
"Hak" Arama Sonuçları

Bize Düşen Allah'ın Yardımını Hak Etmektir I Mikail Karaman I Kur'an Nesli İlim Merkezi

Başta Gazze olmak üzere Müslümanlar dünyanın birçok köşesinde zulüm altında iken duamız ve çabamız, İslam'ın hâkim olduğu günlere kavuşmak ve bayramları şevk ve sevinçle yaşamaktır.

Avrupa'da neşet eden ulus-devlet anlayışı, zamanla dünyanın geri kalanına yayılmış, teker teker bütün toplumlar bu yola bile isteye girmişlerdir. Çünkü uluslararası düzende bir devlet olarak kabul edilebilmek için başta BM'nin onayından geçmek, bunun için de ön şart olarak, bir ulusa dayanmak, laiklik ve demokrasiyi kabul etmek, insan hakları, eşitlik, uluslararası hukukun üstünlüğünü kabul etmek gibi ‘amentü’ye katılmak gerekmektedir. Yola çıkan veya çıkmayı düşünen her toplumun önderleri ya bunun farkında olarak işe başlamakta ya da bir şekilde kendilerine öğretilmektedir.

İktibas Dergisi’nin Mart sayısı “Küfrün Kalesi Uluslararası Düzen” manşeti ile yayınlandı. Derginin kapak çalışmasında, dünyayı hakimiyeti altına almaya çalışan bu küresel düzenin koruyucusu ve işleticisi ana kurumlara simgeleri ile işaret edildi.

Direniş bir varoluştur ve her daim samimi insanların eliyle var olacaktır. Şehadetin ne büyük bir nimet olduğunu onlar çok iyi biliyorlar. "Sizin dünya hayatını sevdiğinizden daha çok onlar ahireti seviyorlar" hakikatinin canlı şahitleridir.

Bu anlamlardan yola çıkarak, devrimin İslam’ın “lâ”sına, inkılabın ise “illa”sına denk geldiğini söylememiz mümkün olsa gerektir. İnsanlık tarihinde “lâ” demiş ve fakat “illa”nın ifade ettiği dönüşüm ve inşayı gerçekleştiremediği için İslam’ın hidayetine hak kazanamamış nice fert veya toplumlar olagelmiştir.

Yaqeen İslami Araştırmalar Enstitüsü Başkanı ve Amerikalı insan hakları aktivisti Ömer Süleyman’a göre, boykot hareketi, ırkçılık ve baskıya karşı direnişin en güçlü araçlarından biri olduğunu kanıtlayarak sınırlar ve ideolojileri aşıyor ve insanları ortak bir adalet talebinde birleştiriyor.

Müslümanlar tarafından 63 yıllık zalim Esed tağutizminden kurtarılan Şam, Müslümanların tarihi ve bugünü açısından muhakkak ki önemli bir belde. Her şeyden önce Şam, Kudüs'ün kapısı mahiyetinde. Tarihsel süreçte Kudüs'ün fethi hep Şam'dan geçmiştir. Dolayısıyla Şam'ın fethi hepimizi sevindirdi ve umutlandırdı. Bununla birlikte Şam'dan kişisel yayın yapan bazı Müslümanların "Şam'ın faziletleri" söylemini dillendirmeye başladığı görülüyor ki, işte biz bu konuda karınca kararınca bir pencere açmak istedik. 2012 yılında kaleme alınıp yayınlanan bu makaleyi ilginize sunuyoruz.

İktibas Dergisi’nin 547. sayısı bu ay iki ana konuyu yorumluyor. Birincisi, Gazze direnişinin İslam davası adına bize hatırlattıkları, ikincisi ise İslam ve Şeriat hakkında bir grup ilahiyatçı tarafından yayımlanan bildirinin her iki yönüyle değerlendirilmesi.

Başta Gazze olmak üzere Müslümanlar dünyanın birçok köşesinde zulüm altında iken duamız ve çabamız, İslam'ın hâkim olduğu günlere kavuşmak ve bayramları şevk ve sevinçle yaşamaktır.

Hakikatin farkına varamayanlar dünyada da ahirette de rezil olmaya ve acıklı bir azaba mahkumdurlar. Tevhidden uzak her türlü yaşantı insanı hürriyetten, izzet ve şereften mahrum edecektir. Sömürülmekten, kölelikten, kullanılmaktan, onursuzca yaşamaktan insanı İslam kurtaracaktır.

Bugün için “ümmet” sözcüğü, seküler kesimlerce, kullanımı Müslümanlara terk edilmiş, onlar lehine kendilerinin kullanım hakkından feragat ettikleri bir şekle bürünmüştür. Zira seküler dünya, ümmet yerine “ulus”u doğurmuştur! En az ümmet kadar dini /Kur’ani bir kavram olan “millet”i kullanmakta hiçbir beis görmezken, bu dünya, ümmeti kullanmaktan özenle kaçınmaktadır. Bunda da, ümmet kavramının halifelik yönetimiyle olan yakın alakasından kaynaklanan tabir caizse bir kuyruk “kuyruk acısı” söz konusudur.

Meydanlarda Filistin davası ile ilgili samimiyetlerinin sorgulanmasına köpürenler, “İsrail’le ticaret Filistin’e ihanet” yazılı sıradan bir pankartın ekranlara yansımasını hazmedemiyorlar. Peki karanlıklarda bile söylenmesinden korkulan bu hakikatin, mahşerde gün gibi ortaya çıkacağını da mı bilmiyorlar?

Anayasa Mahkemesi'nin "ifade özgürlüğünün ihlali" kararının ardından, Rasulullah'a hakaret içerikli haberin erişim engeli kaldırıldı.

Mahkeme öncesi “5816 dayatmasına karşı, 6236 ayetin bize öğrettiği tevhid akidesini dillendireceğim. 6236, 5816'ya galebe çalacak!” mesajını paylaştım. Açılan dâvâ karşısındaki tutumumu ilk baştan itibaren “dik durmak, fakat diklenmemek” olarak belirlemiştim.

Cuma sohbeti: Tevbe Frenini Aktif Tutmak | İsmail Hakkı Güleç I Kur'an Nesli İlim Merkezi
Makaleler
Hava Durumu