
"dolay" Arama Sonuçları

ne zaman “Kürt sorunu” gündeme gelse, az önce tepişen fillerden sonra ezilen, gövdesi kırılan çimlerin hüzün verici doğrulma çabası, çırpınışı ya da boylu boyunca yere serilişi canlanır gözlerimde. Olaylara “insan” odaklı bakmayı kendime şiar edinmişim o nedenle. Konuya ilişkin olarak yazdığım ilk kitabımın adının “Kürdinsan” olması da bundan dolayıdır.

Şapka Kanunu’nun kabulünden bir buçuk yıl önce yayınlanan “Frenk Mukallidliği ve Şapka” adlı risalesinden dolayı İskilipli Âtıf Hoca’yı ve şapka dayatmasına karşı çıkan yüzlerce Müslümanı İstiklal Mahkemeleri’nde yargılayıp darağacına gönderen rejim, “laikleştirme politikasına dinsel meşruiyet kazandırmak” gayesiyle vücuda getirdiği Diyanet teşkilatı ve bu teşkilatın “din görevlileri” aracılığıyla da halkın muhayyilesinde şapkayı meşrulaştırmaya çalışmıştı.

Müslümanlar tarafından 63 yıllık zalim Esed tağutizminden kurtarılan Şam, Müslümanların tarihi ve bugünü açısından muhakkak ki önemli bir belde. Her şeyden önce Şam, Kudüs'ün kapısı mahiyetinde. Tarihsel süreçte Kudüs'ün fethi hep Şam'dan geçmiştir. Dolayısıyla Şam'ın fethi hepimizi sevindirdi ve umutlandırdı. Bununla birlikte Şam'dan kişisel yayın yapan bazı Müslümanların "Şam'ın faziletleri" söylemini dillendirmeye başladığı görülüyor ki, işte biz bu konuda karınca kararınca bir pencere açmak istedik. 2012 yılında kaleme alınıp yayınlanan bu makaleyi ilginize sunuyoruz.

Filistinliler sosyal medyada, iki hafta önce işgalci askerlerin Filistin'in işgal altındaki Batı Şeria bölgesinin güney kesiminde yer alan El-Halil şehrinde Filistinli bir çocuğa saldırmalarının görüntülerini yayınladı.

Şapka Kanunu’nun kabulünden bir buçuk yıl önce yayınlanan “Frenk Mukallidliği ve Şapka” adlı risalesinden dolayı İskilipli Âtıf Hoca’yı ve şapka dayatmasına karşı çıkan yüzlerce Müslümanı İstiklal Mahkemeleri’nde yargılayıp darağacına gönderen rejim, “laikleştirme politikasına dinsel meşruiyet kazandırmak” gayesiyle vücuda getirdiği Diyanet teşkilatı ve bu teşkilatın “din görevlileri” aracılığıyla da halkın muhayyilesinde şapkayı meşrulaştırmaya çalışmıştı.

İslam arızi değil asıl olandır, yeryüzündeki yegâne hak din/hayat nizamıdır ve dolayısıyla kendisini İslam’a nisbet eden fert ve toplulukların her halükârda bu bilinç üzere bulunmaları ve bu bilinç üzere hareket etmeleri gerekir.

5816 Sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanunda yer alan "Atatürk'ün Hatırasına Alenen Hakaret" suçundan dolayı yargılanan Şükrü Hüseyinoğlu savunmasında, insanların dünyada izzet ve ahiretlerinde saadeti kazanabilmeleri için şirk amellerinden, her türlü putçuluktan sakınmaları konusunda bir uyarı ve nasihatte bulunduğunu ifade etti.

“Gazze tarih yazıyor, tarihi değiştiriyor” manşeti ile çıkan yeni sayının yorumunda Gazze’deki durum ele alınırken, “İslam arızi değil asıl olandır, yeryüzündeki yegâne hak din/hayat nizamıdır ve dolayısıyla kendisini İslam’a nisbet eden fert ve toplulukların her halükârda bu bilinç üzere bulunmaları ve bu bilinç üzere hareket etmeleri gerekir” vurgusu yapılıyor.

Çin için işler pek de sorunsuz ilerlemeyecek. Yeni güvenlik düzenlemeleri ülkenin değerli “tarafsızlığını” zora sokacak ve bölgesel dramlara karışmaktan uzak durmaya çalışmak neredeyse imkânsız hale gelecek. Ve Çin, ABD’nin (ya da dolayısıyla Avrupa’nın) geçmişte gösterdiği türden bir liderlik sunacak donanıma sahip değil. Kaynak: Çin'in İslam coğrafyasına artan ilgisi ne anlama geliyor?

