterebileceğini umabiliriz.
Soruna müdahil olamayan, hükümetin açılım ile ilgili olarak uzak durduğu ifade edilen “Müslüman” kesimin durumuna gelince; Şüphesiz tüm yorumlar, değerlendirmeler ve çözüm önerileri, belli bir ideolojik bakışın ürünleridir. Müslümanlar olarak evvela, sorunun adını doğru koymak gibi bir sorumluluğumuz vardır. Türklüğü Müslümanlığının önüne geçmiş hatta dinin belirleyeni olmuş hayli kalabalık bir grup dindar; vahyin kurucu, inşa edici, değiştirici veya gerektiğinde dönüştürücü en temel özelliğini ihmal edip, her hangi bir düşüncenin, ideolojinin eklentisi, belirleneni, tamamlayıcı bir unsuru derekesine düşürerek hakikati gölgelemek istiyorlar. Kürtlüğünü Müslümanlığının önüne geçirmiş benzerleri için de aynı yargıda bulunabilmeliyiz.
Türk Müslümanları alakadar ettiği kadar Kürt Müslümanları da alakadar edecek ve peşinden koşturacak olan görüş veya çözüm önerisi, özetle ümmet perspektifidir. Bu gibi bir soruna karşı da vahyin en güzel uygulayıcısı peygamberde görebileceğimiz çözümün, insanlar ve diğer topluluklar arasında, inanç temelli bir kardeşliğin inşa edildiği, insanlar arasında hayra yed eden bir topluluğun iradi olarak kurulduğu ve işletildiğidir. Ümmet açısından meseleye bakmak, bizleri bambaşka bir mecraya sürükleyecek açılımı getirecektir. Her konuda olduğu gibi özellikle de bu gibi konularda. Hakk değerlerin yaşayan örnekleri, insanları hakikate çağıran daileri olmanın, her şeye rağmen, elimizden bir şey gelmiyor olsa da, tarihteki ensar-muhacir kardeşliği modelinin bir hayal olmadığını, bir esatir de olmadığını haykırarak yeniden dillendirebilir ve gerçek kurtuluşu birbirimize yeniden hatırlatabiliriz.
- Bir 10 Kasım Mağduriyeti: Dr. Mehmet Arslan Tutuklandı
- İktibas’ın yeni sayısı Bangladeş gündemi ile çıktı
- Diken ve Karanfil
- Hayrola Mahmud Abbas
- Bir milyon yahudi, işgal altındaki toprakları terketti
- Ya Eyyühel Müzzemmil
- Son Seyahatimizden Yansımalar
- Husi: Gazze'ye destek için vurulan gemi sayısı 177'ye çıktı
Makaleler
Hava Durumu