
"hayal" Arama Sonuçları

İngiliz yazar Petronella Wyatt, feminist hareketin kendisi ile birlikte tüm bir nesli hayal kırıklığına uğrattığını ifade ederek, feminist kadınların bir noktada kendilerini yalnız bulduğuna dikkati çekiyor.

Asırlardır en hayati sorunlarını Mehdi ve Mesih gibi hayali varlıklara havale eden; her gün burnunun dibinde, onunla iç içe yaşadığı, kendisinin bütün kutsallarına savaş açmış düşmanını Deccal gibi uydurma isimlerle adeta buharlaştıran İslam ümmeti artık bu ölümcül uykudan uyanmalıdır.

Filistin halkıyla empati yapabilme noktasında, İslâm coğrafyasında belki de en hassas halk, Güney Afrika Müslümanları. Dışarıdan gelip yerleşerek, bir halkın yüzyıllardır yaşadığı toprakları işgal eden ve 1948’den 1990’lara kadar akla hayale gelmedik zulümleri uygulamaya koyan “Beyaz” ırkçıların kurduğu Apartheid rejimi, bugün İsrail’in uygulamalarında yaşamaya devam ediyor. Her iki yönetimin de 1948’de sahneye çıktığı gerçeği, meselenin bir başka hatırlatıcı unsurunu oluşturuyor.

Suriye'nin kuzeybatısında yaşananlar bir trajedidir. Hiç kimse soykırımcı Esed rejiminin yaşanan deprem için harekete geçmesini beklemiyordu ama uluslararası toplum tam bir hayal kırıklığı oldu.

İnanmak zorundayız. İnanmak ve hayalini kurmak. Ben bu teklifi yaparken, inanarak ve hayalini kurarak yapıyorum. Sizler de eğer inanıp hayalini kurarsanız, hep birlikte bu işe gönül verirsek Allah’ın yardımının da gelebileceğini düşünüyorum.

Adana'da, basın açıklaması ve yürüyüş yapmak isteyen Furkan Vakfı gönüllülerine yönelik polis şiddeti yaşanırken, başörtülü bir polis memurunun tesettürlü bir hanıma yönelik zalimce müdahalesi "hayal bile değildi, gerçek oldu" dedirtti.

Sergi, Hayal Etmeyi Bırakırsak Derneği tarafından İsrail'in Han Yunus'a düzenlediği saldırıda yıkılan Es-Sekka ailesinin evinin enkazı üzerinde gerçekleştirildi.

Hayal dünyaları video oyunlarıyla, televizyon ekranından üzerlerine fışkıran şiddetle ve kapitalizmin bu hayâsız saldırısıyla târümâr olan çocuklar bu muhasaradan nasıl etkilenir? Çalışmalar saldırgan reklâmcılığın çocuğun iç dünyasında izler bıraktığını gösteriyor.

Kendimizle muvacehe, yüzleşme zamanı. Kitabımızla bağımızı, kurbiyetimizi yeniden gözden geçirme vakti. Bizimle kitabımız arasına girmiş olan ne kadar basit unsur varsa bir kenara atma mevsimi. Doğru ile yanlışın, hakikat ile hayalin, güzel ile kübuhun farkına varmamız; kendimizle yüzleştiğimiz kadardır.

AVM’ler ile oluşan yeni hayat düzeninin kaybedeni ilk başta çocuklarımız. AVM kültürü ile birlikte çocuklarımızın hayallerinin azaldığını, oyun anlayışlarının değiştiği görmekteyiz. Çocuklarımızı alışveriş merkezine getirip bir kenara geçerek onlara bakıyoruz.

Bugün, dedelerimizin, anneannelerimizin zamanında var olmayan yüzlerce toksine maruz kalıyoruz. Bu kadar toksine maruz kalıyoruz ama bu zararı telafi edecek besinlerden de yararlanmıyoruz. Yediklerimiz bizi beslemek şöyle dursun hasta ediyor. Bir süpermarketten aldığınız paketlenmiş bir gıdanın içinde aklınıza, hayalinize bile gelmeyen katkı maddeleri, kimyasallar var. Bir fast-food restoranına gittiğinizde önünüze gelen hamburgerde, patates kızartmasındaki en tehlikeli, en zararlı bileşenin trans yağlar olduğunu düşünüyorsanız yanıldığınızı söyleyebilirim. Kanser salgınının sorumlusu işte tüm bu unsurların bir araya gelmesidir. Tam anlamıyla kusursuz bir fırtına.

