
"in!" Arama Sonuçları

Helak olmayı hak ettiren bütün kötülükler ülkeyi kuşatmış bulunmakta, ülkenin bir köşesi de Celalettin Rumi’nin raksıyla gönül eğlendirmektedir. Kültür bakanlığı Konya’yı ifsat etmeye devam etmektedir. İfsadı da manevi atmosfer tavan yaptı diyerek örtbas etmektedirler.

Putlar iki çeşittir. Dıştaki putlar; taş, tunç, tahtadır, kâğıtlara yazılan kanunlardır. İçteki putlar; hevâ ve heves, haz ve hızdır. İçteki putu kırmadan dıştaki putu kıramazsınız. Kır içindeki putunu, putperestler seni öldürmesin. Vesveseler kalbinde, imanı söndürmesin!

Ramazan, mübârekliğini Kur’ân ayı oluşundan alır. Demek ki, o mübârek ay bereketini/kutsallığını bizzat zamandan değil, o zamanda inmeye başlayan Kur’ân’dan almıştır. Şu halde aynı Kur’ân bizim hayatımıza inerse, ömrümüze nasıl bereket katacağını varın hesap edin!

Bu gayretin sahipleri bu gerçeğin farkında olsalar da olmasalar da, propaganda ettikleri modernist yaklaşımlar hep bu talebe karşılık gelmektedir: “Bu Kur’an’ı değiştirin, bizim ictimai-siyasi-iktisadi düzenimizi tehdit eden ahkâmını revize veya iptal edin yahut da razı olacağımız, bizim düzenimizle çatışmayacak yeni bir Kur’an getirin!”

İslâm düşüncesinde infak; Allah’a gereği gibi kulluk yapmanın, îmânı bir bedel ile ispat ve ifade etmenin kaçınılmaz bir yolu; Allah için nefsi ve malı arındırmanın bir gereğidir.

Libya Müftüsü Şeyh Sadık Giryani, müslüman alemine çağrıda bulundu: "Bir kez Hac ve Umre yapan bir kere daha yapıp Yemen ve Libya'da Müslümanları öldüren, Sudan ve Cezayir'de ise öldürmek için hazırlık yapan Suudi Arabistan rejimine para vermesin. Allahın huzurunda ben bu sorumluluğu üstleniyorum." diye seslendi.

Ankara'da yönetimin 25 yıl sonra CHP'ye geçmesinin ardından Kılıçdaroğlu'nun Mansur Yavaş'a ilk talimatı "heykel yap" oldu.

480, bir sonra 481. ‘Bu da nedir?’ derseniz; acele etmeyin, durun, düşünün, tahmin edin! Cifr, ebced değil, bu kesin. Bir şifre, sübliminal mesaj da değil! Şu an tahminlerinizi almak, duymak isterdim gerçekten. ‘Ne alaka’ diyenlerinizi, ‘amaç ne’ diyenleri de…

Gençlere ve onların ebeveynlerine sesleniyorum, lütfen iyi, anlayarak idrak etmeye çalışarak okuyalım. Bilinçli ve şuurlu bir nesil istiyorsak oturduğumuz yerden olmaz. Mücadele şart… Fedakârlık şart… Uyanık olmak şart… Oynanan oyunları bilmek şart… Ona göre önlem ve tedbir şart… Dış mihrakların oyunlarına değineceğim, iç mihrakların ki de; artık fertlerin kendini yetiştirip anlaması lazım.

“(Ey peygamber hanımları) Evlerinizde vakarla oturun (evlerinizi karargâh edinin); ilk cahiliye (çağı kadınları)nın açılıp saçılması gibi açılıp saçılarak (kırıta kırıta) yürümeyin!...”(Ahzâb: 33)

İlmî ve Kültürel Araştırmalar Vakfı-İLKAV, geçtiğimiz Pazar günü Alternatif Eğitim Konferansları bağlamında 2017-2018 dönemi konferanslarının ilkini gerçekleştirdi.

Türkiye hızlı bir şekilde sekülerleşiyor. Hayat standardı değişip geliştikçe kafa konforu da bundan nasibini alıyor. Dini hassasiyetlere yönelik doyumun yerini siyasi tercih ve temsilin verdiği görece doyum almış durumda. Dindar aileler çocuklarının kendileri ile aynı muhafazakâr süreç ve tecrübeleri yaşamasını istememektedirler. Bir enstrüman çalmak, ya da sözgelimi İspanyolca gibi bir ikinci ya da üçüncü dili öğrenmek çok daha aileye sınıf atlatacak nitelikte görülmektedir.

Doğu Halep'in kuşatma altındaki bölgelerinden dün başlayan tahliyeler bugün kesintiye uğradı. AA, İdlib'e doğru giden en son konvoyda bulunan 800 kişinin rejim güçleri tarafından rehin alındığını duyurdu

BM Güvenlik Konseyi'nin bir diğer daimi üyesi Fransa'nın savaş uçakları da geçtiğimiz çarşamba günü Musul'da bir ilkokulu vurmuş. 28 çocuk ölmüş, duyulmadı tabii. Demek ki haber değeri bile yokmuş bu ölümlerin! Fransa'dan ise, tık yok. Sanki böyle bir olay vuku bulmamış. Oysa Fransızlar, kendi başkentlerinde sivil insanlara yönelik saldırıların acısını daha yeni yaşadılar. 28 çocuğun öldürülmesi birkaç internet sitesinde yer aldı sadece. Günlerdir takip ediyorum, hiçbir gazete de, hiçbir televizyon kanalında yer bulmadı. Yüzleri bile olmayan “28 çocuk” sadece rakamdan ibaret.

Daha geçenlerde bir sıkı Atatürkçü ne demişti: “İnadına soyunun, mini etek giyinin, dekolte gezin!” Bunlar Atatürkçülüğün, yani modernliğin, yani çağdaşlağın olmazsa olmazı olarak sunulmuyor mu?

Müslümanların ufku mevcut sistem içi muhalefet algısıyla o kadar daralmış ki, bizler gibi birkaç yayın organı dışında kimse çıkıp "Allah'ın hükümleriyle değil de bâtıl hükümlerle hükmettikten sonra başörtülü olsan ne olur, olmasan ne olur?" diye sormayı aklına getirmiyor.
Makaleler
Hava Durumu