Neredeyse 15 yıl sonra, kripto varlıklar herkesin bahsettiği şey. Kripto meraklıları, kripto kumarında şanslarını denemeleri gerektiğini düşünerek kripto piyasasının yükselişine hayret ediyor. Madencilerden aracılara kadar tümü, dijital finansa yayılmak isteyen bir ekosistem ortaya çıktı. Kripto misyonerleri, girişleri ve dolayısıyla kripto balonunu körükleyen momentumu korumak için sürekli artan kripto varlık fiyatlarının aldatıcı bir anlatısını kullanarak yeryüzünde cenneti vaat ediyor.

Ramazan'ın başlangıcının ayın hareketlerine, dolayısıyla Hilal'in gözetlenmesine bağlanmış olması, Ramazan'ın bir dinamizmle karşılanmasını da beraberinde getiren Rabbani hikmetin bir işaretidir diyebiliriz. Bununla birlikte, Hilal'in gözetilmesi hükmünün "yerelleştirilmesi", İslam'ın evrenselliği ve Müslümanların birliği şiar ve gayesine aykırı düşmektedir, kanaatindeyim.

Kur'an, kadim cahiliye kültürlerinin ortak özelliği olan "mübarek gün ve geceler dini" anlayışını ortadan kaldırıp, tüm gün ve gecelerin Allah'a ibadet/itaat üzere yaşanması, dolayısıyla tüm gün ve gecelerin mübarek kılınması için inzal edilmiştir.

Modern zamanlar artık Allah'ı hayatın dışına atmanın ve insanı evrenin merkezine yerleştirmenin gayretini güttüğünden dolayı yapılan işlerde bir bereket hasıl olmamaktadır. İnsanın adıyla başlayan her iş artık sonu gelmez kargaşalar, sonu gelmez kavgalar ve dibi görünmeyen uçurumlarla çoğalarak tabiatın, hayvanatın ve insanlığın üzerine üzerine gelmektedir.

Popüler kültür, ahlaka, güzelliğe, hayra endeksli değil. Popülizme ve dolaysıyla her türlü ahlaksızlığa, alçaklığa endeksli bir kültür. "Şeker Portakalı" ve benzeri rezil sözde kitapların "bestseller" olmasının temelinde de bu acı gerçek yatıyor. Mahmut Uçak kardeşimiz, söz konusu rezil metni değerlendirdi...

Belki ilginç gelecektir ama Türkiye’de çok nadir gerçekleşen bir toplumsal mutabakatla yaklaşık yirmi yıldır iktidarda olan AKP sadece toplumun zinde güçleri değil, bizzat kendi (muhafazakâr) seçmen kitlesi tarafından da laikliği dışlayan değil, benimseyen kimliğinden dolayı tasvip görmüştür.

Bu ülkedeki düzen, Rabbimizin ölçü ve hükümlerini benimsemeyen, insan hevasına dayalı bâtıl batı kanunlarını esas alan bir tağut düzeni olduğu gibi, bu düzenin geçmişten bugüne tüm yöneticileri de tağut düzenin hamalı durumunda olan yöneticilerdir ve Allah'ın hükümleriyle hükmetmedikleri için de ülkede yaşanan tüm zulümlerden, fesaddan, fahşadan, münkerattan sorumludurlar. Dolayısıyla açık ve net olarak, Mâide sûresi 44, 45 ve 47. ayetlerin tanımlarına girmiş olmaktadırlar.

Kur’an; bu ümmetin mürşidi, hareket kaynağı ve yön verenidir. Bundan dolayı bu ümmet, hiç yenilmez, hep yener. Çünkü düşmanlarıyla girdiği savaşta, doğrudan doğruya Rabbânî önderliğin emri altındadır.

Temelsiz ve devşirme değer yargılarıyla şekillenen düşünce dünyamız ve edimlerimiz ve en önemlisi bunların tetkikinin yapılmayıp Hakk’a uygunluğunun gözetilmemesi ile insanlık kendine en büyük zulmü yapıyor, irâdesini ve dolayısıyla onur ve haysiyetini kendi elleriyle sömürgeci zâlim uluslara çiğnetiyor ve böylece kendine yabancılaşıyor.

"20 Haziran Dünya Mülteciler Günü" dolayısıyla yapılan açıklamada, mültecilerin yaşadığı zorluklara dikkat çekilirken,Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği raporuna göre savaş, şiddet ve zulüm nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalan insan sayısının giderek arttığına vurgu yapıldı.
Makaleler
Hava Durumu