“Kıssa” kelimesi esas olarak “izlemek”, “izi tâkip etmek” anlamına gelmektedir. Istılah olarak kıssa: “Âdeta olaylara yeniden bir canlılık verilerek, tarihin derinliklerinde kaybolup unutulmuş veya bazı izleri insanlığın hafızalarında varlığını koruyabilmiş hâdiselerin, muhataplara, yalan ihtimali veya hayalin karışması mümkün olmayacak bir tarzda anlatılmasıdır.” Kıssa dilimize de girmiş bir kelimedir; “Kıssadan hisse” ve “bir kıssa bin hisse” gibi tabirler Türkçede sıkça kullanılır. “Kıssa”, edebiyatta “hikâye” anlamında kullanılır.

Ülkede bir meslek halini almış olan “darbecilik” ve darbe goygoyculuğu, hayali ihracattan, hortumculuktan, soygunculuktan, rüşvetçilikten daha kârlı ve daha güvencelidir. Bunu bilenler Türkiye’de en büyük yolsuzlukları, soygunları, hırsızlıkları darbe dönemlerinde yapmıştır.

Edebiyle evinde oturan kızdan daha hayalı bir Peygamber’in (sav) Ümmetiyiz. Edebi ve hayayı kaybeden bir ümmet, yok olmanın eşiğine gelmiştir. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) edeb mektebinde yetişen güzide sahabelerin edebiyle edeplenmemiz gerekmektedir. O’nun kendi dönemi için en hayırlı nesil dediği “Sahabe nesli” örneğimizdir. Allah onlardan razı olsun ki, bu dinde eksik kalacak hiçbir şey bırakmadan gittiler. Kapanmayacak çığırlar açtılar.

Zeyneb Gazalî’ye göre, kahramanlık ruhu genç-ihtiyar, kadın-erkek her ferde işlenmeli ki, böylece milletlerin nabızları atmaya başlamış olsun. Bu ruhun getirdiği ve kazandırdığı azim ve kararlılıkla Kudüs’ün kurtuluşunun geleceğini, hem de savaşmadan geleceğini, ama bu ruh yerleştirilmeden de bunun bir hayalden öteye geçmeyeceğini hayıflanarak sunduktan sonra sözlerini tamamlıyor.

Sığındığımız bu tüten son ocakta bölünme paranoyasından bir türlü kurtulamadık. Hep birileri bu vatanı bölmek için uğraştı veya düşmana bu toprakları peşkeş çekmek isteyen bedbahtların kökü kesilemedi gitti. Sizce vatan bölünmesin diyenlerin aynı zamanda sahip oldukları arazilerden rant devşirme hayalinin peşinden koşması bir tenakuz değil mi? Herhalde şark kurnazlığı bu olsa gerek. Ya da kısaca buna muhafazakârlık deniyor.

Cuma günü, Libya'nın Zuwaya sahiline vuran ölmüş çocuk bedenlerini gördüğümde saatlerce düşündüm, dünyanın sonu acaba kıyıya vuran ölü çocukların ölü balıklardan daha önemsiz olduğu zamanlarda mı gelecekti? Zamanın sonunu zihnimde canlandırmaya çalışırken onca karanlık sahne hayal etmiş ancak böyle bir şeyi asla düşünememiştim. Zimbabwe'de avcılar tarafından öldürülen 'Cecile' adlı aslanın dünyayı ayağa kaldırdığı, ama küçük bedenleri kıyıya vurmuş göçmen bebeklerin fotoğraflarını görünce insanların 'Bunları göstermeyin. İçimiz kararıyor' diyerek geçip gittiği zamanlardan geçmek normal değildi şüphesiz.

Günümüzde herkes maddeye yatırım yapıyor. İmkânların artırılması için çabalayıp duruyor, ama evlatlarının hayallerini konuşmayı unutuyor. Çocuğuyla oyun oynamanın, evin içinde koşturmanın, saklambaçla coşmanın, kendimizi hediye haline getirmenin inanılmaz etkisi gözden kaçırılıyor. M ile yaptığımız birkaç seans görüşmenin ardından ailesiyle de görüştük. Önce M’nin içinde hissettiği yalnızlık duygusuyla çalıştık, sonra ailesiyle arasında köprü olduk. Kuşaklararası iyi niyete rağmen devreye giren derin uçurumları kapattık. Birbirlerini dinlemeye ve duymaya başladılar. Böylece M’nin yalnızlık psikolojisi, ailenin oğullarının geleceğiyle ilgili kaygıları yatıştı.
Makaleler
Hava Durumu